Çarşamba Mayıs 29, 2024

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR

Sınıfsal mücadele yaşadığımız coğrafyada belirleyici özellik taşıyor. Bölgemiz  Türkiye’deki örgütlü sınıf mücadelesinin seyrine göre şekil alacaktır. Ezilenlerin başkaldırışı da    göre ilerleme veya gerileme gösterecektir. Bu gerçek Kürdistan için de geçerlilik taşımaktadır.

Proletarya  partisi bu gerçeği görerek saflarını belirlemelidir. Türkiye ve Kürdistan’da sınıfsal ve ulusal  mücadele  çok önemli  ivme kazanmış durumdadır. Ulusal hareketin zikzaklarına, tutarsızlıklarına, uzlaşmacı –teslim olmacı –  eğilimlerine  bakarak hareket etmemelidir. Tüm güçlerini geleceğe dönük harekete geçirmelidir. Düşman sınıflar arasındaki çelişki muazzam boyutta, objektif şartlar devrimci duruma uygun. Sınıf tavrını net koymalı, ikircikli davranmamalıdır. Artık yönetenler eskisi gibi yönetemiyor, yönetilenler  ise eskisi gibi yönetilmek  istemiyor olması tartışmasız bütün gerçekleri ortaya koymakta  bize sinyal vermektedir.

     Ulusal harekete gelince, onlar  her şeyin altında  Kürtlere karşı bir oyun tezgâhlandığı histerisine kendilerini çok derinden kaptırmış durumdalar.

 Hele ki, batan gemiyi kurtarma gibi bir espriyi düşünmek  dahi sınıfa ve Kürtlere ihanettir. Çeşitli komplo teorileriyle  siyaset yapılamayacağı bir  gerçektir. Şimdilik gelişmelere bakılacak olunursa  ulusal hareket yani, PKK Gezideki   olumsuz tavrını  sürdürmek niyetinde. Cemil Bayık’ın açıklamaları, ardından yapılan yolsuzluğun üstünü örtmek için Abdullah Öcalan  ve eş başkanların boy boy resmini  medyada yayınlamaları bunu gösteriyor. Kürtlere şirin gözükmek, Pisliklerinin  üstünü  örtmek için PKK’yi kullanmaya kalkmaları  iğrenç bir tablonun ön yüzüdür. Çözüm sürecinden bahsediliyor, hangi çözümler yasandı da biz göremedik. Ne kendimizi ne de Türkiye ve Kürdistan  halklarını kandırmaya hakkımız var. Bataklığa gırtlağına kadar batmış bir devlet, bataklıktan kurtulmak için Kürtlere sarılıyor. Tıpkı denize düşenin yılana sarılması gibi...

Burada  bize düşen görev -Ulusal harekete tutarlı olmalarını, faşizmle uzlaşmacı  olmamalarını, can kurtarma simidi  görevini üstlenmemelerini söylemek, devrimden, sosyalizmden yana tavır koymalarını, düşmanı koruyucu kalkanlıktan vaz geçmelerini istemektir. Bu tavır  ulusal hareketi bize daha çok yakınlaştırır. Bazı arkadaşlarımızın  “eleştirelim ama incitmeyelim aksı halde PKK ve Kürtler bizden uzaklaşır” mantığı sakattır ve de sapmadır.  Sınıfın çıkarlarına  zarar vermekten başka da işe yaramaz.

   2013 Dünyada, bölgemizde Türkiye ve Kürdistan’da  sınıf mücadelesinde   eskiye nazaran önemli sıçramalar yarattı. Özellikle  ülkemizde devrimci dalgalanmada son otuz yılın en niteliksel sıçramasına yol açtı.

Ortaya  çıkan bu değişim devrimci harekette ve  Maoistler de  önemli   dersler çıkarmaya, yeniden  mücadele biçimlerini gözden geçirmeye yol  açtı. Bu aynı zamanda örgütlemeler üzerinde de değişikler getirdi. Yeni silah ve mücadele  metotları  uygulamaya konulmasına yol açmış oldu. Kabul etsek de etmesek de gerçek olan budur.

   Aralık ayı devrimci güçler için gayet iyi şeylere sahne oluyor. Düşman sınıflar arasındaki çelişki giderek daha da artarak, dozajını yükselterek  devam ediyor. Düşman sınıflar arasındaki çelişkinin esasını uzlaşmazlık oluşturmaktadır. Aralarındaki birlik  ve uzlaşma geçici göreceli ve de izafidir. Çatışma, dalaşma, çıkar savaşları esas ve  mutlaktır. Öncelikle bu gerçek görülmeli, saflar ona uygun belirlenmelidir. O zaman doğru mevzilenmeler yaratılabilinir.

