Perşembe Mayıs 16, 2024

Kristal geceler, kırılan ve sokaklara yayılan camlar (Nubar Ozanyan)

Tarihe geçen kanlı katliamlardan biridir, Kristal Gece. 1938 yılının 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan gecesi, Naziler tarafından Yahudilere karşı düzenlenen saldırılarda ev, işyeri, okul, hastane, sinagog ve mezarlıklar yakılıp yağmalandı. Yahudilere karşı sürek avı başlatıldı. Ardı arkası kesilmeyen yağmalama, kundaklama, tutuklama ve pogromlar devam etti. 30 bin Yahudi erkek, “Yahudi olmak” suçundan tutuklandı. Yüzlercesinin ortadan kaybolduğu toplama kamplarına gönderildiler. Okullar, kamuya açık mekanlar Yahudi genç ve çocuklarına yasaklandı. Soyutlama, dışlama, aşağılama, çaresizlik içinde intiharlara sürüklendi insanlar.

Kasım kıyımı, 1933’te başlayan Yahudi düşmanlığının düzenli bir takibe dönüşmesinin başlangıcıdır. Ve birbirini takip eden olaylar sonrasında adım adım büyük Yahudi Soykırımı’na dönüşmüştür. Kanlı, ölümcül saldırıların gerçekleştiği gecenin adı “Kristal Gece” olarak katliamlar tarihine yazıldı. Soykırımcılar bazen parçalanmış çocuk bedenleri geride bırakır, bazen de tuz buz olmuş camların yansımalarını karanlık gecelerin ortasına.

Direnişlerin oluşumu-gelişimi nasıl ki bir sonraki direniş ve isyanlara ilham kaynağı olmuşsa katliam ve soykırımların oluşumu ve gelişimi de sonraki katliam ve soykırımlara örnek olmuştur. Katliam ve soykırımların tarihi ve hafızası kadar direniş ve isyanların hafızası ve bilinci vardır. Katliam ve soykırımların dikkat çekici benzerlikleri oldukça düşündürücüdür. Soykırım okumalarında halkların farklılığı, yaşandığı yer ve değişen zamana rağmen Almanya’da gerçekleşen Yahudi Pogromuyla Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan Ermeni-Rum-Süryani-Kürt-Alevi halkına karşı yapılan soykırımlara bakıldığında nasıl hayret verici bir tarzda benzerlikler olduğunu görebiliriz.

Kristal gecelerde Naziler tarafından Yahudilere karşı yağma, kundaklama ve ölümle gerçekleşen organize faşist saldırılarla 6-7 Eylül’de İstanbul’da Rumlara karşı gerçekleşen saldırıları okuyup dinlediğimizde nasıl bir büyük benzerlik olduğu açıkça görülür. Bir gecede alınan sınır dışı etme kararıyla birlikte Almanya’da zorla sürgüne gönderilen Yahudiler, bir valizden fazla yanlarına bir şey alamayacaktı. Zorla göç ettirilmek istenen Rumlar da yanlarında ancak bir valiz götürebilecekti.

Keza Ermeni-Rum-Süryani-Alevi soykırımlarıyla Kürt soykırımları arasındaki benzerlikleri de rahatlıkla görürüz. Uçurumlar, mağaralar, dipsiz kuyular, nehirler halkların boğazlandığı mekanlar olur. Alman Propaganda Bakanı Joseph Goebbels, gittiği her yerde ateşli Yahudi karşıtı konuşma ve telkinlerle Alman halkının bilincini esir alıp duygu dünyasını kirletti.  Soykırım suçlarına Alman halkının bir kısmını katmayı başardı.

Tüm soykırımlar başlangıcından önce bölge halkının bilinci şovenizmle gasp edilir ve duyguları linç kültürüyle kirletilir. Dün komşu deyip yüzüne baktığı insanların rahatlıkla canına, malına göz dikecek birer katil yaratırlar. Soykırım suçuna halklar dahil edilmesine çalışılır. Bunun için büyük bir çaba gösterilir. Yalan haberler üzerine katliam planlayan özel harp dairesi örgütlediği faşistler aracılığıyla yalanlar yayar. Halkı provokasyon zeminin askerleri haline getirirler. Bu zemin üzerinde kirletilmiş bilinç ve zehirlenmiş duygularla gözü dönmüş linç saldırıları gerçekleştirilir. “Tanrı-iman-vatan-millet” naraları ile talan ve yağma başlar. Her dönem bayrak ve kılıcın yanı sıra Kitab-ı Mukaddes de yayılmacı soykırımcıların silahı haline gelir. Bayrak ve kılıçla zenginlikler zorbalıkla el değiştirilir. Ülkenin homojenleştirilme politikası zalimane bir katliamla uygulanır. Provokasyon ortamında muhaliflere-ilerici-yurtsever-devrimcilere yönelik gerçekliği olmayan asparagas haberlerle iftira kampanyası başlatılır. Toplu tutuklamalar sıklaştırılır. Egemenlerin eli yağma ve yıkıma iyi çalışır. Akıllarını ise halkların bilinçlerini şovenizmle kirletmek için kullanırlar.

Bugün de Türk egemen sınıf temsilcileri ve askerleri gözü dönmüş bir şekilde her yerde Kürt avına çıkmıştır.Kimyasal silahlarla gerillaların canlı bedenleri tanınmaz hale getirilmektedir. Dün Vietnam bugün Kürdistan olur. Önce bilinçler dumura uğratılır. Ardından utanmaz bir şekilde gerilla görüntüleri üzerinden yalan haberler piyasaya servis edilir. Nazi Alman Propaganda Bakanı Joseph Gobbels’in ateşli nutuklarını şimdi Erdoğan, Soylu ve Akar sürdürmektedir.

Alman kanı ve onurunu korumak için soykırımlar gerçekleştirenler, bugün Türk vatanı ve sınırını koruma bahanesiyle kimyasal silah kullanarak Kürt gerillalarını katlediyor.
Anlatılan tüm hikayeler “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacakların” hikayesidir. (16.11.2021)

3574

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

Sayfalar