Cumartesi Nisan 27, 2024

Alman Siyasetinde Kürdistan Kaosu

kaypakkaya-partizan
Arapların Baharı, IŞİD’in Yazı bitti. Şimdi de Ukranya-Rus çatışmasının sonbaharına giriyoruz. Ukranya’nın sonbaharı ve kışı de bitecek ondan sonra Newroz ile birlikte Kürdlerin Baharı‘na geçeceğiz.

 

 IŞİD‘in Ezdi Kürdlerin yerleşim alanlarına saldırmasının ardından Kürdistan meselesi dünya siyaset, kamuoyu ve medyasının gündemine oturdu. Ancak bilgi yetersizliği ve kirliliğinden dolayı meselenin ne olduğu, tarihi, şimdiki durumu ve geleceği hakkında daha çok çarpıtıcı ve dezenformasıyona elverişli bir seyirde tartışmalar yapıldı. En çok bu yetersizliğe de dünya siyaset sahnesinde Kürd siyasetinin cılızlığı ve grupsal çıkarları neden oldu. Bazı medya organları Kürdlerin birlikteliğinden “devlet kurmak için doğan tarihi şanstan“  bahsederken, bazıları da Kürd meselesine bireysel demokratik haklar açısından yaklaştı. Haberlerin yüzde 95’i bürolarda ve masa başında yazıldı. Kürdler arasındaki parçalanmışlık ve birbirlerini çekmemezlik de buna eklenince tamamıyle bir “Kürd kaosu“ yaşandı.

Federe Kürdistan Ordusu olan Peşmerge Güçleri‘ne Federal Almanya hükümetinin silah yardımı yapma kararı Federal Parlamento tarafından da onaylanmasından sonra, artık basın sorunla fazla ilgilenmiyor. Gazete sayfalarında IŞİD le ilgili yazılar çıkıyor, ancak doğrudan ne Suriye ve ne de Irak’taki savaşla ilgili.
Frankfurter Allgemeine gazetesinin 3 Eylül tarihli sayısında mesela ne ’Irak’ ne de ’Kürd’ kelimeleri yer aldı. Şimdi medya organlarının ilk sıradaki gündemini Ukranya-Rusya çatışması oluşturuyor. Belki de Alman basının Kürd sorunuyle son 3 haftada çok ilgilenmesi ‚Yaz boşluğundan‘ dolayı idi. Alman basınında buna ’Sommerloch’ deniliyor. Tatil ve izinler yaz mevsiminde oldukları için medya haber sıkıntısı çekiyor ve bu boşlukta herhangi bir konuyu göndemleştirip oldukça bol bir şekilde her medya organı gazete, tv vs. sanki aralarında anlaşmış bir şekilde yazıp çiziyorlar. Limonun suyu çıktıktan sonra kabuğu bir köşeye atıyorlar. Arapların Baharı, IŞİD’in Yazı bitti. Şimdi de Ukranya-Rus çatışmasının sonbaharına giriyoruz. Ukranya’nın sonbaharı ve kışı de bitecek ondan sonra Newroz ile birlikte Kürdlerin Baharı‘na geçeceğiz.
 
Neden Filistin devletine evet –Kürd devletine hayır?

Sözü ’ her sorunda parmağı olan ve pastadan pay koparan’ Almanya’ya getirmek istiyorum. Yeni verilere göre dünya sıralamasında  Almanya silah satış ve ihracatlarında 3. sırada ve parası olan herkese silah satıyor . Eğer bu satışlara “devlet izni” çıkmazsa yerel ve uluslararası silah kaçakçıları, bağlantıları vasıtası veya rüşvet kanallarıyle yapılıyor. Burada Almanya’nın Türkiye ve Ortadoğu Mola ve Arap şeyhleriyle olan içli dışlı ticari kanlı ilişkilerini bir tarafa bırakıyorum. Almanya Türkiye’nin “silah arkadaşı”‘dır. Bu iki devlet ve insanları birbirlerini hiç sevmezler ve birbirlerine hiç güvenmezler, ancak tarihsel olarak hep birlikte çalışırlar ve dostturlar.
 
