Cumartesi Mayıs 4, 2024

Kopuşun İçindeki Kopuş: İbrahim Kaypakkaya / (Bekir Sami Paydak)

İbrahim Kaypakkaya'yı 71 kopuşunda öne çıkaran özelliği, Kemalizm ve aydınlanma hattına karşı fırlattığı oktur. O, kopuşun içindeki kopuştur. Pasifist ve kitle kuyrukçusu çizgiye karşı 71'in tüm pratik çizgisi ortak olsa da İbrahim teoride de bunun aşılmasını sağlayan temeli kurmuştur. Burjuvazinin ilerlemesinden kendine pay biçen, bunun üzerinden kendilerine bir rota ve ortaklaşma belirleyenlere karşı İbrahim, devrimci mücadele çizgisinin yaşamıyla izdüşümü, kurduğu teorisiyle cephaneliğidir. O cephaneyi tüketmeye ve unutturmaya çalışanların varlığı, devrimciliğin önündeki en büyük engellerden biri olmuştur. İbrahim'i “ser verip sır vermemeye” indirgeyen, onu yıkıcılığının dışından anmaya çalışan duygusal solculuk, aslında İbrahim'in yaratmaya çalıştığını yok eden, solun içindeki burjuvazinin dolaylı ve dolaysız izdüşümleridir.

Kemalizmin “ilericilik” safsatalarıyla meşrulaştırılmasının, bir devrimci kökene indirgenmesinin ve bunun üzerinden bugün hâlâ devam eden düzen içi arayışların kökeninde, ülke solunun çarpık varoluşsal ortaya çıkışıyla birlikte, Marksizmin kurucularının da dolaylı olarak payı vardır. Yani hatanın önemli bir bölümü de içimizdedir. Marksizmin kurucularının Hindistan özgülünde İngiltere sömürgeciliğine dolaylı olarak atfettiği ilerici-sınıfsal mücadelenin önünü açmaya yarayan “kötülük” rolü, Amerikan ve Fransız burjuva devrimlerine aydınlanmacı eksenden yaklaşarak atfettiği önem, Marksist hattın bir bölümünün uzun vadede aydınlanmacı evrende, burjuvazinin “sol” bir varyantı olarak kalmasını sağlayan temeli hazırlamıştır. Köleliği kaldıran Amerikan iç savaşı ve devriminin aslında bir ilerleme mi gerileme mi olduğu politik devrimi hedefleyenler açısından tartışmalıdır. Kölelik görünürde kalkmıştır, ama başka ve daha geri bir kölelik biçimi kendini inşa etmiştir. Tarım aristokrasisinin çıkarını yansıtan klasik köleci düzenin yerini sanayi sermayesinin proletarya kurumundaki köleliği almıştır. Klasik kölelik, bir insana emeğini zorla bir sahibe bağımlı kalmasını sağlarken, modern kölelikse, piyasa içindeki emek gücünün özgür metalaşmasını getirmiştir. Yani biri, zora dayanan bir sistemken, diğeri sömürülenin sömürülmeyi özgürce kabul edişi ve gönüllü olarak emeğini satışını getirmiştir. İnsanın gönüllü olarak kendini köleleştirmesi, bir sömürücüye tabi kılması tarihin ilerlemesi değil, gerilemesidir özünde. Tarihin gerilemesini göremeyenler, burjuvazinin sömürülen toplumsallık içindeki hegemonyasını sağlamlaştırmışlardır. İşçinin rotasının devrim değil, hayat şartlarının düzeltilmesine kilitlenmesini sağlayanlar, onun suni dengeyi kuran hareket denklemine sıkıştığı sürecin parçası olmuşlardır.

Fransız burjuva devriminde burjuvazi ile aristokratik çevrelerin çatışması, kendini kültürel-ideolojik alanda, laiklik başlığında göstermiştir. Laiklik, yeni gelişen ve iktidarını kurmak isteyen sömürücü sınıfın eski iktidar sahibi sınıfa karşı toplumsal alanda meşruiyet ve destek yaratma aracı olmuştur. Yıkılmakta olanın diniyle uğraşıp yeni iktidar olanın aracıyla uğraşmayanlar, burjuva hegemonyasının sol ve sömürülen toplum içindeki gönüllü taşıyıcıları olmuşlardır. Burjuvazinin aydınlanma-ilerleme-laiklik evreninin bir parçası ve sahiplenicisi olmak, solun burjuvazinin yarattığı kültürel-ideolojik söylemleri benimsemesini, bunun sonucunda da varlığını modernitenin içindeki yıkıcı değil, düzenleyici bir hatta kurmasını sağlamıştır. Bu varlığın ters yüz edilip yıkıcı-devrimci bir diyalektiğe dönüştürülmesinin arayışıysa, Narodniklerden Bolşeviklere ve Spartakistlere o hattın ardılı Maoistlere ve Guevaristlere, tüm politik devrimcilerin teorik-pratik konusu ve mücadelesi olmuştur.

