Pazartesi Mayıs 20, 2024

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

Geçtiğimiz yıllarda sözde Alevi Açılımı ile takiyyeciliğine yeni özellikler katan R.T.Erdoğan bu son çalımıyla Alevi toplumunu bölmeye, Alevi toplumunu temsil eden Alevi örgütlerini by pass etmeye çalışıyor. Bu adımla bir yandan Alevilerin bir kısmını kandırmaya çalışıyor, diğer yandan da 1950’lerden bu yana onlarca senedir ailesi ve kendisi her zaman sağcıların, devletin hizmetinde olmuş İzzettin Doğan’ı öne çıkaracak bir projeyi gerçekleştirmek istiyor.

 

Projeye göre Alevi dedeleri Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanacak bir Alevi İslam Din Hizmetleri daire başkanlığına bağlanacak. Her Cemevinden bir dedeye ve bir hizmetliye maaş bağlanacak, belediyeler Cemevleri için arsa tahsis edip elektrik, su, doğalgaz ücretlerini ödeyecek.

 

Kendisine memur atayacak olan devlet, diğer taraftan ise Alevilerin ibadet yeri olan Cemevi için bir statü belirlememekte, “İbadet Yeri” ve/veya “Kültür Merkezi” olarak değil de, sadece “Cemevi” demekle başka bir oyunu sahneye koymaktadır. Zira Alevilerin ibadet yeri ile ilgili bu “cemevi” tanımlaması, ya da bir başka deyişle tanımsızlığı, Fethullah – İzzettin projesi olan “Cami-Cemevi” projesinin sonucudur. Bu sebepledir ki, geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve İzzettin Doğan birlikte “Cami-Cemevi” adını verdikleri bir projeyi gerçekleştirmek için Ankara Tuzluçayır’da bir temel attılar.

 

Çok açık bir asimilasyon projesi olan bu girişime karşı tepki veren binlerce Alevi’ye ise devletin kolluk kuvvetleri, düşkün İzzettin’in gözleri önünde gaz bombalarıyla, TOMAlarla, plastik mermilerle saldırdı.

 

Zaten babası, amcası, abisi gibi İzzettin Doğan için de önemli olan şey Alevilik ve Cemevi değil, özellikle rant ve paradır, sisteme, sağcılara hizmettir ve görülen odur ki, bugüne kadar Alevileri katleden devlet, katliamlarla sonuç alamayacağı tespitinden hareketle, bizzat katletmek yerine, İzzettin hoca gibi işbirlikçileri yardımıyla Aleviliği katletmeyi seçmiştir. Daha önce aile boyu defalarca Aleviliğe sapladıkları hançeri yeniden eline almış İzzettin hoca efendi..

 

Ama bu asimilasyoncu, inkârcı, Yezit zıhniyetli firavun ve işbirlikçisi İzzettin hoca bilmelidirler ki, ‘ne derse desinler, ne entrika çevirirse çevirsinler’ gerçekler değişmez, değiştirilemez. Güneşi balçıkla sıvanamaz! CEMEVİ Alevilerin ibadet yeridir!

 

Bir kez daha bu kör sağır, üç maymunu oynayanlara açık açık diyoruz ki, asimilasyondan vazgeçin! Asimilasyon insanlık suçudur. Alevilerin ne istediği bellidir. Oyunlara başvurmaktan vazgeçin. Aleviler yollarına, kültürlerine, felsefelerine sahip çıkıyorlar ve haklı, demokratik, insani taleplerini haykırıyorlar.


1-) Alevilerin dedeleri devletin maaşlı memuru olmaz, maaş kabul almaz, "HAKULLAH" alırlar.

2-) Aleviler, (Cemevi, Cami, Kilise, Sinagog, Havra) tüm ibadet yerlerinin, bizzat o inanç grubu tarafından belirlenmesini, giderlerin bu topluluklarca karşılanmasını, ibadetlerini nerede, hangi mekan ve koşullarda, nasıl yapacaklarına da kendilerinin karar vermesini istiyor. 
3-) Aleviler, devlet inançlardan elini çeksin ve DİB lağvedilsin istiyor. 
4-) Aleviler, Nevşehir Üniversitesinin adının Hace Bektaş Veli Üniversitesi olmasını değil, HBV Dergâhının derhal Alevi toplumuna teslim edilmesini istiyor.
5-) Aleviler, İstanbul’daki köprüye katil Yavuz Sultan Selimin adının verilmesini değil, ama 33 canımızın yakılarak katledildiği Madımak’ın derhal MADIMAK UTANÇ MÜZESİ olmasını istiyor..
5-) Aleviler, asimilasyon ve  İnsan Hakkı ihlali olan ZORUNLU DİN DERSİNİN kaldırılmasını istiyor..
6-) Aleviler, kendi köylerine CAMİ yapılmasın istiyorlar
7-) Aleviler, Cami-Cemevi projesi ASİMİLASYONDUR, iktidar bu politikadan vazgeçsin istiyorlar.

8-) Aleviler, sadece kendileri için herhangi bir ayrıcalık istemiyorlar.. Eşit Yurttaşlık talep ediyorlar ve tüm ülke için DEMOKRASİ istiyorlar.

 

Ve herkes bilmelidir ki, bu oyun boşa çıkartılacaktır. Tayyip Erdoğan, İzzettin Doğan ve Fethullah  Gülen’in  Cemevi – Cami projesi de, Alevi dergah ve vakıflarını kapatıp  Cem Vakfına  bağlaması projesi de  gerçekleştirilemeyecektir. Bu projede sadece kimi maddi çıkarları ön planda tutan bir kaç cemevi ile cem vakfına yakın ve bizzat AKP tarafından kurulun naylon dernekler bir araya getirilebilecektir. 

 

Alevi düşmanı, asimilasyoncu R.Tayyip Erdoğan, F.Gülen hoca, İzzettin Doğan hocanın 2 Kasımda Bostancı Gösteri Merkezinde bir toplantı tertiplemiş olmaları, tamamen 3 Kasımda Kadıköy’de yapılacak olan “İnkârcılığa ve Asimilasyona Karşı Eşit Yurttaşlık ve İnanç Özgürlüğü Mitingini” baltalamaya ve katılımı düşürmeye yönelik düşmanca bir manevradır. İzzettin Hoca Efendi daha önce Ankara Sıhhiye İstanbul Kadıköy’de yüzbinlerin katıldığı mitingler öncesi de bu tür oyunlara girişmişti. Her seferinde de Alevi toplumu kendisine hak ettiği yanıtı verdi. Bu kez de vereceğinden eminim. Aleviler, Alevi toplumu ve Alevilerin dostları bu inkârcı, asimilasyoncu, işbirlikçi plana itibar etmeyecek ve Kadıköy’e akın gideceklerdir.

 

Alevi–Kızılbaşlar, Pir Sultanca direnecek ve bu Osmanlı oyununu da boşa çıkartacaklardır!

 

Erdal YILDIRIM

17 Ekim 2013

102108

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

Sayfalar