Perşembe Mayıs 9, 2024

Düzen partilerine “TEK BİR OY BİLE YOK!”

Yerel seçim süreci, egemenlerin politik temsilcileri olan partilerin gerçekliğini anlama-kavrama açısından emekçilere önemli olanaklar sunmaktadır. Burjuva düzen partilerinde aday belirleme süreciyle birlikte yaşanan utanç verici gelişmeler bir kez daha göstermektedir ki onların halka değil kendilerine hizmet gibi dertleri vardır. Bunun için birbirleriyle dalaşıp, kapışıyorlar, kavga edip küsüyorlar.  Aradıkları, düşündükleri tek şey, kendi sınıf çıkarları; dert ettikleri ise daha fazla olanak elde ederek, zenginliklerini büyütmektir. Egemen sınıf temsilcileri daha fazla yetki, mevki; daha fazla rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlık için olanak elde etmek için çalışıp çabalarken, devrimciler-ilericiler ise “halka daha fazla nasıl hizmet ederim” diye çalışmalarını yürütür. Birbirine karşıt iki sınıfın duruş-tavır, çalışma ve yönelimleri arasında hiçbir benzer ve ortak yan yoktur. Bu gerçeklik seçim sürecinde bir kez daha görülmektedir ve görülmeye devam edilecektir.

Seçim süreci, ülke bütününde ezen ve ezilen sınıflar arasında çatışma, kapışma, birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalıştıkları bir mücadele dönemi olacaktır. Sınıflar arasında uçuruma varan eşitsizlik ve dengesizlik içinde geçen seçim sürecinde sömürücü, soyguncu, rüşvetçi ve hırsızların ellerinde her türlü maddi-manevi olanak, zengin araçlar varken sömürülen-ezilen emekçilerin ellerinde sadece gerçekler ve yaslanıp dayanacakları sadece yoksullar vardır.

Bir arayış içinde olan emekçiler için seçim süreci; daha fazla bir araya gelip yan yana olmaya çalıştıkları/çalışacakları, söz alıp kendi yaşamları ve gelecekleri hakkında konuşmaya başlayacakları bir süreç olacaktır. Bu süreç doğru değerlendirilip, etkin bir müdahale pratiği örgütlenirse, kitleleri devletten koparmanın, devrime yakınlaştırmanın çalışmasına çevrilebilir. Sınıf bilinçli proleterler bu süreçte daha aktif, etkin ve örgütlü bir rol oynadıkları zaman egemenlerin şimdiye kadar halka dayattığı sorunlarından, aldatma ve yalana dayalı etki gücünden halkı kurtarma, sömürülüp ezildiklerinin farkına vardırma, olanakları yaratılabilir. İlk iş, ilk görev, sınıflar arasındaki uçuruma varan gerçekliğin farkındalığını yaratarak, kitleleri egemenlerin etkisinden yalan ve aldatmacalarından koparmak olmalıdır. 

Bu zemin güçsüz ve zayıftır. Güçlü yüklenilmesi gereken yer burasıdır. AKP’den umarı olanları, MHP’ye heves edenleri, CHP’den sol bir çıkış umut edip “düzelecek” diye yıllardır bekleyenleri uyarmak, bilinçlendirip, aydınlatmak ve örgütlemeye çalışmak esas görev olmalıdır. Bu elbette zahmetsiz, emeksiz, kolay ve kendiliğinden olmayacaktır. Bu; bir çalışma, bir hamle, bir kapı çalma, bir konuşma ve bir ikna çalışmasıyla başarılamayacaktır. Uzun bir zamanı alacağını düşünerek seçim sürecinde yürütülecek kitle çalışmasında hayal kırıklığına uğramadan,  karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmadan hemen sonuç alma yanılgısına düşmeden çalışma yürütmek gerekir.  Yorulmak bilmeden her defasında daha ileri bir bilinç ve daha donanımlı bir şekilde, daha ileri bir örgütlemeyle kitlelerin uyanışı, bilinçlenip aydınlanması ve örgütlenmesi için çalışılmalıdır. Bazı yerlerde uzun bir çalışma sonucu hedefe varılacakken, bazı yerlerde daha az bir zamanda sonuca gidilebilir. Sabır ve dirayetle, bilinç ve kararlılıkla, ciddi örgütlülük yaratarak çalışmaları yürütmek gerekir.

Bir insanı, bir evi, bir sokağı ve bir mahalleyi uyandırmak, ikna edip inandırmak için  bazen bir ay çalışılır, bazen bir insanı, bir evi, bir sokağı, bir mahalleyi ikna edip uyandırmak ve inandırmak için bir yıl, hatta daha fazla süreli bir çalışma yürütmek gerekebilir. Bu sabır gösterilebilecek midir? Bolşevik sabır bunu yapmayı emrediyor. Kaypakkayacı devrimci çalışma ruhu bunu gerektiriyor!

