Salı Mayıs 14, 2024

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru

CHP’nin Alevilerin temsilcisi olduğu iddiası, cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen aldatmacıdır. Alevilerin CHP ile ilişkisi sorgulanması ve tarihsel gerçeklerin sosyolojik olarak irdelenmesini gerektiriyor.

Gerici sistemlerin Sünni baskı politikalarına karşı sürekli olarak dışlanmış ve baskılanmışları temsil eden Alevilerin, cumhuriyete yaklaşımı baskılanmış toplum psikoloji ile olmuştur. Gerici baskılardan bunalan Alevilerin, kendilerine taktiksel olarak yaklaşan cumhuriyet yönetiminin riyakarlığını anlayabildiğini söylemek çok mümkün değildir.

Mustafa Kemal’in cumhuriyetin kuruluş sürecinde tüm etnik ve dinsel farklılıkları “ortak vatan” ve “işgale karşı çıkma” gerçeği altında toplaması, siyaseten beceri işidir. Burada ilginç olan ise Alevilerin bunu kendilerine dönük bir yaklaşım olarak algılamasıdır.

Tarihsel gelişmeler ışığında bakıldığında Alevilerin Kemalizm’e yedeklenmesi projesi ciddi bir toplumsal mühendislik örneğidir. Cumhuriyet dönemi boyunca yaşanan Alevi katliamları dahi, oluşan bu algıyı değiştirememiştir. Dönem dönem Aleviler Kemalizm’den kopmaya çalışsalar da “ölümü gösterip sıtmaya razı etme “ anlayışı ile her seferinde Kemalizm etrafında toparlanmışlardır.

Alevilerin Kemalizm’den kopmaya en yakın ve uygun koşullarda ise devreye Alevi felsefe ve görüşüne yakın isimler CHP başına getirilerek ya da katliamlarla Alevilerin kopuşu önlenmeye çalışılmıştır. Örneğin 70’li yıllarda devrimci mücadelenin önemli bir gücü olan Aleviler Kemalist CHP ’den kopacakken ortaya Ecevit çıkarılmıştır. Bununla hem Alevilerin kopuşu hem de devrimcilerin etkisi sınırlandırmaya çalışılmıştır. 90’ lı yıllarda Kürt özgürlük hareketinin çıkışı ile kopuşu gerçekleştirmeye çalışan Aleviler bu seferde Sivas ve Gazi katliamlarına maruz bırakılmıştır. 2000’li yıllarda Baykal gericiliğinin maskesi düşmesi ile Aleviler CHP den hızlı bir kopuş sürecinde girdiğinde ise bu sefer Kılıçdaroğlu CHP’ nin başına getirilmiş ve kopuş engellenmeye çalışılmıştır.

Kılıçdaroğlu Alevilerin kurtarıcımsıdır?

Alevilerin CHP’ den kopuş işaretlerinin güçlenmesiyle beraber CHP’nin başına gelen Kılıçdaroğlu yoğun bir propaganda ile cilalanmıştır.”Alevi bir başbakan, Tuncelili bir başbakan, ocakzade vb” sıfat ve belirlemeler ile Kılıçdaroğlu ile CHP’nin değişeceği ve Türkiye’yi bir Alevinin yöneteceği propagandası yapılmıştır.

2009 ve 2011 seçimlerinde bu propaganda ile Alevilerin bir kez daha CHP içerisinde tutulduğu görülmektedir. Kılıçdaroğlu’nun  Alevi kimliğinin vurgusu çok sık yapılarak, Aleviler CHP’ de tutulsa da rakamlar ve Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımları tersini göstermektedir.

Antalya CHP il yönetim kurulu  üyesi olan Binali EFE’nin internet sitelerinde çıkan bir yazısında dile getirdiği rakamlar Kılıçdaroğlu dönemindeki Alevi temsiliyetinin yapılan propagandanın aksine artmadığını, bilakis azaldığını göstermektedir. Efe’nin yazısındaki rakamsal tespitlere bakarsak

“Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığı döneminde 1987 yılında önseçim ile genel seçime giden SHP’de, 99 milletvekilinin içinde 33 milletvekili Alevi’dir. 

Erdal İnönü’nün Başbakanlığında 1991 genel seçiminde SHP’den seçilen 88 milletvekilinin 27’si Alevi’dir.

Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığında 1995 seçimlerinde seçilen 49 milletvekilinin 22’si Alevidir.

PM nin 60 kişinin en az yarısı Alevi’dir.14 kişilik MYK’nın en az yarısı Alevi’dir.  

Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığında 2002’de yapılan genel seçimde CHP’den seçilen 177 milletvekilinin 22’si Alevi’dir. 

Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığında 2007 de yapılan genel seçimde 112 milletvekilinin 21 tanesi Alevi’dir. (DSP’li Milletvekilleri ayrıldıktan sonra) CHP’de kalan 98 vekilin içinde seçilen 14 kişilik MYK içinde 6 Alevi görev aldı.

Dikkatle incelendiğinde 1987 ve 1991 seçimlerinde Milletvekillerinin üçte biri,1995 seçiminde nerdeyse Milletvekillerinin yarısı alevidir. 

Şimdi “Alevi Genel Başkan’ın “dönemine bakalım. 

Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığında 22 Mayıs 2010 kurultayında oluşan 80 kişilik PM içinde sadece 11 Alevi vardır. 

Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığında 12 Haziran 2011 yılında yapılan genel seçimde seçilen 135 milletvekilin yalnız 21 i Alevi’dir. 

Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığında 17 Temmuz 2012 Kurultay sonrası parti meclisindeki 60 kişilik listesinde 5 Alevi var olmasına karşın Durdu Özpolat ve İlhan Cihaner listeyi delerek girme başarısı göstermiş ve Alevi sayısı 7 ye yükselmiştir. 

Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığında MYK da bulunan 19 kişinin sadece 2 si Alevi’dir. “

Görüldüğü gibi Kılıçdaroğlu parti yönetimlerinde ve milletvekili sıralamalarında Alevilere değil, Sünnilere daha fazla seçilme imkânı vermektedir. 

2014 yerel seçimlerine gidilirken ise Kılıçdaroğlu CHP’ sinin gerçek yüzünü açığa çıkaran gelişmeler sürüyor. Kılıçdaroğlu ile gidilen seçimde Ankara adayı M.Yavaş, Hatay adayı L.Savaş gibi MHP’ l ileri,Sarıgül gibi cemaatçileri ve bir çok ilde AKP den ve diğer sağcı partilerden transfer ettiği isimler , CHP’ nin ve Kılıçdaroğlu’nun Alevilere yaklaşımındaki samimiyetin göstergesidir.

Bu bilgiler ışığında açığa çıkan gerçek şu ki Kılıçdaroğlu Alevi refleksi ile hareket eden bir “lider” değil. Kılıçdaroğlu, Alevilerin temsilini artırmak için değil, tamamen Alevileri CHP ’ye yedeklemek için görevlendirilmiştir. Kılıçdaroğlu’nun “zaten ben genel başkan olarak Alevileri temsil ediyorum, göze batmayalım” yaklaşımı ise farklı bir şekilde Alevileri aldatma politikasını sürdürmedir.

Aleviler, artık CHP gerçeğini doğru anlamalı ve oynanan oyuna karşı bir duruş göstermelidir. Oynan oyun açığa çıkarılmalı ne CHP’nin ne de Kılıçdaroğlu’nun Alevileri temsil etme gibi bir dertlerinin olmadığı artık anlaşılmalıdır. Eğer ilada bir temsilcilikten bahsedilecekse de Kılıçdaroğlu’nun  devleti temsil ettiği gerçeği bilinmelidir…

Aleviler demokratik mücadele içerisinde ödediği bedellere ve mücadelesine denk bir temsilliyeti sağlama ve bunun üzerinden Alevilerin anayasal haklarını elde etme ve özgürleşme mücadelesinde aktör olmalıdır. CHP gerçeği ile yüzleşmeyen Alevilerin CHP ’ye yedeklenen bir figüran olmaktan kurtulamayacağı unutulmamalıdır. 

89875

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Sayfalar