Cuma Mayıs 17, 2024

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda. Bir adım ötesini göremeyen Kürt siyasetçilerdi halkta o coşkun hayalleri ateşleyenler.

         Son aylardaki gelişmeler bir defa daha gösterdi ki, ne AKP, ne de Kürt siyaset öncüleri çözecek Kürt meselesini.

         AKP çözmeyecek!

         Çünkü AKP demokrat değildir; gerici, militarist bir partidir. Halkın değil, bir avuç egemenin, vurguncu ve talancının partisidir. Kendinden önceki iktidar partileri gibi sadece Kürt halkına değil, Türk, Çerkes, Arap, Alevi, Ermeni, Süryani…tüm ezilen halklara karşıdır. Özgürlük düşmanıdır. Varlığını borçlu olduğu bu soyguncu düzenin hem ortağı, hem de bekçisidir. Bazı Türklerin ve çoğu dindarların sandıklarının aksine ne din, ne de Türklük umurlarındadır. Kendilerine oy verenlerin değeri onların gözünde sonradan çöpe giden bir oy pusulası kadardır. Çamurlu bir sahada koşturdukları bir topla oynar gibi oynamaktadırlar herkesle, her inanç ve değerle. Halkın manevi değerlerini kullanmakta profesyoneldirler. Her renge ve her kılığa bürünürler. Sürdükleri saltanatı ve göz kamaştıran şatafatı gizlemek ve korumak için Türklüğü, Müslümanlığı ve bayrağı bir kalkan, devletin militarist gücünü ise öldürücü bir mızrak olarak kullanmaktadırlar. Paraya ve lükse açtırlar. Tüccar ve cambazdırlar. Yalan söylemekte fütursuzdurlar. Bazıları var ki, yükselebilmek için Kur'an'ı bile basamak olarak kullanabilirler.

         On iki yıllık iktidar icraatları halkın çarmıha gerildiği yıllardır. Çıkardıkları bütün kanunlar, hak ve özgürlükleri tırpanlayan ve halkı cendereye alan yasakçı kanunlardır. Meclis'ten geçirdikleri onca kanunun içinde özgürlükçü tek bir satıra rastlayamazsınız. Şu "görkemli" eserlerine bir bakın! Egemenlik kurdukları dev adliye sarayları, adım başı boy gösteren karakollar, insanların diri diri gömüldükleri MEZARLIK tipi hapishaneler, Gezi protestosunda olduğu gibi meydanları kana bulayan ve devlet terörünü yedi sekiz yaşlarındaki çocuklara kadar yaygınlaştıran bir polis ordusu, Roboski katliamının faili Genelkurmay… İktidar imkânları ile hortumladıkları akla hayale sığmaz servetler…

         Peki…

         AKP böyleyken, Kürt hareketlerinin durumu nedir? PKK, BDP, HAKPAR ve KADEP ne yapıyorlar? Kürt meselesini çözecek bir plânları var mıdır? İşleyen bir plân ve proje varsa nedir ve hangi aşamadadır? İyi niyetli bazı çabalara rağmen görünen o ki, çözümü gerçekleştirecek herhangi bir plân ve projeleri yok. Onlar tersini söyleseler de bildik pratiklerinden, biz böyle bir plân ve projelerinin olmadığını biliyoruz. Meselenin çözümünü Ankara'ya, AKP'ye havale etmişler. Öyle ki, Abdullah Öcalan'la İmralı'da çektirdikleri fotoğrafları basına vermek için bile haftalardır AKP'den izin çıkmasını bekliyorlar. İnsan utanıyor, ne diyeceğini şaşırıyor bu sefalet karşısında! Bir fotoğrafı yayımlamak için bile AKP'den onay bekleyen bir hareketin sözde muhalefeti ne kadar inandırıcı olabilir?

         Çözümü sağlayacak çok güçlü bir sivil kitle ve birikim varken, işte sözü edilen bu Kürt hareketleri bu dev potansiyeli yıllar boyu yanlış yöntemlerle çarçur ettiler. Dikkatli bir göz, Kürt hareketinin Parlamentoya girdiğinden bu yana meselenin çözümüne değil seçmene göre siyaset yaptığını kolaylıkla görebilir. Anlaşılmaz bir tutumla sonuç alıcı projelerden özenle uzak duruluyor! Halkın gözünü ve gönlünü okşayan mesajlar ve sembolik eylemlerle anlamsız ve yararsız bir alana, seçim sandığına yatırım yapılıyor.  Hiçbir ön çalışma yapılmadan bir basın açıklamasıyla duyurulan beş günlük sembolik okul boykotu buna küçük bir örnektir. Beş gün sonra her şey eskisi gibi olacak; gerici, uyutucu ve militarist eğitim sistemi çocukların körpe beyinlerini zehirlemeye devam edecek. Peki sonra? Sonrası yok! Yapılmak istenen şey halkın gözünü ve gönlünü okşamaktı. Bu da başarıldı sanki. Oysa bu konuda yaratıcı olunabilir, tüm dünyanın ilgiyle izleyeceği sonuç alıcı bir proje gündemleştirilebilir. Bu projeyi başka bir yazıda tartışmaya açacağım.

