Cuma Mayıs 31, 2024

“Kobanê Direnişi İçin Yaşamı Durduralım!”

 

IŞİD saldırılarına karşı destansı bir şekilde sürdürülen Kobanê direnişi destan yazmaya devam ediyor. Bu direniş sürerken; Dünyada ve Türkiye'de bu direnişi sahiplenmek için sokağa çıkan halka, olanca gücüyle saldıran TC onlarca insanı katletmeye devam ediyor. T. Kürdistanı başta olmak üzere, devlet baskısına boyun eğmeden sokaklara dökülen halkın direnişi sürerken; daha önce de direnişi büyütme çağrısı yapan Partizan, tüm güçlerine seferberlik çağrısında bulundu.

TC ve IŞİD başta olmak üzere, Kobanê'nin düşmanı olan tüm güçlere karşı süresiz direniş çağrısının yapıldığı açıklamayı sizlerle paylaşıyoruz. 

“Kobanê Direnişi İçin Yaşamı Durduralım!

ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin ve bölge gericiliğinin katliam makinesi olarak sahaya sürdüğü IŞİD çetesinin Kobanê’ye yönelik saldırı ve kuşatması, YPG’nin kararlı ve fedakârca direnişi onlarca günü geride bırakmış, savaş Kobanê’nin mahalle ve sokaklarına ulaşan göğüs göğse bir çarpışmaya evirilmiştir. Kuşatmanın faşist Türk Devleti’nin Kürt sorununda genetiğine kodlanmış tarihsel bir düşmanlıkla “iş gördüğü” IŞİD çeteleriyle dört koldan ağır silahlarla sürdürülüyor olması nedeniyle büyük zorlukları ve güçlükleri göğüslemek için Kobanê, Rojava ve bölge halklarının geleceği açısından dayanışmayı, direnişi ve mücadeleyi daha etkin şekilde sürdürmemizi gerektiriyor.

Kürdistan’ın Suriye coğrafyasında ulusal demokratik hakları için direnenler; kuşatma ve saldırılara karşı kahramanca sürdürdükleri direnme savaşını, şimdiden tüm ezilenler adına kayıt altına almış bulunuyor. Kürt ulusal sorununda katliamdan, inkâr ve tasfiyeden başka bir seçeneğe açık olmayan faşist Türk Devleti’nin ve bölge gericiliğinin anladığı tek dil olan Kobanê direnişi; mücadelenin, savaş ve direnişin kaçınılmaz ve geçerli tek yol olduğunu gösteriyor. Kobanê; IŞİD kuşatmasıyla, tecrit ve ambargoyla “düşürülmeye”, işgal edilmeye çalışılırken; Türkiye Kürdistanı yeni katliamların, OHAL uygulamalarının ve her türlü halk düşmanlığında birleşenlerin kutsal ittifakının gereği saldırıların arenasına dönüştürülüyor.

“Faşist saldırganlığa karşı direnişi büyütelim”

Kobanê’de şiddetlenen saldırılar ve katliam karşısında Türkiye Kürdistanı’nda ve ülkenin birçok yerinde gelişen kitle eylemlerine aynı katliamcı histeriyle saldıran Faşist Türk Devleti onlarca insanı katlederek, azgınca saldırarak sindirmeye, Kobanê direnişinin sesini boğmaya çalışıyor.

Türk hâkim sınıflarının temsilcisi AKP hükümeti, meclisten çıkardığı savaş tezkeresi ve bölgenin insansızlaştırılması uygulamalarıyla IŞİD çetelerine sınırsız lojistik destek verirken; Kobanê direnişinin yenilgiye uğratılması için sınırda yoğun bir abluka kuruyor ve halk desteğini kesmeye çalışıyor.

Kobanê’de; kıyaslanamaz bir silah üstünlüğüne ve Türk devletinin desteğine dayanan IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı, insanüstü bir fedakârlıkla ve savaşın ihtiyaç duyduğu her türlü olanaktan yoksun şekilde kahramanca bir direniş sürüyor. Kuşatma ve saldırıların kırılabilmesi, Kobanê’ye Kürdistan’ın diğer parçalarından gerekli desteğin sağlanabilmesi için, faşist abluka ve yasaklara karşı fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Kobanê direnişi; halkımızın, ilerici, devrimci demokrat ve antifaşist kesimlerin yurtsever halkımızın büyük duyarlılıkla daha fazla sahiplenmesine ihtiyaç duymaktadır. Devletin ve organize ettiği faşist saldırıları kitlesel ve örgütlü şekilde püskürtmenin yolu, direnişi boyutlandırmaktan geçmektedir. Ülkenin her yerinin ve sokağının Kobané’ye çevrilmesi, direnişin yaygınlaştırılması gerekmektedir.

“Süresiz direnişe çağırıyoruz”

Bunun için halkımızın ezilen, horlanan ve devrimden çıkarı bulunan tüm kesimlerini Ortadoğu’nun kadim halklarının yanında yer almaya; Kürt, Ezidi, Arap ve Süryanilerin kanına tüm vahşilikleriyle elini bulaştıranların yeni katliamlarına karşı süresiz direnişe geçmeye çağırıyoruz. İşçi ve emekçileri, sendikaları, halk gençliğini, kadınları, LGBTİ bireyleri, Alevileri, ezilen, horlanan ve sömürülen halk kesimlerini; Kobanê direnişinin yanında olmaya aktif direniş ruhuyla mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz.

Grev, boykot ve işgallere girişerek, kepenk ve kontak kapatarak, sıkıyönetimleri, sokağa çıkma yasaklarını tanımayarak yaşamı durdurma eylemleriyle ülkede ve uluslararası alanda ezilen halkların kanına susamış bu katliam şebekelerinin saldırılarına karşı direnişi boyutlandırmak, kamuoyu oluşturmak en acil görevlerimiz arasında bulunuyor. Bunun için tüm güçlerimizi; seferber olmaya, seferberlik ruhuyla Kobanê direnişinin ve halkımızın isyanına daha güçlü şekilde katılmaya çağırıyoruz.

Halkımızı; Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek isteyen bu katliam şebekeleri karşısında güçlü saflaşmalar örmeye ve örgütlenmeye ve aktif tavır almaya davet ediyoruz.

Rojava’da, Kobanê’de halkımızın özgürlüğü ve onuru için savaşarak ölümsüzleşenlerin yükselttiği bayrak ezilenlerin çektiği acıların isyan bayrağıdır.

Ölümsüzleşen şehitlerimizin önünde saygıyla eğilerek mücadelelerini sahiplendiğimizi ve yerlerini doldurarak kavgalarını yükselteceğimizi bir kez daha söylüyoruz.

Şehid Namirin!

Kobanê direnişini desteklemek için yaşamı durduralım!

Her yer Kobanê her yer serhildan!

 

PARTİZAN

 

79359

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

19:59 Hızır

Sayfalar

Partizan'dan

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

Sayfalar