Cumartesi Nisan 27, 2024

Öğrenmeyi öğrenmek...

Nerede ve nasıl bir (işçi-semt-kadın-gençlik-gerilla-dkö-basın-enternasyonal) faaliyet yürütülecekse onun görev ve sorumluluklarını layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmesi için gerekli olan bilgileri elde etmeye başlayarak işe başlamalıyız. Rastgele bir biçimde “Nerede-ne iş olursa”, “her işi yaparım” gibi amatör tarzda bir anlayış ve yaklaşımla işler yapılamaz.  “Her işi yaparım” iddiası elbette devrimin sorumluluklarına ve görevlerine yaklaşım açısından önemlidir, ama sadece ilk adım olarak... Zira profesyonelleşme-uzmanlaşma-kurumsallaşmayı örgütleme ve savaşmada ustalaşmayı esas alan sıkı ve yoğun bir çalışma içine girerek, kuracağımız dünyanın insanı-militanı olabiliriz. 

Bütün bu zorlu görevleri bir militan ya da bir kadro tek başına yapamaz. Devrimci bir örgütle ve amacına yüksek düzeyde bağlı fikir ve hareket birliği içinde olan devrimci bir çekirdek kadroyla birlikte bu işler başarılır. 

Öncelikle dürüstlüğü ve halka hizmeti yaşam ilkesi olarak esas alan, dost ve düşmanın saygınlığını mücadele içinde kazanmış olan insan olunmaya çalışılmalıdır. Her bir pratiğimiz buna hizmet etmeyi amaçlamalıdır. Her bir pratikte bu amacın özellikleri-değerleri yaratılmalıdır.

Yapılacak işin teorisini ve örgütlemesini öğrenmeye çalışmayla işe başlanmalıdır ilk olarak. İşçi-semt-gençlik-kadın vb. alanlarda faaliyet yürütülüyorsa ve görevi “inceleme-araştırma-propaganda” çalışması ise “neyi? nasıl? niçin?” inceleyeceğini, önceliğine neleri alacaklarını öğrenmeye çalışmalıdır. Daha zengin-etkili ve örgütlemeye hizmet eden propaganda nasıl yaparım? Bunun dilini, yöntemini ve araçlarını kullanmayı nasıl öğrenirim? İşe bu fikirlerle başlamalıdır. İşçilerle-emekçi kadınlarla-Alevi emekçilerle-Kürt ve azınlık milliyetlerden emekçilerle-gençlerle-LGBTİ bireylerle devrimci temelde amacına uygun tarzda diyalog kurup onların bilinç ve manevi dünyalarına sistematik olarak bilinçli bir şekilde nasıl etkide bulunabilir? Bu öğrenilmelidir. Devrim-örgüt biliminin bilgisine sahip olunmaya çalışılmadan hiçbir şey yapılamayacağını bilerek işe başlanmalıdır. Sonra “iş nasıl yapılacak, bunun bilgisine hangi yol ve yöntemleri, araçları kullanarak ulaşabilirim?” sorularına doğru ve yeterli yanıtlar arayıp bularak süreç örgütlemelidir. Ancak devrime ve örgüte ait hiçbir bilgi, devrimci pratikten kopuk ve ona uzak şekilde durup konumlanarak elde edilemez.

Halk, çalışma yürüten devrimciye baktığında “Aradığım, olmasını istediğim-yapacağına inandığım insan budur. Devrimi yapacak örgüt budur!” diyebilmelidir. Bu güven verilmelidir. Sözüne, yaptıklarına, yaşamına güven duyulmalıdır devrimcinin. Halkımız “insanın diline değil eline bakar” der. Herkes bir biçimde konuşur. Ancak halkımız konuşandan çok, iş yapan-çalışan-mücadele eden-savaşanlara bakarak güven duyar. En iyi konuşan-nutuk atan-barışçıl toplantılar düzenleyenler reformistler ve düzen içi aydınlardır. Halkımız bunları dinler ancak peşlerinden gitmez ve arkalarında saf tutmaz!

Proleter devrimcileri, sınıf bilinçli proleterleri “benzerlerinden” ayıran en önemli temel kriter; elleriyle iş yapmalarıdır. Dilleriyle değil. Unutmamak gerekir ki yaşamı etkileyen, ona doğru tarzda belli amaç için müdahale ederek ona bir doğrultu kazandırarak etkide bulunanlar sadece ve sadece proleter devrimcilerdir. Ve onların silahlı mücadelesidir. 

Hangi alanda nasıl bir çalışma yürütürsek yürütelim unutmayacağımız temel kriter “Daha iyi nasıl çalışır, daha iyi nasıl işimi yaparım” olmalıdır. Bunun için hem devrimci pratikten hem de bilimsel teorik kitaplardan, geçmiş tarihi tecrübelerden öğrenmekten bir an olsun bile geri durmamalıdır. İlk önce öğrenmeye başlamamız, ikinci olarak öğrenmeye başlamamız ve üçüncü olarak yine öğrenmeye başlamamız gerekiyor. Ve öğrenmenin ölü bir mektup ya da moda olan günlük bir tümce olarak kalmamasına (ki bunun sık sık başımıza geldiğini açık yüreklilikle kabul etmemiz gerek), öğrenmenin bizim öz varlığımızın bir parçası haline gelmesine ve öğrenmenin gerçekten ve tam anlamıyla bizim toplumsal yaşantımızı oluşturan unsurlardan biri haline gelmesine dikkat etmeliyiz.

Savaşmayı öğrenmek, gençleri- kadınları- işçileri- Kürtleri- Alevileri- ezilenleri- LGBTİ’leri örgütlemek. Devrimcinin yegane ve değişmez temel görevi bu olmalıdır. “İşçileri nasıl örgütleriz?”, “emekçi kadınları-gençleri nasıl örgütleriz?”, “silahlı mücadeleyi nasıl büyütüp-yaygınlaştırırız?”soruları ve ortaya çıkardığı görevler devrimcinin uykularını kaçırmalıdır. Sınıf savaşımının ortaya çıkardığı sorular-sorunlar beynini kemirmelidir. Öğrenmek için proletarya partisinin geçmiş tarihine o süreçlerde görev almış eski yoldaşlara, diğer devrimci örgütlerin pratiğine mutlak suretle başvurmalıdır. Devrimin ustalarına başvurmalıdır. Pratiğin öğreticiliğine başvurmalıdır.

Öğrenme isteği ve arzusu devrimciye yaşam suyu olmalıdır. İnceleme ve araştırma yapmayı, her şeyden önce soru sormayı öğrenmelidir. Uygulamayı ve yönetmeyi öğrenmelidir. “Var olan-yaşanan-ortaya çıkan sorunları nasıl çözerim” çözümün bilincini-dilini ve yöntemini öğrenmelidir. Gösteriş ve hava olsun gevezelik olsun diye değil. Olgun ağırbaşlı ciddiyetle görevine sarılan dürüst, mert ve yiğit bir devrimci gibi çalışmalıdır. Duruş ve yürüyüşüyle güvenilen, peşinden gitmek istenen, saygı duyulan devrimci olmak... Bugün esas görev budur.

Bunun için devrimcilik kriterlerini yükseltmek, doğru anlamlandırmak şarttır. Bugün yapılamayan, yerine getirilemeyen masa üstünde yarım kalan, ortada bırakılan her iş ciddi ölçüde güven kırılmasına yol açar. Bunu tersine çevirip alt etmenin yolu Aliboğazı şehitlerine doğru bakmak ve onların direniş ve savaşımlarını doğru anlamaktır. Hiçbir çıkar, hiçbir mevki, yetki ve koltuk peşinde koşmadan amacına yüksek düzeyde bağlı olarak savaşmaktır anlamlı olan. Halkın ve yoldaşların güven duyduğu devrimciler olmaktır. Aliboğazı şehitlerimiz devrimci ideallerimizin güven abideleridir. Her sabah önce şehitlerimizin gülen gözlerine bakarak, işimize başlayacağız. Yapamadığımız, yerine getiremediğimiz her görevimizde şehitlerin huzuruna çıkıp önlerinde durup dürüst ve samimi özeleştiri vereceğiz.

Düşman yoldaşlarımızı tanıyamayacağımız kadar vahşice katlediyorsa bize de dürüst, onurlu devrimcilik yapmak düşer. Savaşmak düşer. Biz bunu yapabiliriz. Bunu yapacağız.

45753

Kıss... Kıss... Ayeste... Ayeste...

Biz sıradan proletaryaların özgürce üretebilmesi için daha çok şeyler yapması gerekir değil mi ?

Hani nerede bahis ettikleri; etiklik,  ahlakılık... kurallar, disiplin, sadakat...

Üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem....

Çal kemancı.

Ali' de gitse, Veli' de  gelse bizler için hiç bir şey değişmeyecek.

Yirmisinde yoldaş, kırkında gardaş, altmışında kankiiii.…

Bireyin zaaflarını ortaya çıkaran nedenlerle değilde bireyin zaaflarıyla yola çıkmak kime ne kazandırmıştır ki kanki ?

Anomali! [1] – H. Gürer

 M.Ö filozoflarından Aristo’nun geliştirdiği klasik mantık, doğru ya da yanlış sonuçlar doğuran siyah-beyaz meselelere odaklanır. Oysa gerçek hayattaysa, kafa patlattığımız şeylerin çoğu grinin tonlarını taşır! Bu yüzden Aristo’nun M.Ö geliştirdiği klasik mantık ile günümüz gelişmelerine bakmaya kalkarsak yanılırız. Neden? Çünkü siyah ile beyaz renklerinin ara tonlarını gör(e)meyiz. Hiç bir şey siyah-beyaz kadar kesin ve net değildir. Hele siyasette, asla!

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

Fırat havzasında Ermeni kıyımları

Beş yıldan bu yana Suriye'de devam eden savaşta insanoğlu II.Dünya savaşından sonra ekonomik ve sosyal yıkımların en ağırlarına tanıklık etmektedir.Henüz gelinen aşamada görüşmeler ülkeninasli unsurlarının olmadığı,istenmediği ortamda yapılması çözümün ne kadar gerçekçi olacağı ayrıbir sorun olarak kendini gösteriyor.Arap,kürt ve mazlum halkların kaderi ve geleceği emperyalisthaydutların alacağı kararlara bağlanmış savaşın sona ermesini beklemektedir.Bugüne kadar savaşın bilançosu çok ağır olmuş daha da artmaktadır.Nerdeyse nufusun yarısı yerlerini değiştirmiş,beş-yüzbin insan hayatını kayb

Başkanlık sisteminin düşündürdükleri...

“Toplumun ve devlet iktidarının toplumsal yapısı, onları kavramaksızın toplumsal faaliyetin herhangi bir alanında tek bir adımın bile atılamayacağı değişikliklerle karakterizedir.

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı.

Devrim Kapıyı Farklı Çalabilir

Seslenebileceğim örgütsüz proletaryalardan başka kimsem yok.
Bu günkü yaşadıklarımız dün kitleleri seferber edemememizin sonucu.
Tezat bir ilişki yaşanıyor abd' yle ( ingiltere, almanya... dahil ) halklar arasında.
Bir yandan abd halklar üzerinde faşist kararlara imza atıp mağduriyetlerin, tepkilerin sayısını artırırken diğer bir yandan da aşırı solcu savaşçılarca desteklendiğini bildiği ulusalcılarla da uyum, barış içerisinde.
Normal de abd' den aşırı solcu savaşçılarca desteklenen bir hareketi terörist ilan edip savaş açması beklenir.

Kaypakkaya geleneğinin yüz akı, “genç” “asker”: Hasan Bayrak

Bir anneyi düşünün. Oğlunu arıyor…

Oğlu devrimci, oğlu Kaypakkaya’nın yoldaşı…

Gözaltına alınmış birkaç zaman önce, ama haber yok. Kapı kapı geziyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın karanlık günlerinin korku duvarları kâr etmiyor, annenin oğlunu cesurca aramasına…

Sonra…

Bir morga götürüyor ve önüne bir cenaze veriyorlar. “Al, bu oğlun” diyorlar. Sımsıkı sarılıyor oğluna… Ama o an, kalbinin zayıf da olsa attığını ve teninin sıcaklığını fark ediyor.

2 Şubat…

“Herkes işini yapsın” dedi gerilla birliğinin komiseri toplantıyı bitirdi. Bitirmeden önceki son sözleri yüzü kadar net, gözleri kadar berraktı. Toplantı bitiminde mangalarına çekilen tüm gerillalar iki gündür süren ve bu akşam son bulan eleştiri-özeleştiri toplantısının muhasebesini yapmaya başladılar. Ve hepsi de “Herkes işini yapsın” sözüne odaklanmıştı. Aslında mesele bu kadar basit ama bir o kadar da karışıktı gerillalar cephesinde. Gerillalar yoğunlaşma içindeyken sözün sahibi de manganın girişindeki tüneli, gökyüzünün ferahlığına kavuşmanın sabırsızlığıyla geçti.

Partizan: “Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!”

Yaklaşan referanduma ilişkin bir açıklama yapan Partizan, “HAYIR” diyeceğini duyurdu. “HAYIR’ı kitlelerin kendine güvenini ve umudunu faşizme karşı yeniden yeşertme ve egemenlerin kaosunu böyle derinleştirme aracı olarak kullanacak, Cizre bodrumlarında 150’ye yakın insanla yakılarak katledilen Mehmet Tunç’un ‘Teslim olmayacağız, diz çökmeyeceğiz’ çığlığını ‘Diz çökmeyeceğiz, HAYIR’ diyerek taşıyacağız” diyen Partizan’ın açıklaması şu şekilde:

Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!

Sayfalar