Perşembe Nisan 24, 2025

ŞİMDİ HEPİMİZ ATİK’LİYİZ!

ATİK’e yönelik tutuklamaları protesto etmek için Almanya merkezli yürüyüş düzenleniyor. Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu, Avrupa’nın bir çok şehrinde yapılacak yürüyüşlere çağrı yaptı. 25 Nisan 2015 tarihinde Frankfurt’ta yapılacak Almanya merkezli yürüyüşe güçlü katılım çağrısı yapan ATİK’in çağrı metni şöyle;

Çünkü; Devrimci Mücadele Her Yerde Meşrudur!

15 Nisan günü, saat 17:30 sularında, Almanya’nın 4 eyaletinde, eşgüdümlü olarak, Federal Yargıtay’ın acil tutuklama kararına dayanılarak, Federal Kriminal Daire‘sine bağlı özel timler tarafından 7 ATİK üyesi ve aktivisti haksız yere tutuklandılar. Ayrıca özel timlerin bu operasyonunda bir çok ev arandı, kapı ve pencereler kırıldı, evler darmadağan edildi ve tutsak yakınları taciz edildiler ve korkutuldular.

Aynı zamanda benzer bir operasyon İsviçre Bern’de yapıldı ve bir kişi tutuklandı. 15 Nisan ve 18 Nisan’da Yunanistan/Atina’da iki ayrı operasyonda 3 kişi daha tutsak alındı. Ve yine 18 Nisan günü Fransa’nın Rems kentinde 1 kişi tutuklandı. Almanya dışında tutuklananlar Almanya’ya iade edilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktalar.

Bütün tutsaklar, Almanya Ceza Hukukunun (anti-terör yasası) 129. Paragrafındaki a ve b bendine bianen ‘‘Türkiye Komunist Partisi/Marksist-Leninist‘‘in üyesi ve yöneticisi olmakla suçlanmaktalar ve yargılanmak istenmekteler. Tutsakların hepsi izolasyon hücrelerinde ağır koşullarda bulunmaktalar. Özgürlük tutsaklarından bazıları geçmişte Türkiye zindanlarında çok ağır işkence muamelesine maruz kalmış olmasına rağmen devrimci direniş örnekleri sergileyen ve bu onurlu tavırlarından dolayı devrimci hareketler nezdinde büyük saygınlığı olan fakat gelinen aşamada ölümcül hastalıkları olan ve düzenli tedaviye ihtiyaç duyan insanlardır.

Almanya’daki Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimcilere karşı başlatılan bu son baskı ve saldırganlık örneği, Alman devleti ve şimdiki hükümeti içindeki derin anti-komunist tutumun ve yine faşist AKP hükümeti üzerinden TC rejimiyle kurduğu sıkı işbirliğinin dolaysız bir ürünüdür. Bu nedenledirki; TC devletine ve hükümetlerine karşı takındıkları aktif devrimci tutumlarından ve aynı zamanda yurtdışında yaşayan işçilerin, kadınların ve göçmenlerin sosyal/siyasal kurtuluş mücadelelerine öncülük etmelerinden kaynaklı olarak Alman Devletinin baskı ve şiddetine maruz kalmaktalar. ATİK’in HDP çatısı altında Kürtlerle, Alevilerle, Gayri-Müslim toplumlarla,LGBTİ’lerle ve diğer devrimci sosyalistlerle seçim çalışmalarında aktif olarak yer alacağını açıklamasından sonraki süreçte gelişmesi de, yapılan bu operasyonu manidar kılmaktadır.

Bizler, devrimci ve muhalif insanların haklarının gasp edilmesine, devlet şiddetine ve kapsamlı politik baskılara maruz kalmasına kesinkes karşı çıkıyoruz. Bizler, uluslararası kamuoyunu özgürlük tutsaklarını sahiplenmeye, onların derhal serbest bırakılması talebini yükseltmeye çağırıyoruz. Bu bağlamda demokrat, ilerici ve devrimci örgütleri ve şahısları düzenleyeceğimiz kitlesel yürüyüşe katılmaya ve hep birlikte politik tutsaklara özgürlük talebini haykırmaya davet ediyoruz.

Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!

Bütün Politik Tutsaklara Özgürlük!

#ATİKYalnızDegildir!

Yürüyüş: 25 Nisan 2015 Cumartesi, Saat 13:00

Kaisersack, Frankfurt (Merkez Gar önü)

 

53367

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

Sayfalar