Salı Mayıs 21, 2024

Rakka Operasyonu Emperyalizmle Kurulan Köprüdür!- Marco Karakaya

Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan toplumsal gelişme ve karmaşa hali derinleşerek devam ediyor. Artık Ortadoğu sisteminin nasıl şekilleneceğine dair bir mücadele ve savaş süreci yaşanıyor diyebiliriz. Uzun süre muhalif denen ve geniş bir emperyalist blokun ve bölge gerici devletlerinin desteğiyle ayakta duran kesim gerek askeri gerekse de siyasi anlamda Esat rejimi karşısında ciddi bir başarı üretemedi. Rusya ve İran’ın Esat rejimine sunduğu destek Suriye’de ki “savaşın” tam bir “vekalet savaşı” niteliğine bürünmesine neden oldu. ABD’nin başını çektiği NATO bloku ile Rusya’nın başını çektiği ve arkasına Çin’i aldığı blok Suriye’de vekilleri üzerinden süreci şekillendirmeye çalıştı. Bu süreç boyunca Rojava’da PYD önderliğinde kendi öz-gücüne dayanan bir mücadele ve demokratik ilerici bir süreç yaşandı. Suriye’de yaşanan savaşta kendi hesabına siyasi çizgi tutturabilen, var olan güç dengeleri üzerinden demokratik kazanımlar elde etmeyi beceren yegane güç Kürt Ulusal Hareketi oldu.

Rusya Eylül 2015’de Suriye’de doğrudan savaşa müdahil olarak, deyim yerindeyse “vekalet savaşında” sonun başlangıcı olacak süreci başlattı. Bu süreçten önce ABD emperyalizminin başını çektiği koalisyon güçleri daha düşük profilli bir hava gücüyle müdahale içindeyken, bu süreçten sonra daha etkin bir müdahale süreci örgütlediler. Şimdi Emperyalist bloklar Suriye üzerinden artık dolaylı değil doğrudan planlar çıkararak mücadelelerini şekillendiriyorlar. “Ateşkes Anlaşmaları”, yeniden örgütlenen “Cenevre Barış görüşmeleri” yer yer bölge devletleri de devreden çıkarılarak direk ABD ve Rusya tarafından organize ediliyor ve yer yer kısa zamanda olsa sonuç elde edecek şekilde dikte ediliyor. Esat rejiminin nereye kadar ilerleme sağlayacağı, ABD öncülüğündeki güçlerin hangi alanları kontrol edeceği gibi planlar çiziliyor. Her ne kadar çoğu zaman “evdeki hesap çarşıya” uymasa da güç dengelerini korumak ve zaman kazanmak açısından karşılıklı süreler verilip, yönelim örgütleniyor.

Emperyalist güçlerin süreç boyunca dayandığı güçler, ittifakları vs ciddi düzeyde taktik değişikliklere uğruyor. Hepsinin temel politik argümanı ise “terörle mücadele”, “diktatörlüğe son verme”, “demokratik Suriye’nin inşası” olmaktadır. İŞİD bu konuda oldukça kullanışlı ve hamle yapmak için elverişli bir malzeme niteliği de taşıyor.

Gericilik İçinde Demokratik Mevzi: ROJAVA!

Bu sürecin Kürtler cephesinde yaşanan boyutu özel ele alınması gereken ve sürecin tehlikeli yanlarına dair eleştiriler getirmek elzemdir. Zira Emperyalizmle geliştirilen taktik askeri-siyasi ilişkinin ciddi düzeyde evrim geçirip derinleştiği bir süreç yaşanmaktadır.

Rojava Suriye toplumsal karmaşa ve savaşının en ileri ve demokratik mevzisi konumundadır. Halen bu konumunu sürdürmektedir. Devrimci, demokratik güçlere ve ezilen halklara, Emperyalist gericiliğin, gerici egemen devlet güçlerinin ve Cihadist barbarlığın çıkmazında bir umut ve bir demokratik alan yaratma özelliği vardır. Özellikle Ezilen Kürt ulusunun tarihsel haklarına dair geniş bir kazanım yaratmış, farklı milliyet-mezhep ve siyasal düşüncelerin demokratik zeminde bir arada bulunduğu bir mevzi olmayı başarmıştır. Ama Rojava devrimci süreci, esasta Kürt ulusal özgürlük mücadelesi bağlamında ki toplumsal ihtiyacın kazanımıdır. Yani Rojava bir Kürt ulusal özgürlükçü karaktere sahiptir.

Rojava’daki kazanımlara yönelik her türlü saldırı can bedeli bir mücadeleyle karşılanmış, emperyalistler ve gerici bölge güçleri arasındaki çelişkilere de dayanarak ihtiyaç olan taktik hamlelerle bu kazanımını korumayı başarmıştır. Kobane’de İŞİD’e karşı ABD ile taktik askeri-siyasi ilişkiler, yine Rusya ile benzer ilişkiler, Esat’la çatışmamazlık durumu bu yaklaşımın ürünüdür. Bu noktada Kürt Hareketin emperyalistlerle kurduğu ilişkiler bir bütün taktik ilişkiler olarak değerlendirilmelidir.

Baş Düşmana Karşı Gerici Olan Diğer Güçlerle Taktik İlişki Ve Meşruluk Sınırı!

Ancak emperyalizmle taktik ilişki biçimi özellikle proleter devrimci hareketin zayıf olduğu koşullarda ulusal hareketler için stratejik ilişki biçimine de kapı aralayacak ciddi tehlikelere gebedir. Rusya’nın Suriye’ye doğrudan müdahalesinden sonra, ABD beceriksiz muhalif güçler ve başta Türkiye olmak üzere bölge devletleriyle kotaramadığı Suriye hamleleri için geçici yol arkadaşları ve mümkünse kalıcı hale getirecek ittifak arayışına girdi. PYD ile ilişkilerin pekişerek ve güçlenme süreci de bu yaklaşımın bir parçasıdır. Bunu stratejik müttefiki olan Türkiye’ye rağmen geliştirmekte ve olgunlaştırmaktadır. Çünkü Suriye hamlesi için alanda esaslı başka bir güç örgütlenememiştir.

ABD emperyalizmi bu noktada İŞİD’in Kobane’ye saldırısında, son dakika yardımı ile yetişip hava desteği sunarak bu taktik ilişkiyi aleni hale çevirmiştir. Rojava’nın kimi bölgelerinin Cihadistlerden kurtarılması ve Rojava’nın etrafının temizlenmesinde YPG’ye ciddi askeri ve lojistik desteği esirgememiştir.

Kobane direnişi sürecinde YPG’ye destek kimi muhalif Suriyeli gruplarla siyasal yakınlaşmayı da doğurmuştur. 10 Ekim 2015’de ise PYD önderliğinde Demokratik Suriye Güçleri kurulmuştur. PYD ve YPG dışında bu oluşum içinde yer alan Suriyeli grupların devrimci-demokratik nitelikleri hakkında esaslı olarak bir tespit yapmak mümkün değildir. Ama bu grupların görece zayıf ve etkisiz olduğu bilinmektedir. Ancak mücadelenin Rojava ile sınırlı kalmayan “Demokratik Suriye” yaratılmasına dair bir perspektife dönüşen mücadele karakteri bu oluşumla ete kemiğe bürünmüştür. Kürt hareketi kendi “Demokratik Suriye” çizgisini bu oluşumla gerçekleştirme perspektifini uygulamaya koymuştur. Bu oluşum kuruluş deklarasyonunda “temel amacımız Suriye halklarına karşı savaşan güçlere ve en başta da DAIŞ’a karşı savaşmaktır. Uluslararası koalisyon güçlerine bizlere verdiği destekten dolayı teşekkür ediyor, uluslararası güçleri bizlere desteğini sürdürmeye çağırıyoruz” diyerek bir nevi baş düşmanı İŞİD olarak tespit etmiştir. ABD öncülüğündeki güçlerle ortak mücadele anlayışı da benimsenmiştir. Kuşkusuz bu hareketi değerlendirirken hedef ve amaçları, siyasi çizgileri üzerinden değerlendirmek gerekir. Kürt Hareketinin önderliğinde kurulmasından dolayı niteliğini demokratik, emperyalizmle ilişkisini taktik olarak ele almak mümkündür.

Ancak bugün bir bütün Suriye devrimci sürecinin Emperyalizm müdahalesi ile kesintiye uğradığını bir kabul olarak benimsememiz gerekmektedir. Emperyalist güçlerin “Demokratik bir Suriye” projesi olmadığı net çizgilerle benimsenmelidir. Emperyalizm çağında demokrasi sorunu bir devrim sorudur. Hem de emperyalizmin egemenliğine ve siyasi çizgisine karşı bir mücadeleyi içeren devrim. Bu demokratik devrimin çağımızdaki yani Proleter Devrimler ve Emperyalizm çağında temel karakteridir. Emperyalizm bu bağlamda gerçek bir demokratik devrim hareketine düşmandır, onu boğmak kendine tabi kılmak üzerine tüm strateji ve taktiğini kurar. Bu bağlamda “demokratik devrim” çağımızda anti-emperyalist olmak zorundadır. Anti-emperyalist bir hat tutturmayan hiçbir devrim tutarlı demokratik karakter kazanamaz, bu eksende örgütlenmeyen hiçbir ulusal ve sosyal hareket tutarlı anti-emperyalist olamaz. Bugün Suriye’de gerçekleştirdiği de budur. Emperyalizmin bu siyasal niteliği ve karakteri kavranmaksızın belirlenecek siyasi bir çizgi tutarlı bir demokratik muhtevaya sahip olamaz.

“Demokratik Suriye” Paydaşlığıyla Oluşan Yanlış Siyasi Çizgi!

Bu bağlamda Kürt Hareketinin ulusal sorun ve Kürt ulusuna dayalı örgütlenmesinin objektifliği onu bir bütün “Demokratik Suriye” kurma yeteneğinden ve çizgisinden mahrum bırakacak bir durumdur. Bu tarihsel bir durum ve aynı zamanda olgudur. Kürt Hareketinin Rojava’nın güvenliği, birleştirilmesi vs de Suriye’deki gerici güçler arasındaki çelişkiye dayanarak taktik ilişki geliştirmesi Komünistler açısından esaslı bir sorun değildir. Belirleyici olan bu ilişkinin taktik kalmasıdır ve hareketin siyasi çizgisidir. Ancak Suriye özgülünde ABD emperyalizminin “Demokratik Suriye” projesi kapsamında Kürt sınırlarını aşarak bir hareket ve yönelimi kendi “Demokratik Suriye” projesi kapsamında bir ilişkiye evirmek emperyalizmin demokratik hareketi devşirme tehlikesine güçlü bir zemin hazırlamak anlamına gelecektir.

Suriye Demokratik Güçleri adı altında bir oluşum üzerinden Kürt hareketinin bütün Suriye’ye yayılan bir yönelim içine girmesi ve bunu emperyalist güçlerin ciddi askeri-lojistik ve siyasi desteğine yaslanarak yapması ilişki biçimine yönelik güçlü sorgulayıcılığı ve “amasız”, “fakatsız” eleştirileri getirmeyi devrimci bir görev kılmaktadır.

24 Mayıs 2016 itibariyle Kürt Hareketi merkezli, Rakka’nın Kuzeyine yönelik askeri hamle ve İŞİD’le mücadele de emperyalist güçlerle kurulan taktik ilişkinin artık stratejik bir ilişki biçimine evrilmesi noktasında köprülerin inşa edilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bir süre önce bölgeye giden 50 Amerikalı uzman askerin sayısı arttırıldı.  23 Mayıs gecesi 250 ABD’li uzman asker daha Rojava’ya geçti. Bunun yanında bölgeden sorumlu ABD’li sivil ve askeri diplomatların kamuoyuna açık Rojava yönetimiyle görüşmeler ve planlar yapması söz konusudur. Artık ABD sadece hava gücüyle değil bizzat kara askeri güçleriyle Rojava ve Suriye içine girmiş oldu. Özellikle bir bütün Suriye politikasının yani “demokratik Suriye’nin kurulması” mücadelesinin(!) bir parçası olarak bu adımın atıldığı, Kürt hareketiyle bu eksende bir paydaşlığın yakalandığı belirtilmelidir. Kuşkusuz Kürt hareketinin demokratik Suriye yaklaşımıyla ABD’nin yaklaşımının farklı olduğu açıktır. Ancak aynı paydaşlıkta İŞİD’i etkisiz kılma ve demokratik Suriye zeminini oluşturma da bir hareket birliği, Kürt bölgeleri dışına çıktığı noktada stratejik bir ortaklığın da zemini olmaktadır. Emperyalizminin desteğiyle kurulacak bir “Demokratik Suriye” yoktur. Bulunan alanda bir örgütlenme ve demokratik dinamiklerin mücadelesiyle bir ittifak kurulmaksızın Emperyalizmle birlikte bir askeri ve siyasi projeyi gerçekleştirmek hangi gerici güce yönelirse yönelsin “demokratik”, “ezilenlerden yana”, “halkın çıkarına” hizmet etmeyecektir. Bir “dış güç” ittifakının müdahalesi olmaktan öteye gitmeyecektir. Bu farklı uluslar arasında ki düşmanlaşmayı arttıracağı gibi, Rojava’nın demokratik karakterini hızla aşındıracak, Suriye’nin uzun vadeli demokratik devrim sürecini emperyalist destekli müdahaleyle baltalayacaktır.

Rakka operasyonu bu açıdan ideolojik-politik açıdan sorunlu bir operasyondur. Suriye Demokratik Güçleri adı altında bunu sunmak olgunun gerçekliğini ve bu hareketin toplumsal temeli olmama durumunu ortadan kaldırmaz. İç dinamiklere ve toplumsal temele dayanmayan bir “kurtarma” ve “demokratikleştirme” mücadelesi gericileşmenin işaretlerini vermektedir. Emperyalizmin politikası doğrultusunda araçsallaşma durumudur. ABD emperyalizmi şimdi başarısız olan Suriye muhalefetinin yerine sahaya hakim başka bir muhalif güç ve olanak arayışındadır. Suriye’de ki gerici hedeflerine ulaşmak için bu arayış içindedir. Kürtlere sarılması bundan kaynaklanmaktadır.