Bu bağlamlar üzerinden, solun içinde iki tarihsel hat ortaya çıkmıştır. Bir taraf, Marksizmin kurucularının İngiltere sömürgeciliğinin Hindistan'da oynadığı zorunlu tarihsel ilerici rol analizi üzerinden varlığını kuranlarla oluşmuş, diğer tarafsa, Marksizmin kurucularının sömürgecilik üzerinden elde edilen artı değerin bir kısmının İngiliz proletaryasına dağıtımıyla işçilerin nasıl sisteme entegre edilip, devrimciliğinin yok edildiğinin analizine katılım üzerinden oluşmuştur. Bir taraf, sömürülenlerin burjuva evrende hayat koşullarının düzeltilmesi üzerinden hareketini kurarken, diğer tarafsa, suni dengenin kırılması, reddi, yani çelişkilerin keskinleşmesi üzerinden kendini kurmuştur. Bir taraf, burjuvazinin laiklik-din çatışmasının parçası ve bunun burjuvaziyle birlikte gönüllü “savaşçısı” olmayı tercih etmişken, diğer tarafsa, oklarını yıkılmış olana değil, iktidar olana, yani burjuvaziye yöneltmeyi ve yapay bir kültürel savaşın değil, tüm sömürülenleri kapsayan devrimci bir mücadelenin savaşçısı olmayı tercih etmiştir.

Sonuç olarak bu iki tarihsel hattın yansımalarının biri, Marksizmin ekonomik determinizme indirgendiği, burjuvazinin ilerleme evreninin peşinden sürüklenen çizgiyi oluşturmuştur. Bu çizginin ülke solu üzerindeki yansımaları, TC işgalciliğinin Kürt isyanları ve Dersim direnişine karşı katliamlarını “ilericilik” söylemiyle meşrulaştırıp, sömürgeciliğin yanında duran, mücadele perspektifi suni dengeyi kırmaya ve çelişkileri keskinleştirmeye yönelik bir çizgiyi değil, düzen içi çözümleri ve ittifakları hedef alan bir çizgiyi oluşturmuştur.

Diğer tarihsel hatsa, Marksizmi yıkıcı devrimci diyalektikle bütünleştirip, teorik cephaneliğini ve örgütlenme şematizmini burjuva uygarlığın alanının tamamen reddi ve yok edimi üzerinden kurmuştur. Düzen içi arayışların, egemen kliklerinden herhangi birinin peşine savrulmanın, kitle kuyrukçuluğunun ve pasifizmin reddi, politik devrimcilik, öncülüğü inşa edebilme ve kapitalizme karşı silâhlı mücadeleyi bugünden hayata geçirerek sistemin yıkımını ve gündelik hayatın dönüşümünü mevcut andan başlatmak, Marksist devrimciliğin ve onun ülke özgülünde yansıması olan 71 devrimciliğinin bugüne uzanan mücadele hattı olmuştur.

Halk savaşının inşasında Mahir'in PASS stratejisi, modernite solculuğunun aşılmasında da İbrahim bugün hâlâ rotamızı belirlemeye devam ediyor. İbrahim'in Kemalizm-aydınlanma evrenine karşı fırlattığı ok, Mahir'in teorik atılganlığı ve yaratıcılığı ve her iki çizginin devlet ve burjuvazinin ilerleme çizgisinin dışında kurduğu devrimci pratik hat, bugünün devrimcileri için bütünleştirilecek ve geliştirilecek bir çıkış noktası olmayı sürdürmektedir. Ne Kemalizmin “ilerici” safsatalarıyla kabulü ve bunun üzerinden düzen içi ortaklaşmalar ne de silâhın ertelemeci anlayışla reddi...

 

Bekir Sami Paydak – İŞTİRAKÎ

40577

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Sayfalar