Çarşamba Mayıs 15, 2024

Gelişimin diyalektik adı: MEHMET DEMİRDAĞ

Gelişimin diyalektiğini anlamak, kavramak için komünist önder Mehmet Demirdağ yoldaşın yaşamına, devrim ve parti sorunları karşısındaki duruşuna, devrimi ve Parti’yi örgütleme tarzına bakmak gerekir. O adım adım ilerleyerek büyümenin ve gelişimin zirvesidir. Küçük bir taş parçasının mücadele içinde parça parça büyüyerek granit kayalara ve oradan Dağlaşmaya varmasının adıdır. Toplumlar ve devrimler tarihinde özgürlüğü en güçlü düzeyde istemenin ve bunun savaşımını örgütlemenin öncülüğünü yapmaktır Demirdağ. Onu sıra dışı ve “özel” yapan onlarca özelliğin senteze varmasıdır. Genç bir militanın heyecan ve coşkusu, öğrenme ve kavrama isteği, mücadele azmi ve yürüme kararlılığıdır. O, yüzünü hep gerçeğe, gözlerini gerçeğe hükmeden yasaların keşfine çevirdi. Gözlem ve inceleme yeteneğini, algılama ve kavrama gücünü gerçeğe ve gerçeğin değişimi uğrundaki mücadeleye çevirdi. Devrim ve Parti sorunları üzerinde yoğunlaşma, çözüm bulma arayışı onun düşünsel temeliydi. O her yaşında genç kalmayı, öğrenmeyi ve kavramayı bilendi. Merdivenleri adım adım çıkarken bile genç kalmayı, heyecan ve coşku dolu yaşamayı başarandı. Çünkü O devrimi ve Partiyi en yüksek bilinç ve heyecanla sevdi. Proletarya Partisi’nin gelişimi ve büyümesi için çalıştı, mücadele etti. Bundan dolayıdır ki, O ilerleyen her yaşında genç ve yoldaş kalmayı başardı.

Demirdağ’ın yaşamı dağ gibi güçlü bilincin ve yüreğin çelikleşen iradesidir. Onun yaşamında genç bir militanın coşkusunu, bir partilinin bilincini; bir önderin bilgeliğini birlikte görmek mümkündür. Saf, hilesiz bir militanın heyecanlı devrimci yaşamı, bir partilinin olgunlaşan adımları ve bir önderin yüksek devrim sorumluluğunun tablosudur Demirdağ. Kısacık yaşamında taşıdığı devrim bilincindeki dokuda, zenginlik, yetenek ve başarı vardı. Devrimci yaşamda ortaya çıkan zorlukların ve engellerin aşılması mücadelesi onu bir yandan değiştirip, olgunlaştırırken, değişmeden kalan bir yanı ise devrimci gençliği, devrimci heyecan ve coşkusuydu. Umudun zayıfladığı en zor koşullarda, küçük bir direniş, bir karşı koyuş onu heyecanlandırıp, gözlerinin parıltısını artırdı. Olumsuzluk içinde, döşenmeye çalışılan her olumlu pratikten devrime olan sevinci ve inancı büyütmeyi başardı. Sınıf savaşımının her sorununa yaklaşımı, olgulardaki çelişmeler yasasını değerlendirmedeki bilimselliği ve çözüm önerileri onun nitel farkını ortaya koyardı. Umutsuzluğa, karamsarlığa, yılgınlığa karşı tahammülsüz, yalana ve inkara karşı, genç bir bilgenin bilimsel direngen duruşuydu. En geri olanın içinde bile ileri olanı, en zor surecin içinde bile devrimci bir dokuyu örmeyi bilen; bundan heyecan duyan ve bu heyecanı etrafına yayarak, devrimci kararlılığa dönüştürmesini bilendi. (...)

“Durum iyidir, çünkü çözümsüzlüğün değil çözümün, karamsarlığın değil umudun yolundayız!”