Sınıf bilinçli proleterleri ağır sınavların, zorlu görevlerin beklediği bir gerçektir. Seçim çalışmalarının sonucunu bütün içinde küçük bir parçada olsa bile belirleyecek olanların bir yerinde proleter devrimciler vardır. Bu unutulmamalıdır. Gerçekleri halka anlatma nedenleri ve gerekçeleri herkesten daha fazla olanlar, proleter devrimcilerdir. Herkesten daha fazla devrimcilik yapma hakları ve meşrulukları olanlar yine proleter devrimcilerdir. Düşünceleri ve amaçları en temiz ve devrimci olanlar proleter devrimcilerdir. Bundandır ki seçim sürecini devrimci kitle çalışmanın bir parçası olarak kitlelere propaganda ve ajitasyon çalışmasının zengin ve çeşitli yöntem ve araçlarını kullanarak yürütmenin bir nedeni haline getirmek için öncelikle algıları–kavrayışı güçlendirmek gerekir. Öncelikle seçim çalışması yürüten faaliyetçilerin kafaları açık ve kendileri net olmalıdır. Öncelikle faaliyetçiler, ideolojik-örgütsel-psikolojik olarak hazırlanmalıdır. Ortaya çıkacak zorluklar ve engeller karşısında öncelikle kendileri öngörülü-örgütlü ve hazırlıklı olmalıdır. Önce kendi kafalarındaki sorulara ikna edici-yeterli yanıtlar bulmalıdırlar.  

Asgari bir düzeyde düşünsel-psikolojik-örgütsel hazırlık yapılarak seçim çalışmasına katılmak gerekir. Süreç içinde yürütülecek devrimci çalışmalar içinde faaliyetçiler gelişip-yetkinleşecektir. Faaliyetçilerde sıkılma, utanma, çekinme, tereddüt etme, yeterince hazır olmama durumları yaşanabilir. Kitle çalışması içinde var olan gerilikler ve acemilikler adım adım aşılacaktır. Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa doğru adımlar pratik çalışma içinde atılacaktır. Yeter ki çalışmalarda güçlü bir istek olsun! Yeter ki hata yapıldığında kolay düzeltme yoluna gidilsin, gerisi elde edilecek şeylerdir. Korkmadan, çekinmeden, haklı ve meşru olunduğunun cesareti ve onuruyla hareket edilsin. Engeller birer birer aşılacaktır. Bilemediğimiz, yanıtını aradığımız her şeyi kitle çalışmasının pratiği içinde emekçi halkımız bizlere öğretecektir.

Aynı zamanda mücadelenin pratiği ve sonuçları bizlere öğretmenlik yapacaktır. Hiç kimse, her şey hakkında tam bir bilgiye ve fikre sahip olarak mücadeleye başlamaz. Aranıp bulunması, olunması istenen her şeyin yanıtı devrimci pratik içinde halkla, yoldaşlarla ve bilimle aranıp, bulunacaktır. Seçim sürecinde diğer çalışmalarda olduğu gibi devrimci bir çaba içerisine girilip, süreci-çalışmaları-gelişmeleri kavramak için tavizsiz, uygulamada cüretli olunduğunda sınırlı küçük güçlerle büyük işler başarılır. Kitleler içinde proletarya partisinin etki gücü artırılabilir.

Seçim süreci ne her şeydir ne de hiçbir şeydir. Seçim sürecine çok şey yükleyip, ondan çok şey bekleyenler yanılgı içindedir. Ancak seçim sürecini önemsemeyen, küçümseyip ciddiye almayan, devrimci çalışma yürütmeyenler de yanılgı içindedir. Her süreci her çalışmayı kitlelerin sınıflara dayalı toplumsal gerçekliğini görüp, mevcut iktidarın kendi iktidarları olmadığının farkına varıp uyanışa geçtiği adım adım bilinçlenip örgütlenmeye başladığı bir süreç olarak ele almak gerekir. Bu bilince sahip olanlar her çalışmaya ve göreve ciddiyetle yaklaşıp gerekli önemi gösterebilir.

Sandıktan demokratik halk iktidarı-sosyalizm çıkmaz. Bu bir gerçektir. Ancak seçim süreci demokratik halk devrimini örgütlemenin bir basamağı, bir adımı, bir olanağı haline getirilebilir. Bu tamamen bizlerin devrimci duruşuna, çalışmamızın niteliğine, örgütümüzün etki gücüne bağlı bir durumdur.

Kitlelerin en temel ekonomik-siyasi hakları uğruna mücadele etmek, bu haklar uğruna kitlelere önderlik etmek proleter devrimcilerin görevidir. Reformların bile büyük mücadeleler verilmeden, sayısız bedeller ödenmeden kazanılamadığı bir ülkede yaşıyoruz. Reformlar devrimin yan kazanımlarıdır. Proleter devrimciler reformlar için mücadeleyi ret etmez. Ancak mücadelelerini reformlarla sınırlandırmaz. Onların istediği koca bir devrim dünyası vardır. Bu süreçte uyanış, ayağa kalkış, kendi kaderini ellerine alma, kendileri için konuşup söz alma karar verip kararları uygulama gibi birçok konuda birçok pratikte ileri doğru adımlar atılabilir.  

90327

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar