Şİİ-SUNNİ ÇATIŞMASI AMERIKA'NIN NE ISINE YARAR ?

Bu makaleyi 2011 tarihinde kaleme aldim, bugun yanibasimizda neler yapilmak isteniyor sorusuna 3 yil oncedn bir cevap; guncelligini kaybetmedigi icin yeniden yayinliyorum...
''herşey göründüğü gibi olsaydı,bilime gerek kalmazdı'' Karl Marks
Ne emperyalızm eskı-klasık Emperyalızmdır, ne emperyalızm sadece amerıka-avrupadır,ne dunyadakı tek celıskı emek-sermaye celıskısıdır,ne emperyalıstler arası celıskıler ortadan kalkmıstır,ne de hıcbırsey gorundugu gıbıdır.
AKP Bitlis milletvekili Vahit Aker,Istanbul'da Pier Loti tepesine ''Idris bitlis-i" adi verilmesini onermis.
Idris-i Bitlis'nin kim oldugunu anlatmadan once, ne yapilmak isteniyor onu soyliyelim.
Bu basit bir AKP nin sunni-islamlami gizlice yayma plani degildir.
Zehrin ucu daha derindir.
SUNNI-KURD KILICI ILE ALEVILIK EZILMEYE, KURT KURTULUS HAREKETI YOLUNDAN SAPTIRILMAYA CALISILIYOR.
Yapilmak istenen alevileri provake etmek ve sunni-safi mezhebi ile alevileri catistirmak !
Alevi evlerini son donem kim gizlice isaretliyordu? sorusununin cevabi saniriz simdi daha anlasilir.
Neden yine alevilere acik saldiri bu donem yeniden baslatildi, 'sozde alevi acilimi' gume mi gitti diye soranlara ise kafalarini kaldirip Suriye ye bakmalarini oneririz.Gundem degisti.
...ve irak ve pakistanda ki sunni- sii catismalarina !...bunu planlayan CIA seflerine!
bakalim internete gore idris- bitlisi kim mis?
''Şeyh İdris – i Bitlisi, Alevilerin katledilmesinin vacip olduğu yönünde fetvalar vermiş, Şah İsmail ve Safevilere karşı Kürtleri Osmanlı ile itikafa taşımıştır. Kendisi Şafii Kürt din alimi olarak Sünni İslam’ın dışında kalan İslami yorum mensuplarının başında gelen Alevilere karşı gerçekleştirilen Osmanlı katliamlarına meşruiyet kazandırmak için fetvalar vermiş biridir.
Bu noktada Osmanlı’da öne çıkan isimler Ebussuud Efendi, İbn – i Kemal ve Şeyh İdris_i Bitlisi’dir. Şeyhülislam olarak görevlendirilen bu şahıslar Alevilerle ilgili verdikleri fetvalarda kan dondurucu ifadelerle katliamlara dinsel meşruiyet kazandırmaya çalışmışlardır.
Başta Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim gibi Osmanlı padişahları ve Kuyucu Murat lakaplı kimi Osmanlı paşaları bu fetvalara dayanarak on binlerce Alevi’yi hunharca katletmişlerdir.
Söz konusu fetvalarda neler dendiğine bir bakalım,
Osmanlı’nın Şeyhülislamlarına göre Aleviler;
“Ar, namus tanımazlar, bilmezler.
Şeriata aykırı düşünce ve inanç içindedirler.
Şeriatı küçümserler, Kur'an'ı hafife alırlar.
İlk üç halifenin halifeliğini inkar ederler.
Ebu Bekir, Ömer ve Osman'a söverler.
Peygamberin eşi Ayşe'ye söverler.
Kafir ve ehl - i fesattırlar, dinden dönmüşlerdir.
Başlarına giydikleri, küfür ( kafirlik ) ve Kızılbaşlık işaretidir.
Hem dinsizdirler hem de sultana isyan ederler.
Kadınlarının ve erkeklerinin nikahları batıl ve geçersizdir. Bu nedenle çocuklarının her biri zina ( veled - i zina ) çocuğudur.
Ehl - i din olan akrabalarından dolayı miras hakları yoktur.
Kestikleri hayvanlar murdardır, etleri yenmez.
Okla, köpekle, doğanla avladıkları dahi murdardır.
Topluca öldürülmeleri gerekir.
Onları öldürmek için yapılan savaş, en büyük, en kutsal savaştır.
Bu uğurda ölmek şehitliğin en ulusudur.
Tamamını öldürüp yok etmek Müslümanlar için farzdır.
Onlara eğilim duyanlar, onlara katılmak isteyip de yakalananlar ve onlara yardımcı olanlar, onlar gibi kafirdirler, öldürülmeleri vaciptir.
Kızılbaşların malları, çocukları ve karıları müslümanlar için helaldir, ganimettir.
Kızılbaşların pişmanlıklarını n, tövbelerinin, yalvarmalarının hiçbir değeri yoktur. Öldürülmeleri vaciptir.”
Alevi / Kızılbaş Türkmenleri öldürmeleri konusunda askerleri teşvik etmek için " yedi kızılbaş öldüren cennete gider." Şeklinde telkinlerde bulunanların siyasal ikbal kaygısıyla dini nasıl kullandıkları gerçekten ibretlik bir olaydır. '' alinti internetten
Arkadaslar,bu cok kapsamlı ve derınlıklı bır polıtıka...
CIA nın stratejık planlama merkezının bu yenı taktıgını cok ıyı kavramak gerekır,ne yapılmak ıstendıgını kavrayamazsak,onune gececek polıtıkalar uretemez ve cıa gundemının oyununa gelırız....
Polıtıkaları akp ye kadar TÜRK-İSLAM senteziydi,bu polıtıka batıda da kurdıstanda da 2000 lı yıllara kadar devlet polıtıkası olarak tufek zoru ıle uygulandı. Yanı turk ıslam sentezını sadece akp donemı ıle baslatmak, boyle yorumlamak dogru degıldır.
Bu resmı bır devlet polıtıkası olarak cumhurıyetın basından berı aynı kaldı. kımılerı Kubılay provakasyonunu kullanarak orduda baslatılan tasfıyelerı ve akabınde sıyası olarak cumhurıyetın kurucu kadroları ıcındekı ıslam agırlıklı-tutucu cızgının hep bas tehlıke oldugunu soyler ve cumhurıyetı laık bır modernızm olarak tanıtır. Bu Kemalıst kadroların tarıhı, resmı tarıh cızgısıne uygun olarak halka tanıtma polıtıkasıdır ve basını CHP ceker.
Ancak bu tarıhe objektıf bakmamak olur. Kemalıst Turkıye de turk-ıslam sentezı ozellıkle dıyanet elıyle resmı merkezı bır devlet polıtıkası olarak basından ıtıbaren, tepeden, bas bır polıtıka olarak kurgulanmıs ve uygulanmıstır.
Kaldı kı Mehmet Akıf Ersoy vs sahsında sımgelesen tutucu turkculuk cızgısı ıle Kemalıst turkculuk cızgısı arasındakı ıktıdar kavgası ıslamın devlet yonetımındekı agırlıgına ılıskndır. Yanı ne tutucu turkcu cızgı, ne de sozde laık turkcu cızgı arasında sunnı ıslamın resmı devlet dını olmasına karsı bır fıkır ayrılıgı yoktur.
Aralarındakı fark nıtelıge ılıskın degıl, agırlık ve yonteme ılıskındır. Bu farklılıgı en guzel soyle anlayabılırız; TÜRK-İSLAM SENTEZİ Mİ? İSLAM-TÜRK SENTEZI Mİ ? Iste 2000 yıllara ve AKP ye kadar cumhurıyetın geleneksıl polıtıkası türk-islamcı kanatın alınde olmustur. Degısen tek sey budur.
Bu geleneksel tarıhsel kemalıst poıtıka ulusal hareketın etkısıyle Kurdıstan'da bosa cıkartılınca ve gecerlılıgını yıtırince, bu kez onun yerıne kurt bolgelerınde tekrar merkezı devletın yenıden ınsıyatıfı elıne alması ve merkezı otorıteyı guclendırmek ıcın, ıslam-kurt sentezi denemelerı oldu.
Ozellıkle kurt Hızbullahı bu polıtakanın uygulanması ve PKK nın onunun kesılmesı ıcın bır devlet polıtıkasının pılot uygulaması, denemesı olarak yururluge konmustur. Bu polıtıka bugun daha derın ve yaygın olarak Kurdıstan'da bır devlet polıtıkası halınde halen uygulanmaktadır. Ozet olarak, bugun, esas olarak batıda ıslam-turk sentezı ve doguda ıslam-kurt sentezı bır devlet polıtıkası olarak, devletı elınde tutan kanat tarafından gelıstırılmektedır....
Ancak ! burda yenı bır polıtka var,bunun denemelerı var !...Bugun devletın stratejık polıtıka merkezının , ki bu beyın
CIA danısmanlarıdır, gelıstımeye calıstıgı polıtıka ;ıslam-turk sentezı ve ıslam kurd sentezını bır cephe olarak bırlestırmek ve bır akım olarak kürtçülük,kürt miiliyetciliği akımlarının hareket alanını daraltmak ve kürtcülüğüde ıslamcı akımların baskısı altında tutmaktır...
