Cumartesi Mayıs 18, 2024

Malya’dan Madımak’a, Baba İshak’tan Koray’a, Berkine..

“tarihler kan gördü 
zulmün kırbacında inleyen cehalet
alevlerin şavkında gözleri kamaşan cellat
boğazlanan, tövbeye gelen 
kendi suyunu kesen Kızılırmak
ve tarih böyle bir Temmuz gördü
ey nutku tutulmuş insanlık!
varın gayrı kanın aynasında saçlarınızı tarayın.”(1

1230’lu yıllar.. Anadolu Selçuklu Devleti, Moğollardan gelen istilacı, baskıcı, adaletsiz ve yağmacılık kültürünü bir devlet siyaseti olarak Anadolu topraklarında yaşayan tüm farklı kesimler üzerinde uyguluyordu. Adaletsizlik, eşitsizlik ve ayrımcılık dayanılmaz noktalara ulaşmıştı. Bu süreçte Anadolu’nun dört bir yanında bu duruma karşı çıkan, En-El Hak inancı, yani Alevi inancı da giderek daha çok taraftar buluyordu. İktidarlarının sallandığını anlayan Selçuklular, Alevi inancını, kültürünü ve belleğini yok etmek istiyorlardı.  

Selçuklular, 1238 yılında Amasya’daki Alevi mürşidi Baba İlyas’ı ortadan kaldırmak için Amasya’ya bir sefer düzenledi. Baba İlyas Haraşna (Çat) Kalesine sığındı. Bunun üzerine Baba İshak önderliğinde Türkmenler, Aleviler, Kürtler, Ermeniler hep birlikte Selçuklu’ya karşı bir ayaklanma başlattılar. Samsat’ta, Adıyaman’da, Gerger’de, Kâhta’da, Elbistan’da, Malatya’da, Sivas’ta Selçuklu ordusunu bozguna uğrattılar. Amasya’da Alevi mürşidi Baba İlyas’ın boğularak öldürüldüğünü öğrenen Aleviler, Selçuklu ordusunu yenip, Konya’ya doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak Kırşehir’de Seyfe Gölü kıyısındaki Malya Ovasında, Gürcülerle, paralı Frenk askerleriyle ittifak yapan Selçuklu ordusu tarafından yenilgiye uğratıldılar. Malya Ovasında binlerce Alevi ve birlikte hareket eden isyancı katledildi. Malya Ovasında akan kanların Seyfe gölünü kızıla boyadığı, ancak bu denli büyük bir katliama ve acıya dayanamayan Seyfe Gölü ve Malya Ovasının daha sonra kuruduğu tarih sayfalarına not düşülmüştür.

Babailer Ayaklanması, salt Türkmenlerin değil, Kürtler, Ermeniler ve başkaca Hıristiyan grupların da, Selçuklu’nun baskılarına, adaletsizliğine ve ayrımcı politikalarına karşı çıkmak için başlattığı,  en önemlisi de ezilen, horlanan, ötelenen halkların bir sınıf ayaklanması olduğu bilgisinin altını çizelim.  

Haksızlığa, eşitsizliğe, ötelenmeye, inkâra karşı ayaklanmalar tarih boyunca devam etti. Aynı zamanda katliamlar da. Selçuklu’nun, Osmanlı’nın baskıcı politikalarına karşı çıkan Aleviler, Kızılbaşlar, Türkmenler, 1420 de (Şeyh Bedreddin İsyanı) Sultan I.Mehmet tarafından,  1511 de (Şahkulu Sultan isyanı) II.Bayezid tarafından, 1514’te Çaldıran’da Yavuz Selim tarafından, 1527’de (Kalender Çelebi İsyanı) Kanuni Sultan Süleyman tarafından, 1826’da II.Mahmut tarafından,  kadın-erkek-çocuk-yaşlı denmeden toplu şekilde ya kılıçtan geçirildiler, ya kuyularda boğduruldular. Bir başka deyişle toplu kıyımlara, soykırımlara tabi tutuldular.  

Cumhuriyet döneminde de Alevi, Kızılbaş, Kürt katliamları olanca hızıyla Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş, Sivas, Çorum ve Gazi’de devam etti.  Bu kıyımlarda da binlerce kadın, erkek, yaşlı, çocuk katledildi.  

Birkaç gün sonra 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamının 21.yıl dönümü.

O gün, Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenliklerine gidenlerden 33 aydın, sanatçı, yazar, şair, karikatürist, semahçı devletin güvenlik güçlerinin ve mülki amirlerin koruması ve gözetimi eşliğinde Madımak Otelinde yakılarak katledildiler.

Yani şenliklerde söyleşiler yapmak, şiir okumak, türkü söylemek, bağlama çalmak, semaha dönmek isteyenler hep birlikte “Ateşte Semaha Döndüler.”  Ve onların içinde yitirdiğimiz biri var ki, O kendi ifadesiyle, babası İsmail Kaya’nın kendisine ve 15 yaşındaki ablası Menekşe’ye “haydi çocuklar, Sivas’a, Baba Ocağımıza, Pir Sultan Şenliklerine gidelim” dediği için Sivas’a giden Koray Kaya’ydı.

İşte O’nun acısı öyle bir acı ki, o acı Madımak yangınlarından sökün etti, Yıldız Dağını aşarak taa İstanbul’a Okmeydanı’na, markete ekmek almaya giden Berkin Elvan’a geldi, ulaştı. Oradan Eskişehir’e akşamın kör karanlığında devletin güvenlik güçleri, katil polisleri tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail’imizin acısıyla birleşti. Bir kez daha boğazlarımız düğüm düğüm oldu. Yutkunamıyoruz. Acılarımızı, gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz.  Evet, Koray Kaya henüz 12 yaşındaydı. Devlet tarafından misketleriyle oyun oynamasına bile tahammül edilmeyen, izin verilmeyen bir çocuktu. Tıpkı merasında koyun otlatılırken mayınla paramparça olan Ceylan gibi. Tıpkı babasıyla birlikte arkadan 13 kurşunla öldürülen Uğur gibi. Tıpkı 7 yaşındaki Enes gibi. Tıpkı Roboski çocukları gibi. Tıpkı Ali İsmail gibi.. Ve tıpkı İbrahim Aras gibi .

1238 den 1993’e neredeyse 800 yıllık bir zaman..

800 yıl önce hüküm süren inkârcı, yasakçı, baskıcı, yok edici gerici zihniyet aynı şekilde devam ediyor. Dün Malya Ovasında Baba İshak’ı katledenler, bugün Gezi’de ve tüm yurtta Abdullah’ı, Ethem’i, Ali İsmail ve Berkin’imizi katlediyorlar. Ne bir eksik, ne bir fazla . 

Ve mutlaka bilince çıkartılmalıdır ki, Koray’ı da, Berkin’i de, İbrahim’i de öldüren, Irak’ta, Suriye’de din adına, çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın ve kız öldürüp tecavüz edenler aynı zihniyetteki kişilerdir. Ve ne yazık ki, onlar bu ülkede de halen iktidardalar.

Dün Amasya’da Baba İlyas’ı, Malya Ovasında Baba İshak’ı ve binlerce Alevi’yi, Türkmen’i, Ermeni’yi katledenlerle, Kalender Çelebi’yi katledenler ve Sivas’ta Pir Sultan’ı asanlar aynı zihniyetin sahipleridir. 

Dün Koçgiri’de, Dersim’de insanları mağaralarda kimyasal gazlarla zehirleyenler, Alişer ile Zarife’nin başlarını kesip Seyit Rıza’yı darağacına gönderenlerle Roboski’yi bombalayanlar aynı zihniyetin sahipleridir.

Dün Çorum’da, Maraş’ta, Madımak’ta “tekbir” sesleriyle “yakın ulan yakın, öldürün”, diyen kişilerle Hrant Dink’i, Rahip Sontoro’yu öldürenler aynı zihniyetin sahipleridir. 

Dün Osmanlı’da “Alevilerin, Kızılbaşların canları da, malları da, namusları da helaldir” diyenlerle, Irak’ta, Suriye’de kılıçlar, palalarla boğaz kesip, insan başlarıyla top oynayanlar, onlara her türlü lojistik, askeri, siyasi desteği veren, bugün iktidardaki Muaviye soylu Yezitle aynı zihniyeti sahipleridir.

Yine bir Madımak anması öncesinde görülüyor ki, Madımak’tan dumanlar çıkmaya devam ediyor. Madımak halen için için yanıyor.. Koray’ın, Menekşe’nin acı çığlıkları Ali İsmail’in, Berkin’in acılarıyla, çığlıklarıyla buluştu. Yapılacak şey, Alevilerin, Kürtlerin ve tüm ötekileştirilenlerin bu inkârcı, asimilasyoncu, faşist ve gerici zihniyeti, yani bu harami saltanatını yerle bir etmek için bir arada ve birlikte mücadeleyi büyütmesi, yükseltmesidir.

 

(1)    Meral Vurgun’un Madımak Şehitleri anısına yazdığı “Kerem Edin Beni” adlı şiirinden

 

Erdal YILDIRIM

20 Haziran 2014

95715

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar