Pazartesi Nisan 29, 2024

Adıyaman'dan Paris'e ,Bir Özgürlük Savaşçısı,Misak Manuşyan

1 Eylül 1906'da Adıyaman'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailenin en küçüğü olan Misak Manuşyan dört kardeşlerdi.1915 Ermeni Soykırımı yıllarında ilkin babasını,daha sonra annesini kaybetti.Öksüz ve yetim kalınca komşularından bir Kürt ailesi Misak Manuşyan'a sahip çıktı.Büyük Felaket yıllarında çocuk olan Manuşyan sağ olarak kurtuldu.Tehcir ve katliamlardan sağ kalan,kimsesiz çocukları Ermeni kilisesi toplarken,Manuşyan'a da ulaştı.Kilise Manuşyan'a sahip çıktı.Kilise Manuşyan ile ağabeyini alıp Suriye'de Cunye'ye götürüp yetimhaneye yerleştirdi.Fransa'ya gelinceye kadar 20 yıl boyunca ağabeyi ile burada kaldı.

1917 Ekim Devrimi'nin yankıları tüm Rusya'da kendini gösterdi.12 Aralık 1920 yılında Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi.İlk devlet başkanlığına Aleksandr Miasnikyan atandı.Batı Ermenistan'da  ise 1,5 milyon Ermeni'nin ölümü ile sonuçlanan tarihin ilk soykırımı ile bir ulus yokedildi.Devrimden yeni çıkmış,ekonomik olarak çok zor bir dönem geçiren Ermenistan ,Diaspora Ermeni'lerine çağrıda bulunarak, Yardım talebinde bulundu.

Yunanistan,Bulgaristan,Fransa,İngiltere,İran,Almanya,Amerika'ya ...savrulan Ermeni'ler bu çağrıya uyarak örgütlenmeler oluşturuldu.Fransa'da Yardım Komitesi bu görevi üstlendi.Misak Manuşyan Ermenistan için oluşturulan Yardım Komitesi'nde çok sevdiği,sevgilisi,eşi,hayat arkadaşı,yoldaşı ve her şeyi olan Meline ile tanıştı.Evlendiler.Meline'nin de hayatı tıpkı Manuşyan gibidir. O da öksüz kalmış,yetimhanede kalmış,yetimhanede büyümüş tek varlığı ablası ile kalmıştı.Babasını küçük yaşta kaybettiği için Adapazarı'na yerleşti.Burada bir Amerikan okuluna kaydoldu.Aslında burası yetimhanedir.18 yaşına kadar burada kaldı.Sonra İzmir'e taşındılar.Katliam,baskı ve Tehcir yıllarında , korkudan İzmir'i terk etmek zorunda kaldılar.İzmir'de çoğunluğu oluşturan Ermeni ve Rum azınlıkları, her zaman bir tehlike olarak gören Kuvay-i Milliye birlikleri kaos,panik ve yıldırma politikaları ile göç ettirme niyetindeydiler.Meline'nin okuduğu okulun nöbetçisi bu arada öldürüldü.İzmir ateşe verildi.Ermeni'ler ve Rum'lar göç etmek zorunda kaldılar.Meline ve ablası Yunanistan'a kaçarak canlarını zor kurtardılar.

Manuşyan ile Meline artık bir davanın yol arkadaşıydı.Birlikte Yardım Komitesi'nde çalışırken okuyan,siyasal sorunlara kafa yoran devrimciler oldular.Ermeni Diaspora çevresinde Kültür, Sanat ve Edebiyat alanında dergiler çıkardılar.Başarılı da oldular.Fakat maddi sorunlar yüzünden bu işi bırakmak zorunda kaldılar.Misak Manuşyan Almanya'da  iktidara gelen Hitler faşizminin tehlikeli bir biçimde,dünyayı çatışmalı,savaş ortamına sürüklediğini gördü.Korkunç şeylerin olacağını fark etti.Faşizme karşı savaşmak gerektiğini,bunun için hazırlıklı olunmasını söyledi.Fransız Komünist Partisi'ne giderek 1934 yılında üye oldu.Artık faşizm İtalya,İspanya'da iktidara gelmiş başta komünistlere ,toplumun her kesimini baskı altına almıştı.Fransa'da aktif olarak gösteri,yürüyüş ve siyasi faaliyetlere katılan Manuşyan herkes tarafından sevilen birisi haline geldi.Dikkatleri üzerine topladı.İspanya'da faşizme karşı verilen mücadelede,Cumhuriyetçilere yardım için oluşturulan tugaylara yazıldı.Savaşa katılmak istedi.Fakat FKP bünyesinde kadro boşluğu,yetersiz adam oldu ğu için müsade edilmedi.Fransa'da kaldı.

Göçmenlerin en çok kaldığı ülkelerin başında Fransa gelir.Her ulustan insanlara rastlamak mümkündür.Faşizm'den kaçan insanların sığındıkları Fransa'da Nazi'lere ve İşbirlikçilerine karşı mücadelede herkes birleşti.Çek,Macar,İspanyol,İtalyan,Roman...enternasyonal ruh ve azimle faşizme karşı mücadele komiteleri kuruldu.Bu ara Manuşyan yakalandı.Paris'te bulunan Sante cezaevine konuldu.İçeride bir an olsun durmadı.Kin ve mücadele isteğiyle dolu olan Manuşyan cezaevi müdürü ile konuşur. Faşizme karşı savaşmak istediğini söyler.Cezaevi idaresi bu talebi kabul eder. Manuşyan serbest kalır.

Daladier hükümeti Nazi'lere boyun eğmiş,koşulsuz her istediklerini yerine getiriyordu.Gestapo'ya binlerce komünist ve direnişçilerin listesini vermişti.Her an tutuklanabilirlerdi.20-25 yaş ları arasındaki herkes zorunlu olarak Alman fabrikalarında Nazi'ler için çalışmaya götürülüyordu. Çalışmalardan kaçanların tek sığınağı direnişçilerin saflarıydı.Manuşyan Marsilya'dan kaçarak direnişe katılmak için Paris'e geldi.İkinci sefer yine tutuklandı.Her zaman Manuşyan'ın arkasında olan Meline onu yanlız bırakmadı.Ziyaretine gitti.Bir keresinde ziyarette askerlerden açılan kurşunlarla yüzyüze kaldı.Tesadüf eseri kurtuldu.Gestaponun elinde tutsak edildi.Ama hakkında ayrıntılı bilgi olmadığı ,ispatlanamadığı için serbest kaldı.

              PARİS'TE     FAŞİZME   KARŞI   SAVAŞ

 Paris'te direniş guruplarını örgütleyen Manuşyan ilk eylemini bizzat kendisi gerçekleştirdi. Bir SS  kışlasını hedef  aldı.Her sabah iştima yapan,marşlar söyleyen,buradan görev yerlerine dağılan askerleri tespit eder.Soğukkanlı ve cesareti ile askerlerin arasına el bombasını atmasıyla onlarca askeri öldürdü ,birçoğunu da  yaraladı.Hiç bir kayıp ve zaaiyat vermeden bölgeden izini kaybetti.Bu eylem Paris'te büyük yankı uyandırdı.Nazi'ler daha da saldırganlaştı.FKP bu eylemden sonra Manuşyan'ı Paris bölgesi askeri sorumluluğuna getirdi.Manuşyan yeni bir eylem hazırlığı içerisine girdi.En büyük sansasyonel olanı Paris SS Nazi Komutanı'nın cezalandırma eylemidir.Halk tarafından teşhir olmuş,herkesin kin beslediği,her infazda imzası olan Van Schaumber’dir.Bu eylem de Manuşyan gurubuna verilir.Bombalama ve silahla taradıktan sonra cani hak ettiği cezaya çarptırıldı.Yine Julius Ritter 600 bin işçinin çalışması için Almanya'ya gönderilmesini örgütleyen,halk gözünde katil çetesinin başı,Manuşyan gurubu tarafından Halk adına ölüme mahkum edildi.Berlin'de yankı bulan eylemler Adolf Hitler'i çok üzer.Almanya'da bir günlük yas ilan edilir.

