Perşembe Kasım 14, 2024

TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği:Cüreti Kuşanıp Mücadeleyi Seçen Kadınlar Saraylarınızı Başınıza Yıkacak!

Enternasyonal proletaryanın, özel olarak da emekçi kadınların yarattığı değerlerin başında gelir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… New York’lu dokuma işçisi kadınlar, 1857 yılında ücretlerinin yükseltilmesi ve çalışma saatlerinin düşürülmesi için direnişe geçmişler ancak tarihe geçeceklerini düşünmemişlerdi muhtemelen. Kapatıldıkları fabrikada çoğunluğu kadın 129 işçinin bedenini yakan ateş, nesillerdir kadınların elinde, üzerine yeni değerler katılarak büyütüldü-büyütülüyor. Bugün de bu ateş, kadınların elinde sömürücülere, kadın katillerine, işkencecilere, işgalcilere korku salan bir yangına dönüşüyor.

8 Mart’ı yaratan New York’lu kadınların bu direnişi olsa da biz kadınlar özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla birlikte aldığımız yenilgiye karşı hiçbir zaman direnmekten ve isyan etmekten vazgeçmedik; “cadı” olarak yakılmaktan, insan olarak görülmemeye kadar varan bedenimizin, emeğimizin ve kimliğimizin sömürülüp baskı altına alınmasına sessiz kalmadık. İsyan ve direniş bin yıllardır mayamız oldu bu nedenle de.

1789 Ekim’inde, Fransa’da “Ekmek Ayaklanması”nı başlatan küçük bir kızın davulunda yankılandı sesimiz. “Ekmek yoksa, biz de saraylarını yıkarız” dedik. Manhattan ve Lyonlu kadınların kapitalizme karşı yükselttiği sesin melodisi olduk, barikatlara bir taş da biz koyduk. 1793’te yiyecek maddelerinin kendilerinin saptadığı fiyatlardan satılması için dükkanları basan çamaşırcı kadınların sudan buruşmuş elleriydik. 1876’da Osmanlı tarihinin ilk bağımsız kadın grevi olan Feshane Grevi’ni örgütleyerek Babıali’ye yürüyen elli kadının ayak sesleriydik. 1888’de insanlık dışı çalışma koşullarına rağmen, patron tarafından zorla “koşullardan mutlu” olduklarını yazan kağıda imza atmaları istenmesi üzerine greve çıkan “Kibritçi Kızların” aleviydik. 1905’te Kışlık Saray’a yürüyen kadınların ve çocukların, askerlerin ateş açmasıyla akan kanıydık… En nihayetinde 1910’da yani 110 yıl önce 2. Enternasyonal Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in, 8 Mart’ı, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan etme önergesini sunan sesiydik. O tarihten sonra da her 8 Mart’ta, sokağa çıkan tüm kadınların sesi, yüreği, talepleri, haykırışı, isyanı, öfkesi, direnişi olduk, olmaya da devam ediyoruz.

Elbette o noktada durmadık… Sınıf bilincimize kadın cinsiyet bilincimizi de ekleyerek, patriyarkal sömürücü sistemlere karşı mücadelenin her alanında yine biz de vardık! Ne kadar üzerimize siyah bir perde gerilip görünmez kılınmaya çalışılsak da hep oradaydık. Cesaretimizi kuşanıp, Novamed’de, Flormar’da, TEKEL’de kadın direniş ve dayanışmasını ördük. Gezi İsyanı’nda göğsümüzü tazyikli suya, biber gazına siper ettik. İsviçre’de, İzlanda’da, Amerika’da, Arjantin’de, Şili’de, Polonya’da… grevlerle hayatı durdurduk. “Ni Una Menos” diyerek kadın kırımına karşı dünyanın her yerinde milyonlarca kadın, birlikte yürüdük. Mısır’da kürsülere çıkıp binlere seslendik, kitleleri direnişe çağırdık yoksulluğa karşı. Rojavalı olduk, dünyanın en vahşi çetelerinden biri olan DAİŞ’e karşı savaştık, onların korkulu rüyası haline geldik. Türk devletinin işgal saldırılarına karşı toprağımızı ve devrimimizi savunduk. Şili’de “Katilim Sensin” diye haykıran ve tüm dünyaya yayılan Las Tesis dansının notaları olduk. Meksika’da Escamilla’nın işkenceyle katledilmesine karşı Anayasa Mahkemesi’ni ve işkence edilmiş bedeninin fotoğraflarını yayımlayan La Prensa gazetesinin aracını yakanlar arasındaydık. 2016 darbe girişimini lütuf olarak kabul ederek, sıkıyönetim düzenine geçen AKP-MHP iktidarına karşı sokaktan eve dönmeyenlerdik. Faşizmin tüm saldırıları karşısında, kahkahalarımızla direnenlerdendik.

Velhasıl, dizimizi kırıp evde oturmamız, hamile hamile sokağa çıkmayıp ama 3-5 çocuk doğurmamız, kahkaha atmayıp makul kadın olmamız, sessiz sedasız katledilmemiz, düşük ücretle, uzun saatler, güvencesiz çalışmak üzere uysal emekçiler olmamız vs. vs. tembihlenip gözdağı verilerek bize sundukları hayatı reddettik, reddediyoruz!

1857’de New Yorklu kadınların dizginsiz kapitalist sömürüye, baskıya, köleliğe karşı savaş ilanıydı 8 Mart. Bugün de düşük ücretlerle çalıştırılıyor, dünyanın hiçbir yerinde eşit işe eşit ücret alamıyoruz. Bugün de uzun çalışma saatleri ve kötü çalışma koşullarıyla karşı karşıyayız. Bugün de işyerlerinde tacize, cinsiyetçiliğe, mobbinge maruz bırakılıyoruz. Bugün de güvenceli bir işte çalışma hakkımız gasp ediliyor. Bugün de “özel” alandan “kamusal” alana yaşamımızın her yerinde şiddetin tüm biçimlerine maruz bırakılıyoruz. Bugün de nafaka hakkından İstanbul Sözleşmesi’nin iptali planlarına kadar kazanılmış haklarımız gasp edilmeye çalışılıyor. Bugün de kadın cinayetlerinde en yakınımızdaki erkekler tarafından öldürülüyoruz. Bugün de anadilimiz yasaklanıyor, bedenlerimiz üzerinden savaş yürütülüyor. Bugün de LGBTİ+’ları katleden erkekler iyi hal bahanesiyle salıveriliyor, yeni nefret cinayetlerine davetiye çıkarılıyor. Ve fakat bugün de New Yorklu dokuma işçileri gibi susmuyor, hakkımız olanı istiyor, mücadele ediyor, savaşıyoruz…

Patriyarkal sömürü sistemini sallamak yetmez! Yerle bir edelim!

Kadınlar, ülkemizde ve dünyada her türlü baskıya, katledilmeye, sömürüye karşı sokaklarda, alanlarda sesimizi birleştiriyor, egemenlere dünyayı dar ediyor, patriyarkal sömürü sistemini sallıyoruz! Ama yetmez!

Mademki, bu sistem bizi, iki-üç-dört kat sömürüye maruz bırakıyor; yıkalım gitsin! Bunun için ihtiyacımız olan tek şey biriktirdiğimiz öfkeyi cüretimizle birleştirmek ve yaşamın olduğu gibi sınıf mücadelesinin de temel gücü olmaktır. Bunu yapabiliriz! Bunu yapmalıyız!

Tıpkı Meral Yakar’dan Barbara’ya, Ayfer Celep’ten Sefagül, Nurşen, Gülizar, Fatma ve Derya’ya; Münire’den Hatayi, Esrin ve Gamzegül’e; Nesibe’den Taybet Anaya, Güzel Şahin’e binlerce kadının yaptığı gibi! Tıpkı Arin Mirxan’dan Aynur ve Ceren’e, Dilan’dan Dilek’ten Yeliz’e, Şirin’e, Sakine’den Berna’ya… Binlerce kadının yaptığı gibi… Biz ardılları olarak, onları sonsuz bir sevgiyle kucaklayacak, kavgaya sarılır gibi sarılacağız. Her birinin anısı belleğimizde canlı kalacak, onlar gibi savaşmayı öğrenecek, onlar için de dövüşmeyi başaracağız.

İstemek, talep etmek yetmez! Herkesten daha çok çalışacak, herkesten daha çok didinecek, herkesten daha çok direneceğiz. Her alanda savaşçı, her alanda mücadeleci, her alanda uzman olacağız! Yaşamda ve kavgada maddi bir güç olduğumuzda, kurtuluşumuzun cennetine de ilk adımlarımızı atmış olacağız! Başımız hiç öne düşmeden, daima ileriye bakarak, bütün engelleri birer birer aşarak devrim için dövüşecek düzenlerini başlarına yıkacağız!

Geçtiğimiz yıl, Partimizin 1. Kongresi’nde kuruluşunu ilan ettiği Komünist Kadınlar Birliği ile daha güçlü, daha cüretli, daha savaşçı, daha militan bir yolun adımlarını atmaya başladık. Bu yıl 8 Mart yeniden doğuşumuz olsun!

Bu onurlu görev için seferber olmanın, bu misyonu yerine getirmek için ileriye atılmanın zamanıdır. Bütün kavga ve direniş cephelerinde, bütün mücadele platformlarında, yaşamın her alanında çoğalmanın; partiyarkal sömürü sisteminin tüm yüzlerinin üzerine yürüme vaktidir…

Yaşasın Partimiz TKP-ML!

Yaşasın kadınların komünist öncüsü KKB!

Dayanışma kadınların silahıdır!

TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği

Mart 2020

4578

Uykuya daldı şimdi

UYU SEN DEDİLER BİR TÜRLÜ UYANMADI! UYKUYA DALDI ŞİMDİ.

Berkin, çocuklukla gençlik arasında bir yaşta Devletin Kurşunuyla sonsuzluk uykusuna gönderildi. Diğer yoldaşlarımız, dostlarımız gibi Berkin de yaşlanmayanlar arasına katıldı. Tıpkı “Ölüler Genç Kalır” kitabında olduğu gibi değişim yaşı da Berkinin yaşı olarak kalacak. Hep o yaşta anılacak.

Güvercinleri de, Çocukları da Vururlar

Bu topraklarda barışın simgesi güvercinleri vurdular. Bu topraklarda masumiyetin simgesi çocukları da vurdular. İşte bundan ötürüdür, diyoruz ki bu coğrafyanın, bu ülkenin tarihi katliamlar tarihidir.  Bu katliamları yapan iktidarlar değişti, katillerin adları değişti, ama katillerin zihniyeti hiç değişmedi.

Bu zihniyet Kerbela’da kendisine biat etmediği için direnişin sembolü olmuş Hüseyin’i ve ailesinden çocukları da susuzluktan öldüren Yezit zihniyetidir.

Gelecek: Bir Perdelik Piyes / Ergün Aslan

Florensa' da bir malikane.

Göçmen işçi    :   

Şu balkonda duran güzel kızda kim ?

Acep Kimlerdendir ?

Sorsam adını bahş eder mi?

Küçük burjuvazi  :    

Gökyüzündeki yıldızlar ne kadar berak

Sınıfımızın kapitalizm karşısındaki haliylede  ne kadar tezat. 

Göçmen işçi  :     

Fark etmedi her halde beni.

Biraz daha yaklaşsam mı ?

Nöbetçiyde atlata bilir miyim?

Yerel    :   

Bu gün bu  kapıda  yarında başka kapıda.

Balkonda duranda .....

( Sömürgeci ) kapitalizmin sayesinde var olan ara sınıf.

ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRASİ[*]

“Ben kimseye hiçbir şey öğretemem,

sadece onların düşünmelerini sağlayabilirim.”[1]

Sosyalist örgüt/veya örgütlenmeyi tartışma zemini, biçime mündemiç “teknik” bir “soru(n)” olarak ele alınamaz.

Sosyalist örgüt/veya örgütlenme; ideolojik bir “soru(n)”dur. Yani bugünden geleceği nasıl tahayyül ve tasavvur ettiğimizin siyasal pratiğidir. Böyle de olmalıdır.

Bu çerçevede sosyalist örgüt/veya örgütlenmeyi tartışmak, aynı zamanda sosyalist demokrasiden ne anladığımızı da ortaya koymaktır.

Sevgili Dost(lar),

 8 Mart’tan 8 Mart’a değil; her gün, her an sadece ekmekle yetinmeyip; gül de istedik Lilith’le başlayan özgürlük mücadelemizde…Arkadaş Zekai Özger’in, “Pencereyi aç,/ sesin sarsın dünyayı./ Duyulur elbet ta ötelerden,/ yürek kendini tanır”…Adnan Yücel’in, “Durmak yok bu koşuda/ Teslim olmak yok/ Ağıt yok dilimizde/ Dizlerde titreme yok”…Ahmet Telli’nin, “ne zindan karanlığı/ ne zulüm/ ne işkence/ indiremez dudaklarındaki,/ gülümsemenin bayrağını”… dizelerini terennüm ettik ısrarla dünyanın bütün dillerinde;Hepatia,  Kazvinli Kürret-ül Ayn,  Olympe de Gouges,  Louise Michel,  Pankhurst Kardeşl

TKP/ML Kadın Komitesi’nden 8 Mart açıklaması

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yakınlaşırken TKP/ML Kadın Komitesi, bir açıklama yayınlayarak “Sokağımızdan mücadele alanlarımıza kadar söz sahibi olacak şekilde inisiyatifleşelim, inisiyatifleştirelim, örgütlenelim, örgütleyelim! 8 Mart'ı canı bedeli yaratan kadınların, bizden en büyük beklentisi budur! Meral'den Kamile'ye, Ayfer'den Münire'ye, Çiğdem'den Suzan'a ve de Beş Kızıl Karanfilimize kadar şehit yoldaşlarımızın bizlerden beklentisi budur” dedi.

Tusiad 2050 Vizyon Türkiye Çerçevesinde Mevcut Politik Ortam Değerlendirmesi Denemesi

2001 dünya krizinin Türkiye’ye etkisi ile Emperyalizm yeni bir yönelime girmiştir.(bu süreç 1980 de başlamış orta seviye ye de 2001 de ulaşmıştır.) Bu yönelim mevcut krizin sonucunda belirginleşerek dünya da tüm sınıflarda huzursuzluk yaratmıştır. Ezenlerin kendi arasındaki çelişkiler belirginleşmiş, gelişmekte olan ülkelerin emperyalizmle olan çelişkileri yeni bir boyut kazanmış, yerel hükümetler, emperyalizmin ihtiyaç duyduğu hareketleri gerçekleştirme de ağır kalarak krizi daha da derinleştirmiştir.

Tarihin not defteri, dünkü kürt siyaseti ve bugünkü Öcalan

 

KATLEDİLİŞİNİN 41. YILINDA O’NU ANIYOR, O’NUN İZİNDE YÜRÜYORUZ!

Emekçiler, Devrimciler

Partimiz TKP/ML’nin kurucusu ve kuramcısı komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin 41. yılındayız. Kaypakkaya yoldaş, Ocak 1973’de Dersimde yaralı olarak düşmana esir düştükten sonra aylarca süren işkencelerin ardından Diyarbakır zindanlarında katledildi. İşkence altında tarihi bir direniş örneği sergileyen yoldaş Kaypakkaya komünist baş eğmezliğin sembolü haline geldi.

Emekçi Kardeşler, 

Bilimsel Sosyalizmin Öncü Kadınları:Yusuf KÖSE

 

Jenny Marx’ın 200. doğum yılı anısına... 

Evet nakarat gibi yazabilirim onu,
Görebilsinler diye gelecek yüzyıllara

Aşk Jenny’dir, Jenny’de aşkın adı”[1] Karl Marx

EVLAT-YOLDAŞ(LAR) ORÇUN(LAR) İÇİN[*] Temel Demirer-Sibel Özbudun

“Çok şeyler var ki çürürler, unutulur, ölürler.Saltanat tahtı, tacı, asası gibi.Oysa bazı şeyler var ne çürürler,ne unutulur ne de ölürler,Charlie Chaplin’in şapkası,bastonu, ayakkabısı gibi.”[1]

Yakınlarımız, dostlarımız, sevdiklerimiz için yazmamaya, konuşmamaya gayret ederiz; malum ne yapılırsa yapılsın “öznellik” girer işin içine.

Kolay mı? Dünyanın en zor işidir insanın sevdikleri için yazması; zor olduğu kadar “belalı”dır da…

Sayfalar