Çarşamba Mayıs 1, 2024

“Devletin Kıskacında Halk Gençliği”

T.C Devleti kurulduğu günden bu yana kendine muhalif kesimleri katletmekte bir sakınca görmemiş, bunu bir devlet geleneği haline getirmiştir. Ancak bazı kesimlerde, devlet olanca gücüyle saldırsa da toplumsal muhalefet dinmemiş, şanlı direnişlerle devletin katliamlarına karşı halkın direnme ruhu sönmemiştir.

Topuyla, tüfeğiyle gerçekleştirdiği saldırılarla istediği politikayı gerçekleştiremeyen devlet, saldırılarının sistemini değiştirmiş, bireylerin yanı sıra toplumun kültürel değerlerini de hedefine almıştır. Direnişçi yapısıyla öne çıkan yerlerde kültürel değerleri yozlaştırma, halkı, inançlarını inkâr ve asimilasyon politikalarına girişmiştir. Yoksul ve emekçi kesimin yoğun olarak yaşadığı mahalleler devlet nezdinde her zaman sorun olarak görülmüştür. 77 1 Mayıs’ında devrimcilerin ve halkın can bedeli mücadeleleri ile kurulan, adını 77'nin kanlı 1 Mayıs'ından alan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül'de devletin yıkım saldırısı ile karşı karşıya kalmış, ancak şehitler vermek pahasına mahallesine sahip çıkmış ve bir direniş geleneği yaratmıştır.

Devlet, katliamlarının ardından yozlaştırmaya, yok etmeye yönelik politikalarına devam etmektedir. Bu yıkım saldırısı bugün kentsel/rantsal dönüşüm adı altında gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Açıktan saldır-a-mayan devlet, halkımızın değerlerini yozlaştırmaya, halk gençliği çeteleşme, uyuşturucu gibi yoz kültürlere çekmeye çalışmaktadır. 94'lü yıllardan itibaren mahalleye birçok pavyon açılmış, kahvehaneler polisin korumasıyla kumarhanelere evirilmiş, işsiz olan halk gençliği çeteleştirilerek  bir uyuşturucu rantı oluşturulmaya başlanmıştı. Devrimciler ve mahalle halkı tarafından pavyonlara yaşam hakkı tanınmasa da kumarhaneler, uyuşturucu ve çeteleşme hala gündemde duran sorunlar arasındadır.

Faşist devlet beslediği çetelerle halka zorbalık yaparak, değerlerini, kültürlerini yozlaştırarak sindirmeye, halkı kendi evinin içine kapamaya çalışmaktadır. Komşusuna, çevresine yapılan bir saldırıya "bana gelmesinde ne olursa olsun" diyen bir toplum modeli yaratma çabasındadır.

Ancak 1 Mayıs Mahallesi temelleri sağlam, köklerini unutmayan ve zihninde yaşananları canlı tutan bir mahalledir. 1 Mayıs halkı bugün sorun olarak yaşadığı bu tablonun kısa bir sürede üstesinden gelebilecek bir bilince, tarihsel deneyime sahiptir. Mahalleye, halk gençliğine yönelik yapılan her saldırıda bir olup düşmana karşı gelebilecek direniş ruhuna sahiptir. Çelik aldığı suyu unutmamıştır henüz.

Bunun son örneklerinden birini, Gezi İsyanı sırasında görmek mümkündür. Ezilen, sömürülen işçi, emekçi, LGBTI, öğrenci vb toplumun her kesiminden insanlar, sokaklara dökülmüş, günlerce egemenlerin uykularını kaçırmıştır. Gezi İsyanı Taksimde başlamış, kısa sürede ülkenin her yanında kendini sokaklara dökülen milyonlarla ortaya koymuştu. 1 Mayıs Mahallesinde de halk isyanın hemen her gününde sokaklara inmiş, binlerce kişilik kitlelerle yürümüştü.

Son dönemde apolitik olarak değerlendirilen halk gençliği de, Gezi İsyanının en önemli ayaklarından birini oluşturmuştur. Devlet tarafından gerek medya kurumları gerek eğitim sistemiyle kirli politikalar empoze edilmeye çalışılan, apolitize bir ortama itilmeye, sınıf gerçekliğinden koparılmaya çalışılan halk gençliği, faşist devlete cevabını meydanlarda dövüşerek, barikat barikat direnerek vermiştir.

Sokaklara inen, faşistlere alanları dar eden halk gençliğinden biri de Mehmet Ayvalıtaş'tı.

Taksimde yapılan polis saldırılarına karşı 1 Mayıs Mahallesinde gerçekleşen eylemde yerini alan Mehmet Ayvalıtaş, kitlenin otobanda yolu kestiği sırada sivil faşistlerce üzerine sürülen aracın altında kalarak katledilmişti.

Kuruluşundan bu yana, devletin sürekli, sistematik saldırısına maruz kalan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül ruhundan vazgeçmediğini bir kez daha göstermiştir.

Bugün bir kez daha mahallemizde yozlaşmaya, çeteleşmeye, uyuşturucuya geçit vermeyeceğimizi haykırmak için Cuma Gül'den, Hüseyin Aslan'dan, Hüseyin Çaparoğlu'ndan, İsmail Poyraz'dan, Hasan Yıldırım'dan Mehmet Ayvalıtaş'a uzanan şehitlerimizin bizlere bıraktığı kızıl bayrağı yükseltmek için dayanışmayı büyütelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim.

1 Mayıs Mahallesinden ÖG Okuru

86016

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar