Cumartesi Mayıs 18, 2024

Kuşak, kuşak azalırken…(İsmail Cem Özkan )

78 kuşağı üzerine çok laf edilmeli, onların özverileri, ütopyaları, hayalleri, yaşayamadıkları gençlikleri, verilen görevi layığı ile yerine getirme telaşı, kaybettiği arkadaşının arkasında onun anısını yaşatma mücadelesi...

Bir de bugünden onlara bakış...

“İşte efendim üniversite okurken girmiş içeri, okulu da bitirememiş biri…”, “Aslında iyi biri ama işte, geçmişte yaşadıkları kızgınlıkları ile yanımızda dahi bulunmuyorlar...”, “Mücadele kaçkını…”, “içeride konuşmuş biliyor musun, iyi sınav vermemiş…”… Kısaca her türlü olumlu olumsuz, olumlu her lafı duyarsınız onlar hakkında ama onların emeğine saygı pek göremezsiniz...

Onlar geçmişimiz, hataları ile onurumuz…

Onlar büyük çoğunluğu lider değil, orta düzeyde kadro olarak görenler, hala onların emeği üzerinden başarılı gibi kendilerini gösterme telaşı içinde olanlar...

Kavganın en ön safında yer alıp, söz söylenmesi gereken yerde hep geride duran, içlerine biriktirdikleri ile yaşayan kuşaktır 78 ve onları izleyen diğer kuşaklar...

Tarihi işine geldiği yerde başlatan liderler, hiç sorgulamaz kendi liderliğini, sanki tanrıdan verilmiş bir emir, sürekli lider, kendi yerine yetiştirdiği de kendisi gibi, lider doğmuş “karizmatik” biri...

Komünal bir dünya hayal edenler için liderlik kavramı olmaz, çünkü komünal yani ortak düşünüp ortak karar verelerin bir geleceği için mücadele edilir. Var olan kapitalist sistemde liderler olur, çünkü kapitalizmde çobanda vardır, sürüde ve sürü çobanın arkasından gitmesi gereken bir yığındır ve de çobanın gösterdiğini tüketmek ile yükümlü olan bir tüketici toplumdur, gerek olduğunda kurban verilir sürünün içinden birileri…  Kapitalist sisteminin bir anlamda eleştirisidir gelecekte kurulacak sistem. Var olanın eleştirisi liderlik kavramının ortadan kaldırılıp, "yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber" diyebilmektir. Bu bir ütopyadır ama gerçekçi bir istem olduğunu inanıyoruz ve bu uğurda mücadele etmeye devam ediyoruz. Kısaca solda lider olmaz, liderlik yapan ortak aklın seslendirildiği, yönlendirildiği devrimci parti olur, o da devrim gerçekleştiğinde kendisini sönümlendirmek ile yükümlüdür ve “somut durumun somut ihtiyacına göre” yeniden yapılandırılıp, devlet kavramını ortadan kaldırmak için adım atmak ile yükümlüdür…

Devlet, sadece baskı aracıdır ve sistemin ihtiyacına cevap veren ve kendisini korumaya yönelik organizasyonların bütünüdür, çok fazla anlamlar yüklenmeden en saf halini anlamak gereklidir.

Solda lider olmaz ama var olan yapılarda liderlik kavramı sorgulanmasına bile müsaade edilmez, hatta liderlik kavramı ve lider sorgulanmaya başladığında hemen kalıp haline gelen bir cümle kurulur; “hareketimize küfretti”. Ve sonrası lider olarak kendisini gören kişi ya da kişiler konularını sorgulayanları hareket içinden dışlamak için ortam hazırlar. 

Kuşaklar arasında belirgin bir düşünce ve örgütlenme farkı vardır, gelişen koşullara uygun ve ihtiyaca cevap verilen ilişkiler ağı olmuştur. Her kuşağın kendisine özgü kültürü ve davranış ve düşünce biçimi vardır.

78 'li olmak başka bir kültürdür...

O kültürden olanları bugünden bakıp acımasızca eleştirenler, dışlayanlar ya da kucaklayanlar onların üzerine yüklenen tarihi sorumluluğu ve o döneme özgü gelişen antifaşist mücadele ve mücadelenin vermiş olduğu ödevleri de gözden geçirmek zorundadır. Onların tercihi ile olaylar olmamıştır, onlar olayların içinde birden cephe gerisinde bekleyen neferlere dönüştüğünü gözden kaçırmamak gereklidir. Darbe yapmak için ortam hazırlayanlar antifaşist mücadeleyi dayatmış ve o dayatılan kavgaya gönüllü katılmış bir kuşaktır… Onların hayalleri, yaşanmamış gençlikleri, bastırılan duyguları, cezaevi, işkence merkezleri, tek başına bırakıldıkları hücreleri ile devrim için kurdukları hayalleri ve liderlik yaptığına inandığı örgütlerin/ yapıların/ hareketlerin yeteri kadar devrime ve devrim düşüncesine uygun örgütlenmediklerini yaşayarak öğrendiler.

Bugün o dönemde liderlik yapan hareketlerin merkez komitesinde olanların geçmişe yönelik açıklamalarını okuyanlar, duyanlar ne düşünüyor? Acaba o açıklama yapanlar 11 Eylül 1980 günü bugün konuştuklarını konuşabilir ve açıklayabilirler miydi?

Kuşak, kuşak azalıyoruz, yeni bir tarihi kırılma sürecini yaşıyoruz ve geçmişin devrimcilerin pencerenden bakınca bugüne “acı” duymamak elde değil…

İsmail Cem Özkan 

2280

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Sayfalar