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmayer’ın Federe Kürdistan yönetimine “size silah vereceğiz, ancak sizin de devlet kurmayacağınıza dair söz vermeniz lazım” demesi bölgedeki devletlerle olan ilişkileri çercevesinde ele almak gerekiyor. Aynı öneriyi basın üzerinden PKK’ye de yaptı. PKK eşbaşkanı Cemil Bayık Frankfurter Allgemeine gazetesine verdiği demecinde bu öneriye “IŞİD’e karşı aslında biz savaşıyoruz. Peşmerge savaşmıyor. Birlik ve bütünlüğü esas alıyoruz” yanıtı olunca siyaset kürsülerinde “PKK’ye de silah verilsin“ tartışmaları başladı.
 
Die Welt: Almanya’nın güvenliğini Kürdler savunuyor 

Steinmayer’ın “Bir Kürdistan devleti kurulmasına karşıyız“ sözlerine dikkat çeken Der Spiegel dergisinin eski yayın yönetmeni ve Die Welt gazetesinin şimdiki şef editörü olan Stefan Aust açık bir şekilde gazetinin 1 Eylül baskısında şöyle yazdı:“Aslına bakarsanız bizim Kürdlere ihtiyacımız vardır. Bizim güvenliğimiz Kürdler tarafindan savunuluyor“ dedi.
Westfallen-Blatt gazetesi yorumcularından Jürgen Liminski ise “Kürdlerin çağrısı – Kürd Devleti“ başlıklı yazısında Steinmayer’e bir anlam veremediğini belirterek şöyle yazdı: “Burada bir halk, üzerinde yaşadığı bir toprak ve bir ulus var. Ayrıca ortak bir dil ve kültürleri mevcut. Petrol yatakları sayesinde de ekonomik olarak da kimseye bağımlı olmazlar. Devletler hukuku gereğince kendi kaderini tayin hakkı prensibine bakılırsa bu sorunun cevabı şimdiden yüzde 90 evet olarak verilmiştir. Filistinlilere layık görülen bu hak (belirsizlikler olmasına rağmen), bölgede en büyük 4. halk olan Kürdlere olan bu hakka karşı çıkılmaması gerekir. De facto olarak da Irak artık olmayan bir devlettir. Steinmayer’ın endişeleri günlük yaşamda tekraralanlardan başka birşey değildir. Herhalde sonradan kendisini temize çıkartmak için uyardım demek isteyecektır. Görevini yaptı. Şimdi silahları gönderebiliriz:“

 Almanya çıkarları için Kürdlere silah veriyor

 IŞİD’ın 3 Ağustos’da Şengal‘i işgalinden 1 Eylül tarihine kadar Almanya “Kürdlere silah verelim mi yoksa vermeyelim mi? tartışmalarını yaptı. Tabiki bu tartışmaların merkezinde Almanya’nın “ulusal ve güvenlik çıkarları“ vardı.

Hükümeti oluşturan koalısyon partileri sağ-muhafazakar Hırıstıyan Birlik Partileri CDU/CSU ve sağ eğlimli Sosyal Demokrat Parti/SPD Almanya’nın bölgedeki güvenlik ve ticari çıkarları doğrultusunda Kürd politikalarını belirlerken, ana muhalefet partileri olan sol liberal eğlimli Yeşiller Partisi (Die Grünen) ile sosyal demokrat eğlimli Sol Parti (Die Linke) ise “pasifist“ ve muğlak bir siyaset izlediler. Almanya’nın Kürdlere (çatışma içinde olan bir tarafa) silah vermekle “bir tabu“‘yu yıktığını ileri sürüyorlar. Aslında bütün çatışmalı bölgelerde en çok Alman silahları kullanılıyor. Ve aynı Almanya  silah satarken hiç bir alıcıdan da “silahlarım başkasının eline geçmesin“ garantisini de şu ana kadar istemiş veya almış da değil.
 
Ben burda ünlü Alman yazarı ve flim yapımcısı Alexander Kluge’nın Die Welt gazetesinde ’ Onlara (Teröristlere) gerçeğin yok edilmesine izin vermemeliyiz’ yazısında; ”Etnik bir toplumun yok edilmesi ve soykırımlar söz konusudur. Kürdleri ve Ezdileri korumamız lazım. Biz bir türlü uzun vadeli düşünemiyoruz. Fransızların yaptığı gibi, rehineyi kurtarabiliriz. Ancak, Avrupa Birliği Başkanı Renzi’nın yaptığı gibi, oraya gidip Peşmerge’ye Balkanlardan edinilen 30 bin adet Kalaşinkof’u bağışlamak da yetmez. Ancak bazen birisinin kötü silahlandırılması onun imhasına da yolaçabilir. Belirleyici olan ona aynı zamanda alternatif bir tarih yolunu hazırlamak yardimcı da olmaktır’ demesi konusunda takınılacak tarihsel tutumdan bahsediyorum.
Bu durumu  en iyi bir şekilde Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’ın “teröristlerin yaptığı katliamlar yoga yaparak önlemez, ancak silahla önlenir“ tespitinde bulunmasıydı. Şu anda partisinin sert eleştirilerine ve bir mobbing ile karşı karşıya olan Özdemir 1 Eylül’de federal parlamentoda sembolik olarak “Peşmerge’ye silah verelim mi vermeyelim mi?“ oylamasında tutumu başka bir milletvekili arkadaşıyle “verelim“ oldu. Ancak Yeşiller ve Sol Parti ise “Kürdlere silah vermeyelim“ oyunu kullandılar.

 Caydırma amaclı servis haberler

Parlamento oylaması önceki tartışmalarda Sol Parti Meclis Grubu Başkanı Gregor Gysi’nın Kürd halkına ve Peşmerge‘ye yukarıdan bakarcasına  “Peşmerge’ye vereceğimiz silahlar yarın IŞİD’ın eline geçer“ demesiydi.
Parlamentoda Gysi’nın konuştuğu dakikalarda bilinçli olarak basına “Alman markalı HOT tipi uzun menzilli DM 72 – 136  füzeler Suriye’de Rakka bölgesinde Takba Askeri havalanını ele geçiren IŞİD’ın eline geçti“ haberi servis edildi. Tabiki haberin tek bir amacı vardı: Alman hükümetini aldığı kararından caydırmak, parlamenterleri etkilemek ve kamuyou üzerinde korku yaymaktı.

Gysi daha da ileri giderek “IŞİD’e karşı asıl olarak PKK/PYD savaşıyor onları kimse görmüyor“ demesiydi. Bu da onun güncel gelişmelerde nasıl habersiz olduğu ve siyasi çıkarları için kullandığını gösteriyor.

 Gysi “PKK yasağı kalksın“ önergesini önlemişti

Aynı Gysi ise 8 Temmuz 2008 tarihinde Ararat Dağı‘dan PKK gerillaları tarafından 3 Alman dağcının kaçırılmasını bahane göstererek parlamentoya aynı tarihlerde Ulla Jelpke’nin de aralarında olduğu bir gurup partili miletvekili tarafından parlamentoya verilmek üzere olan “PKK üzerindeki yasaklar kalksın“  önergesine karşı çıkmış ve engelemişti. O zaman PKK’yi “terör“ metodlarını kullanmakla suçlayan Gysi “biz terörü kabul etmeyiz“ demiş ve önergeyi imzalayan arkadaşlarına adeta ateş püskürtmüştü. Şimdi aynı Gysi bir hafta önce “Peşmerge’ye derhal silah verelim“ derken, daha sonra “Peşmerge’ye silah verirsek, bu silahlar daha sonra IŞİD’ın eline geçer“ diyendir. Aslında Gysi ile Jelpke Sol Parti‘de birbirlerine muhalif olup ayrı uçlarda bulunmaktadır. ’Peşmerge’ye karşı düşmanlıkları’ onları aynı noktada birleştirmektedir.

Ayrıca Yeşiller ve Sol Parti’nın Kürdlere silah yardımına karşı çıkmalarının arkasında başka bir neden daha vardı: Tühringen eyaletinde geçtiğimiz Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinde federal hükümeti ’çatışmalı bir bölgeye silah göndermekle’ suçlayıp daha çok oy almaktı. Ancak her iki parti de oldukça oy kaybettiler. Oyların çoğunluğunu, yüzde 40’ini CDU aldı.

Reşad Ozkan/München

1661