Cumartesi Nisan 27, 2024

“Manipülasyona ve ayrıştırma siyasetine son verin, işgal ettiğiniz kurumumuzu terk edin!”

“Sorunları, onları yaratırken kullandığımız düşünce biçimleriyle çözemeyiz. Sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez!”

Ülkemiz ezenler ve ezilenler cephesindeki gelişmeler ile birlikte keskin bir dönemeçten geçmektedir. Tüm devrimci ve dost güçler tarafından bilinmektedir ki, hakim sınıflar ciddi bir saldırı dalgasının içinde ve daha da büyüklerinin arifesindedir. Amaçları; yurtsever, devrimci ve demokrat güçleri yok etmektir.

Böylesi bir süreçte sınıf mücadelesine önderlik iddiası ile mücadele arenasında yer alan bizlere düşen görev, bizi beklemekte olan ve devrimcileri yok etmeye, halkı bir bütün sindirmeye odaklanan saldırılara karşı tüm enerjimizle hazırlık yapmaktır. Ancak dün itibariyle Özgür Gelecek İstanbul-Aksaray irtibat büromuzu işgal eden bir grup tarafından çeşitli manipülatif söylemlerle kurum içi düşmanlık, uzun bir süredir sistematik ve bilinçli bir şekilde geliştirilmektedir. Bu manipülasyon çalışmaları ile birlikte kurumumuzun gerçek sorunları çarpıtılarak sorunlar çözümsüz bırakılmak istenmekte ve aynı zamanda bizi bekleyen saldırı dalgasına karşı köklenmek ve etkili bir karşı koyuş örgütlemekten uzaklaştırılmaya çalışılmaktayız.

Bugün kendisini “hiziple mücadele” yalanı arkasına saklayan ve bu yalanla ayrıştırma ve bölme çalışmalarına meşruluk kazandırma çabası içerisinde olan bu azınlık grubun artık fiiliyata döktüğü pratiklerinden ve benzeri tutumlarından kurumumuz tarihi boyunca hiçbir şey kazanmamıştır. Esas tartışma ve sorunlarımızın yakınından geçmeye dahi fersah fersah uzak, altı boş onlarca argüman ile nereye varılmak istenmektedir!? Bir örgüt gibi hareket etme; baştan sona, merkezden çevreye, tüm kolektif mekanizmalarını işlevli kılma ve aynı zamanda kurallar bütününe uygun hareket etme sorunumuz yerine farklı suni sorunlarla kolektifimizi boğmak kurumumuza hiçbir şey kazandırmamıştır. Tam tersine bu suni, manipülasyonlarla üretilen gerçek dışı -en iyi haliyle esası oluşturmayan- sorunlarla boğuşmak bize güç kaybetmekten başka bir şey getirmemiştir/getirmeyecektir.

Örgütlülüklerimize yaptıklarının hesabını vermekten korkan ve hesap vermemek için kurumumuzu ayrıştırmaya odaklanan bu grubun faaliyetleri, ülkemizde Nisan ayında gerçekleştirilecek olan referandum sürecini de fırsat bilerek hızlanmıştır.

Baştan belirtmek isteriz ki ilk olarak resmi sayfamızda ve ardından da birçok yayın organında yayımlanan “Hayır” tavrımızdan önce, örgütlülüklerimiz referandum sürecini tartışmış, hayır tavrımız bu tartışmalarımız sonucunda çoğunluk kararı olarak alınmıştır. Yani referandum sürecine ilişkin öncelikle alan örgütlülüklerimiz ve kitlemiz konuyu tartışmış ve bu tartışmalar sonrasında merkezi kararımız netlik kazanmış/açıklanmıştır. Fakat bu açıklamamızın hemen ardından nerede tartışılıp nerede alındığı belli olmayan “boykot kararı” bütün örgütlülüklerimize dayatılmıştır. “Tepeden” inme bu “karara” tüm alanlarımızın biat etmesi beklenmiştir. Bu gelişmelerin ardından işleyiş ve hukuku savunan kurumlarımız hizipçi ilan edilmiş ve devamında ilk olarak Erzingan ve Dersim Özgür Gelecek irtibat bürolarına zorla girilmiş, kapı anahtarları değiştirilmiştir. İki kez anahtarı değiştirilen Dersim irtibat büromuza yönelik tehdit hala devam etmektedir.

Erzingan’da ise irtibat büromuzun anahtarının değiştirilmesinin ardından alan faaliyeti ile alakası olmayan kişiler tarafından faaliyetçi üç yoldaşımızın isimleri teşhir edilerek büromuza ve taraftarlarımızın evlerine alınmaması çağrısı yapılmıştır. Erzingan örgütlülüğümüzün daha sonra yaptığı bir toplantı ile bu pratik mahkum edilmiştir. Sorumluluğumuz gereği yinelemekte fayda görüyoruz ki, devrimcilere halkımızın, taraftarlarımızın kapılarını kapatılmasını yalnızca ve yalnızca düşman istemektedir. Yukarıda bahsini ettiğimiz pratiği uygulayanların düşmanla aynı pratikleri sergilemekten bir an önce vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz!