“Başımıza ne gelir değil düşmanın başına ne getiririz” diye düşünen Demirdağ, bu düşünceyi egemen kılınması, Proletarya Partisi’nin saldırı ruhunu kuşanması ve savaş yönelimine girmesi için çalıştı. Partinin devrimi gerçekleştirme seviyesine gelmesi için, kadro ve militanların görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi, bütünlüklü ve kolektif bir çabanın örgütlenmesi gerektiğini sürekli vurguladı. Örgütlü militanların üzerine düşeni yapmaması durumunda ilerleyişin ağır aksak, parça parça süreceği, ancak bütünlüklü bir çaba ve emeğin ortaya konmasıyla, yürüyüş daha nitelikli hale geleceğini savundu ve bunun gerçekleşmesi için çalıştı. Hızlı düşünülmesi, hızlı davranılması; gevşekliğe, hantallığa, gecikmeye, laçkalığa yer verilmemesi gerektiği yönde uyarılarda bulundu. Devrimci duyarlılık, sorumluluk ve ciddiyet göstermede örnek bir komünist gibi davrandı.

Her bir direniş ve karşı koyuşun, her bir partili duruş ve yürüyüşün propaganda ve ajitasyon çalışmasının mutlaka yapılması için çalıştı. Kavgaya ve partiye adanmanın, feda ruhuyla donanmanın pratiğini her yana yaymaya çalıştı. Bunun bilince çıkarılması için büyük bir emek harcadı. Okunan, yazılan, organize edilen, planlanmak istenen her iş ve eylem savaşa göre şekillenmenin ve devrimci savaşın bir parçası olmanın perspektifiyle ele alınmalıydı. Devrimci savaşın neresindeyiz? İdeolojik sağlamlıktan ne anlaşılmalıdır? İdeolojik sağlamlılığın neresindeyiz? Partide ideolojik sağlamlığın niteliği ve düzeyi nedir? Bu sorular onun vazgeçilmez temel sorularıydı. Devrimci savaşla ideolojik sağlamlık arasındaki diyalektik bağı ve ilişkiyi sorgular, doğru yanıtlar aramaya çalışırdı.(...)

Sınırlı bir yaşamı sınırsız bir davaya adayan bilinç

Devrimci savaşı ve yasalarını öğrenmek için yoğun çaba harcıyordu. (…)

Her tehlikeli ve riskli durumda partiyi ve değerlerini korumanın, bireyi korumaktan önce geldiğini her pratik yürüyüşünde tavır ve davranışında ortaya koyardı. Bedel ödemeyi göze alma cesaretini gösteremeden fedakarlıktan, kararlılıktan; örgütlenmeden ideolojik sağlamlıktan, devrimci savaştan ve partiden bahsetmenin anlamsız olduğunu ortaya koyardı. Devrimci adalet anlayışı, hesap sorma bilincinin örgütlenmesiyle güçlenir. Bu bilinç devrim bilincidir. Bu bilinci ortaya koymak için zor ve imkansız denilen koşullara boyun eğmemek gerekir. Zor ve imkansızlıkların arkasına sığınarak, görev ve sorumluluk yerine getirilemez. “Devrimin bilgili, fedakar ve atak kadroları olun” şiarın, şiarımızdır. Teorimize ve stratejimize yaşadığımız topraklara ve dünyadaki gelişmelere vakıf, diyalektik materyalist yöntemi içselleştirmiş politik olarak üretken, planlı, disiplinli, hedefli bir çalışma tarzını uygulayan her an öğretmen, her an öğrenci, 24 saat komünist deneyimli, dersler çıkarmayı bilen çıkardığı dersleri uygulayan, kolektivizmi içselleştirmiş, geniş kitlelerle canlı siyasal bağları olan savaşçı, fedakar, gözüpek, inisiyatifli, ufku geniş, karmaşık problemlerin içinden ustaca çıkabilen, eleştiri-özeleştiride bilimsel, hesapsız; yaşamın hiçbir anında hiçbir kişisel çıkarı rahat ve kolayı gözetmeyen tamamen partiye, devrime, halka ve yoldaşlarına kendini adamış kadro yapısına sahip olmadan” demokratik devrim zafere varamaz. (...)

