Cumartesi Kasım 30, 2024

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

 7- Saz ve çalgı çalıyor, Dini törenlerinde semah dönerek oyun oynuyor.

 8- Törenlerinde haremlik ve selamlık kuralına riayet etmiyor kadınlı, erkekli cem oluyor.

 9- İslamiyet’in halifelerine lanet okuyor.

 10-Mehdi-i Zaman (Zamanın Mehdisi) gelecek propagandası yapıyor.

 Tarihle Yüzleşme Zamanı! Geleceğe sağlam adımlarla yürümek isteyenler, tarihleriyle yüzleşmek zorundadırlar. Aleviler, tarihindeki başarılarını ve başarısızlıklarını, gelecek nesillere takiye yapmadan aktarmalıdırlar. Bunu başardığımız anda bizden sonra ki kuşaklar o tarihi olaylardan ibret alırlar, geçmişin hatalarında ders çıkararak öne göre örgütlülüklerini yaratırlar yol alabilirler. Aksi halde, yol ve yön isabetli tespit edilemez.

 Tarih geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini yer ve zaman bildirerek sebep sonuç ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır. Bütün olaylar bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Kendisinden önceki olayın kendisinden sonraki olayın sebebidir. Önceki olayı bilmez isek sonraki olayı kavrayamayız.

 

Alevi/Kızılbaşlar bugün tarihin önemli bir dönemecinden geçiyorlar. Yaşanılan bilgi kirliliğin önüne geçmek için, kararlı ve inançlı bir şekilde sana aitmiş gibi gösterilmeye çalışan çakkalların yazmış olduğu bize ait olmayan tarihle yüzleşmek zorundayız. Doğaldır ki bu yüzleşme biraz sancılı olacak. Ama bunu başardığımız anda kendi tarihimizi yazarız. On beşinci asırdan bugüne, zihinleri yalan ve inkârla zehirlenmiş, katliamlar ve yalan üzerine kurulmuş, çağ dışı İslam faşizmi zihniyeti Anadolu da Müslüman olmayanlara yaşama hakkı tanımamıştır. Özelikle Alevilere yönelik Katliamların ardı arkası bitmemiştir. Çağ dışı İslam gericiliğini Zorla ve baskıyla Alevilere empoze etmeye çalıştılar. Çalışmaya devam ediyorlar. Aleviler için yeni bir süreç başlamıştır. Sistemin Asırlardır Alevilere yönelik uygulanan katliamlar ve asimilasyon politikası bir çıkmaza girmiştir.

 

Sistem çözülürken, Alevilerin durumu ise tam bir muamma…  Parçalanmış kamplara bölünmüş bir Alevi toplumu ile karşı karşıyayız. Hacı Bektaş’ çiler, Pir sultan'cılar, Ehli Beyt'ciler... Bölünmüş, parçalanmış birbirlerine rakip olmuş birer kurum haline gelmişler. Alevilik, Pir Sultanla Hacı Bektaş veli, Ali ile başlamadı. On tane Alevilik yoktur. Aleviliği bu hale getiren parçalayan Osmanlı zihniyetidir. Sistem bazı alevi kurumlarına açıkta destek vermektedir. Alevileri karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Sistemin desteklediği alevi kurumları Alevilik adına İslamiyet’e şeriatın sembolü olan Zülfikar kılıcına sarılmışlar. Şeriat'ın kılıc'ına sarılan aleviler tarih boyunca kendi değerlerine ihanet etmişlerdir. Pir Hallac-ı Mansur'u taşlayanlar Zülfikar denilen şeriatın kılıcına sarılan Alevilerdir. Nesimi'nin derisini yüzenler "esas Müslüman biziz" diyen Alevilerdir. Pir Sultan Abdal'ı taşlayanlar Kuran’a sarılan Alevilerdir. Pir Ali Şer'i katledenler kafasını koparak Kemalistlere teslim edenler Alevi idiler. Pir Seyit Rıza'ya ihanet edenler yine Alevilerdir. Daha dün başbakan’lığın gizli ödeneğinde para alarak çakma Cem Vakfı'nı kuranlar Alevilerdir. Bütün Alevi katliamlarının arkasında kendi aslını inkâr eden "esas Müslüman biziz" diyen işbirlikçi Alevilerin parmağı vardır. Bu işbirlikçi aleviler Dün olduğu gibi bugünde, Başbakanlığın gizli ödeneğinde yararlanan Sistem’de beslenen "esas Müslüman biziz" diyen cemevlerimiz de kuran okutan, Alevilik yerine İslam’ı anlatan nefsine yenik düşmüş söz de Dede'ler, Devletin de desteğini alarak Alevi aydınlarına yönelik planlı bir saldırı hazırlığı içindeler. Bunlar ödüllendirilecekler yakında Devletin birer maaşlı dedeleri olarak karşımıza çıkacaklar.

 

Yıllardır Alevilerin hak arama çabalarına en ufak bir katkı da bulunmamış, Mazlum ile zalimi ayırt edememiş, helal ile haramı ayırt edememiş, en yakınındaki insanları dolandırmış, Kürt sorunun’ da Mazlum Kürt halkının yanında yer almamış, çıkarı için zalimleri desteklemiş, Aleviler kadıköy'de yüzbinler yürürken bunların kanalı alevileri göstermediler, faşist MHP'nin kongresini canlı yayınladılar. Bu düşkünler yeniden şeriatın kılıcına sarılarak alevi aydınlarına saldırmaları asla affedilemez.

 

Alevili/Kızılbaş öğretisin de Pirlik Dede'lik Devletin atayacağı kişiliklerden olmayacağı gibi, birilerin dediği gibi, Baba’dan oğula geçecek bir makam hiç değildir. Pir Hacı Bektaş'ın babası alevi değildir. Pir Şeyh Bedrettin’in babası Sünni Alevi değil. Mevlana'nın babası Rum idi. Alevi olabilmek için Alevi inancını benimseyen onu özümseyen dil, din dil, ırk ayırımı yapmayan herkes alevi olabilir.

 

Pir ve İnsani Kâmil olmak için, Alevi inancını özümseyen 4 Kapı 10 Makam öğretisiyle donanmış, Harama el katmamış, zalime boyun eğmemiş, İnsani Kamil mertebesine ulaşmış kişi bilge insanıdır Pir'dir. Bu mertebeye ulaşmış Her kişi Pir olabilir.

 

Dedelik, babadan oğula geçer anlayışını savunanlara bugün çevremizde Babasının nüfuzunu kullanarak her türlü yolsuzluğa ahlaksızlığa bulaşmış, en yakınındakini dolandırmış Dede çocukları var biz bu düşkünlere bunlara Pir mi diyeceğiz. Bu kişilikler kendi çıkarı için sistemin kılıcına sarılmışlar alevi aydınlarına saldırıyorlar. Pir Sultanları katledenlerde bunlardır. Aleviler nefsine yenik düşen, İslam’dan beslenen Aleviliği bir geçim kaynağı olarak gören, Hınzır Paşa'ları bertaraf etmeden, yarınlara sağlıklı bir Alevi toplumunu taşımaları mümkün değildir.

 

AKM (Alevi Kültür Merkezi) leri birer okul olmak zorundalar. Her kurum kendi bünyesinde Pir ve İnsani Kâmil yetiştirmek için, özel asli görevi olmalıdır. Her alevi kurumu bir okul olmak zorunda. Avrupa’nın birçok bölgelerin de 20 yıllık kurumlar bilirim bir canımız Hakk'a yürüdüğünde başka alanlar da cenaze duası okuyacak Dede aramaktadırlar. Bunların çoğu da alevi inancına göre değil İslami geleneğe göre Kuran okuyarak şeriatçıları aratır olmuşlardır. Bu duruma dur demek zorundayız Her kurum kendi bünyesin de cenaze defin edecek iki kişi yetiştiremiyorsa bunu adı alevi kurum olamaz.

 

Bugün Alevilerin önünde iki yol var, ya kendi tarihleriyle yüzleşecekler, hiç takiyye yapmadan Pirlerimizin dediği gibi "dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan” “Biz aleviyiz” deyip hurafelerden arınarak, Kuran'a göre değil 4.Kapı 40 Makam öğretisine göre şekillenip Alevi olacaklar. Ya da birer Hızır Paşa olacaklar, şeriatın kılıcına sarılarak Alevileri katletmeye devam edecekler.

 

Şu kanlı zalimin ettiği işler

Garip bülbül gibi zâreler beni

Yağmur gibi yağar başıma taşlar

Dostun bir fiskesi pâreler beni

 

Dar günümde dost düşmanım bell’oldu

On derdim var ise şimdi ell’oldu

Ecel fermanı boynuma takıldı

Gerek asa gerek vuralar beni

 

Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz

Hak’tan emrolmazsa irahmet yağmaz

Şu ellerin taşı hiç bana değmez

İlle dostun gülü yaralar beni

 

Barış  Aydın

111527

Barış Aydın

Barış Aydın özellikle devrimciler ve aleviler hakkında yazılar üreten aydınımızdır.

barisaydin@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Barış Aydın

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

Sayfalar