Bu iki büromuzda yaşananların hemen ardından 26 Şubat tarihinde İstanbul/Aksaray’da bulunan merkez büromuz, kendisine “Partizancı” diyen ve çetevari hareket eden bir grup tarafından basılmıştır. Bu baskın sırasında büroda bulunan biri kadın biri erkek iki yoldaşımız darp edilerek büromuzun bulunduğu apartmandan dışarı atılmış ve büromuz işgal edilmiştir. Büromuzu gasp etmeye geldikleri sırada kamera çekimi yapan bu grup, iki yoldaşımıza şiddet uyguladıkları sırada ise kameraları kapatmış ve kadın gazeteci arkadaşımızın telefonunu kırmışlardır. Bu açıdan bakıldığında büromuzu gasp eden bu grubun uyguladığı tam bir devlet mizansenine dönüşmüş, bu arkadaşlar egemen sınıfların bile pratiklerinden öğrenmek gerektiği tutumunu nasıl anladıklarını ortaya sermişlerdir.

Öncelikle çağrımız, büromuzu işgal eden grup arasında yer alan ve henüz devrimci duygularını yitirmeyenlerin yaptıklarını sorgulamaları ve yaptıkları yanlıştan bir an önce dönmeleri yönlüdür.

Bu işgal pratiğini örgütleyenleri ise bir an önce bu pratiklerini sonlandırmaya, kurumumuza ve alanımıza özeleştiri vermeye davet ediyoruz. Bilinmesini isteriz ki bu pratiğiniz yoldaşlığı değil düşmanlığı büyütüyor, düşmana-karşı devrime hizmet ediyor!

Devrimci demokrat kamuoyuna, Partizan siyasetimize gönül vermiş halkımıza, devrimci ve dost güçlere çağrımız ise, sol içi-kurum içi şiddeti yeniden canlandırma gayreti taşıyan, bunu pratik olarak uygulamaya döken bu anlayışa itibar etmemeleri ve tavır almaları yönlüdür.

Partizan 27 Şubat 2017

46645

“ ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?”

“Düşmanlarımızın en güçlüsü içinizdedir.”[1]

 

“… ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?” sorusunun yanıtı; onların “6N 1K”sına dair tahlili “olmazsa olmaz” kılar.

“5N 1K değil miydi?” denecek olursa…  Hayır, sadece “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?”, “Kim?” sorularıyla yetinemeyiz; bunlara “6N”yi yani “Nereden?” sorusunu da eklemeliyiz…

Konuya bu kadar geniş perspektifte eğilme ihtiyacı, liberallerin “önem”inden değil, onların manipülasyon güçlerini teşhir etmenin ve okuyucuya saygının gereği.

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]

 

“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]

Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.

“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:

“her şey akıyor

her şey akıyor, panta rei ve irin

akıyor kalbimize, senin ve benim;

yazdıkları taş levha üstüne, kirle

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2

 

Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.

Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.

Yine ve yeniden geldik; BURADAYIZ![1]

“Durgunsa ya da suskunsa insan,

mutlak bir nedeni vardır.

Suskunluğa aldanma,

herşeyin bir zamanı var!”[2]

 

Zorbalığın zulmüyle insan(lar)ın yıldırılmaya, sömürülmeye çalışıldığı her yerde teslim alınamayanlar, diz çökmeyenler, başkaldıranlar hep vardı, var oldu, var olacaktır…

Ayakta alkışlanmayı hak eden Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) gerçeği bunu kanıtladı…

SÖYLEŞİ: Okuryazarlik üzerine[1]

“Bir yazarı okumak, yalnızca

neler söylediğini öğrenmek değildir;

onunla birlikte yollara düşmek,

onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”[2]

 

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-2



Yel Degirmenlerine Karsi Savasa Katil; Akima kapilma:Atomu Parcalayacagiz-2

DHF Cevresindeki arkadaslarin 'Cok Partili Sosyalizm' tartismalarina bir katki olarak yayinladigimiz makaleminizin ikinci kismini yayinliyoruz 

Bir kez daha, “Terör” mü?[1]

“Dünyayı fethetmek zorunda değiliz. Bize onu baştan yaratmak yeter.”[2]

Onlar düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür ![1]

“Ji bo bi çav li hev

nihêrtina bi mirovekî re,

divê ku ew meriv be.”[2]

 

Çoğunu tanıyorum; kucaklaştık; aynı ekmeği paylaşıp birlikte umutlandık…

İnebolu (Kastamonu) M Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Murat Kur, Hıdır Yıldız ve Deniz Kırbağ’ı…

Sincan (Ankara) F Tipi Kadın Hapishanesi’nden Evrim Konak’ı…

Elbistan (Maraş) E Tipi Hapishanesi’nden Tuğçe Özgül’ü…

Malatya E Tipi Hapishanesi’nden Ali Mükan’ı…

Kürkçüler (Adana) F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Emrah Kalkan, İsa Uğur Erdoğan ve Özer İnal’ı…

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-1


DHF ve MKP cevresinden arkadaslar "cok partili sosyalizmi' tartisiyorlarmis...

Sayfalar