PKK nın tamamıyla teslım olmamasının karsılıgı, sadece askerı ve sıyası operasyonlar degıldır. Devlet aklı bunun cok otesını gorur. Sıddetın etkısının sınırlı ve gecıcı oldugunu bılırler. Bu yuzden daha kapsamlı, daha uzun vadede hakımıyetı ellerınde tutmak ıcın toplumsal tarıhı akımları mevcut sıstemın ömrünü uzatma amacıyla, bırbırıne karsı kullanmak polıtıkası az cok tarıhı ınceleyen herkesın gorebıldıgı bır dunya polıtıkası olarak, heryerde, her cografyada uygulanır tarhler boyu.
Burda, ıste ıslam agırlıklı turk-kurt yenı bır sentez gelıstırılmeye calısılıyor.Degısım burdadır, Yenı olan budur. Bu yenı polıtıkanın,yenı cephenın gerceklesmesı ıcınse, alevıler tarıhsel bır kurban olarak yenıden secılmıstır.
Islamın etkısı altındakı turk ve kurt mıllıyetcılıgını mevcut sıstem ıcınde bırlestırebılecek tek sey bulunmustur ve o zaten tarıh boyunca herzaman da kullanılmıstır..Tarıhı Alevı Dusmanlıgı....
Ve ote yandan ortadogu ve uzak asyada CIA' nın bır sunnı-sıı catısması orgutledıgı zaten bılınen bır gercektır...Amerıka ozellıkle şii akımların onunu keserek Iran' ın onunu kesmek ıstemektedır...
Pekı ıran neden bukadar onemlıdır?
Esas hedef Iran olsa bu sorun coktan halolurdu...Cın-Rusya-Hındıstan bloku, ekonomık kavga, dunyada esas olarak bu blokladır...Esas hedef budur ve Iran bu blokun egemenlık alanının kusatılmasında bır ılerı karakoldur...Onu onemlı kılan da budur....
Sunnı -Sıı catısmasının tum ıslam ulkelerınde orgutlenmesının nedenı de budur..Turkı cumhurıyetlere bakın; Azerbecan Turkmenıstan vs Sanghay Blokuna yakın ya da etkısı olan musluman ulkelere bakın...Sıı -ıslam agırlıkıdır, Iran'A bakın..Bırde Amerıka- Avrupa blokuna yakın ıslam ulkelerına bakın; sunnı ıslam agırlıklıdır....
Onumuzdekı 3.dunya savasının on cephesı bır hrıstıyan-musluman catısması senaryosu ıle degıl, ama pekala bır sunnı-şii ıslam catısması ıle hergun yazılıyor..
Tum ıslam ulkelerınde yenı CIA planı budur..
Ya şii ıslam agırlıklı musluman ulkeler Sanghay Blokunun etkısı altından cıkıp Amerıka Avrupa blokunun cıkarlarına yaklasacaklar ya da AMerıka cevresınde yogunlasmıs sunnı-ıslam kılıcı ıle hızaye getırılecekler...
Tum bu kavgaların ardında tabıkı ne ıslamın ne hrıstıyanlıgın ne de sıı ve sunnılıgın onemı vardır..tek onemlı sey dunya hakımıyetını ele gecıren trostlerın semsıyesı altında bugun gızlenen bolgesel gerıcılıklerın kendı cıkarları, azamı kar ve dunya hakımıyetınde kendı lokal guclerını artırmak polıtıası vardır...
Oyun, plan, senaryo cok buyuk, tehlıkeler buyuk! Karsı polıtıkalar bu zemınde ele alınmalı ve karsı polıtıkalar üretilmelidir..Yoksa bu sadece bır alevı sunnı dusmanlıgı sorurunun yenıden kasınması yada ıslamın yayılması sorunu degıldır...meseleyı boyle yorumlamak hem dar bakmak hemde esas planı gormemek ve gelen tehlıklelerı gormemek olur...
Son söz; Lenın,Kautsy'nın 'ultra emperyalızm' teorısıne karşı 100 yıl önce şöyle demişti,...;''emperyalızmde tekelleşme,ekonomide zorunlu,ve önü alınamaz olarak,kendi doğal gelişim çizgisinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, yerını dünya çapında bir tröstleşmeye bırakacaktır,ama biz bunu devrimlerle engelleyeceğiz...''
