Pazar Mayıs 19, 2024

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz. Ülke özgülünde kuramcısı olduğu teorik hattın bizzat kendi pratiğindeki tutarlılığından biliyoruz.

Kaypakkaya aynı zamanda muazzam tahlil yeteneği ile öne çıkıyordu. Bu tahlil yeteneğini kendisine “devrimciyim, ML’yim” diyenlerin dahi etkisinde kaldığı, hiç kimsenin laf dahi söyleyemediği Kemalizm’i tahlil edişinde görebiliyoruz. Kaypakkaya’ya “Çin’i taklit ediyor” şeklinde getirilen suçlamaların ne kadar asılsız olduğunu, bu tahlil yeteneği ve vardığı sonuçtan dahi çıkarabiliriz. MLM’nin en temel ilkesi “somut koşulların somut tahlili”, Kaypakkaya’nın hayatı ve mücadelesinin her alanında hakimdir. O çokça bahsedilen MLM’nin evrensel kuralı “somut koşulların somut tahlili”nden yola çıkmasının sonucudur ki, ülkenin tarihini, mevcut durumunu ve bu duruma uygun devrimin yolu ve hedeflerinin belirlenmesini görürüz İbrahim Kaypakkaya’da.

Kaypakkaya’da somutlanan bu durum elbette onun Marksist okumalarının ve bir birikimin sonucudur… Ama diğer taraftan bu konuda onu var eden coğrafya, o coğrafyada var olan sınıfsal çelişkiler ve toplumsal koşullardır.

Kaypakkaya, doğup büyüdüğü coğrafyada devrimci olan halk kültürünü, üretim ilişkileri içerisinde bizzat bulunarak içselleştirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra Hasanoğlan Öğretmen Okulu’nu kazanır. Hasanoğlan… Halk ozanı Aşık Veysel’in, Sabahattin Ali’nin, Ruhi Su ve daha nicelerinin eğitmenlik yaptığı yer. Kaypakkaya burada mandolin çalmaya başlar. Sadece mandolin değil aynı zamanda mani okumaya da başlar. Şiirler yazar ve daha sonra da keman çalmaya başlar.

Köye geldiğinde babasıyla birlikte çift süren, tırpan biçen çocuk Kaypakkaya’yı görüyoruz. Köyde insanların toplandığı yerde herkese selam veren, orada çobanlık yapan, köyün en gariban kişinin elini öpen Kaypakkaya… Köylüler bu durumu yadırgayıp babasına şikayet ediyorlar Kaypakkaya’yı… Kendisine sorulduğunda çoban için “Yalan bilmiyor, hile bilmiyor, hırsızlık bilmiyor, kimseyi kandırmıyor, kendi emeğiyle köylülerin hayvanlarını güdüyor ve onunla karnını doyuruyor” diye cevap veriyor. Onun hayatına baktığımızda en yoğun mücadele süreçlerinde bir elinde silahı varken diğer yandan da her fırsatta şiir yazan, kültür sanat ile ilişkisini sınıf mücadelesiyle ortaklaştıran bir yan görürüz. En yoksul öğrencilik günlerinde dahi ceplerindeki son para ile dönemin edebiyat dergilerini alıp okuduklarına dair anlatıları hepimiz okumuşuzdur. M.Oruçoğlu “Kaypakkaya: Akıl ve Aksiyon Duygusu” isimli kitabında onlarca örnek verir İbo’nun şiir sevgisine.

Edebiyat dergilerinde ben öncelikle metinleri, ayrıntılardaki latifeyi okurdum. O, şiirleri, şiirler içinde de öncelikle ilgisini en çok çeken şairlerin şiirlerini okur, kalemle altlarını çizer, işaretler kor, notlar düşerdi. Okuduğu dergilerin boş sayfalarına o anda içine doğan dizeleri de yazdığı olurdu.” (s. 164)

Sanıyoruz bu, bir miras yarattı. Kendisinden sonra gelen kuşağa baktığımızda Partizan geleneğinde bu halkçı yanı ve kültürel şekillenişi görmek mümkün. Mücadele ve sanatsal çalışmanın paralelliği… Süleyman Cihan’ın öğretmenlik yaptığı yıllardan başlayarak bağlama çalıp türküler söylediğini görebiliriz. Hasan Hakkı Erdoğan’ın üretkenliğini, şiirlerini ve türkülerini biliriz… Özellikle “Gulasor” adlı şiirine birçok insan aşinadır. Nisan Yayımcılık tarafından Kasım 2022’de yayımlanan Nubar Yalımyan’ın mektup ve şiirlerinden oluşan kitap da Nubar’ın şiirlerine ulaşmamızı sağladı.

Halk Ordusu saflarında savaşan birçok savaşçının bir elinde silahı diğer elinde sazı eksik olmaz. İsmail Bulut buna en uygun örnektir. Yaptığı Zazaca besteler, söylediği eserler bugün hala söylenmektedir. Bu gelenek Garip Şahinleri, Ozan Emekçileri, Ozan Rençberleri bizzat savaşın içinde şekillendirmiş, devrimci sanatı üretmiştir.

İşte bu geleneğin bildik son temsilcilerindendir Yetiş Yalnız. Bahsi geçen bu yığınla birikim ve zenginlikle çocukluk yıllarda tanışmış, içinde büyümüş bir devrimci. Bütün bu geleneğin mirasından beslenmiş, sonra üretmiş ve mücadelesine yansıtmıştır. Halk Ordusu’na katıldıktan sonra kültür-sanat alanındaki bütün birikimini cömertçe yoldaşları ve halk ile paylaşmıştır. O, Dersim dağlarında tıpkı kendisinden önceki ardılları gibi, savaşta ölümsüzleşmiş, yoldaşlarından aldığı mirasla, bir elinde bağlama bir elinde silah hem kavga etmiş hem de kavga ezgilerini söylemiştir.

Tıpkı Kaypakkaya gibi tahlil ve gözlem yeteneğini kullanarak sayısız eser üretmiştir.

Bugün bu eserler belki de sadece dar bir çevre tarafından bilinmektedir. Fakat bizler mücadeleyi büyüttükçe onun yani geleneğin son savaşçı ozan temsilcisi Yetiş Yalnız’ın ürettiği ve mücadeleye kattığı değerler daha da görünür olacaktır.

2117

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

Sayfalar