         Göz önünde olan bir gerçeği artık açıklamakta fayda var:

         Kürt hareketlerinde bu anlayış karar verici oldukça, gelecek hakkında ümitli olmak için hiçbir neden yok; özgürlükler daha nice yıllar Ankara cenderesinde tutsak kalmaya devam edecek. Kürt siyaset öncüleri varsın, "Kimse bizi kandıramaz, oyalayamaz," desinler. Göz göre göre kandırılıyorlar. Hem de bir değil onlarca defa kandırıldılar. Geçmişte Genelkurmay ve o dönemin hükümetleri kandırıyordu, şimdi de AKP kandırıyor. Kürt Siyasetinin Kurtlarla Bitmeyen Tarihi Dansı ne yazık ki sürüp gideceğe benziyor. Kurtlarla yapılan bir dansın sonunu tahmin etmek ise hiç zor değil. Tarih bunun yakın ve uzak acı dersleri ile doludur.

         Peki, ümit Kaf dağının arkasında mı? Değil elbette. Yeni bir anlayış, yeni bir ruh ve yeni bir mücadele tarzı devreye sokulursa tarihin gidişatı pekâlâ değiştirilebilir. Şimdi yazacaklarımla belki kendimi tekrarlamış olacağım ama bu riski göze alarak yine de yazmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum.

         İçte ve dış dünyada ilgi ve destek görecek etkin bir sivil muhalefetle sadece Kürtler değil, boyunduruğa vurulmuş herkes, bütün halklar özgürleşebilir.

         Yaşadığımız dünya ve coğrafya yolumuza ışık saçacak zengin bir siyasal hafızaya sahiptir. Dünya siyasi tarihine geçmiş pek çok sivil mücadele metodu vardır. Kan, can ve zindan pahasına kazanılmış bu sivil mücadele yöntemleri dünyaca selamlanacak bir çeşitlilikte zenginleştirilebilinir. "Sen benimle müzakere masasına oturmadın, o halde ben de asker öldürürüm," tavrı, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Öyle etkili sivil mücadele yöntemleri var ki, pratikleştiklerinde hükümetler kendilerine ölüm gibi ağır gelse de özgürlüklerin önündeki barikatları kaldırmak zorunda kalırlar.

         Detaylarını başka bir yazıda tartışmaya açacağım  (şiddetsiz- molotofsuz) şu proje tek başına bile aydınlığa kapalı demir kapıları yerinden söküp atabilir: Halkın başlatacağı siyasi, idari ve ekonomik bir genel grev ve ambargo kendini dünyanın merkezi sanan en kibirli hükümetleri bile şoke eder. Sokaklara dökülüp polislerden kurşun, zehirli gaz ve cop yemek de gerekmiyor. Tarihin bazı evrelerinde sokağa çıkmadan ve kimsenin burnu kanamadan da devrimler yapılabilir.  

         Günlük yaşamın çeşitli alanlarını kapsayacak genel bir grevin Hakkâri, Diyarbakır, Şırnak, Van, Dersim, Siirt, Mardin, Urfa, Ağrı, Mersin, Adana, İstanbul, Iğdır ve daha pek çok ilde ortaya çıkaracağı fotoğrafı hayal edelim. Laf ebesi AKP yöneticilerinin o zaman ne hale geleceklerini şöyle bir getirelim gözümüzün önüne. Dünyanın hangi güçlü hükümeti halkın giriştiği böyle devasa bir ambargonun yaratacağı boşlukta serseme dönmez?

         Her ülkede düzenin idari, siyasi ve ekonomik çarkları halkın işbirliği ile döner. Halksız bir düzen, suyu kesilmiş harabe bir değirmenden farksız hale gelir. Bu işbirliği reddedildiğinde, yani halk kendini geri çektiğinde, düzene kan taşıyan bu çarklar birkaç ay içinde paslanıp bir hurda yığını haline gelirler.

         Kürt hareketleri ve ittifak ettikleri Türk ve diğer halklardan demokratlar, bu seferberliği neden başlatmazlar, merak ediyorum.

         Çare, AKP ve onun temsil ettiği gerici, militarist düzeni reddetmektir. Karanlığı yaran seslere ihtiyaç var.

alinakmahmut@hotmail.com 20/ Eylül/ 2013

 

 

101283

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Sayfalar