Pazartesi Kasım 11, 2024

Yetersiz ve eksikliği itiraf etmekten korkmak!

"Şimdi esas mesele öncünün kendi üzerinde çalışma, kendisini yeniden biçimlendirmede yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme, görevinden çekinmemesinde yatmaktadır." (Lenin)

Özgürlük ve kurtuluş savaşımında devrimci bir parti, gücünü devrimci ideolojiden, kitlelerden ve “eleştiri-özeleştiri”den alır. Ciddi iddialı bir parti ve kadronun en önemli devrimcilik kriteri hataları karşısında takındığı tavırdır. “Eleştiri-özeleştiri”, düşünülen, bilinen, görünenden daha fazla önemli bir konu olduğu devrimci mücadelenin her pratiğinde karşımıza çıkar. Özellikle küçük burjuvazinin örgüt içinde etkisini artırdığı süreçlerde bu konu daha fazla önem arz eder. Üzerinde ne kadar durulup çalışılırsa önem ve ihtiyacı ne kadar vurgulanırsa yine de “eksik- yetersiz” kalınacağını bilmek gerekir. 

Hataları önleme yetersizlikleri giderme devrimci savaşım gücünü artırma birliği sağlama amaçlı kullanıldığında büyük bir güç yaratır yerinde ve zamanında kullanılmadığında en büyük zayıflığın, çürüme ve kirlenmenin beslendiği neden haline de gelebilir. Devrimci bir örgütü güçlendiren aynı zamanda zayıflatan iradesiz kılan da neden aynıdır. Yani “eleştiri-özeleştiri”yi doğru tarzda kullanma ve kullanamamadır. Burjuvazinin-tasfiyeciliğin en fazla beslenip güç aldığı yer “eleştiri-özeleştiri”nin işlevsiz etkisiz kaldığı yerdir.

Toplumsal-politik-kültürel-eğitsel şekilleniş ve edinilen terbiye de “özür dilemek-yanlışını samimiyetle ve içtenlikle dürüst bir şekilde görüp kabul etme-özeleştiri üzerinden aynı benzer hatalara düşmemek” yok denecek kadar zayıf ve yetersizdir. Toplumsal şekillenişimizde “yetersizlik ve eksikliği” bırakalım samimi ve dürüst bir şekilde kabul edip itiraf etmeyi başkası tarafından ifade edilmesi durumunda bile öfke ve tepkiyle karşılaşılan akıl almaz bir direnç gösterilen en fazla inatlaşılan konunun başında “hatayı kabul etme-düzelmeye gitme” yani “eleştiri-özeleştiri” gelir. 

Böylesi bir toplumsal şekilleniş içinden çıkıp proleter saflara örgütsel olarak katılanların da ilk başlarda “eleştiri-özeleştiri” sınavında başarılı-rahat olmadığını kabul etmek gerekir. “Anlam verememe-yeterince anlamlandıramama- kabullenmeme-itiraz ve red etme- öfke ve tepkiyle karşılama-alınganlık gösterme- sözde kabul edip bildiğini okumaya devam etme” gibi birçok zorluk ve engelle karşılaşılma durumları yaşanır.

Devrimci eleştiri “gerçeklikten uzaklaşma ve çalışma tarzımızdaki öznelciliği” düzeltme amaçlı yapılan müdahaledir. Devrimci eleştiri, gerçeklikten uzaklaşmaya karşı “ciddi bir uyarı-hatırlatma-dikkat çekme-doğru yol ve yöntemi göstermedir”. O ana kadar doğru bilinen, gerçek olduğu düşünülene karşı müdahaledir, karşı karşıya gelme-çatışma-çarpışmadır. Devrimci eleştiriyi ilk yaşayan militan bir sarsıntı geçirir, “ne oluyor?” diye bir serzenişte bulunur. “İlk”i yaşamanın şokunu yaşar. Anlam verememekten kaynaklı iç sarsıntı geçirir. Öfke ve tepki yaşar ve bazen de yaşatır.

Devrimci eleştirinin ideolojik eğitimin önemli bir yerinde duran etki gücü oldukça fazla olan bir eğitsel ağırlık konusu olana anlam verilinceye dek iç sarsıntı, tepki ve öfke gösterme durumları yaşanmaya devam eder. Devrimci eleştiri burjuva-feodal sisteme, karanlığa, köleliğe, cehalete, duyarsızlık ve sorumsuzluklara ait olanlara karşı durma-çatışma-savaş açma olduğu gerçekliği kavranıncaya kadar “devrimci eleştiriyi kolay kabullenmeme-içselleştirememe” durumu yaşanmaya devam eder.

Devrimci eleştiri, ideolojik dönüşümün önemli bir yerinde durmaktadır. Proletarya saflarına örgütsel olarak katılan ancak “düşünce ve davranış dünyası, maneviyatı” devrimcileşemeyenler için eğitimin vazgeçilmez yerinde “devrimci eleştiri-özeleştiri” gelir. Devrimci eleştiri-özeleştiriyle devrimci dönüşüm arasında kopmaz diyalektik bağlar vardır. Devrimci dönüşüm yani ideolojik katılım sağlamada en etkili ve güçlü dönüştürme adımı “eleştiri-özeleştiriyi” devrimci yaşamın doğal-olağan hava ve su kadar gerekli, zorunlu olan bir ihtiyaç olarak kabul etmek-benimsemek-içselleştirmek gerekir.

Ancak bu konuda anlatılıp-vurgulanmak-öne çıkarılmak istenen “devrimci eleştiri-özeleştiri” devrimci eğitimin temel konusu yapmanın hiç de kolay olmadığını belirtmek isteriz. Küçük hataların-yetersizlik ve zayıflıkların düzeltilmediği durum ve süreçlerde nasıl güçlü birer tasfiyeci yıkım makinesine ve ortamına dönüştüğünü hem dünya devrimleri hem de ülke devrimimizin tarihinde sayısız örneklere rastlamak mümkündür. 

İçimizdeki burjuva olanı, gerçek olmayanı, “doğru diye düşünüleni” kabul etmek, kolay değildir. Sahte ve yanlış olanı parçalamak-yıkıp atmak ise en zor olandır. Eğer örgütün yönetim kademesi başta olmak üzere “üstten-alta” doğru “bütün komite-kadro-militanların” devrimci eleştiri-özeleştiriyi doğal olağan eğitimin gelişim ve ilerlemenin bir parçası haline getirilememişse bunu güçlendirecek sistemi yaratılmamışsa o örgütte iç devrimcileşme sağlanamaz. Bu ortamda burjuva ideolojisi proletarya ideolojisi üzerinde etki gücünü artırır tasfiyecilik hakim hale gelmeye başlar.

Devrimci eleştiri-özeleştirinin yolu sağlam ve güvenilir bir mücadele ilkesi olarak kabul edilmezse örgütün burjuvalaşması bozulup çürümesi tasfiye olması kaçınılmaz hale gelir. Burjuvaziye-tasfiyeciliğe karşı en güçlü en etkili devrimci silah “eleştiri-özeleştiri”dir.

Bırakalım Lenin yoldaşın belirttiği gibi “ öncünün yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme” erdemini göstermeyi proleterleşemeyen öncü konumunda olan bazı yöneticileri eleştirme iradesini cesaret ve sorumluluğunu ortaya koyanları “ezilip-biat edilmesi gerekenler” olarak ifade edenlerin çürüme bozulma ve burjuvalaşma derecelerini anlamak açısından önemli bir kriterdir.

Demokratik halk devrimi iddiasını halka hizmet amacını taşıyanlar ancak “yetersizliğini açıkça itiraf etme” erdemini gösterebilir. İddiası olmayanların açık devrimci itirafı asla olamaz.

(Bir Partizan)

49202

Agos nedir, ne işe yarar? Ümit Kıvanç

Hrant Dink'in gazetesidir; bu kadarını biliyorsunuz. Gerisini de çarçabuk, kısacık yoldan söyleyebilirim: Esas Türkiye'nin belgesidir. Eski Türkiye, Yeni Türkiye değil, "Türkiye aslında neydi?"deki Türkiye. Agos okumuyorsanız, yaşadığınız ülke hakkındaki fikriniz güdük, kavrayışınız sığ kalır. Anadolu şehirlerinin kanı çekilmişliğini, hayatımızda eksik olan hayatî birtakım madde ve duyguları, ruhsal bozukluklarımızın kaynaklarını, bazı soruların niye sorulamadığını, sorulsa niye hep cevapsız kaldığını bilmezsiniz.

HDP’yi tartışmak…

Asıl tartışılması gereken bu iddianın altının nasıl doldurulacağı olmalıydı

Halkların Demokratik Partisi HDP’nin önümüzdeki Haziran seçimlerine bu kez parti olarak katılacağını açıklaması bazı çevreleri şimdiden gerdi. Bunların başında da AKP ve AKP’ye kapılanmış yalaka takımıyla Kürt düşmanlığı genlerine işlemiş sosyal şoven çevreler geliyor.

AKP neden korkuyor?

