Pazartesi Nisan 29, 2024

O kadar güzeller ki...

Elbet bir bildiği var bu çocukların kolay değil öyle genç ölmek yeşil bir yaprak gibi yüreğikoparıp ateşe atmak

Dünden beri yaşadığım anların, gördüklerimin, duyduklarımın gerçek mi, hayal mi olduğu ayrımına varamadım bir türlü. Görüp duyduklarıma inanamadım. Toz konduramadım. Toz kondurulacak gibi değil ki.. Kıyamıyorum ki… O kadar güzeller ki…

Gerçek olması mümkün olmasın. Mümkün olmasın..

Ama  bu sabah bir kez daha resimlerini gördüm.. Kalbim durdu, nefes alamadım…

Öyle güzeller ki…

Resimlerine gülüşlerini, gülüşlerine de tüm dünyayı, dünyanın tüm güzelliklerini sığdırmışlar sanki..

Siz de bir daha bakın bu resme..

Bu resimde dayanışmanın, yoldaşlığın, arkadaşlığın tüm sıcaklığını, özgürlüğe, barışa, devrime ve bir kenti yeniden kurmaya olan inanmışlığı göreceksiniz.

Bu resimde Hatice Ezgi Saadet, Duygu Tuna, Ece Dinç, Evrim Deniz Erol, Uğur Özkan, Okan Pirinç, Alper Sapan, Süleyman Aksu, Yunus Emre Can, Ferdane Kılıç, Narten Kılıç, Koray Çapoğlu, Ayda Ezgi Salcı’yı, Kasım Deprem, Alican Vural, Mehmet Ali Barutçu, Cemil Yıldız,, Veysel Özdemir, Cebrail Günebakan, Mücahit Erol ve Nazegül Poyrazı göreceksiniz. Ve isimlerini yazamadığım birçok cevherimizi.

Bu gençler, emperyalizmin ve onun yarattığı, Ortadoğu’ya saldığı insan kılıklı katil mahlukların yerle bir ettiği bir kenti yeniden kurmaya gidiyorlardı. 

Bu gençler, yıllardır savaşın gölgesinde, bombaların, napalmların, kurşunların, ölümün soğukluğu altında çocukluklarını yaşayamayan; annelerini, babalarını, kardeşlerini ve  arkadaşlarını yitirmiş çocuklar için oyuncaklar, çocuklar için oyun parkları,  okul, kütüphane, müzik atölyeleri, kültür merkezi yapmak için yola  çıkmışlardı..

Bu gençler, insanlar ve de bebekler hastalıklardan ölmesin diye  hastaneler, kreşle, klinikler yapmak için gidiyorlardı..

Bu gençler taş taş üstünde  bırakılmamış, adeta harabeye dönmüş Kobane’lilere yeni evler kurmak, yanmış yakılmış bir şehri ve hayatı yeşertmek için gidiyorlardı..

Bu gençler oraya  Kobane’nin ve  Rojava’nın  özgürlüğü için daha önce  oralara enternasyonal dayanışma için gidip silah elde toprağa düşmüş nice gencin adını yaşatacak bir Hatıra  Ormanı için gidiyorlardı..

Kimisi doktor, kimisi sosyolog, psikolog, hukukçuydular..

Haksız savaşlara karşı ölümü göze alan cesur birer barış sevdalısıydılar.

İnsan katillerine inat, onlar insan sevgisiyle doluydular..

Sevgi dolu, birbirlerine, hayata ve insanlığa sevdalı ve umut doluydular…

Arkadaşlarımız, yoldaşlarımız, kardeşlerimizdiler..

Suruç’ta yaralı kurtulan Dersim Roştiya Asme LGBTİ’den Loren Elva: “Kobane’ye yıkılan umutları yeşertmeye gidecektik. Ne istediniz bizden?  diye soruyor ve “İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın” diyor.

Ve TC devleti,  daha önce Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Madımak, Gazi, Roboski, Reyhanlı, Gezi, Amed’de askeri, jitem’i, kontr-gerillası, özel kuvvetleri, polisiyle yaptığı katliamları, şimdi de yıllardır, siyasal, sosyal, ekonomik, askeri ve lojistik açıdan beslediğiğ, koruduğu Işid, El Nüsra, ÖSO ve El Kaide ile birlikte Suruç’ta gerçekleştirdi.

Herşey çok açık ortada ki…

31 kişinin katliam emrini vereni herkes biliyor, tanıyor artık..

Emri veren, daha önce Roboski’de savaş uçaklarına emir verendir.

Emri veren daha önce Gezi’de “polise vur emrini ben verdim” deyip 15 lik Berkin Elvan’ı öldürtendir.

Emri veren, esnafa “Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hakimdir hakemdir” deyip Ali İsmail Korkmaz’ı Eskişehir sokaklarında linç ettirerek ölümüne sebep olandır.

Emri veren, her sorumlusu olduğu katliamdan sonra timsah gözyaşları döken, sözde Vatan Millet, milli birlik edebiyattan vazgeçmeyen bin odalı saraylara sığmayan katil Yavuz Selimin torunu sahte padişahın ta kendisidir.

Emri veren, Suriye’nin, Irak’ın Hristiyan, Alevi, Süryani, Ezidi, Ermeni ve Türkmen halklarına düşmanlık besleyip bu katiller sürüsüne biat eden günümüzün Yezidi, Firavunudur.

Tarih tüm yaşananların tanığıdır. Ve tarihin elbet söyleyecek bir sözü vardır.

Katiller tarihin çöplüğündeki yerlerini alacaklar ve er geç yok olup gideceklerdir.

Ancak Suruç’ta, yurdumuzda ve  dünyanın değişik yerlerinde özgürlüğe, eşitliğe, adalete, barışa ve kardeşliğe sevdalılar tarih var oldukça  yüreklerde yaşayacaklardır..

Hele Suruç’takiler bir başka güzeller…

O kadar güzeller ki…

Bir can dostum Suruç’ta yaralanıp Malatya’ya hastaneye kaldırılan yaralı genç Caner ile telefonda  konuşturmak istedi beni.. Kıyamadım.. Geçmiş olsun diyemedim. Çünkü Caner diğer arkadaşlarını soruyormuş herkese. Ne diyecektim ki Caner’e?

Diyeceğim şu ki, Loren Elva’nın dediği gibi “iyi değilim, iyi olmayacağım, siz de  iyi olmayın” diyor ve yitirdiklerimizi ve yaşayan tüm gençlerimizi de ayrı ayrı alınlarından, yüreklerinden öpüyorum.

Erdal YILDIRIM

21 Temmuz 2015

67897

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Erdal Yıldırım

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar