Pazartesi Mayıs 6, 2024

PKK ve Rojava’nın kuantumsal sıçrayışı

  

Türk Ulus-Devleti kurulduğundan bu güne bu devlet, Türk ve İslam dışında ülkede yaşayan tüm halk ve inançlara sömürge hukukuyla yaklaşmış ve sayısız katliamlara imza atmıştır. Katliamlar salt fiziki olmamış, sosyal, ekonomik ve siyasal soykırımlarla birlikte asimilasyon ile de halk ve inançlar adeta kırımdan geçirilmiştir. Öyle bir ülke ki defalarca yapılan darbeler ve kurulan sayısız hükümetlerle neredeyse en çok Başbakan ve Cumhurbaşkanına sahip ülke olarak sıralamada dünyada birinci konuma gelmiştir. Tabi bu da bir yere kadar!

Geldiği yer, Öcalan önderlikli PKK hareketi doğana kadardır. Bu hareket özünde Kürt halkının üzerindeki ölü toprağı kaldırmış ancak genel anlamda tüm sömürge halkların önderliğini yapıyordur. Kürdistan özgürlük hareketi öyle sadece yüz yıllık bir Türk Ulus-Devlet mekaniği karşısında durmamış, İran, Irak ve Suriye devletlerini de karşısına alarak hem binlerce yıllık erk-egemenlik, hem Aristo mantığı ve hem de son dört yüz yıllık Kapitalist Modernite ile birlikte Pozitivist din’in Ortadoğu’daki tüm sistemlerini allak bullak etmiştir. Aslında bugün tek başına Şengal ve Rojava’da verilen direniş, konuyu özetler gibidir.

Konuyu Rojava somutunda ele alırsak eğer; burada açığa çıkan doğal bir olay oluyor. Bu olay evrende, kaos içerisinde düzeni sağlama sırasında maddelerde yaşanan davranışsal özelliklerle benzerdir. Nasıl mı? Bir tarafta uzun yıllar isyan ve direnişlerin olduğu Bakur, Başur ve Rojhılat, diğer yandan bunun örneğinin az görüldüğü Rojava. Normal şartlarda, enerji yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde bir hareket yaşanırken Rojava örneği bize, atom altı parçacıkların hareketliliğinin toplumsal yaşamda da kendisini var edebildiğini bir kez daha göstermiştir.

Şöyle ki! En küçük Kürdistan parçası olan Rojava direniş örneği, Bakur ve diğer parçaları aşan, yani hareketin pratikteki çıkış noktasından ‘sıçrayan’ bir karakterle eylemini ortaya koymuştur. Buna Young’un Çift Yarık deney örneği, madde ve anti-madde çarpışmalarından sonrası nötrinoların davranışsal özelliklerini ve fotonların toplumsal karşılığı olan hüzme birlikteliklerini de ekleyebiliriz. Entropi yasası gereği kaybolmayıp minimum seviyeye inen enerji, adeta Rojava’da maximum seviyede anlam bulup, halklara güç vererek inançlı hale getirmiştir.

Biliniyor ki kuantumsal sıçramalar, özdeki irade ile başlıyor. Burada da özgürlüğü “hak” eden bir toplum var olduğuna göre, netleşme ve/veya kararlaşma tikelden evrensele bir zaferi getirebiliyor.

Rojava direnişi ve görünen zaferi aslında Sayın Öcalan’ın kuramsallaştırdığı Demokratik Ulus paradigmasının karşılık bulması ve diğer taraftan da belki bu güne kadar açığa çıkmamış olan PKK’nin de, somutlaşmış halidir diyebiliriz.

Binlerce yıldır beklenen an belki de bu yaşanan anlardır!

Hareketin paradigmasıyla somutlaşan kuantumsal sıçrayışlar, genel kabul gören “düz çizgisel” olan ilerleyişi duraklatmış ve bugün Rojava’da bir enerji açığa çıkartmıştır. Bu enerji ivme kazanarak dört parça Kürdistan ile birlikte mücadele azim ve kararlılığıyla da Ortadoğu’daki sömürge halk ve inançlara umut ve ışık olmuştur. Bugün eğer Rojava’da bir başarı var ve bir barış sonrası zafere evirilecek potansiyel mevcutsa bu, Öcalan önderlikli PKK hareketinin paradigmasıyla olmuştur. Bugün eğer tüm halk ve inançlar YPG/YPJ’yi umut olarak görüp savaşçılara sarılarak ağlıyorlarsa, bu bin yıllardan beklenen kurtarıcının Ortadoğu özgülünde karşılık bulduğunu da göstermektedir.

Mücadele yeni sıçrayışlara gebe ve kurtarılması gereken bir Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve Dünya var. Yok olmayla yüz yüze olan halklar ve inançlar var. Üzerine titrenilmesi gereken İnsan ve Doğa var. Rojava ile açığa çıkan komünal-kollektivist bir örgütlülük var ve bu güç tez elden Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kenetlenmeli.

Öcalan’ın özgürlüğü demek şüphesiz ki  Demokratik Siyasetle, Demokratik Ulus paradigmasını Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşamsallaştırmak demektir. Öcalan’ın özgürlüğü demek, Demokratik Konfederalizm bayrağıyla Ortadoğu’ya barış ve özgürlük getirmek demektir.

20.06.2015

Mehmet Serhat Polatsoy

     
71301

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Mehmet Serhat Polatsoy

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar