Cuma Mayıs 31, 2024

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

Geçtiğimiz yıllarda sözde Alevi Açılımı ile takiyyeciliğine yeni özellikler katan R.T.Erdoğan bu son çalımıyla Alevi toplumunu bölmeye, Alevi toplumunu temsil eden Alevi örgütlerini by pass etmeye çalışıyor. Bu adımla bir yandan Alevilerin bir kısmını kandırmaya çalışıyor, diğer yandan da 1950’lerden bu yana onlarca senedir ailesi ve kendisi her zaman sağcıların, devletin hizmetinde olmuş İzzettin Doğan’ı öne çıkaracak bir projeyi gerçekleştirmek istiyor.

 

Projeye göre Alevi dedeleri Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanacak bir Alevi İslam Din Hizmetleri daire başkanlığına bağlanacak. Her Cemevinden bir dedeye ve bir hizmetliye maaş bağlanacak, belediyeler Cemevleri için arsa tahsis edip elektrik, su, doğalgaz ücretlerini ödeyecek.

 

Kendisine memur atayacak olan devlet, diğer taraftan ise Alevilerin ibadet yeri olan Cemevi için bir statü belirlememekte, “İbadet Yeri” ve/veya “Kültür Merkezi” olarak değil de, sadece “Cemevi” demekle başka bir oyunu sahneye koymaktadır. Zira Alevilerin ibadet yeri ile ilgili bu “cemevi” tanımlaması, ya da bir başka deyişle tanımsızlığı, Fethullah – İzzettin projesi olan “Cami-Cemevi” projesinin sonucudur. Bu sebepledir ki, geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve İzzettin Doğan birlikte “Cami-Cemevi” adını verdikleri bir projeyi gerçekleştirmek için Ankara Tuzluçayır’da bir temel attılar.

 

Çok açık bir asimilasyon projesi olan bu girişime karşı tepki veren binlerce Alevi’ye ise devletin kolluk kuvvetleri, düşkün İzzettin’in gözleri önünde gaz bombalarıyla, TOMAlarla, plastik mermilerle saldırdı.

 

Zaten babası, amcası, abisi gibi İzzettin Doğan için de önemli olan şey Alevilik ve Cemevi değil, özellikle rant ve paradır, sisteme, sağcılara hizmettir ve görülen odur ki, bugüne kadar Alevileri katleden devlet, katliamlarla sonuç alamayacağı tespitinden hareketle, bizzat katletmek yerine, İzzettin hoca gibi işbirlikçileri yardımıyla Aleviliği katletmeyi seçmiştir. Daha önce aile boyu defalarca Aleviliğe sapladıkları hançeri yeniden eline almış İzzettin hoca efendi..

 

Ama bu asimilasyoncu, inkârcı, Yezit zıhniyetli firavun ve işbirlikçisi İzzettin hoca bilmelidirler ki, ‘ne derse desinler, ne entrika çevirirse çevirsinler’ gerçekler değişmez, değiştirilemez. Güneşi balçıkla sıvanamaz! CEMEVİ Alevilerin ibadet yeridir!

 

Bir kez daha bu kör sağır, üç maymunu oynayanlara açık açık diyoruz ki, asimilasyondan vazgeçin! Asimilasyon insanlık suçudur. Alevilerin ne istediği bellidir. Oyunlara başvurmaktan vazgeçin. Aleviler yollarına, kültürlerine, felsefelerine sahip çıkıyorlar ve haklı, demokratik, insani taleplerini haykırıyorlar.


1-) Alevilerin dedeleri devletin maaşlı memuru olmaz, maaş kabul almaz, "HAKULLAH" alırlar.

2-) Aleviler, (Cemevi, Cami, Kilise, Sinagog, Havra) tüm ibadet yerlerinin, bizzat o inanç grubu tarafından belirlenmesini, giderlerin bu topluluklarca karşılanmasını, ibadetlerini nerede, hangi mekan ve koşullarda, nasıl yapacaklarına da kendilerinin karar vermesini istiyor. 
3-) Aleviler, devlet inançlardan elini çeksin ve DİB lağvedilsin istiyor. 
4-) Aleviler, Nevşehir Üniversitesinin adının Hace Bektaş Veli Üniversitesi olmasını değil, HBV Dergâhının derhal Alevi toplumuna teslim edilmesini istiyor.
5-) Aleviler, İstanbul’daki köprüye katil Yavuz Sultan Selimin adının verilmesini değil, ama 33 canımızın yakılarak katledildiği Madımak’ın derhal MADIMAK UTANÇ MÜZESİ olmasını istiyor..
5-) Aleviler, asimilasyon ve  İnsan Hakkı ihlali olan ZORUNLU DİN DERSİNİN kaldırılmasını istiyor..
6-) Aleviler, kendi köylerine CAMİ yapılmasın istiyorlar
7-) Aleviler, Cami-Cemevi projesi ASİMİLASYONDUR, iktidar bu politikadan vazgeçsin istiyorlar.

8-) Aleviler, sadece kendileri için herhangi bir ayrıcalık istemiyorlar.. Eşit Yurttaşlık talep ediyorlar ve tüm ülke için DEMOKRASİ istiyorlar.

 

Ve herkes bilmelidir ki, bu oyun boşa çıkartılacaktır. Tayyip Erdoğan, İzzettin Doğan ve Fethullah  Gülen’in  Cemevi – Cami projesi de, Alevi dergah ve vakıflarını kapatıp  Cem Vakfına  bağlaması projesi de  gerçekleştirilemeyecektir. Bu projede sadece kimi maddi çıkarları ön planda tutan bir kaç cemevi ile cem vakfına yakın ve bizzat AKP tarafından kurulun naylon dernekler bir araya getirilebilecektir. 

 

Alevi düşmanı, asimilasyoncu R.Tayyip Erdoğan, F.Gülen hoca, İzzettin Doğan hocanın 2 Kasımda Bostancı Gösteri Merkezinde bir toplantı tertiplemiş olmaları, tamamen 3 Kasımda Kadıköy’de yapılacak olan “İnkârcılığa ve Asimilasyona Karşı Eşit Yurttaşlık ve İnanç Özgürlüğü Mitingini” baltalamaya ve katılımı düşürmeye yönelik düşmanca bir manevradır. İzzettin Hoca Efendi daha önce Ankara Sıhhiye İstanbul Kadıköy’de yüzbinlerin katıldığı mitingler öncesi de bu tür oyunlara girişmişti. Her seferinde de Alevi toplumu kendisine hak ettiği yanıtı verdi. Bu kez de vereceğinden eminim. Aleviler, Alevi toplumu ve Alevilerin dostları bu inkârcı, asimilasyoncu, işbirlikçi plana itibar etmeyecek ve Kadıköy’e akın gideceklerdir.

 

Alevi–Kızılbaşlar, Pir Sultanca direnecek ve bu Osmanlı oyununu da boşa çıkartacaklardır!

 

Erdal YILDIRIM

17 Ekim 2013

102316

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Sayfalar