Perşembe Ocak 9, 2025

Volkan Yaraşır: İbrahim Kaypakkaya, ihtilalin yolu, ihtilalin ruhu ve ihtilalin manifestosudur.

İbrahim Kaypakkaya’nın idelojik- teorik mimarisi tarihsel olarak; Anadolu ve Mezopotamya halklarının isyan ve komünalite geleneğine, yerel olarak; 1960 sonrası, Türkiye’deki zengin sınıf mücadelesine, Uluslararası boyutta; 1968 küresel isyan hareketine, kültür devrimine ve ulusal kurtuluş savaşlarına dayanmaktadır.

Devrimci hareket açısından 1970′lerin başı bir momentumu ifade eder. 1971 devrimcileri, uçurumun kenarında yürümenin cüret ve cesaretini simgeler. Aynı zamanda ’71 pratiği, sistem dışı ve açık bir devlet karşıtı olmanın pratiğidir.

1971 devrimcileri bir tarihsel kopuş gerçekleştirdi. 50 yıllık revizyonist, parlamentarist ve legalist çizgi ’71 ihtilalciliğiyle aşıldı. İbrahim Kaypakkaya ise kopuştan kopuşu ifade etti. Yani ihtilalin yolu, ruhu ve manifestosu oldu.

İbrahim Kaypakaya 20. Yüzyılın iki büyük devrimin yolundan yürüdü: Rusya ve Çin devrimleri, kendini en net ll. Enternasyonal’de  ve devamı olan anlayışlarda somutlayan determinizme, ekonomizme, “evrimci sosyalizme”, pozitivist yozlaşmaya ve  sol skolastiğe (metafizik materyalizme) bir yanıttır. Dondurulmuş diyalektiğin parçalanmasıdır. Militan diyalektiğin devrimci praksisle yeniden kuruluşudur.

Rusya ve Çin Devrimi, İbrahimin sistematiğinin temel zeminlerini oluşturdu. Devrimin diyalektiği onun idelojik, teorik ve pratik atılımını sağladı.Çünkü her devrim bir diyalektiktir. İbrahim, bu devrimlerden ve diyalektiğinden beslendi ve ögrendi. Bu devrimler onun düşünsel sistematiğine yön verdi.

Devriminin diyalektiğini kavraması ve sistematiğine uygulaması Kaypakkaya’nın kopuştan kopuşu gerçekleştirmesini sağladı. Kemalizm  ve ulusal sorun çözümlemelerindeki olağanüstülük ve yıkıcılık buradan kaynaklanır. Kaypakkaya’nın  açılımları tesadüfi değil, devrimin diyalektiğidir ve devrimin imkanını aramasının sonucudur.

İbrahim Kaypakkaya sadece solun tek başına öne çıkardığı işkence direnen, bir devrimci değildir. Bu tavır İbrahim’i yoksaymanın , onu politik figüre indirgemenin yöntemidir. Bu tutum bir ikonoklastın, ikonlaştırılmasından başka bir şey değildir.

İbrahim Kaypakkaya için Kemalizm ve ulusal sorun üzerine önemli şeyler söyledi demekte tek başına bir şey ifade etmez. Bu totolojik bir yaklaşımdır.

Bu tavır da İbrahimin sistematiğini vulgarize etmektir, yani kabalaştırma ve içeriğini boşaltmaktır.

İbrahim Kaypakkaya’nın Kemalizm ve ulusal sorun çözümlemeleri bir devlet tahlili olması yanında, bir tarih tezidir.TC’yi ayakta tutan iki ana kolonu (ya da aşil noktalarını) göstermesi bağlamında devrimin olanağını açığa çıkarmaktır.

Ve bu çözümlemeleri onun parti anlaşıyla bir bütünlük taşır. Partinin adının Komünist olması bir yanıyla tarihsel bağ, diğer yanıyla işçi sınıfının devrimci rolüne, “tarihsel özneliğine”  vurgudur. Marksist Leninist vurgusu ise bir kopuş ve devrimci rotanın ifadesidir.

15-16 Haziran yazıları, kır kent diyalektiği, mikro sosyoloji çalışmaları, sınıfın tarihsel rolüne vurgular, proletarya diktatörlüğünün altının çizilmesi, halk savaşı, devlet analizi, diğer alt üst edici ilkler gibi bir ilk olan Ermeni Sorunu ve soykırımı açılımı İbrahimin sistematiğinin katmanlığını göstermektedir.

İbrahim Kaypakkaya compact bir yapıdır yada sistematik bir bütünselliktir.Bu bütünsellik içinde tabiki gerilim noktaları vardır. Olması da doğaldır. Marksizmin en karekteristik özelliğininde bütünsellik olduğu unutulmamalıdır. Gerilim noktaları bütünselliğin sadece ayrıntılarıdır.

Onun tarih tezi, devrim anlayışı, çalışma ve örgütlenme tarzı ve parti anlayışı bir diyalektiktir. Bu diyalektik kavrandığı ölçüde İbrahim Kaypakkaya kavranabilir ve anlaşılabilir.

Son olarak İbrahim Kaypakkaya Lenin gibi her zaman sınıfsal antagonizmanın tarafı oldu ve militan diyalektikle hareket etti. Bunun anlamı devrimin güncelliğini yaratmaktır. Lenin’i Marx bağlayan en belirleyici özellik budur. Devrimin güncelliği yani devrimin olanağı ve imkanını aramak. İbrahimin Kemalizm analizini  ve ulusal soruna bakışını, bu perspektifle ele almak gerekir.

Ayrıca İbrahim Kaypakkaya’nın diğer belirleyici özelliği Lenin gibi uzlaşmazlığıdır. Rusya’da  devrimin yolu Lenin’in Narodniklerle, Ekonomistlerle, Legal Marksistlerle, Menşeviklerle ve hatta eski Bolşeviklerle hesaplaşması ve uzlaşmazlığıyla oluştu.

Bu karakteristik yön, çelişkide taraf olmanın yaratıcı yıkıcılığıdır. Diyalektiğin pratiğe geçmiş halidir. Sınıfsal antagonizmayla sürece bakma ve müdahale etmedir. İbrahim hiç bir şartta ve koşulda ne ideolojik  ne de pratik düzeyde uzlaşmamıştır. İbrahimi belirleyen en temel yönlerden biri onun uzlaşmazlığıdır. Bir devrimci komünist önder olarak bu noktada bedel neyse, onuda layıkıyla ödemiştir. Devrimci diyalektik, İbrahimin bu özelliğini şekillendirmiştir.

İbrahim Kaypakkaya devrimin günceliğidir.

İbrahim Kaypakkaya yıkıcı bir teori ve yıkıcı bir pratiktir.

İbrahim Kaypakkaya ihtilalciliktir.

İbrahim Kaypakkaya ihtilalin yolu, ihtilalin ruhu, ihtilalin manifestosudur.

 

Volkan Yaraşır

102549

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

Sayfalar