Yoldaşı Meline geçmişte çok iyi daktilo kullanabilen,matbaa makinesi işletebilen gazete ve dergide çalışmış,yetenekli bilgi birikimine sahip usta bir Partizan'dır.FKP bildirileri ile eylemlerin propagandasını basıp çoğaltan,koyu baskı koşullarında Manuşyan'a destek olmuştur.Sayısız sabotaj,cezalandırma eylemlerinden sonra Manuşyan yakalandığında 50 suikast,150 öldürme,600 yaralama eyleminden sorumlu tutulur.

Gestapo'nun yoğun saldırıları,operasyonlarından Partizan'lar da etkilenir.Binlerce yakalan malar olur.Bunlardan çoğu hemen infaz edilir.Gestapo daha ileri gelenlerini yakalamak için bazılarını salıverir.Korkunç takipler,uykusuz geceler atlatırlar.Ama siyasi komiserin ihanetine uğrar.1943 yılında yakalanır.Tek değildir,beraberinde 22 kişi artık Gestapo'nun elinde tutsaktır.

Bu sefer meşhur Fresnes cezaevine hapsedilir.Üç ay boyunca burada kalır.İşkencelerden geçerler.Kendilerine kucak açmış olan Fransa'ya karşı görevlerini yerine getirdiklerini söylerler.Eylemleri niçin yaptıklarını anlatırlar.Savunurlar..Pişman olmadıklarını her koşulda haykırırlar.İnsan olma görevlerini yerine getirdiklerini ilan ederler.hepsi de işgalci faşistlere karşı savaşmalarının zorunlu aynı zamanda kutsal bir görev olduğunu  söylerler.Direnişçiler mahkeme salonuna getirildikleri vakit salondan küfürler edilir.'' haydut '', '' katil '' diye karşılanır.Manuşyan'ın sakin olgun davranışları,mahkeme heyeti tarafından takdirle karşılanır.Zeki ,iyi eğitimli denilerek kişiliği övülür,saygı duyulur.Mahkemenin atadığı avukatı reddeder.Savunmasını kendisi üstlenir.Manuşyan savunmasının bir bölümünde şöyle der :  ''Almanlara söyleyecek hiç bir şeyim yok,ben size karşı koyup savaşarak görevimi yap tım.Yaptığım hiç bir şeyden pişman değilim.Şimdi rolünü oynama sırası sizde.Elinizdeyim.Fransızlara dönerek,fakat size gelince sizler Fransız'sınız,biz Fransa için bu ülkenin kurtuluşu için savaştık.Sizse vicdanınızı ve ruhunuzu düşmana sattınız.Siz Fransız uyruğunu miras aldınız,bizse bu uyruğu hak ettik.''

             TEHCİR' DEN KURTULDU,NAZİ KURSUNLARINDAN KURTULAMADI ;

 Mahkeme yargılama sonucu 23 'leri ölüme mahkum etti.Son defa pişman olup olmadıklarını öğrenmek ister.Hepsi Manuşyan'a bakarak hep bir ağızdan HAYIR derler.Aradan bir gün dahi geçmeden aynı gün  23'ler Valerien Tepesine götürülerek kurşuna dizilirler.İçlerinde sadece Olga Bancıc ( Rumen ) kadın direnişçi,Fransız yasalarına göre kadının kurşuna dizilmesi olmadığı için Almanya'ya gönderilir.Orada giyotine vurularak öldürüldü.Manuşyan kurşuna dizilmeden önce aceleden eşine bir mektup yazar.Hüzünlü ve o kadar anlamlı mektup  sonradan Meline'nin eline ulaşır.

 '' Canım Meline'm,sevgili küçük yetimim ,21 Şubat 1944 Fresnes satırlarıyla başlayan mektubunda son defa seslenir ;

 Bir kaç saat içerisinde artık bu dünyaya ait olmayacağım.Bugün öğleden sonra saat 3'de idam edileceğiz.Birazdan 23 yoldaşımla birlikte vicdanı rahat bir insanın dinginliği ve cesareti ile öleceğim,

Bizden sonra yaşayacaklara ve yarının özgürlüğünün,barışın güzelliğini tadacaklara ne mutlu.Ölüme bunca yaklaşmışken ne Alman halkına ne de başka bir kimseye  kin duymadığımı ilan ediyorum,herkes layık olduğu cezayı ve mükafatı bulacak,

Bir çocuğumuz olsun çok isterdim.Senin de hep istediğin gibi,onun için senden ricam sa vaştan sonra muhakkak evlen.Bana kötülük eden veya kötülük etmek istemiş olan herkesi affediyorum.Bağışlamadığım tek kişi kendi postunu kurtarmak için bize ihanet edenle bizleri satanlar hariç.

Seni ve senin yanısıra kız kardeşini uzak yakın tüm dostları sımsıkı kucaklıyorum.Hepinizi kalbimin bir köşesine yerleştiriyorum.Elveda,dostun,yoldaşın ve kocan.Misak Manuşyan '' diye sonlanır.

Misak Manuşyan 21 Şubat 1944'de 23 arkadaşıyla kurşuna dizildi.Hayatlarını Fransa'nın Özgürlüğü ve Faşizme karşı mücadelede İnsanlığa armağan edip ölümsüzleştiler.

            Thomas Elek  ( Macar )                                 Roger Rouxel ( Fransız )

            Wolf Wajsbrot ( Polonya )                             Rino Della Negra ( İtalyan )

           Maurıce Fıngerwajg ( Polonya )                    Leon Goldberg ( Polonya )

           Robert Witchitz ( Fransız )                           Georges Cloarec ( Fransız )

           Marcel Raymon ( Polonya )                          Spartaco Fontano ( İtalyan )

           Cesare Luccarini ( İtalyan )                           Jonas Goduldig ( Polonya )

           Calastıno Alfonso ( İspanyol )                       Willy Szapiro ( Polonya )

           Olga Bancic ( Romen )                                  Amedo Usseglıo ( İtalyan )

           Szlana Gızywacz ( Polonya )                         Stanıslav Kubackı ( Polonya )

           Joseph Bpczov ( Romen )                              EmerıcGlasz ( Macar )

           Antoıne Salvadorı ( İtalyan )                          Arpen Tavityan ( Ermeni )

           Yine tutuklandıktan sonra değişik şekilde öldürülen Ermeni Direnişçilerin adları ;

           Vahrıc Vacaraganyan  1942'de öldürüldü,

           Luzia Aslanyan ( Lass ) Krematoryum'da yakılarak öldürüldü,

           Arpiar Aslanyan  Toplama kampına götürülerek öldürüldü,

           Avedis Tulumcuyan    Toplama kampına götürülerek öldürüldü,

           Hayg Tıbıryan  Kurtuluş'tan birkaç saat önce işkence edilerek öldürüldü.

Şu anda Misak Manuşyan Paris'te Ivry Mezarlığında yatmaktadır.Ermeni'lerin yoğun olarak yaşadığı semtlere,bulvarlara Manuşyan'ın ismi verildi.Savaştan sonra 23 'ler için İvry'de Anıtları dikildi.Meline yaşamına Ermenistanda devam etti.Ermenice öğretmenliği yaptı.Sonradan tekrar Fransa'ya döndü.Fransa Devlet Başkanı Françoise Mitterand tarafından,Fransa'nın en büyük nişanı olan Legion  d'Honneur ile onurlandırıldı.Manuşyan , ''evlen'' demesine rağmen evlenmedi.1989 yılında hayata gözlerini yumdu.Misak Manuşyan'ın yanına defnedildi.

Ölümünün 70. yılında Misak Manuşyan ve 23'leri Faşizme karşı savaşta toprağa düşen tüm Direnişçileri saygıyla anıyoruz.

                21 Şubat  2014

91284

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Agop Ekmekciyan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar