Pazar Nisan 28, 2024

İki çizgi mücadelesine EVET, tasfiyeciliğe HAYIR!

Sınıflı toplumlar ortaya çıktığından beri beraberinde sınıf çelişkileri ve sınıf mücadeleleri de oluşmuştur. Tarihsel olarak her değişik toplumda sınıflar ve sınıf mücadeleleri farklı minvaller izlemiştir. Kapitalizm ve emperyalizm çağında uluslararası alanda sınıf mücadelesine damgasını vuran temel çelişki -ara sınıflar dışında- burjuvazi ile proletarya arasındaki saflaşmadır. Bunun sonucu burjuvazi ve diğer gerici sınıflara karşı ezilen, sömürülen ve tahakküm altındaki sınıfların en ileri kesimini proletarya oluşturur. Dolayısıyla sınıf mücadelesine ve sistemin yarattığı tüm çelişkilerin köklü çözümüne önderlik eden gücü de proletarya partisi oluşturur. Proletarya partisi olmadan sınıf çelişkileri elbetteki varlığını devam ettirir. Ama kapitalizm ve tüm gerici iktidarlar kendiliğinden yıkılıp sosyalizme yerini kendiliğinden bırakmaz. Bu proletarya partisi önderliğinde devrimle mümkün olur. Çünkü proletarya partisi, tarihsel olarak nesnel sürece müdahale eden öznel güçtür.

İki Çizgi Mücadelesine Evet

İçinde bulunduğumuz tarihsel süreç proletarya partisinin önemini bir kez daha gösteriyor. Uluslararası alanda nesnel koşulların gelişmesi ve sınıf çelişkilerinin keskinleşmesi, beraberinde önderlik misyonu oynayan öznel güce, -yani partiye- olan ihtiyacı daha artırıyor. Sınıf mücadelesinde ve tüm baskı ve tahakkümlere karşı mücadelede önderlik rolünü yerine getirecek olan partidir. Parti olmadığı takdirde devrim gerçekleşmez. Elbetteki, devrimi gerçekleştirecek olan işçi sınıfı ve emekçi sınıflardır. Onların yer almadığı koşullarda devrim mümkün değildir. Ama, onları ezen, sömüren, baskı altında tutan egemen güçlere ve gerici devlet erkine karşı; onlara devrim şiarıyla önderlik eden, onları iktidar perspektifiyle yönlendiren, sevk ve idare eden parti unsuru olmadan da devrim gerçekleşmez. Ezilen kitleler parti önderliğinde devrimi gerçekleştirir. Parti öncü müfrezedir.

Sınıf çelişkisinin ve sınıf mücadelesinin ürünü olan parti aynı zamanda kendi iç yapısında dialektiğin temel yasası olan zıtların birliği yasasını da barındırır. Bu yasa her maddi yapı için geçerlidir. Mao'nun tahliliyle “Şeyler içindeki çelişkinin yasası, yani karşıtların birliği yasası, materyalist diyalektiğin temel yasasıdır.” Dolayısıyla bu yasa parti için de geçerlidir. Zıtların birliği bağrında zıtların mücadelesini de barındırır, ama, zıtların mücadelesi -yani çelişki- zıtların birliğiyle mümkündür. Bundan dolayı zıtların birliği, zıtların mücadelesini de içerir. Bu yasa, irade dışında her maddi yapı içinde varolan nesnel bir olgudur. Bu materyalist dialektiğin temel yasası parti bünyesi için de geçerlidir. Bundan dolayı parti içinde iki çizgi mücadelesi vardır. Bundan dolayı iki çizgi mücadelesi nesnel bir olgudur. Dolayısıyla bu nesnel gerçekliğin görülmesi gerekir.

Çelişki yasası toplumun ve tüm kurumlarının bağrında vardır. Diyalektiğin kaçınılmaz sonucudur. Bu varoluş parti içinde iki çizgi mücadelesinin temelini oluşturur. Mao'nu tahliliyle iki çizgi toplumun çelişkilerinin parti içine yansımasıdır. “Parti içinde, durmadan, çeşitli fikirler arasında karşıtlık ve çatışma olur. Bunlar, parti içindeki sınıf çelişkilerini toplumdaki yeni ve eski şeyler arasındaki çelişkileri yansıtır. Partide çelişki ya da çözülecek ideolojik savaşım yoksa, partinin yaşamı sona erer.” Mao'nun tahliliyle partide de çelişki ve yansıması ideolojik mücadele olmazsa, parti de olmaz. Çünkü çelişki (zıtların birliği) maddenin varoluş biçimidir. Parti içindeki iki çizgi de bu temel yasanın tezahürüdür.

Her maddi şey(yapı) bağrında zıtları barındırır. Kapitalizmde iktidardaki burjuvazi karşıtını oluşturan proletarya ile varsa; sosyalizmde iktidardaki proletarya karşıtını oluşturan burjuvazi ile vardır. Komünist partisinde de partiye egemen olan proletarya çizgisi kendi karşıtına tekabül eden tali durumdaki burjuva çizgiyle vardır. Partideki bu nesnel saflaşmada çelişkinin ana yönünü proletarya çizgisi oluşturduğundan, partiye karakterini ve niteliğini veren de proletarya çizgisidir. Ama parti zıttını oluşturan burjuva çizginin nesnel koşulunu da bağrında barındırır. Bunun için iki çizgi mücadelesi -sınıflar ve ideollojiler varolduğu müddetçe- varlığını devam ettirecektir.

Tüm bu nesnel gerçeklik komünist partisinin önüne iki çizgi mücadelesini yürütme görevini de koymaktadır. MLM çizgiye, egemen olduğu partide sapmalara ve burjuvaziye tekabül eden çizgilere karşı uyanık olma ve mücadele yürütme misyonu yükler. Bu bilinçle hareket eden parti devamlı uyanık olur ve mücadelesini sürekli kılar. Parti kendisini devamlı MLM ideolojiyle donatır. İdeolojik-politik doktrinle kendisini donattıkça, toplumdan parti içine yansıyan burjuva ideolojisine karşı daha etkin olur. Önemli olan zıtların birliği ve iki çizgi mücadelesi gerçeğini görmek, kavramak ve o doğrultuda hareket etmektir. Aksi takdirde diyalektik materyalizmin bu temel yasasını göremeyen hareket, burjuva çizgiye karşı uyanık olamaz, varlığını hissetmez, tavır koyamaz ve onun hakim olmasına engel olamaz. Bu nedenle iki çizgi mücadelesi partinin gelişmesi açısından motor gücünü oluşturur.

İki çizgi mücadelesi parti içinde demokratik-merkeziyetçilik ilkesine göre işletilir. Her partili yoldaş kendi görüşlerini kendi organlarında dile getirebilir. Üst ve merkezi organlara yazılı iletebilir. Konferans ve kongre arifesinde daha geniş olanaklarla görüşler meşru bir zeminde parti içine yansıtılabilinir... Bu böylece devam ettirilir... Böylece izafi olarak “doğru” ile “yanlış” görüşlerin, çizgilerin dile getirilmesi ve mücadelesi yürütülür. İki çizgi mücadelesi demokratik bir zeminde parti içinde parti normlarına uygun bir şekilde yürütülmesidir. Her yoldaşın böylesi demokratik hakkı vardır. Ancak bu demokrasi sınırsız değildir. Ayrıca merkeziyetçilik ilkesi de vardır. Ve bu ilkeyle iç içedir. Bu ilkeye göre de her yoldaş parti iradesini yansıtan merkezi çizgiyi tanımalı ve örgütsel işleyişi gereği kişiler yer aldıkları organa, alt organlar da üst organlara ve merkezi yapıya bağlı olmalılar. Böyece içinde yer aldıkları partinin verdiği mücadelede resmi görüşleri doğrultusunda parti saflarında yer almalılar.

İki çizgi mücadelesi budur. İki çizgi mücadelesine evet...

Tasfiyeciliğe Ve Hizipçiliğe Hayır!..

İki çizgi mücadelesi parti işleyişi ve parti normlarına uygundur. MLM hatta yer alan Komünist partilerinin tüzüğü iki çizgi mücadelesini yadsımaz. Tersine uygular. Çünkü iki çizgi mücadelesi yukarıda belirttiğimiz gibi parti içerisinde yürütülen ideolojik mücadeledir.

Ancak farklı görüş ve düşüncelerin partinin demokratik-merkeziyetçilik ilkesini yadsıyan, reddeden tarzda parti dışına yansıtılması iki çizgi mücadelesi değildir. Çünkü böylesi bir girişim parti iradesini tanımayan bir akımdır. Dışında yer aldıkları partinin programını ve örgütsel yapısını reddeden bir mevzide yer almaktır. Böylesi bir akım parti çizgisini reddeder ve karşısında durur. Parti işlerliğini tanımaz, parti tüzüğünü ihlal eder. Bu çizginin pratiği partiyi de gerekli görmez ve partiyi tümden karşısına alır. Ezilen sınıflara önderlik rolü üstlenen partiyi reddeden çizgi öne çıkar. Daha açık bir deyimle bu minvalde hareket eden bir çizgi komünist partisine tezat teşkil eder.

