Salı Mayıs 21, 2024

12 EYLÜLÜ GÜNLER DE BİTECEK!

Bundan 38 yıl önce kuvvet komutanı faşist generaller 12 Eylül 1980’de tıpkı 27 Mayıs 1960 ile 12 Mart 1971 ve sonraki tüm darbelerde olduğu gibi, halkın gelişen muhalefetini durdurmak, sol-sosyalist, emek cephesinin ‘özgürlük eşitlik, adalet’ mücadelesinin önünü kesmek, toplumsal hareketi engellemek, emperyalistlerle işbirlikçi komprador feodallerin çıkarlarını korumak için bir darbe yaparak yönetimi ele geçirdiler .

Faşist cuntanın başındaki Kenan Evren ve kuvvet komutanı arkadaşlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi (*), öncelikle sıkıyönetim ilan ederek, meclisi feshetti. Anayasa uygulamadan kaldırıldı. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve meslek örgütlerinin kapılarına kilit vurulup, yöneticileri zindanlara dolduruldu. Başta toplumsal muhalefetin temel dinamikleri olan devrimciler, işçiler, köylüler, Kürtler ve Alevilere karşı büyük bir saldırı başlatıldı.

12 Eylül darbesi sürecinde resmi verilere göre 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.. 98 bin kişi yasadışı örgüt üyeliği ile suçlandı. 650 bin kişi gözaltına alınıp bunlardan 230 bin kişi yargılandı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkartılıp, 7 bin kişi hakkında idam cezası istendi.. 517 idam kararı verildi ve 50 kişi. Faşist generaller daha önceki tüm ağa babalarının yaptıklarını fazlasıyla yinelediler. İlk olarak 9 Ekim 1980 de Necdet Adalı, ardından da 37-38 Dersim soykırımında olduğu gibi, (Seyit Rıza’nın yaşının küçültülüp oğlu İbrahim’in yaşı büyütülerek) 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşı da bir gecede büyütülerek, “asmayalım da besleyelim mi?” diyen katil Kenan Evren’in talimatıyla 13 Aralık 1980 tarihinde idam edildi. 

300 devrimci, “faili meçhul cinayetler” sonucu, 171 devrimci işkence odalarında, 14 devrimci de açlık grevi direnişlerinde can verip yıldızlaştı. 73 devrimci ağır tecritlerde, 85 kişi de sözde çatışmalarda öldü. 43 kişinin intihar ettiği iddia edildi. Binlerce sol, sosyalist, devrimci genç sakat kaldı. 12 Eylüllü günlerden sonra on binlerce aile yerlerinden yurtlarından, yaşadıkları köy ve kentlerden yurtiçi ve dahi yurtdışı göçe zorlandı. Bine yakın film yasaklandı. 

Darbeci generaller sıkıyönetimde dayattıkları referandumla 27 Mayıs anayasası yerine,  12 Eylül anayasasını getirdi. Temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırıp okullarda Alevi çocukları için adeta işkenceye dönüşen “Zorunlu Din Dersleri” uygulamasını başlattılar. Yüzlerce Alevi köyüne zorla cami inşa ettirdiler. 

12 Eylül darbesi sonucunda milyonların karşı karşıya kaldığı zulüm, yaşanan yıkım ve tahribat, bugün bile halen sürmekte olan travma ile de sınırlı değil. O dönemin ülkeye, ülke halklarına en büyük kötülüğü, besleyip büyüttüğü, her koşulda desteklediği, örgütlenmelerini sağladığı gerici, şeriatçı yapılardır. Ki, günümüzde ülkeyi yöneten ve “tek millet, tek dil, tek din ve tek bayrak” sloganlarını dillerinde pelesenk eden bu zihniyet, kimi zaman 12 Eylül uygulamalarından daha olumsuz bir tabloyu sergilemektedir.

12 Eylülde “Milletin can ve mal güvenliğinin tesis edilmesi ve terörü sonlandırma iddiasıyla darbe yapanlar ile günümüzde ülkeyi OHAL ve KHK’larla yönetenler aynı tornadan çıkmışlardır. O gün ABD’nin “yeşil kuşak” projesine hizmet edenler (12 Eylül darbe gecesi ABD Dışişleri Bakanı Muskie, Başkan Carter’a “Mr.President, Türk Ordusu’nun komuta heyeti Ankara’da yönetime el koydu, herhangi bir kaygıya gerek yok. Kimlerin müdahale etmesi gerekiyorsa onlara müdahale etti” şeklinde beyanda bulunmuştur. Yine 12 Eylül için, ABD Ankara Büyükelçisi Paul Henze: "Bizim çocuklar yaptı" ifadesini kullanmıştır ) günümüzde de batılı emperyalistlerin emirlerini harfiyen uygulamaktadır.

Bilinmelidir ki, bugünkü karanlığın, hukuksuz ortamın, gerici, şeriatçıların yaratıcısı, en büyük mimarı 12 Eylüldür. Generallerdir.  AKP ve çevresi 12 Eylül sayesinde ‘siyasi, hukuki, sosyal ve ekonomik” alanda gelişip büyümüştür. Bugün  ile 12 Eylül uygulamaları arasında  en küçük bir fark yoktur.. Hatta AKP, 12 Eylül faşist anayasasını yetersiz bulduğu için 2010 ve 2016 yıllarında 2 kez daha referandum yapmıştır. Bu değişiklikler de yetmediği için, ülke uzun yıllar OHAL ve KHK’lar ile, şimdilerde de cumhurbaşkanı KHK’ları ile yönetilmektedir.

Yani anlayacağımız o ki, 12 Eylüllü günler tüm anti demokratik uygulamaları, hak adalet eşitlikten uzak özellikleriyle devam etmektedir.

Ancak insanlık tarihi, güzellikler için, sevgi için, barış, eşitlik, adalet, özgürlük için şanlı mücadelelerle doludur. Tarihte hiçbir kişi, padişah, hükümdar sonsuza kadar iktidarda kalmamıştır. Bu gerici, şeriatçı, insan sevgisinden yoksun, barış yerine savaşı isteyen zihniyet de bir gün koltuktan inecektir, indirilecektir. 

Halkların birlikte dayanışması, mücadelesi ile Eylüllü karanlık günler de bir gün sona erecektir. Hak, hukuk, adaletin hüküm sürdüğü, barışın, halklar arasında eşitlik ve kardeşliğin olacağı güzel günler mutlaka gelecektir.

Erdal YILDIRIM

12 Eylül 2018 

35307

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

Sayfalar