Cumartesi Mayıs 25, 2024

“Düşünceyi Korkmadan Açıklamak”

Sınıf savaşımında örgüt yaşamında komite çalışmasında en zor ve sancılı olandır militanın kendi gerçek düşüncesini olduğu gibi açıkça ortaya koyması. Gerek komite gerekse değerlendirme ve eleştiri-özeleştiri toplantılarında yaşanan en ciddi sorunların başında militanın-savaşçının kendi gerçek düşüncesini korkmadan düşündüğü gibi ifade etmesi her zaman ciddi bir sorun olarak yaşanmıştır.  

Sahip olunan düşüncenin taşınan eleştirinin doğruluk derecesinde yaşanan tereddüt, komite içindeki yoldaşlar tarafından nasıl kabul görüleceği yönünde yaşanan çekinceler sorumlu yoldaşların nasıl karşılayacaklarına dair duyulan kaygılar çok zaman fikirlerin olduğu gibi açıklanmasına perde çeker. Tutukluk-kekemelik-gizleme-saklama-erteleme-cesaret edememe-açıklayamama vb. birçok durum yaşanır.

“Hayır” düşündüğü halde “evet” demek. “Evet” düşündüğü halde “hayır” demek. Karşı çıktığı halde onay vermek, onay vermediği halde karşı çıkmak, çoğunluk olanlarla benzer düşünce taşımadığı halde kendisi de çoğunluğun akıntısına kapılmak. İyi gitmeyen işler ciddi hatalar yaşanırken ses çıkarmamak, susmak. Üst-sorumlu olanın yanlış yapmasına karşın hemen konuda ona tabi olmak, yanlışlarına göz yummak, iradesine boyun eğmek, yanlışına körü körüne biat etmek asla kendisi olamamak. Disiplin adı altında küçük burjuva yönetimin biat ettirme kültürüne boyun eğmek. Soru sorma yetisini kaybederek, hiç bir sorgulamaya gitmeyerek üste kölece bağlılık göstermek.  

Yoldaşların önünde başka bir şey söyleyip arkada başka bir şey konuşmak. Komite ve yoldaş ortamında ses çıkarmayıp arkadan konuşmak gibi birçok hal ve durumlar yaşanır.

Gittiği her ortamda fikir değiştiren savaş alanına gidince o alandaki yoldaşların başka alanlara gidince başka yoldaşların fikirlerini savunmak-sahiplenmek. “Üstün-sorumlu”ların yanında başka “Altlar–yönetilen”lerin yanında başka konuşmak gibi yaşanan sayısız durumlar yaşanır. Sıralanabilenecek tüm olumsuz durumlar yanlış giden pratikler devrime-partiye-özgürlüğe bir şey kazandırmaz. Bu durumu yaşayanların, yaptıklarının devrime-halka-partiye hizmet etmediklerini bilmek gerekir.

Unutmamak gerekir ki; özellikle ters giden işler yapıldığında yanlış pratikler yaşandığı süreçlerde sessiz kalmak karşı çıkmamak kadar utanç verici bir durum yoktur. Her şeyin başında dürüst olmak gelir. Dürüstlük, gerçeklik karşında gözlerini kırpmadan gerçekliğin gözünün içine bakabilmektir. Gerçeği ifade edebilme cesaretidir. Devrimci durmaktır. Eğilip bükülmemektir. Ezilip yıkılmamaktır. Devrimci kimliğini amirin önüne sermemektir. Ters giden sürecin akıntısına kapılmamak yanlış yapıldığında haksızlık yaşandığında sonucu ne olursa olsun dik ve karşı durmak temel devrimci niteliklerdir.

Ancak ve ancak sınıf bilinçli proleterler her koşul ve ortamda kendi gerçek düşüncelerini açıklayıp fikirlerini cesurca ifade ederler. Zalime minnet etmeyeceği gibi devrimci gömleği giyip yanlış yapanlara da sessiz kalmaz.

Gerçeklik karşısındaki duruş ideolojik bir temele tekabül eder. Sınıf bilinçli proleterler hem dışındaki hem de içerideki yanlışlıklara göz yummaz.

Proleterleşemeyen küçük burjuvalar örgüt içinde yoldaş olmak, yoldaş kalmak yerine memur olmayı kul kalmayı tercih eder. Çünkü iddia ve amacı küçük burjuva hesapları ve dar dünyaları kadardır. Üstü tarafından olumlanmak-pohpohlanmak-hak etmediği halde ödüllendirilmeye ihtiyaç duyar. Biat kültürü boyun eğme tutumu onun küçük burjuva sınıfsal gerçekliğinden kaynaklıdır. Küçük burjuvazi ne proleter ne burjuva sınıfına dahildir. Tarihi boyunca kendi sınıfının iktidarını yaratamamıştır. Burjuvazi iktidar olduğunda burjuvaziye biat etmiştir. Proletarya iktidar olduğu zaman onun yönetimini ve ideolojisini sahiplenmek zorunda kalmıştır. Küçük burjuvazinin bir kısmı proleter ideolojiyi yürekten benimseyerek kendi sınıfına sırtını dönmüştür. Bir kısmı ise zorunluluktan kaynaklı olarak ideolojisini çizgisini içtenlikle kabul edip benimsemediği halde proletaryaya boyun eğmiştir.  

Kendisi olamama, güçlüye-zora boyun eğme, memur ve kul olma durumu küçük burjuvazinin önemli karakteristik özellikleridir. Bu sınıftan gelip proleter saflara örgütsel ve fiziki olarak katılan ideolojik ve ahlaki olarak katılmayanlar her dönem üste-sorumlulara inanmazsa bile biat etme yolunu seçmiştir. Memurluk-kulluk hali, biat kültürü örgüt içinde de devam eder. İki arada bir derede kalma iki zıt sınıf, iki zıt ideoloji-yöntem-yol arasında kendi gerçek düşüncelerini cesurca açıklamama halini örgüt içinde de yaşar.  

Oysa proleter sınıfın insanı-militanı olma durumu bir yandan sistemden bir yandan içinde çıkılıp gelinen küçük burjuva sınıftan tam kopuş sağlamayı gerektirir. Kendi sınıfından kopamayan sistemden de kopamaz. Keza sistemden kopma savaşımını veremeyen kendi sınıfından da tam kopuş sağlayamaz.

Kendin olmak, kendi sınıfının insanı-militanı olmak doğru bildiğini savunmak gerçek düşüncelerini açıklamak ciddi bir iddia ve cüret meselesidir. Devrim ve özgürlük iddiası olanlar kendi gerçek fikirlerini her yerde her ortamda korkmadan açıklar tereddüt etmeden ifade eder. Proleterleşemeyen küçük burjuvalar kendi gerçek düşüncelerini açıklama cesaretini gösteremez. O, sürecin-dönemin-başkasının insanı olmaktan memur kişiliğinden kul olma halinden kurtulamadığı için esen rüzgâra göre hareket eder. Sınıf savaşımının dalgaları arasında bir o yana bir bu ana sallanır ve savrulur.

(Bir ÖG okuru) 

38981

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

ADİLOŞ BEBE'DEN , MİRAY BEBE'YE

''..bunlar, engerekler ve çıyanlardır,bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları , tanı da büyü...'' diyerek Kürt halkının çocuklarının henüz kundakta başlayan acı ve dramını anlatan Ahmet Arif'in şiirine yansıyan gerçekleri hiç değişmeden bugün de aynen Miray bebek şahsında yaşıyoruz.Ama maalesef daha tanımadan öldürüldü.

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

TKP/ML: “Ölüm; Özgürlük, Devrim Ve İdeallerimiz İçin” Diyenlere Bin Selam Olsun!

“Al, yüreklerinden bir parça koy yüreğine

kokuları serin bir bahar rüzgarı gibi

çek içine.

şafak vakti dağın ardında selamla onları

söz ver,

başarılacak de,

de ki gülümsesinler

de ki arkada kalmasın gözleri.”

Türk, Kürt Uluslarından Ve Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımıza;

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır.

Faşizm kadın devrimcilerden intikam alıyor - Ziya Ulusoy

Erdoğan faşizmi, generalleri ve polis şeflerini, kadın devrimcilerin katledilmesine seferber etti.

Yalnızca son aylarda İstanbul'da Günay, Dilek, Dilan,Yeliz, Şirin, Kürdistan'da Güler, Sakinelerin öldürülüşünün yıl dönümünde Seve, Fatma, Pakize yoldaşları katletti. Ayrıca, çocuk büyük demeden çok sayıda kadını da kuşatma altına aldığı Kürt ilçelerinde öldürdü.

Ergenekoncu Perinçek Faşizmin Kelle Avcılığına soyundu

   Türkiye devrimci hareketine elli yılı aşkın musallat olan, bir koluna Kemalist  faşizmi takan, diğer koluna ise devrimcileri takmaya çalışan  Doğu Perinçek devletin en sadık elamanı, akıl hocası ve tetikçisidir. Bugün teorik   faşizmin ve devletin teorisyenliğini yapan karşı devrimci faşist güruhun başını çeken çok önemli bir elemanıdır. Geçmişte İbrahim Kaypakkaya’yı öldürtmek istemiştir. Ama görevlendirdiği kişiler Kaypakkaya'yı tanıyan, Kaypakkaya’ya güvenen çıkınca Perinçek ve ekibinin katletme planı tutmamış, boşa çıkarılmıştı. İrfan Çelik bu komplonun canlı tanığıdır.

Proletarya Köylünün Barbarlığı

Ah okuyucu ah...

Biz eski üretim ilişkilerine dayalı proletarya köylülerin zamanı tükendi.

Hiç birimizin cebinde yaramıza mehlem olacak ilaç yok. Vicdanlarına sığınmaktan başka.

Neyse bu işin felsefi yönü.

Keşkem karşımızda işin felsefi yönü olsaydı.

Stenbaldan girer markstan çıkar işin vicdansızlık yönünü şah mat eder bizde çıkardık kerametine değil mi ?

Lakin dediğim gibi karşımızda işin işin felsefi yönü yok.

Karşımızda üretim ilişkisi değişse de eski üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı  kurarlar çerçevesinde hareket eden insanlar var.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak Kürt ulusunun direnişine destek ver!

Sınıflar mücadelesi zamanın gidişini değiştirebilir ama mevcut koşullar, şartlar olgunlaşmadan devrimci sınıfların zamanı kendi lehlerine çevirmesinin mümkünü yoktur. Her toplumsal altüst oluş o günkü şart ve koşullardan ayrı değildir, birbirlerini tamamlarlar. Kısacası, kendiliğindenciliğe düşmeden, kendini veya düşmanı olduğundan çok abartmadan, içinde bulunduğumuz objektif ve sübjektif durumu iyi değerlendirmek gerekiyor.

Dişe diş dövüşülmeden kazanılmaz

Dünyada tüm savaşlar, sınıfların birbiriyle savaşıdır. Sınıflararası savaşım  gibi görülmeyenlerin gerisine bakıldığında ise, yine sınıflararası çelişmelerden doğdukları görülecektir.

Batının Sessizliği ve Devrimci Direniş Cephesi /Umut Munzur

Kürt Özgürlük Hareketini, oyalama ve aldatmaya dayalı sürdürülen tasfiyeci saldırı duvara toslamıştır. Başta Kürt gençliği olmak üzere bir bütün Kürt halkı AKP/Saray kliğinin saldırılarını hendek ve barikatlarla durdurmayı, ilan ettiği öz yönetimleri hayata geçirme pratiğini, büyük bedeller ödeyerek sürdürmektedir.  Devrimci direniş çizgisi, Kürt kasabalarını ve ilçelerini aylardır savunmaktadır.  Onbinlerce özel harekât, polis ve askerin tanklarla ve ağır silahlarla kuşatmaya aldığı Kürt kentleri muazzam bir direniş sergilemektedir.

Sayfalar