Pazartesi Mayıs 13, 2024

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

Şiddet ve tecavüz sadece kadın bedenine, iradesine karşı gerçekleştirilen bir saldırı değildir. Aynı zamanda kadın kimliğine, ruhuna ve onuruna yapılmış saldırılardır bunlar. Yoğunluğu artarak yayılan egemen erkek devlet şiddeti, günlük yaşamın olağan bir parçası haline getirildi. Her gün katledilen, taciz ve tecavüze uğrayan kadınların sayısına yenileri ekleniyor. Artan her türlü saldırı, diğer yandan da öfke ve direnişi çoğaltıp büyütüyor. 

Toplumun ve kadınların yaşadığı acı ve saldırılar kendiliğinden ortadan kalkmaz ya da bir anda yok olmaz. 

Acımadan, kararlılıkla yıkılması gereken zihniyete karşı, devrimci bilinç ve örgütlenmeyle karşı durulur. Kadınların devrimci birliği ve iradesi, diktatörlerin zulmüne dur diyebilir. Devleti hizaya getirmenin ve geri adım attırmanın bir yolu da devletin kulağını sağır edercesine, yüreğini titretircesine sokaklardaki özgürlük sesini yükseltmektir. Kadınların sokakları inleten ayak sesleri, dipten gelen bir dalga gibi yükselmekte ve büyümektedir. Jean D’arc’tan Mirabel kardeşlere, Mariam Çilingiryan’dan, Kürt ulusal özgürlük mücadelesi yürüten kadın gerillalara kadar her dönem ve her alanda direniş, özgürlüğün yolunu açmış ve toplumun diğer ezilen kesimlerin uyanış ve ayağa kalkışını da beraberinde getirmiştir.  

Unutmamak gerekir ki; her türlü saldırı ve zulmün sahibi devlettir. Devlet her kıta ve coğrafyada aynı karakterde ve zulüm rengindedir. Eğer işçiler, kadınlar ve tüm ezilenler kaderlerini kendi ellerine alıp birlikte ayağa kalkıp mücadele etmezlerse özgürlük ve kurtuluş elle tutulan bir gerçek haline gelmez. 

En demokratik hak, öz savunma ve direniştir. Ezilenlerin ezileni kadınlar tarihten, emekten aldıkları güçle örgütlenirse devlet ve egemen erkek anlayış sahipleri hadlerini bilecek ve geri adım atacaktır.

Bugün kadına yönelik şiddetin, taciz, tecavüz ve ölümlerin en sık yaşandığı ülkelerden biri Hindistan’dır. Hindistan’da kadınlar “GULABİ GANG” (Pembe Çete) adı altında örgütlenip kadına şiddet uygulayanları tespit edip bambu sopalarıyla döverek cezalandırmaktadırlar. Adaleti ne feodal-burjuva faşist devletlerden ne de kokuşmuş ataerkil yargı sisteminden bekliyorlar. Kendi elleriyle adaleti ve devrimci hukuku sağlayan Hindistanlı kadınlar tarihten ve emekten gücünü alan tüm emekçilere bir yol gösteriyor.

Özgürlük dağlardan şehirlere, okullara, yaşam ve çalışma alanlarına doğru mutlaka akacaktır.  

Ne kadar büyük olursa olsun hiçbir güç kadın özgürlük mücadelesini durduramayacaktır. Çünkü kadın özgürlük mücadelesi, güçlü bir fırtına gibidir. Bir kasırga gibi şiddetli ve ani olacaktır. 

Bugün adalet ve huzur aranıyorsa ancak direniş ve örgütlenmeyle bulunur. 

Erkek egemen devlet şiddetine, çocuk istismarlarına, kadın cinayet ve katliamlarına dağ gibi yanıttır, BARBARA ANNA ve SARA.

Öyleyse şimdi BARBARA ve SARA olma zamanıdır.

1450

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Sayfalar