Komünist partisinin demokratik-merkeziyetçilik ilkesini ihlal eden ve partiyi karşısına alan bu akım tasfiyeci ve hizipçi akımdır. Tasfiyeci ve hizipçi akım parti dışında hareket eder. Bu çizgi partinin programını, örgütsel yapısını, pratiğini hedef alır. Partiyi, programını, pratiğini hedef alan, yadsıyan, tanımıyan çizgi tasfiyeci zeminde hareket eder. Böylesi bir pratik devrime önderlik rolüyle oluşan parti önünde engel teşkil etmektir. İdeolojik olarak parti iradesini tanımıyan, onu karşısına alan, onu lağvetmeye çalışan bir girişim tasfiyeci bir çizgidir. Hizpçilik ve tasfiyecilik MLM partinin mücadelesi ve gelişmesi önünde engel teşkil eder.

Partiyi ve çizgisini hedef alan bu çizgi yeni bir akım değildir. Sınıf bilinçli proletaryanın örgütlenmeye gittiği dönemeçle bu akım da ortaya çıkmıştır. Biçimsel olarak farklı görünümler alsa da, tasfiyecilik özünde aynı karakterini taşımıştır. Ama ideolojik mücadele de verilmiştir.

Sınıf bilinçli Türkiye proletaryasının öncü müfrezesi tasfiyeci ve hizipçiliğe karşı mücadelede deneyimli bir harekettir. Nitekim ortaya çıkan bu türden çizgilere dün de bugün de alınan tavır maskelerini indirmeye yetmiştir. Nitekim giderek daha şuursuzca saldırıya geçmeleri pratikte onların tasfiyeci ve hizipçi zaaflarını deşifre etmiştir. Yukarıda değindiğimiz genel durum mevcut özgülde gündeme gelmişse de, o anti-hareket altedilecektir. Parti ilkelerinde ısrar edilerek hareketin önü açılacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu yoktur!

46148

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Hasan Can

Denizlerin devrimci çıkışını, Kaypakkaya’nın kopuşunu kuşanalım!

OHAL koşulları altında türlü engellemelere, baskılara rağmen coğrafyamızın dört bir yanında gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamaları, sınıf hareketinin durumu hakkında oldukça zengin veriler, ipuçları sundu. İşçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlar, geleceksizleştirilmeye, esnek ve taşeron çalışmaya, emeği ve alınterinin gasp edilmesine, kıdem tazminatına göz dikilmesine karşı alanları doldurdu. Kuşkusuz tüm bu saydıklarımızın yanı sıra 1 Mayıs meydanlarına damgasını vuran en belirgin gündemlerden biri de 16 Nisan referandumunda yaşananlar oldu.

Taksim iradesi ne için ve kime karşı? Devlete mi devrimcilere mi?

Olağanüstü hal koşullarında devletin yoğun abluka ve kuşatmasına, engelleme ve tehditlerine rağmen Taksim iradesini sergilemek kuşkusuz devrimci bir çıkıştır. Faşist diktatörlüğün hem de ’77 katliamının 40. yılında Taksim Meydanını emekçilere kapatmasına karşı bir duruş sergilemek ve meydan okumak bugünkü politik iklim içinde oldukça değerli ve anlamlıdır. Eşitsiz güç dengelerine rağmen Taksim iradesi göstermek bedel ödeme cüreti ve kararlılığının da bir göstergesi olmuştur.

Devrimin Yıldızı; Ulaş Bayraktaroğlu Ölümsüzdür.

Karanlığın en koyu yerinde ve anında bir devrim yıldızı daha sonsuzluğa uğurlandı. Devrimin bir  Ulaş’ı daha yeri doldurulması kolay olmayan bir boşluk bırakarak aramızdan fiziki olarak ayrıldı. Bir Ulaş daha “Bizimkiler böyle ölür” türküsüyle uğurlandı sonsuzluğa.

Gelme..!!Gelcem..!!

ABD'nin YPG'ye ağır silahlar vermesi, devlet başkanı Trump'ın onaylaması sonucunda Irak'ta olduğu gibi Suriye'de de önümüzdeki süreçte kurulacak olan Kürt Bölgesel Yönetiminin tanındığını/temellerinin atılmış olduğunu görmek istemeyen gözlere ''parmağım kör gözüne'' dercesine batıyor artık.

ABD'nin BOP tıkır tıkır işliyor. Irak'ta bölünme sağlandıktan sonra Suriye'de de yaşama geçirilmeye başlandı. Bu arada Türkiye BOP'ta projenin dışına iteklendi. BOP'un eş başkanı RTE'de bu projede Kılıçdaroğlu'nun güncel değimiyle kapının önüne konulmuş oluyor.