Kürdistan’ın olası bağımsızlık ilanına ilişkin - Çetin Çeko

Kürdistan’ın olası bağımsızlık ilanına ilişkin üç önemli merkezden açıklama

Geçtiğimiz haftalarda Güney Kürdistan’ın olası bağımsızlık ilanına ilişkin üç önemli merkezden üç önemli açıklama geldi. Bunlardan biri İngiliz Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nun, İngiliz hükümetine sunduğu Güney Kürdistan’ın bağımsızlık talebinin rasyonel olduğu raporu. Diğeri Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı İyad Allavi’nin “Kürdistan’ın bağımsızlığını destekliyorum açıklaması. Üçüncüsü ise Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Bağımsız Kürdistan Türkiye için tehlike değil” açıklaması.

Ermeni yiğidi LEVON EKMEKÇİYAN yıldızlara uçtu..Sarkis Hatspanian

Bugün, 29 ocak 1983’te Ankara Mamak Cezaevi’nde idam edilerek ölümsüzleşen Ermeni halkının yiğit evlâdı Levon Ekmekçiyan’ın sonsuza uçmasının 32.inci yıldönümü…

Mevzubahis Kürtlerse ‘devrimcilik’ teferruattır! Celal Başlangıç

Küba’da Che, Vietnam’da Le Duan, Meksika’da Marcos enternasyonalizmine varıp da… Kobanê’de IŞİD çetelerine karşı Kürtlerin zaferini görüp dumura uğramış, neredeyse “Türk-İslam sentezcileri”yle benzeşenler için yazılmıştır bu yazı. Başkalarının alınmasına gerek yoktur.

Şeyh Bedrettin müridi Börklüce Mustafa‘ydın Karaburun’da.

Mustafa Suphi oldun, Ethem Nejat oldun Karadeniz’de.

Bursa Mapushanesinde yatan Nazım‘dın.

Che‘ydin, Fidel Castro‘ydun Sierra Maestra Dağlarına çıkan.

Le Duan‘dın Vietnam’da.

Bayılırdın bağırmaya:

“Ho ho Ho Şi Min

DERYA’YA… Mesil DEMİRALP

 

Bazı insanlar hayatımızdan öylece çekip giderler, bazılarıysa geçip giderken hayatlarımıza dokunur dokunuşlarıyla iz bırakır, zenginleştirir bizi…. Özgür yarınlara dair umudumuzu büyütür. Derya işte bu iz bırakan, bıraktığı izle zenginleştiren insanlardandı

"TKP/ML TİKKO Rojava: “Kobane zaferini selamlıyoruz”

 

Rojava’da kantonların ilanının yıl dönümün 1. yılına girerken Kobane’ye işgal girişiminde bulunan DAİŞ çetelerine karşı alınan zafer zulme karşı direnenlere umut kaynağı olmuştur. DAİŞ çetelerine karşı yürütülen destansı direnişin 134. gününde Kobane’nin çetelerden temizlenmesi “Düştü, düşecek!” pervasızlığına karşı inancı ve kararlılığı temsil etmektedir. Kobane direnişi emperyalizm ve onun uşağı olan T.C devletine karşı saltanatlarının elbet bir gün yıkılacağının, rahat uyku uyuyamayacaklarının habercisi olmuştur.

No Pasaran! H.Gürer

Avrupa’da faşizme karşı, insanlığın enternasyonal anlamda tek vücut ve ortak bir ruh ile kavgaya tutuştuğu en etkili sahalardan biri, şüphesiz ki İspanya’dır! Çünkü insanlık, İspanya’da yanlızca Franco faşizmine karşı değil, onun müttefikleri olan Hitler ve Mussolini’ye, yani Avrupanın en etkili üç faşist gücüne karşı direnmiş ve zafer elde etmiştir! 

SYRIZA ve DEVRİM

 

Yunanistan’da seçimleri SYRIZA’nın kazanması, ilerici kesimlerde bir moral etkisi yarattı. Özellikle reforumcular bayram etti ve SYRIZA’nın programı izlendiğinde kendilerinin de kazanacağı hayallerine kapıldılar.

24 Ocak Vartinik Baskını ve ALi HAYDAR YILDIZ

Hayatımın unutulmaz anı. Menzil ve yaşam hakkı vermeyen haşin bir kış. Geyiklerini mağaralarına kapatan sisli, boranlı yüce zirveler. Yarı yıkık bir ev ve halkın korkarak, 'sizi öldürecekler, gidin buralardan,' diye mırıldana mırıldana acıdığı, destek vermeye çalıştığı bir avuç silahsız gerilla.

Dünü ve bugünü ile hapishaneler

Hapishanelerin bir kurum olarak tarih sahnesine çıkışı kapitalizmin ortaya çıkışına paralel ve aynı süreçte olduğu görülmektedir.

Sayfalar