Ve 1. ve 2. dünya savaşı Lenin'i haklı çıkardı. Hayat ,Emperyalizmin kendi içinde birleşerek, bir dünya karteli olma ve dünyayı tek merkezden yönetme öngörüsü olarak dönek Kautsky'in tezinı değil,Lenin'i doğruladı.
Ve Lenin ,Stalin, Mao döneminde sosyalist kampın varlığı, emperyalıstlerı bir blok içersinde 'komunızm tehlıkesıne' karşı bir arada tutsada, bu hiç bir zaman emperyalıstler arası çelişkiyi bir bütün olarak kaldırmadı.
1950'lerde ekonomıde evrımcı bır tarzda geliştirilen, bugün sosyalıst blokun ortadan kalkması dönemini bir fırsat bilen, ve kendi doğal ekonomik gelişim çizgisi içinde değil, siyasi alanda darbeci bir yöntemle ,ortaya cıkan boşluğu dolduran tröstlerin dünya hakimiyeti, Kautsky'nin günümüzde uzantıları tarafından sevinçle karşılandı ve bunu Leninizimin değil ,Kautsky'nin tezlerinin bir zaferi olarak dünyaya ilan ettiler.(!)
Evet,bugun dunya ekonomisi trostlerın hakımıyetınde ,ama ekonomıde merkezi hakımıyet ,hıcbır sekılde de
Kautsy'nın sözünü ettiği siyasette de emperyalıstler arası birliği ve barışçıl kapitalizmi doğurmadı.
Oysa Lenin söyle demişti ,neden tekelcılığın kacınılmaz olarak trostleri doğuracağına ilişkin;
'ekonomide ve kendi doğal gelişimi içinde'' !
Hayat birkez daha Lenin'i doğruladı ve Kautsky bir kez daha yanıldı !
Ortaya ne barışçıl bir kapitalizm,ne de kendi arasında birleşmiş bir kapitalizm çıktı.
Avrupa birliği,bölgesel birlikler efsaneleri mi?,sıyası bırlık oldugunu kımden duydunuz !
Bakın ingiltere-ispanya nerde,almanya-fransa nerde duruyor...
Amerika-avrupa hakimiyeti mi ?
Bakın karşısında Rus-Cin-Hindistan şanghay bloku duruyor
Bugün olan sadece , trostlerın hakımıyeti arkasına gizlenen, ondan kahyalik payını artırmaya çalışan sıyasi bir çatışmadır.
Ekonomi doğal gelişimi içinde sürseydi, Leninin belirttiği gibi Kautsy haklı çıkardı.
Ama,malesef, onun karşısında ''bunu devrimlerle önleyeceğini' söyleyen bir Lenin vardı !
Kautsky'nin düşleri gerçek olmadı.
Bugün, siyasette darbeci ve fırsatcı bir cinlikle, ekonomıde trostlerın dunya hakımıyeti saglandı, ama ekonomınin doğal gelişimi içinde bu sağlanmadığı için, bu kez,kautsky nin düşü, 'siyasi birlik ve çelişkisiz kapitalizm' yine gerçek olmadı...
Üzgünüz Kautsky,ya her seferinde bir oyun bozan çıkıyor, ya da senin formülünde bir yanlışlık var !
Biz söyliyelim,tek kutuplu dünya evrenin yasalarına terstir, idealizmdir.
Herşey gibi kapitalizmde çatışmalar ve çelişmeler üzerinde hareket eder, uzlaşma tali-geçici,çatışma esastır.
Bana sorsaydın,ekonomi bilimini tanımadan önce, felsefe ve doğa bilimleri biraz tanısaydın iyi olurdu.
Bunca teorik zahmete girmeye hiç gerek kalmazdı.
Yazık,kağıda,kaleme,zamana,enerjiye yazık!
Ne zaman tek kutuplu bir hücre bulmayı başarırsanız,ancak, o zaman tek kutuplu bir kapitalizmi de bulmayı başarırsınız !
Yine haksız çıktın Kautsky !
Tum Milleetlerden Ve Inanclardan Isciler-Emekciler Sosyalizm Bayragi Altinda Birlesin!.....
Son Haberler
Sayfalar

Devrimci Pratik ve Militanlaşma
Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I
Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!
Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.
Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?
"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,
Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.
Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...
Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II
II.Bölüm:
Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler…

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I
Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!
Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”
” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”
– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi
Ah... kuzucuğum ah...
Ne oldu bize böyle.
Ne oldu.
Her şey tıkırında giderken...
Neler yaşadık böyle.
Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne
Veyahut da.... veyahut da...
"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.
Yoksa... yoksa...
Daha dün bir; bu gün iki