Bir sanatçı gerilla Yetiş Yalnız

Bir sanatçı gerilla Yetiş Yalnız

Hikayeleri vardır; dağların, taşların, uçurumların, nehirlerin, insanların, hayvanların ve ağaçların. Her şeyin bir hikayesi vardır. Yolların da… Kimi ömürler kısa gibidir, ancak mesele ne kadar gün ya da yıl yaşadığın değil, ne kadar yol yürüdüğündür.“Mutluluk varılacak yerde değil, yoldadır” demiş Bern Williams.Yetiş Yalnız bir yolcuydu, ömrünün tümünü yol aşkına harcadı. Öyle bir inancı vardı ki; bin defa dünyaya gelse bin defa bu yolda korkusuzca yürüyecek cesarette, naif, temiz ve sanatçıydı.

18 Mayıs vesilesi ile İbrahim Kaypakkaya’nın düşünme ve inceleme yöntemi üzerine

Doğada olsun toplumda olsun hemen her olgu zıtların birliği ve çatışması yasasına göre oluşur. Bu nedenle bir olguyu anlamak için olguyu diyalektik biçimde incelemek gerekir. Diyalektik; olgunun gelişme yasası olduğu için aynı zamanda onu inceleme yöntemi de odur. Eğer olgunun nasıl oluştuğu bilinirse nasıl inceleneceği, nasıl değişikliğe uğratılacağı ve hangi yöntemle davranılacağı bilinmiş olur.

TKP/ML Enternasyonal Büro: “Devrimci Komünarlar Partisi kurucu önderi Ulaş Bayraktaroğlu ölümsüzdür!”

Devrimci Komünarlar Partisi kurucu önderleri Ulaş Bayraktaroğlu'nun IŞİD'e karşı yapılan Rakka hamlesinde 10 Mayıs 2017 tarihinde şehit düştüğünü öğrenmiş bulunuyoruz. Partimiz TKP/ML, bu büyük devrimciyi kaybetmenin üzüntüsü içindedir. Partimiz, yoldaşları ve ailesine başsağlı dilemektedir.

YDG: "Aliboğazı şehitleri direniş pusulamızdır"

“Yolun düşerse kıyıya bir gün

ve maviliklerini enginin
seyre dalarsan,
dalgalara göğüs germiş olanları hatırla,
selamla, yüreğin sevgi dolu
çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar eşit olmayan savaşta
ve dipsizliğinde enginin yitip gitmeden
sana liman gösterdiler uzakta”

Partizan: “12 acının hesabını düşmandan soracak, 12 yarayı mücadeleyle saracak, 12 fidanı devrim toprağında filizlendireceğiz”

“Baharlar yağdır ey hayat

Dinsin yıldızların matemi

Denizlere dökülsün ırmaklar.

Baharlar yağdır ey hayat

Yitirsin dilini hüzün

Tahammüle dursun şafaklar.

Zümrüd-ü Anka soyundandır çocukların

Güzelleştiren bakışında iradenin

Mümkünü yok

Sarılacaktır yaralar.”

“Yetiş Yalnız Demokrasi, Özgürlük ve Eşitlik Mücadelemizde Yeni Bir İlham Kaynağımız Olarak Yaşamaya Devam Edecektir!”

ATİK-Uluslararası Demokratik Kamuoyuna Duyuru-

Bugün 8 Mayıs, Hitler faşizminin kapitülasyonunun Avrupa’da ilan edildiği gündür. Bir taraftan tarihin bu onurlu zaferinin sevincini yaşıyoruz. Ancak aynı gün, eski ENİLKOM aktivistlerimizden Yetiş Yalnız’ın 11 yoldaşıyla birlikte, partizanca direniş örneği sergileyerek ölümsüzleştiklerini öğrendik. Bu çatışma ve direniş, 24-28 Kasım 2016 tarihinde, DERSİM-ALİBOGAZI bölgesinde, soykırımcı ve katliamcı faşist Türk Ordusu’nun bir operasyonu esnasında olmuştur.

Hasretle ve inançla… “Umudun öyküsünü yazmak bize düştü!”

“Umudun öyküsünü yazmak bize düştü / Bize düştü sunmak hayata ömrün baharını / Acıları tas tas içmek / kan tükürmek ihanete / Bize düştü gözyaşsız ağlamak genç ölümlere / Yetim şafaklara kardeş olmak / Alayla gülümsemek karanlıklara / Hasret vurgunuyla yanmak / Vedalaşmadan yürümek sonsuzluğa... / bize düştü / Tarih payıdır kaçınılmaz / Vurun kanatlarınızı dostlarım”*

Tarih paylarını canlarıyla ödeyerek ve son bir veda sözcüğü etmeden sonsuzluğa yürüdü 12 kızıl karanfil. Onlar ki her biri umudun öyküsünü yazdılar kısacık yaşamlarıyla.

Sayfalar