Çarşamba Mayıs 15, 2024

“Hendek” e düşmek mi, hendek atlamak mı?-Dursun Ali Küçük

*Kendimi hendeğe düşmüş gibi hissediyorum….
Kürdistan şehirleri ve ilçelerinde yaşanan vahşet gözlermin önünde kayıp gidiyor.
İçim kan ağlıyor..
Sanırım savaş ortasındaki her insanda bunu yaşıyor.
Ya bu hendekten atlarsın ya bu deveyi güdersin.
Ya da deveye hendek atlamak gibi bir işe kalkışırsın.
Ama nasıl direnirsen diren siyaset ve halkını düşmanın eliyle de olsa hendeğe gömemezsin.
Vebali ağırdır.

*Sömürgeciğe ve işgalciye karşı direnmek farzsdır ve kayıtsız şartsız tartışma götürmez.

Hendek taktiği yanlışlığını ve KCK nin ciddi stratejik hata yaptığını belirtmiştim.
Bu gün sonuçları daha net ortaya çıkmaktadır.
Sömürgeciliğe karşı savaşta dahil her tür meşru direnme yöntemi kullanılablir. Belirttiğim gibi bu tartışmaz götürmez.
Ama savaş adı altında TC’nin dayattığı savaşı TC’nin istediği minderde güreşerek kabul edersen sonuçları vahim olur.

*Hendek ve barikat kurarak savaşma tarzı Kuzey Kürdistan da intihar etmek gibi birşeydir.

YDG-H nin yaptığı belirtiliyor. KCK bu vebalin sorumluluğunu taşıyor.
Eskiden işçiler barikat savaşları veriyorlardı. Sonra teknik gelişti ve diğer gelişmelerle birlikte barikat savaşlarının sökmediği görüldü.
Batı Kürdistan da Suriye otoritesi kalmadı ve iç kargaşa arttı ve devlet denilen şey zayıfladı.
Elde ettiğin şehri barikatlar ve değişik mevzilerle savunabilirsin.
Ama Türkiye ve Kuzey, Suriye ve Batı Kürdistan değildir.
Bütün şehirlerimiz ve herşeyimiz TC sömürgeciliğinin işgali altındadır.
Ben sizin direnme isteğinize itiraz etmiyorum, direnme tarzınıza itiraz ediyorum.

Hendek ve barikatlar kuruyosunuz.
Üstelik bunu sizi destekleyen kitlenin en fazla olduğu yerde yapıyorsunuz.
Sonuç ne oluyor?
Düşman sırayla üstünüze geliyor, yakıp ve yıkıyor, tahrip ediyor. Bahane olarak ta sizi gösteriyor.
Direndiğiniz bir yerde olağanüstü hal ilan ediliyor. Bütün ekipmanlarını ve modern tekniklerini kuşanıp geliyorlar. Siz orada savaşı kabul ediyorsunuz. Düşman, halk ve direnişçi ayrımı göstermeden herkesi hedef yapıyor. İlçeyi veya şehri dağıtıyor. Dükkanlar kapanıyor. İşyerleri tahrip oluyor, evler yıkılıyor. İnsanlarımız katlediliyor.
Bastırdıkrtan sonra da halkımız göç etmeye başlıyor, ne ellerinde sermeyesi ve nede gideceği bir yer, ortada sağa sola sığıntı olmak istiyor.
Bir fotoğraf karesinde insanlarımızın yüzüne ve gözlerine baktığım da içim yanıyor.
Diyeceksiniz ki, “düşmandır ve yapıyor”, eskidende yapıyordu.
Evet anladık, ama sen tarzını ve taktiğini doğru seç düşman yaparsa yapsın, bu ayrı bir durumdur.
Ama sen bir yere çakılıyorsun ve düşmanın üzerine gelmesine davetiye çıkarıyorsun.
Bunların çoğu gençtir ve tecrübesiz olabilirler.
Ama KCK ye ne oluyor?
Böyle bir tarz hoşunuza mı gidiyor?

*Bu saplantıyı sürdürürseniz hendeğe düşersiniz?

Bir yerde direnilirken başka yerler yardımada koşamıyor. Hatta aynı şehirde bile yardımlara gidilmiyor.
Sizlerde savaşı yayarak diğer yerlerde cevap veremiyorsunuz.
Barikat ve hendeğin arkasında ki halkımız TC işgal orduları ve özel güçleri ile başbaşa kalıyor.
İşgalden kurtarılan bir alan yok, özyönetim ilan ettiğiniz yerlerde bildiri okuma dışında özyönetimlerin bir fonksiyonu yok.
Genel bir kalkışma ortamı da bulunmuyor.
O zaman tek tek kendinizi ve halkı ezdirmeyiniz.
Bu oldukça zamanı, zemini, yeri ve oluşmayan şartları ile yanlış bir direnme tarzıdır.
Bu uygulamadan vazgeçmeniz, herkesten çok sizin yararınıza olur.

*Direnemek ve savaşmak mı istiyorsunuz, eyvallah, bu da sizin tercihiniz…
Buna söyleyecek fazla bir lafım yok.
Amaçlarınızı netleştirin ve yapınız…
Örneğin savaş ve direniş analizlerini yapanlara sorsanız size muhtemelen şunları söyleyeceklerdir:
-Savaşı düşmanın istediği koşul, zaman ve zeminde değil, kendi zaman ve zemininde yürüt.
-Yolara döşediğin ve düşman araçları ve kuvvetleri geçtiğinde patlatığın patlayıcılar sana zarar vermez, düşmanına verir. Bunları yangınlaştır.
-Şehir ve ilçelerde savaşı geliştirmek mi istiyorsun, birbirinden haberi olmayan ve birbirini tanımayan küçük birimler oluştur, dolaşan veya çeşitli yerlerdeki polis ve ordu güçlerine karşı ani saldırlar yap,uygun şekilde bombalar koy.
Madem bu kadar direnen var, şehir ve ilçelerde polis ve askeri güçler gezemiyecek duruma gelsin. Özellikle akşamları korkularından dışarı çıkmasınlar.
-Küçük birimlerle savaşı ve saldılarını her tarafa yay. Düşman bir yere güç yığdırıp vururken dikkatlerini dağıtacak saldırılar yap
-Sen her yerdesin hemde hiç bir yerdesin, taktiğin bu olsun.
Teknik, izleme ve dinleme ve yer tespitleri ve bunların teknikleri gelişmiş, buna göre direniş tarzını ayarla.
-Vur görünme, bu durumda düşman kitleye saldırsa kıyamet kopar.
-Halkta sivil ittiatsizlik eylemlerini uygun zaman ve zeminde yapsın.
-Kendini ve halkı açık hedef yapacak savaş taktiklerinden kaçın…
Muhtemelen analistlerin yapacağı değerlendirmelerin bir kısmını aktardım, size başka şeylerde sıralayabilirler…
Biliyorum, bunlar zor işlerdir, anı anına insiyatif konularak geliştirilecek işlerdir.
Hadi size kolay gelsin…
Madem “Türkiyeliliyiz” ittifak güçlerle savaşı Türkiye dede yayınız…..

*Bu hendek ve barikat tarzından vazgeçmeniz öncelikle sizin yararınazdır.

Ama çoğunluklada Kürdistan halkının direnişinin yararına olur.
Savaş tarzı ve taktikleri Kuran ın ayetleri değildir. Pratikte bir tarz ve taktik veya strateji işlemiyorsa sonuçları kazançtan çok zarar veriyorsa hemen değiştirilir.
Benden söylemesi.
Vazgeçmek veya devamında yana olmak sizin kararınızdır.
(devam edecek…)

44265

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar