Cuma Mayıs 3, 2024

“Manipülasyona ve ayrıştırma siyasetine son verin, işgal ettiğiniz kurumumuzu terk edin!”

“Sorunları, onları yaratırken kullandığımız düşünce biçimleriyle çözemeyiz. Sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez!”

Ülkemiz ezenler ve ezilenler cephesindeki gelişmeler ile birlikte keskin bir dönemeçten geçmektedir. Tüm devrimci ve dost güçler tarafından bilinmektedir ki, hakim sınıflar ciddi bir saldırı dalgasının içinde ve daha da büyüklerinin arifesindedir. Amaçları; yurtsever, devrimci ve demokrat güçleri yok etmektir.

Böylesi bir süreçte sınıf mücadelesine önderlik iddiası ile mücadele arenasında yer alan bizlere düşen görev, bizi beklemekte olan ve devrimcileri yok etmeye, halkı bir bütün sindirmeye odaklanan saldırılara karşı tüm enerjimizle hazırlık yapmaktır. Ancak dün itibariyle Özgür Gelecek İstanbul-Aksaray irtibat büromuzu işgal eden bir grup tarafından çeşitli manipülatif söylemlerle kurum içi düşmanlık, uzun bir süredir sistematik ve bilinçli bir şekilde geliştirilmektedir. Bu manipülasyon çalışmaları ile birlikte kurumumuzun gerçek sorunları çarpıtılarak sorunlar çözümsüz bırakılmak istenmekte ve aynı zamanda bizi bekleyen saldırı dalgasına karşı köklenmek ve etkili bir karşı koyuş örgütlemekten uzaklaştırılmaya çalışılmaktayız.

Bugün kendisini “hiziple mücadele” yalanı arkasına saklayan ve bu yalanla ayrıştırma ve bölme çalışmalarına meşruluk kazandırma çabası içerisinde olan bu azınlık grubun artık fiiliyata döktüğü pratiklerinden ve benzeri tutumlarından kurumumuz tarihi boyunca hiçbir şey kazanmamıştır. Esas tartışma ve sorunlarımızın yakınından geçmeye dahi fersah fersah uzak, altı boş onlarca argüman ile nereye varılmak istenmektedir!? Bir örgüt gibi hareket etme; baştan sona, merkezden çevreye, tüm kolektif mekanizmalarını işlevli kılma ve aynı zamanda kurallar bütününe uygun hareket etme sorunumuz yerine farklı suni sorunlarla kolektifimizi boğmak kurumumuza hiçbir şey kazandırmamıştır. Tam tersine bu suni, manipülasyonlarla üretilen gerçek dışı -en iyi haliyle esası oluşturmayan- sorunlarla boğuşmak bize güç kaybetmekten başka bir şey getirmemiştir/getirmeyecektir.

Örgütlülüklerimize yaptıklarının hesabını vermekten korkan ve hesap vermemek için kurumumuzu ayrıştırmaya odaklanan bu grubun faaliyetleri, ülkemizde Nisan ayında gerçekleştirilecek olan referandum sürecini de fırsat bilerek hızlanmıştır.

Baştan belirtmek isteriz ki ilk olarak resmi sayfamızda ve ardından da birçok yayın organında yayımlanan “Hayır” tavrımızdan önce, örgütlülüklerimiz referandum sürecini tartışmış, hayır tavrımız bu tartışmalarımız sonucunda çoğunluk kararı olarak alınmıştır. Yani referandum sürecine ilişkin öncelikle alan örgütlülüklerimiz ve kitlemiz konuyu tartışmış ve bu tartışmalar sonrasında merkezi kararımız netlik kazanmış/açıklanmıştır. Fakat bu açıklamamızın hemen ardından nerede tartışılıp nerede alındığı belli olmayan “boykot kararı” bütün örgütlülüklerimize dayatılmıştır. “Tepeden” inme bu “karara” tüm alanlarımızın biat etmesi beklenmiştir. Bu gelişmelerin ardından işleyiş ve hukuku savunan kurumlarımız hizipçi ilan edilmiş ve devamında ilk olarak Erzingan ve Dersim Özgür Gelecek irtibat bürolarına zorla girilmiş, kapı anahtarları değiştirilmiştir. İki kez anahtarı değiştirilen Dersim irtibat büromuza yönelik tehdit hala devam etmektedir.

Erzingan’da ise irtibat büromuzun anahtarının değiştirilmesinin ardından alan faaliyeti ile alakası olmayan kişiler tarafından faaliyetçi üç yoldaşımızın isimleri teşhir edilerek büromuza ve taraftarlarımızın evlerine alınmaması çağrısı yapılmıştır. Erzingan örgütlülüğümüzün daha sonra yaptığı bir toplantı ile bu pratik mahkum edilmiştir. Sorumluluğumuz gereği yinelemekte fayda görüyoruz ki, devrimcilere halkımızın, taraftarlarımızın kapılarını kapatılmasını yalnızca ve yalnızca düşman istemektedir. Yukarıda bahsini ettiğimiz pratiği uygulayanların düşmanla aynı pratikleri sergilemekten bir an önce vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz!

Bu iki büromuzda yaşananların hemen ardından 26 Şubat tarihinde İstanbul/Aksaray’da bulunan merkez büromuz, kendisine “Partizancı” diyen ve çetevari hareket eden bir grup tarafından basılmıştır. Bu baskın sırasında büroda bulunan biri kadın biri erkek iki yoldaşımız darp edilerek büromuzun bulunduğu apartmandan dışarı atılmış ve büromuz işgal edilmiştir. Büromuzu gasp etmeye geldikleri sırada kamera çekimi yapan bu grup, iki yoldaşımıza şiddet uyguladıkları sırada ise kameraları kapatmış ve kadın gazeteci arkadaşımızın telefonunu kırmışlardır. Bu açıdan bakıldığında büromuzu gasp eden bu grubun uyguladığı tam bir devlet mizansenine dönüşmüş, bu arkadaşlar egemen sınıfların bile pratiklerinden öğrenmek gerektiği tutumunu nasıl anladıklarını ortaya sermişlerdir.

Öncelikle çağrımız, büromuzu işgal eden grup arasında yer alan ve henüz devrimci duygularını yitirmeyenlerin yaptıklarını sorgulamaları ve yaptıkları yanlıştan bir an önce dönmeleri yönlüdür.

Bu işgal pratiğini örgütleyenleri ise bir an önce bu pratiklerini sonlandırmaya, kurumumuza ve alanımıza özeleştiri vermeye davet ediyoruz. Bilinmesini isteriz ki bu pratiğiniz yoldaşlığı değil düşmanlığı büyütüyor, düşmana-karşı devrime hizmet ediyor!

Devrimci demokrat kamuoyuna, Partizan siyasetimize gönül vermiş halkımıza, devrimci ve dost güçlere çağrımız ise, sol içi-kurum içi şiddeti yeniden canlandırma gayreti taşıyan, bunu pratik olarak uygulamaya döken bu anlayışa itibar etmemeleri ve tavır almaları yönlüdür.

Partizan 27 Şubat 2017

46977

Tekirdağ 2 No’lu F Tipinden Tutsak Partizanlar “Devrimcilerin tarzları karakterlerini yansıtır”

Sevgili Özgür Gelecek çalışanları;

Öncellikle, sizleri coşkuyla kucaklıyor, selam ve sevgilerimi iletiyorum.

Özgür Gelecek’in 122. sayısından öğrendiğimize göre gazetemizin Dersim, Erzincan ve Merkez büroları bir gerekçe ile basılmış. Merkez büromuzun basılması sırasında iki çalışanımız darp edilmiştir. Öncelikle şiddete maruz kalan arkadaşlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Tutsak YDK’lı yazdı “Riha zindanlarından yükselen sloganlarımız birçok yerde haykırıldı! Umutluyuz!”

Dışarıda yeni bir gün doğuyor. Bugün diğerlerinden çok farklı bizler için… Günlerdir hazırlığını sürdürdüğümüz, büyük bir heyecanla karşılamaya hazırlandığımız bir gün… Yeni günün ilk saatlerinde güneşin doğuşunu doyasıya seyredemiyoruz belki ama heyecanımız, coşkumuz ve inancımızla koğuşun içerisinde kendi güneşimizi doğuruyoruz. Bütün arkadaşlarımızla (toplamda 22 kişi olduk bile) uyandığımız andan itibaren saçlarımızı şekil şekil örgülerle bezeyerek, kollarımıza burada yaptığımız mor ağırlıklı bilekliklerimizi takarak, en güzel giysilerimizi giyerek güne hazırlanıyoruz.

Gerçeğe ışık, devrime pusula: Mehmet Demirdağ -2-

Mehmet Demirdağ ve “örgütlü olmak” üzerine

Mehmet Demirdağ yoldaşa ve onun tarihselleşen pratiğine dair yürütülecek inceleme açısından en belirleyici tartışma başlıklarından birisini de örgüt olgusu ve Demirdağ yoldaşın “örgüt olmak” çağrısı oluşturmaktadır.

Altın eller ile kanlı eller -2-

Der Zor: “Mama ben ölürsem sen de benim etimden onlara verme!”

Amed Zindanı eski tutsaklarından M. USTA: “Esas olarak sorunu yaratanlar derinleştirmeye devam ediyorlar!”

Amed 5 Nolu Zindanı’nda insanlık dışı işkencelere maruz kalan ama buna karşın devrimci direnişinden ve daha sonra da komünist hareket içerisinde örgütlü mücadelesinden taviz vermeyen M. USTA, Özgür Gelecek bürolarının gasp ve çalışanlarının darp edilmesine karşı yazdı: Bu yıkıcı pratiklerin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. (...) Bu pratiğin kendisi, değerleri kirletmenin ta kendisi. (...) Sizin baskın düzenlediğiniz ve tartaklayarak dışarı attığınız devrimci basın çalışanları bu mücadelenin o alandaki ana değerleridir.”

 

Şengal'de Hamo Şerro'nun direniş ruhu yaşıyor, bir de Kürt sorunu hala Kaypakkaya geleneğinin kırmızı çizgisidir!

3 Ağustos 2014, Ezidi halkının tarihinde kara bir gün olarak anılıyor. Bugüne kadar 73 kez zalimlerin fermanı ile karşı karşıya kalan halk en son Şengal'de IŞİD çeteleri tarafından katliamlara maruz kaldı. Üstelik ''uygar'' dünyanın gözleri önünde, haberleşmenin, teknolojinin en yüksek aşamasında, engellenemeyen soykırım insanlığın yeni utanç sayfalarından biri olarak tarihe geçti.

Ayrılık Teorik Değil

Acemiler Abisi Acemiler.

Sendikalarda ....

Örgütleyenin proletarya köylü, örgütleneninde halk olmasını beklerken ...

Neye niyet neye kısmet.

Ayrılın şöyle bir bakalım, ayrılın.

Ayıp değil mi ? Neden bu şekilde davranıyorsunuz ? Yakıştıramadım sizlere.. Şöyle bir ayrılın bakayım. Sen şu taşı eline al bakayım. Sende şu değneği.  Ha ... şöyle. Şimdi başlayın.

Acemiler abisi acemiler.

Göreceksiniz abileri ayrılıkları konusunda ileride öyle teorik açıklamalarda bulunacaklarki hepimizin dudağı uçuklayacak.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı Ortadoğu halklarının Newroz’unu selamladı. Rojava Komutanlığı “İçinde bulunduğumuz tarihsel süreç bizden büyük sorumluluklar beklemektedir. Bu anlamda Kawa’nın Ortadoğu’ya yaydığı özgürlük ateşini harlandırmak en temel görevimiz olmalıdır” dedi.

“Kawa’nın tutuşturduğu özgürlük ateşini direnişle harlayalım!”

Hizip safsatası ile üzeri örtülen gerçekler

Kolektifimizin uzun bir süredir gündeminde olan bir dizi tartışma kamuoyuna yansımıştır. Bu tartışmaların taraftar ve kamuoyuna sızdırılmasına başından beri karşı çıktık. Tartışmaların zamanında ve yerinde yürütülmesini esas aldık. Elbette burada temel kaygımız kolektifimiz içinde ortaya çıkan ideolojik-politik-örgütsel tartışmaların bizi güçlendirecek bir içerik ve misyonla ele alınmasıdır. Kolektifimiz içinde ideolojik mücadelenin sağlıklı bir biçimde yürütülmesinin koşullarını yaratmaya çalıştık.

Hollanda ve Türkiye arasında yaşanan “krizi” nasıl okumalıyız?! H.Gürer

AKP’nin siyaset yapma Algoritması!

TKP/ML-GYDK;NEWROZ ATEŞİNİ SANDIKLARA TAŞIYARAK AKP'Yİ HAYIR OYLARIMIZLA YAKALIM!

NEWROZ PİROZ BE

Newroz başkaldırı ve özgürlük bayramıdır. Demirci Kawa'nın Asur Hükümdarı zalim Dehag'a karşı başlattığı isyan 2600 yıldır ezilen mazlum halklara yol göstermeye devam ediyor. Bir Kürt olan Demirci Kawa'nın 21 Mart günü tüm insanlığa armağan ettiği bu direniş geleneği, tarihin serüveni içinde sadece Kürtlerin sahiplendiği bir direniş olmaktan çıkarak, tüm Ortadoğu halklarının sahiplendiği bir güne dönüşmüştür.

Sayfalar