Rakka’nın kuzeyi ve buradan elde edilecek başarı ile Rakka’nın içleri, devamında diğer Sünni Arap bölgelerine yönelik hamleler “Demokratik Federal Suriye” adına Kürt hareketinin planı dahilindedir. Bu planın gelişmelere ve politik dengelere göre emperyalist destekle olmasını mümkün gören bir tutum vardır. Şuanda “Demokratik Suriye” adı altında emperyalist Koalisyona dayanan bir askeri siyasi operasyon mevcuttur. Bu gerçeklik basit bir taktik ilişki ve faydalanma siyaseti olarak tanımlanamaz. Bu Rojava’nın korunmasının ötesine geçmiştir. Suriye’de demokratik ve devrimci temelde bir hareketin zayıflığı (Kürt Hareketini saymazsak) açık bir gerçektir. Bu durumun eksikliğine rağmen “Demokratik Suriye” politikasının pratik-politik-askeri uygulaması ve bunun emperyalizme dayanarak yapılması “demokratiklik” meselesini net bir şekilde sorgulamayı getirdiği gibi Kürt hareketin emperyalizmle olan ilişkisinin niteliğine dair sorgulamayı da daha güçlü yapmayı zaruri kılmaktadır.

Rakka Hamlesi Demokratik Değildir, Devrimci Değildir!

Demokratik bir Suriye’nin inşası egemen güce ve Suriye özgülünde güçlere karşı bir mücadeleyi içerdiği kadar, emperyalist müdahalelere karşıda bir mücadeleyi içermelidir. Emperyalizmin müdahalelerine, onun askeri üs ve asker bulundurmasına karşı bir politika belirlemekle olanaklıdır. Kürt hareketi bugün açısından objektif olarak toplumsal zemin bulduğu, örgütlendiği alan dışında emperyalist müdahaleye ve onun siyasi hesaplarına olanak sunmakta, onun bir parçası olmaktadır. Bu belirlediği baş düşmana karşı kendi kazanımlarını korumanın taktiği olarak yorumlanamaz. Rakka’nın kuzeyine yapılan operasyonun başarısı emperyalizmin Kürt hareketine daha fazla yaslanmasına ve güven duymasına olanak sunacaktır. Kürt hareketi ise bu ilişkiden kendi siyasi çizgisi adına hesaplar yapmaktadır. Kuşkusuz emperyalist destekle de olsa alanını ve siyasi gücünü pekiştirmek istemektedir. Ancak alanını genişletme ve siyasi gücünü geliştirme de emperyalizmle birlikte elde edilecek kazanım aynı zamanda siyasi açıdan tavizi zorunlu kılmaktadır. Emperyalizm kendi “Demokratik Suriye’si”ne göre bir şekilleniş ve beklenti içinde olacaktır. Bu beklenti ise yalın kat gericilik demektir. Halklara düşmanlık, uluslara siyasal köleleştirme ve kültürel kimliksizleşme demektir, daha fazla sömürü, daha fazla ölüm ve kan demektir.

Daha açık ifade edersek Rakka operasyonu demokratik devrimin uzun erimli ve zorlu görevlerinin Kürt hareketi tarafından unutulması ve emperyalist destekle kısa sürede gerçekleşmesi demektir. Bu durum halk adına “demokratik mücadele”, halk için “demokrasi” getirmeyecektir. Kürt hareketinin emperyalizmle daha sıkı işbirliğine kavuşmasını, demokratik niteliğini hızla kaybetmesini, demokratik ulusal mücadelesinin kimliksizleşme ve köleleşmeye açık hale gelmesi anlamına gelecektir. Rakka operasyonu ve sonrasında Membiç ve benzeri hamleler evet taktik anlamda Kürt hareketine büyük kazanımlar sağlayabilir, ancak stratejik anlamda halk saflarında ki, demokratik cephede ki kimliğini teslim etme koşulları anlamına gelecektir. Rakka operasyonu ve benzer operasyonlar bu anlamda Kürt hareketinin emperyalizmle stratejik ilişkileri sağlamanın köprülerini inşa etme özellikleri taşıyan bir siyasal-ideolojik niteliğe sahiptir. Kesinlikle ilerici, demokratik bir hamle değildir. Gericiliğe zemin sunan, taktik ilişkiyi stratejik ilişkiye eviren bir karakteri olacaktır.

43254

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

Sayfalar