Pazar Mayıs 19, 2024

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Sistem yine her yer de devrimcileri en acımasız şekilde işkencelerde geçirecek.

Ve devrimcilerin yaşamak zorunda kaldıkları bu kaderi seçimlerin değiştirebileceğini de aslında hiç kimse idda etmiyor.

Nasıl ki ecevit'in hayata dönüş operasyonu yaşatmayabileceğini hiç  kimse idda etmiyorsa...

Seçimleri kazanma ihtimali olan kılıçdaroğlu'nun da bir kez daha demirtaş'ı hapise gönderecek olan dokunulmazlığın kaldırılmasına evet deyemeyeceğini de yine hiç kimse idda etmiyor.

Evet, seçimlerin sistemin devrimcilere karşı davranışlarında  herhangi bir değişiklik yapmayacağı kesin.

Ama  "işi" seçimlerin devrimcilere karşı davranışlarında ne gibi değişiklikler yapıp yapmayacağından çıkarıp sıradan insanların yaşamında herhangi bir değişiklik yapıp yapmayacağına ve de seçimler sayesinde proletaryalarda yaşanabilecek herhangi bir değişikliklerinde siyasi partilere etki edip etmeyeceğine getirirsek....

İşte bu noktadan sonra hiç kimse de kalkıp seçimlerin sıradan insanların ve de onların etki edeceği siyasi partilerin yaşamlarında da hiç bir şey değiştirmeyeceğini de idda edemez.

Helede  tc'nin tarihinin ilk defa da bu kadar gerici bir ittifak hemi de (akp, mhp) iktidarı eliyle de bir araya gelmişken...

ve de bu gerici ittifağında en çokta kadın haklarını gasp edeceği aşikarken....

Ve de hiç kimse de artık hapishanelerde, nezarethanelerde yaşanan gizli faşizmin sokaklara  açık bir faşizm olarak taşmayacağının garantisini de veremezken...

İşte böyle ahval ve şartlar altında kalkıpta hiç kimse de  bu seçimlerin sıradan insanların yaşamında da  bir şey değiştirmeyeceğini idda edemez.

Tabiki böyle derken bu her şeyin sonu anlamına da gelmez

Sonuçta burjuva çelişkilerinin kavgası seçimle de olsa devam etmekte.

Ve her kadar da devrimciler de (örgütlenebilme) yaşantılarını değiştirmeyen seçimleri (burjuva adayları) kabul etmeyip boykot etselerde ve seçimlerinin getirebileceği sahte mutlulukları da boykotla ret edeceklerini ilan etmiş olsalarda yine de bu proletaryalar açısından her şeyin sonunun geldiği anlamına da gelmez.

Tarih bizlere, devrimciler her ne kadar da olmaz deselerde örgütsüz proletaryaların burjuva çelişkilerine  faydacı bir şekilde yaklaştıklarını söyler.

Burjuvaziyle kendiliğindencilik arasındaki ilişkiler de olduğu gibi.

Nasılki burjuva çelişkilerinde taraflar proletaryaları yanlarına çekebilmek ve de rakipleri karşısında galibiyet elde edebilmek için proletaryalara karşı en büyük demokratlığa soyunsalar da...

Yine de proletaryalar burjuvazinin bu sahte demokrasi kisvesi altında  bir süreliğine olsada demokrasiyi soluklar.

Soyuklarkende,  burjuvazinin gözlerini içine baka baka mutluklarını da nefes alabildikleri her yere de taşır.

Ancak proletaryaların burjuva çelişkilerinde örgütlüğünün kendi öz örgütlülenmesi olmaması, taraf oldukları burjuva partilerininde uzun süre bu demokratik hakları kendilerine kullandırma niyetlerinden olmaması, kendi öz özgütlerinin de burjuva seçimlerinin getirebileceği her türlü sahte burjuva mutlulukları ve karekterleri de ret etmesi, proletaryaların bu faydacı yaklaşımlarının kendilerine kazandırdıklarını uzun süre muhafaza etmesini engeller ve aynı zamanda kazandıkları her şeyi de kaybetmemeleri için kolları sıvamayan seçimleri boykot etmiş olan insanların: "Biz sizlere kaybedeceğinizi ta.. başlangıçta söylemiştik" sözleri altında da her şeylerini kaybederler.

1403

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Sayfalar