“Durum iyidir, çünkü çözümsüzlüğün değil, çözümün dağılmanın değil, birleşmenin, karamsarlığın değil, umudun yolundayız” deyip en zor koşullarda bile umudu devrimci savaş toprağında, Karadeniz’de büyütmesini bilendi. Mehmet yoldaş, partinin ağır sürecinde Partiyi Demirdağlaştırmaya çalıştı. Onun yaşamı bütünlüklü incelendiğinde görülecektir ki devrimin, partinin ve halkın dağ gibi görev ve sorumluluğunu Demirdağca yerine getirme coşkusu yüksek çabası ve heyecanı görülür. Demirdağ sadece partinin değil genç parti adaylarının, genç komsomolun da önderiydi. Düşünceleri, savaşımı ve yaşamı örnek olmaya devam edecektir. Onun yaşamı, partinin sürecini ve yönelimini, görev ve sorumlulukları kavramak için öğretici ve eğiticidir. Ona bakmak bugünü örgütlemek, geleceği kazanmaktır. Ona bakmak devrimci savaşı partiyi ve kitleleri örgütlemektir. Ona bakmak partiyi demokratik halk devrimini örgütleme seviyesine getirmektir. Kabullenilmiş bir öncüyü yaratma mücadelesini vermektir. Ona doğru ve bilinçli bakmayı öğrenelim. Süreç Demirdağlaşma sürecidir. (Bir yoldaşı)

(19 Kasım-2 Aralık 2004 tarihli İşçi Köylü gazetesinden kısaltılarak alınmıştır.)

47064

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

“Rojava’yı anlamak”

Rojava, emperyalizme-faşizme ve gericiliğe karşı savaş ve direnişin yürütüldüğü hatırı sayılı toprak parçalarından biridir. Bir yandan TC ordusuna ve DAİŞ faşistlerine karşı direnilirken diğer yandan “ekonomi-eğitim-sağlık-kültür-basın-güvenlik-demokratik yönetim-inşa” gibi birçok konuda özgürlükler tarihine eklenebilecek nitelikte önemli ders ve deneyimler kazanılıyor. Rojava, ezilenlerin direniş ve savaş geleneğine özgürlük ideallerine değişik düzeylerde katkı sunacak mütevazi süreci yaşamaktadır.

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Kolektifimizin uzunca bir süredir yaşadığı çeşitli iç sorunlar en son Özgür Gelecek gazetesi Aksaray bürosunun basılması, gasp edilmesi ve çalışanlarının darp edilmesiyle ile ciddi bir aşamaya ulaşmış, bu ve devamında sürdürülen devrimcilere dönük şiddet pratikleri, devrimci kaygılardan uzak bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde ortaya sermişti.

Ermeni mücadele tarihinde Antranik Ozanyan

20.yüz yılın başlarında Ermeni halkının durumu vilayetlerde hiç de iyi değildi.Ümit verici gelişmelerden uzaktı.Osmanlı hükümeti Sasun yöresinde Ermeni halkının yükselen devrimci mücadelesini en ağır biçimde kanla bastırarak sonuca ulaşmak için karar vermişti.Bunun yanısıra dayanılmaz ölçüde ağır vergiler,haraçlar artık halkın ekonomik olarak da varlığını tehdit eder noktaya getirmişti.Ağır siyasi ve ekonomik baskılar beraberinde Fedai Hareketinin doğmasına sebep olmuştur..Halkı savunan,direniş örgütleyen Fedai'ler tarihin ortaya çıkardığı zorunlu birlikteliklerdir.Halk zorunlu olarak silah

Ne Macron Ne Le Pen

Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu sona erdi. İkinci tur Macron ve Le Pen arasında geçecek.
Anketler, zaten çok uzun zamandır Marine Le Pen’in ikinci tura kalacağını söylüyordu. Macron ise Sosyalist Parti’deki dağınıklık sayesinde ikinci tura kaldı.
Süreçte herkes, solcu cumhurbaşkanı aday adaylarına dair şakalara tanıklık etti. Benoît Hamon’un seçilmesi sonrası birçok solcu, Manuel Valls önderliğinde gemiyi terk etti ve böyle birine güven duyabileceklerini ortaya koydular.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı

Dörtler’i ezilenlerin yüreğinde, direnişlerini savaşımızda yaşatacağız

Ermeni soykırımında karadeniz'e çuvallarla atılan insanlık:Tamer Çilingir

Bugün Ermeni soykırımının tarihsel nedenlerini daha iyi anlayabilmek için Osmanlı İmparatorluğu’nda 1876 yılında II. Abdülhamid tarafından ilan edilen anayasal yönetim olan 1. Meşrutiyet dönemine gitmek gerekir. 1876’dan 1923 yıllarına kadar yaşanan süreçte Ermeni, Süryani ve Rumlar soykırımına uğratılmıştır, yok edilen sürgün edilen bu halkların ardından tek ulus, tek din temeli üzerinde yeni bir devlet inşa edilmiştir.

‘Nenemin Masalları'

Bazı kitaplar sadece içerikleri ile değil, yaratım süreçleri açısından da övgüyü hak eder. Çünkü içerikleri kadar üretildikleri koşulların ağırlığına da direnmişlerdir. 1980 darbesinin en korkunç işkencehanelerinden birine dönüşen Diyarbakır Cezaevi’nde kalan bir tutuklu olarak Serdar Can’ın, 1991 gibi bir tarihte, 1915 Ermeni Soykırımı hafızasını neredeyse ilk defa ele aldığı ‘Nenemin Masalları’ kitabı tam da bu bağlamda övgüyü hak ediyor.

İdam cezasına mahkum edilmiş bu genç devrimci devletin soykırıma yönelik inkar duvarında bir gedik açmayı başardı.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:Saldırıları Rojava devrimini büyüterek boşa çıkaracağız

Saldırıları Rojava devrimini büyüterek boşa çıkaracağız

Öncelikle Faşist TC ordusunun Rojava ve Şengal'e yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda şehit düşen tüm arkadaşları anıyor, onların anılarına, Rojava Devrimine ve Şengal'deki kazanımlara sahip çıkıp büyüteceğimizin sözünü veriyoruz.

Şengal'e saldırı

Cumhurun başı RTE 7 haziran seçimlerinde sandıkta almış olduğu yenilgiyi nasıl ki kendi lehine çevirmek için Kürtlere yönelik bir saldırı politikasıyla yasama geçirmek istedi ve bu politikada kendince başarılı olduğunu gördüyse şimdi de 9 nisanda Anayasa referandumunda -yaptığı tüm yolsuzluklara,hırsızlıklara rağmen-aldığı yenilgiyi tersine çevirmek,meşruluğu tartışmalı referandumun dikkatini savaşa çekerek,kendisine manevra alan sağlamak için bu kez de dışarıdaki Kürtlere yönelik saldırı politikasını yaşama geçirdi.

Yeniden Siyasi Denetim Geriye Gidiştir!

 

25 Nisan 2017 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulunda “Türkiye’de Demokratik Kurumların İşleyişi” konulu oturum sonundaki oylamada, “Türkiye’nin yeniden siyasi denetime alınması”  kararı alındı.

Ermeni soykırımında emperyalistlerin rolü...

102 yıl önce Osmanlı Devleti tarafından başlatılan Ermeni Soykırımı, “Kurtuluş Savaşı”yla sonuçlanmıştır. Soykırım 1894-'96 tarihinde II. Abdülhamit döneminde başlatılmış, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından kökten yapılmış ve Kemalistler tarafından sonuçlandırılmıştır. Ancak soykırımda emperyalistlerin de rolü olmuştur. Soykırımın yapıldığı süreç, kapitalizmin uluslararası bir sistem haline geldiği, geri kalmış ülkeleri pazar olarak kendilerine bağımlı kıldığı, sermaye ihraç ettiği ve pazarların paylaşımının tamamlandığı tarihsel bir süreçtir.

Sayfalar