TKP/ML MK- Bugüne rehber, geleceğin müjdesidir Kaypakkaya
BUGÜNE REHBER, GELECEĞİN MÜJDESİDİR KAYPAKKAYA!
“Dibinde bir ejderha yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.” (Sabahattin Ali)
İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişinin 41. yılını sınıf mücadelesinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte karşılıyoruz. Gezi şehitleri kervanına katılarak ölümsüzleşen Mehmet İstif ve Soma’da katledilen maden işçileri ile öfkemiz her geçen gün daha da büyüyor. Devrimci ve demokratik mücadelenin güçlü bir şekilde mayalanma zemini bulduğu bir tarihsel periyodun başlangıç evresindeyiz. Bu tarihsel periyot, Kaypakkaya yoldaşın daha derinlemesine kavranması ve ısrarla anlaşılmasını sağlayacak bir zemin sunduğu gibi, aynı zamanda özel bir iradi çabayla bunun gerçekleşmesi de sağlanmalıdır. Zira yaşanan gelişmelerin bu yönünü kavramak ve buna uyum sağlayabilmek, ciddi bir tarihsel sorumluluktur.
Gelişmeleri ve sürecin yönünü kavramak hiç kuşkusuz devrimci halkayı en güçlü şekilde yakalamak anlamına gelmektedir.
Kaypakkaya yoldaş, içinden geçtiği süreçte komünist-devrimci halkayı yakalayıp önderleşirken hiç kuşkusuz bir “kahraman” değildi. Yani o, içinde ejderhaların olduğunu bildiği bir kuyuya inmek yerine, henüz girilmemiş bir kuyuya girmeyi tercih etti. Sınıf mücadelesinin ülkemizdeki esaslı teorik ve politik sorunlarını dert edinerek, bu düğümleri çözmeye yöneldi. Bu yolda önünde ne tarihsel bir deneyim ve birikim ne de bunlara yönelmiş bir kolektif eğilim söz konusuydu. Kemalizm, Kürt meselesi, parti anlayışı, devrim stratejisi gibi esaslı meselelerde o tarihsel kesitte Kaypakkaya'nın genel eğilimin ve kabulün dışında yer alan bir özgünlüğü vardır. O, “gericilik” ve “ilericilik” kavramlarını bilinen “Aydınlanmacı” burjuva yaklaşımdan kopararak tam bir komünist devrimci kimlik giymiştir. Kitleleri “solcu” ve “sağcı” diye tarihsel ilerlemeciliğe göre tasnif etmemiş, ezen ve ezilen, halk safında olan ve olmayan, siyasal bilinci ileri ve geri olan şekline bürünmüş, sınıfsal ilkelere sadık ama olabildiğince politik esneklik içeren bir çerçeve oluşturmuştur. Kaypakkaya bu tutumuyla bilineni, kabul edileni değil bilinmeyen doğru ve bilimsel olanı berraklaştırıp sahiplenmiştir.
Kaypakkaya teorik, politik ve ideolojik cüret ve cesarettir. Ve o, bu açıdan bir kahraman değildir. Tarihten, güncel olandan, enternasyonal proletaryanın deneyimlerinden öğrenen ve önderleşen bir komünist-devrimcidir.
Yoldaşlar;
Peki onun bu bilinmeyene yönelen cüreti nereden gelmektedir? Kaypakkaya en başta Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin çalışkan, zihni açık bir öğrencisidir. BPKD’nin ideolojik mesajını en berrak şekilde kavramıştır. Zira BPKD, o güne kadar bilinen ve kabul edilen tüm devrimlerden farklı ve “ezber bozan” bir ideolojik karaktere sahiptir. Bilinmeyen bir kuyuya inmenin tarihteki en cüretli hamlesidir. Zira “proletaryanın” önderliğini yapan bir iktidara karşı proletaryanın bir kalkışması ve bu iktidarı alaşağı etmesi anlamına gelen bu devrimin sloganı “burjuva karargahları bombalayın”dır. Başkan Mao, komünist partisini hedefe koyarak bir devrimi bu sloganla başlatmıştır. Bu sosyalizm içinde devrimlerin gerekliliğinin en berrak formülasyonu ve ilk deneyimidir.
Kaypakkaya yoldaşın ideolojik hamuru bu anlayışla yoğrulmuştur. Onun cesaretinin evrensellik ve güçlü bilimsel karakteri buradan gelmektedir. İbrahim yoldaş, Marksist Leninist Maoist felsefenin sınıfsallığını ve uygulanabilir olması ilkesini belli başlı toplumsal sorunları irdeleyerek donanmış, öğrenmiş, öğretmiş ve tarihsel hamleler yapmıştır.
Yoldaşlar;
Mesele Kaypakkaya’nın teorik, politik belgeleri değildir. Mesele Kaypakkaya’nın bu teori ve politikayı oluşturmasına kaynaklık eden yöntem, ele alış ve tutumudur. Beslenilmesi gereken bu kaynak aynı zamanda sürecin eğilimini, özelliklerini ve sınıfsal niteliğini kavramada rehber olacak yöndür. TEKEL direnişinden Gezi İsyanı'na uzanan sürecin ortaya çıkardığı sonuçları ve açığa çıkardığı devrimci görevleri Kaypakkaya cesaretiyle incelemek ve gelişimin önündeki düğümlere çözüm üretmek bu şekilde kolaylaşacaktır.
Sokakların hareketliliği dinmeyen bir devingenlik içindedir. Bu aynı zamanda yeni bir devrimci sürecin hızla mayalandığının da göstergesidir. Egemenlerin politik krizi zincirlerinden boşalmış bir şekilde açığa çıkmıştır. Bir yandan gırtlak gırtlağa kapışırlarken, diğer yandan toplumsal hareketliliğin basıncı altında hiçbir gelişmeyi yönetmeyi başaramamaktadırlar. Geniş toplumsal kesimler sokaklara çıkma eğilimini her vesileyle belli etmektedir. Son olarak Soma Katliamı ile tüm ülke genelinde tepki, sisteme olanca öfkesiyle yönelmiştir.
Kaypakkaya yoldaş, kitlelerin bu türden eğilim ve yönelimlerinin bir öğrencisi ve aynı zamanda ürünüdür. O, toplumsal hareketliliğin zayıf ve güçlü yanlarını ayrıştırmış, aynı zamanda bir bütünlük içinde ele almış ve süreci devrim yapmak için devrim bilinciyle örgütlemiştir. Geniş kitlelerin sınıfsal temeldeki bu ihtiyaç ve gereksinimlerini bir an dahi aklından çıkarmamıştır. Onun ideolojik donanımı bu sınıfsallıktan ileri gelmektedir.
Kaypakkaya’nın sınıfsallığı, mutlaka anın ruhunu kavramada rehber olmalıdır. İbrahim yoldaş kitlelerin sınıfsal azmi, öfkesi ve kararlılığı ile önderleşmiş, onunla kaynaşarak ideolojik ve politik kimliğini ete kemiğe büründürmüştür. İşte tam da bu yüzden bu süreçte sokağın, kitlelerin bu niteliğiyle daha fazla kaynaşma ve önderleşme görevimiz vardır.
Kaypakkaya yoldaş, teorik ve politik olarak tüm deneyimsizliği ve genç yaşına rağmen bir mucize yaratmıştır. Varolanı, kanıksananı gerçeğin kahredici süzgecinden geçirerek yapmıştır bunu. Sınıf mücadelesinin geniş toplumsal kesimlerin binlerce rengi ve çeşitliliğiyle sürdüğünü kavrayarak ve bunların tek bir nehre akıtılması gerektiğini bilince çıkararak ele almıştır. Bu, onun teorik ve politik olarak derinleşmesinin yanında, toplumsal mücadelenin gerektirdiği ilkeleri ve politik esnekliği donanmasını sağlamıştır.
İşte içinde geçtiğimiz süreçte toplumsal mücadelenin olabildiğince çeşitli ve renkli akışını kavramak ve bunlarla kaynaşarak Kaypakkaya çizgisini ete kemiğe büründürmek görevimizdir. Gezi'den sonra bir kez de Soma maden işçileri ile tutuşan sokakların örgütlenen, örgütleyen, savaşan, isyan eden yanını sahiplenerek Kaypakkaya güzergahında ilerlemeliyiz/ilerleyeceğiz.
Şan Olsun Kaypakkaya'nın Geleceğe Devrettiği Kızıl Bayrağa!
İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor, Savaşıyor!
TKP/ML MK
Mayıs 2014
Son Haberler
Sayfalar
T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]
“Acı veriyorsa geçmiş;
geçmemiş demektir.”[2]
“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.
Kolay mı?
BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]
“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,
acıma çılgınlığı vermiş,
İnsan artık dayanamaz gibiyse,
üstelik
Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı
Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;
Ve acıdan dili tutulunca insanın,
bir Tanrı
Çektiğimi anlatayım diye
bana dil vermiş.”[2]
KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.
KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER
Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...
İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]
“Biri kurbağa öper,
biri yüzyıllarca uyur,
biri 7 cüceyle yaşar,
biri kuleye kapatılır.
Bir masal prensesi olsan bile
kadınlık zor.”[1]
1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike
ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]
“Tarih, gelecek için
kavga verip, yitirmiş bile olsa,
insanlık için vuruşanları
hiç unutmaz.”[2]
Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…
Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...
12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba
Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları
Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.
BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ
Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez
Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,
PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,
Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.
“Yarı-Feodal” Brezilya...?
11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.