    Düşmanlar arasındaki çelişkiler tabi ki  devrimin yararına ve çıkarına uygun kullanılacaktır. Bu siyaset de bir sanattır. Siyasetin bir üst aşaması alan savaşta ise siyaset sanatıdır. Eğer ki  sınıfın siyasetine uygun davranılacaksa ona hizmet esas alınacak ise  düşmanın içinde bulunduğu durumu da iyı görüp tahlil etmek gerekir. Düşmanla –baş düşmanı da iyı tahlil etmek gerekiyor. Düşmanlar arasındaki İT DALAŞINDA TARAF OLUNAMAZ. AKSİNE  ASIL OKUN KİME  YÖNELTİLMESİ GEREKTİĞİ BELİRLENİR VE DÜŞMANLARIMIZIN DAHA FAZLA PARÇALANMASI; KENDİ ARALARINDA DALAŞMALARI SAĞLANIR Kİ BU DEVRİM GÜÇLERİNİN YARARINADIR. BIRAKIN YESİNLER  BİRBİRİNİ İBLİSLER; KAN EMİCI  SÖMÜRÜCÜLER HALKLARIMIZ GERÇEKLERİ GÖRSÜN, TANIK OLSUN, NASIL KANDIRILDIĞNI, ALDATILDIĞINI BİLSİN. Bırakalım Faşizm ve onun koruyucu kollayıcı efendileri birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya döksünler. Yesinler birbirini /Kurdun kendi kendini yiyip  bitirdiği gibi yesinler. Bize düşen görev Devletin kendisine yönelmektir, devleti hedefimize koymaktır. Gerisi bizi  alakadar etmez. Biz önümüze koyduğumuz hedefe kilitlenmeliyiz. Bizi devrime, demokrasiye, özgürlüğe  götürecek yol sosyalizm ve de komünizm yoludur.

    Önüne devrim, demokrasi, sosyalizm ve özgürlük, Komünizm ve de insanlığın özgürlüğü hedefini koyamayanlar küçük hedeflere hiç mi hiç ulaşamazlar. Nasıl ki; küçük şeyleri  önemsemeyip, büyük hedeflere ulaşamayanlar gibi...!

  İktidar çatırdıyor  durum oldukça iyi Parlamento ahırında  edilen bokun  kokusu her tarafı sardı sarmaladı. Kabinede on bakan  değiştirildi. Erdoğan kendini ve iktidarını koruma telaşında çırpınıyor. Varsın kaybetme telaşında çırpına dursunlar. Onlara acıyan, kol kanat gerip destekleyen alçaktır ve de sermayeye emperyalizme hizmet etmektedir. Adı ne olursa olsun; ister devrimci, ister Kürt özgürlük hareketi olsun, isterse adı sosyalist-komünist olsun  kim ki pragmatik davranışsa  davransın  bütün katliamlara, sömürüye, Kürt ulusu üzerindeki şoven, ırkçı baskıya, sorgusuz sualsiz yok etmelere  ortak olacaktır. Bu işin hınkı mınkı yoktur artık. Açıkçası düşmanın ayağının altındaki kum artık beton tutmaz. Halkımız, devrimciler, komünistler, Kürt halkı, Türk halkı, Laz’ı, Ermeni’si, Çerkez’i-Arap’ı, Alevi’si-Sünni’si, Hristiyan’ı Müslümanı, İnananı –inanmayanı  hepsi ama hepimiz bu faşist devlete topyekûn başkaldırmalıyız. 2014yılına günler kala  şapkamızı önümüze koyup iyi ama çok iyi düşünmeliyiz. Özgür Geleceğe  umut taşıyorsak, taşıyacaksak eğer doğru  hedefler önümüze koymalıyız, doğru hedeflere yönelmeliyiz.

    

Büyük Metropollerde, Şehirlerde halk sokaklara, Barikatlara, Varoşlarda  direnişe çağrılmalı  dağlarda  savaş yükseltilmeli, devrim, demokrasi özgürlük esas alınmalıdır. Van’da Kürt halkı soğuktan donarken  Apo’nun resimleriyle, bin bir sanal fantezilerle uğraşmak Kürdistan’a, Kürtlere bir şey getirmez. Tüm Türkiye ve Kürdistan sokaklara, dağlara, savaşa yürümelidir. Hiç kimsenin devrimi saptırmaya, hedef şaşırtmaya, bir daha  bizi aldatmaya hakkı ve de hakları yoktur. Gerillalar dağlara  da  halk savaşına yönelmelidir.

 

    Şiarımız Bu Daha Başlangıç Mücadeleye devam demeliyiz. Ve de Her Yer Taksim Her Yer Direniş Demeliyiz.

    Devlet erki olan; yasamaya, yürütmeye, yargıya  toptan karşı çıkmalı, bunun bizi değil faşizmi temsil ettiğini  alenen açıklamalıyız. Hepinizin Allah belasını versin dememeliyiz. Aksine sizin belanızı biz vereceğiz demeliyiz. Hesap soracağız demeliyiz! Demeliyiz…

    Yeni bir yıla girerken tüm yoldaşlarımın, devrimcilerin, Kürt, Türk, Laz, Ermeni, Çerkez, Arap, Poşa, Çingene vb. vb. ezilen halklarımızın mücadelesinde başarılar  diliyorum. Yaşasın Dünya halklarının emperyalizme, faşizme ve her türlü  gericiliğe karşı mücadelesinde başarı dileklerimle  diyorum... Hepinize sevgi ve saygıyla selamlarımı yolluyor, hasretle öpüyor 2014 de buluşmak dileğiyle diyorum...

   HASAN   AKSU.

  26-12-2013

 

95912

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Sayfalar