Pazar Mayıs 5, 2024

Adalet yürüyüşü

MİT tırları davasında CHP milletvekili Enis Berberoğlu’na 25 yıl ceza verilerek tutuklanması karşısında CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu ''adalet'' talebi ile Ankara’dan İstanbul a bir yürüyüş başlattı. Bugün yürüyüşün 5. günü.

 

      HDP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılınca ve tutuklanırken, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ''anayasaya aykırı olmasına rağmen oy vereceğiz'' diyen CHP bugün tutuklanmalarla ilgili sıra kendilerine gelince feryadı figan etmeye başladılar.

 

      Kılıçdaroğlu ''adalet herkese lazımdır. Adalet için bedel ödenmesi gerekirse bu bedeli ödemeye hazırım'' diyor. Kılıçdaroğlu’nun unuttuğu bir şeyler var bu ülkede. Bu ülkede adalet için bedel ödeyenler var, hem de çok. İşçiler, emekçiler, devrimciler, Kürtler yıllardır adalet için bedel ödüyorlar. Sokaklarda kurşunlanıyorlar, işkencelerde katlediliyorlar... İdam sehpalarında korkusuzca sloganlarını haykırarak tekmeyi vuruyorlar.

 

      TC kurulduğundan bu yana komünistler, emekçiler, Kürtler, kadınlar bedel ödüyorlar... Adalet için, özgürlük için, insanca yaşamak için... Hem de TC’nin ilk kuruluş yıllarında Türk hakim sınıflarının temsilcisi CHP iktidarına 50’li yıllardan sonra da bugünkü AKP’nin önceli olanlara, bugün de AKP’nin ve onun başı olan RTE’ye karşı adalet, özgürlüğü, eşitliği savunup bedel ödemeye devam ediyorlar.

 

      TC’nin adaleti geçmişte kışla, bugün de cami kökenlidir.

 

      Türk hâkim sınıflarının iki kanadı/temsilcisi devletin bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmeyi çok iyi bilirler. Kürt ulusal sorununda, işçi sınıfının eylem, grev, fabrika işgallerinde hemen kenetleniverirler.

 

      Vatan, millet, Sakarya edebiyatı hemen başlar...

 

      Vatanın bölünmez bütünlüğü söylemleriyle... TV ekranlarında birlikte görünmeye, birlik, beraberlik türküleri söylemeye bayılırlar. En son hepsi birlikte Yenikapı'da birlik nutukları atmışlardı.

 

      Parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılmasında rol kapan CHP’liler, HDP eşbaşkanları F. Yüksekdağ ve S. Demirtaş ve HDP’li vekillerin hapishanelere doldurulmasında sessiz kaldılar. Sıranın kendilerine gelmesiyle ''adalet'' akıllarına geldi. Yürümeye başladılar...

 

      Cumartesi Anneleri yıllardır adalet arıyorlar...

 

      İtilip, kakılmaya, gözaltına alınmaya, işkencelere rağmen hiç ara vermeden yıllardır ''adalet'' arıyorlar. Çocuklarının, eşlerinin, babalarının akıbetini öğrenmek ve kemiklerini alarak bir mezara kavuşturmak için... Esasta da bu kayıpların, katliamların sorumlularının açığa çıkarılarak yargılanması için Galatasaray da her cumartesi bir araya geliyorlar.

 

       CHP’nin başındaki Kılıçdaroğlu’na sormak gerekiyor. Bugüne kadar yıllardır adalet arayan Cumartesi Annelerinin yanına uğramak aklınıza geldi mi?

 

      28 Aralık 2011’de Roboski’de kuyruğunda TC bayrağı olan F16’lar tarafından katledilen 34 Kürt genci için adalet arandığında bırakalım yürüyüşü CHP’liler ortalıkta yoktu.

 

      Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak... tank ateşleriyle yerle bir edilirken...

 

      Van’da Ekin Wan adlı kadın gerilla öldürüldükten sonra çırılçıplak soyulup teşhir edilirken...

 

      Hacı Lokman Birlik in cenazesi zırhlı araca bağlanıp çekilirken...

 

      Sur’da, Cizre’de onlarca insan bodrumlarda diri diri yakılırken...

 

      KHK’larla işinden atılan Nuriye Gülmen, Semih Özakça ''işimi geri istiyorum'' diye direnirken tutuklanıp açlık grevinin 100. gününü tamamlarken, ölüme her an adım adım yaklaşırken...

 

      Adaletsizliğin ucu CHP’li vekillere dokununca ''adalet''Kılıçdaroğlu’nun aklına geldi. CHP’nin bu noktaya gelmesinin temel etkeni hiç kuşkusuz adaletsizliğin kendilerine dokunmasıdır.

 

      CHP’nin devleti kuran, devleti yıllarca yöneten bir parti olarak şimdi sokaktan medet umar duruma gelmesi, sokağın gücüne inanmaya başlaması önemlidir.

 

      Ama gerçekler bu mudur? diye bir soru takılıyor insanın aklına!

 

Yoksa

Türk hâkim sınıflarının iktidardaki temsilcilerinin AKP ve RTE’nin yaptıklarıyla, uygulamalarıyla artık sınırları aştığı ve emperyalist efendileri tarafından çöpe atılmasının zamanının geldiği mi? CHP’lilerin kulaklarına fısıldandı...

 

       Son günlerde Katar’a yönelik startı verilen ayardan sonra sıradaki hedefin Türkiye yönetimi, AKP ve RTE  olacağı ve emperyalist efendiler tarafından gözden çıkarıldığı bilgileri mi paylaşılmaya başladı!!!

 

       CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının hemen ardından CHP Başkan Yardımcısı Engin Altay’ın yaptığı ''Cumhurbaşkanı RTE savaş suçlusu olarak yargılanacak'' diye beyanat vermesi öyle kolay söylenecek , dillendirilecek bir şey olmasa gerek!!!

 

        Son olarak:

 

        Bugüne değin demokrasi ve özgürlükler konusunda iyi bir sınav vermemiş olan CHP’nin bugün tek adam diktatörlüğüne karşı adalet pankartlarıyla sokağa çıkması demokrasi güçleri açısından iyi olanaklar yaratabilir. Olumlu sonuçlar ortaya çıkabilir...

43896

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Sayfalar