Cuma Mayıs 3, 2024

“Şahverdi şehitlerinin safları parti, çağrıları savaş, sevdaları devrimdir!”

İnsanlık tarihinin devrimlerle sarsıldığı ve anıldığı ekim ayında, üç yoldaşımızı daha ölümsüzler katına uğurladık. Bir kez daha sınıf mücadelesinin en acımasız gerçeğiyle ve yoldaşlarımızın kaybının acısıyla yüzleştik. Bir kez daha intikam yeminlerimizi, sınıf kinimizi ve devrim inancımızı tazeledik. Bir kez daha ölümsüzleşen yoldaşların devrimci yaşamlarının yüceliği karşısında ölüm çaresizleşti.

21 Ekim tarihinde faşist Türk ordusu ile partimiz önderliğinde savaşan TİKKO gerillaları arasında yaşanan çatışmada Cengiz İçli (Ünal) ve Hakan Çakır(Yurdal) yoldaşlar şehit düşmüş, yaralı bir şekilde düşmana esir düşen Özgüç Yalçın (Sefkan) yoldaşımız ise faşizmin alçakça yaptığı işkencelere karşı direnerek, 22 Ekim sabahı ölümsüzleşmiştir.

Cengiz İçli (Ünal) yoldaş, on beş yılı bulan mücadele yaşamına Çukurova bölgesinde TMLGB faaliyeti içerisinde başlamıştır. Lise çalışmaları içinde örgütlenen yoldaş, Çukurova bölgesinde Komsomol’un örgütlenmesinde aktif olarak görev almıştır. Yoldaş Komsomol’un yeniden ayağa doğrulmasında önderleşen bir rol oynamıştır. 2004 yılında yapılan TMLGB 2. Kongresine bölge delegesi olarak katılan yoldaş yine bu kongrede TMLGB MK yedek üyeliğine seçilmiştir. Ünal yoldaş aldığı bu görevi daha sonrasında MK üyesi olarak sürdürmüş ve bu süreçte 2007 yılında TKP/ML üyesi olmuştur. Ünal yoldaş kısa tutsaklık yaşamının dışında, gerillaya katıldığı zamana kadar önüne çıkan her türlü zorluğu aşarak Komsomol faaliyetinin örgütlenmesi için canla başla çalışmıştır. Yoldaş 2013 yılında uzun bir süredir gitmek istediği gerilla alanına Dersim Parti Komitesi’nde görevli olarak atanmış ve şehit düşene kadar gerilla birlikleri içinde siyasi komiser olarak bu görevini sürdürmüştür.

Hakan Çakır yoldaş, Erzingan’da TMLGB saflarında başladığı ve Komsomol’un yanı sıra partimizin de bölgede örgütlenmesi için sürdürdüğü mücadelesini, 2011 yılından itibaren, TİKKO saflarına katılarak sürdürmüştür. Yoldaşın savaşa katılımı aynı zamanda 2 Şubat şehitlerinin çağrısına verilmiş net bir yanıttır! Yurdal Yıldırım (Muharrem) yoldaşın şehit düşmesinden kısa bir süre sonra halk ordusu saflarında yerini alan Hakan yoldaş, Muharrem yoldaşın ismini alarak, mevzilerimizin boş, silahlarımızın sahipsiz kalmayacağını da ispatlamıştır. TİKKO saflarında bir çok görev üstlenen ve eylemlerde yer alan Yurdal yoldaş iyi bir devrimci olabilmek için en güçlü savaşı yine kendisine karşı vermiş ve bu süreçte komutanlaşmıştır! Şehit düştüğünde TİKKO’da birim komutanlığı görevini sürdüren yoldaş aynı zamanda parti ileri militanımızdı.

Özgüç Yalçın yoldaş, Ankara’da devrimci bir örgütün saflarında başladığı mücadele yaşamını, sonrasında TMLGB saflarında örgütlenerek sürdürmüştür. Özgüç yoldaş şehir faaliyetinde, bir Devrimci Yol şehidinden aldığı adını, militan bir mücadele içinde taşımayı başarmıştır. İlk başlarda semt faaliyetleri içinde yer alan yoldaşımız, 2011 yılının Temmuz ayında, 2 Şubat şehitlerinin savaş çağrısına yanıt olarak halk ordusu saflarına katılmıştır. Sefkan yoldaş, şehit düştüğü tarihe kadar gerek askeri eylemlerde ve gerekse kitle çalışmaları içinde aktif rol üstlenmiş ve savaşa daha fazlasını sunmak için sürekli kendini geliştirme çabası içinde olmuştur.

Her üç yoldaşımız, gerilla faaliyeti içinde halk ordusunun inşası, savaşın geliştirilmesi ve kitlelerin örgütlenmesi görevlerinde özverili ve militan bir mücadele yürütmüş ve bu görevlerin yerine getirilmesi sırasında şehit düşmüşlerdir.

Kanınızın Aktığı Toprakları Devrimle Sarsacağız

Devinimini sınıf savaşımlarından alan insanlık tarihi, binyıllardır ezen egemen sınıfların zoruna karşı, ezilen sınıfların devrimci şiddeti ile ilerlemektedir. Köle isyanlarından, köylü ayaklanmalarına, nihayetinde insanlığın kurtuluşunu kendi kurtuluşuna kodlamış olan proletaryaya kadar bu tarih, kelimenin en çıplak anlamında savaşın, hasmına karşı verilen kurtuluş mücadelesinin ve bu uğurda ödenen bedelin tarihidir. Bahsini ettiğimiz bu gerçeklik bugüne nasıl gelindiğine ve aynı zamanda bundan sonra nasıl devam edeceğimize dair tarihin özetlenmiş deneyimidir. Gelecek, tarihin devrimci zora yüklediği anlamı doğru okuyanların, onu anlayanların ve pratikte sınayanların elinde şekillenecektir. Ölümsüzleşen yoldaşların, tarihin bu deneyimine, sadece ölümleriyle değil ama yaşamlarıyla da ışık tuttukları akılda tutulması gereken ilk derstir. Bu kavrandığında onların yaşamlarını adadıkları ve şehadetleri ile yücelen devrim mücadelesinin kökleri de anlaşılacaktır.

Ölümsüzleşen yoldaşlarımızın, bu tarihsel köklere yaslanarak büyüttükleri ülkemizin devrim mücadelesidir. Bu mücadelenin temelleri Kaypakkaya öncülüğünde atılmış, temel taşlarına adını ilk yazdıranlar Meral Yakar ve Ali Haydar Yıldız yoldaşlar olmuştur. Partimiz TKP/ML, o zamandan bugüne yüzlerce yoldaşın canını vererek sağlamlaştırdığı bu temeller üzerinde yükselmektedir ve biliyoruz ki sınıf düşmanlarımızı alt edene kadar ölüm daha nicemizi saflardan koparıp alacaktır! Bu anlamda yoldaşlarımızın şehadeti, sürdürdüğümüz devrimci savaşın bir parçasıdır, geriye devrimci yaşamları boyunca yarattıkları değerler, görevleri ve alınan darbenin derslerini bırakmışlardır. Dost ve düşman hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu yaşamın ardılı olunacak, yarattıkları değerlere sahip çıkılacak, görevler tamamlanacak, alınan dersten öğrenilecek ve karşılığı düşmana iade edilecektir. Aldığımız kayıplarda olduğu kadar, faşizmin canına kastederken de savaşın kanunlarına sadık kalacağımız bilinmelidir!

Kuşkusuz asıl olan devrim mücadelesinin sürekliliğidir ve şehit düşen yoldaşların yaşam deneyimlerinde de karşımıza çıkan budur. Onlar, mücadelenin en ön cephesinde, tamda şehit yoldaşlardan boşalan yerleri doldurmak, yarım kalan görevleri tamamlamak için yerlerini almışlardır! Devrimci yaşamlarında, partiye, halka ve devrime dair güvenlerinde, eylem kararlılıklarında onlardan öncekilerin izleri vardır! Şehadete ulaşan yoldaşlarımız üzerinde yürümeye gönüllü oldukları bu izlere sadık kalmış ve son nefeslerine kadar silah elde çatışarak ve direnerek, partiye, halka ve devrime layık olduklarını, feda bilincini en üst düzeyde pratikleştirerek göstermişlerdir! Yoldaşlarımız halk demokrasisi, sosyalizm ve yüce komünizm davasının yılmaz savunucuları olarak canlarını vermişlerdir. Şimdi görevleri, idealleri ve silahları geride bıraktıklarının omuzlarındadır ve buna layık olunacaktır!

Partileşin, Komutanlaşın, Savaşçılaşın!  

Yaşadığımız şehadetlerle bir kez daha anlaşılması gereken, yoldaşların savaşa katılımlarının bireysel bir tavır değil sınıf mücadelesinin gerekliliklerinin kavranması, parti ve savaş bilincinin ileri düzeyde cisimleşmesi olduğudur. Onlar içinden geçilen sürecin görevini anlamış ve hiç tereddütsüz buna göre konumlanmışlardır ve tavrı bireysel değil sınıfsal kılan tamda budur! Onların yaşamları şahsında bir kez daha örneklenen, partimizin ve halk ordumuzun militan duruşudur!

Kanlarının aktığı topraklar aynı zamanda onların dilinden halk savaşı sloganlarının yükseldiğine de tanıklık etmiştir. Sınıf düşmanlarımızın, halkımıza yönelik en alçakça yöntemlerle saldırdığı, her türlü baskı ve cinayetin alenileştiği, işçi sınıfı ve emekçilerin canlarının sömürü çarkları arasında öğütüldüğü bir dönemde bu sloganlar ayrıca değerlidir! Başta Kürt ulusu olmak üzere halkımız üzerinde örülmek istenen korku duvarları, teslim alma dayatmaları yoldaşlar şahsında partimiz ve halk ordumuz tarafından direniş ve savaş sloganlarıyla yanıtlanmıştır. Kulak verilmesi, sahiplenilmesi ve örnek alınması gereken bu duruştur!

Yitirdiklerimiz partili, komutan ve savaşçıdır! En başta halk ordumuzun savaşçıları olmak üzere partimiz kaybettiklerimizin yerlerini yeni yoldaşlarla dolduracak ve bayrağı devralan yoldaşları onlara layık olacaktır. Sınıf mücadelesinin yüksek sesle ve alabildiğine keskin bir şekilde verdiği talimat iyi anlaşılmalıdır.

Bu talimat partileşmeyi emretmektedir! Düşmanın azgınca saldırdığı parti saflarında, yitenin yerine yenilerinin alması, parti bilincinin ve önderliğinin her zamankinden daha üst düzeyde kavranması ve kurumsallaşmasına dairdir! Düşmanın saldırısı, parti saflarını tahkim etmeyle, buna aday olmayla yanıtlanmalıdır!

Bu talimat komutanlaşmayı emretmektedir! Halk ordusunun, partinin ve devrimin hizmetinde, en üst mücadele örgütü olduğunun bilinciyle, savaşa öncülük edecek yeni kadrolar çıkarmaya dairdir! Düşmanın saldırısı, partinin ve halkın hizmetinde, askeri bilincin keskinleşmesi, kendini yaşamda örgütlemesi ve öncüleşmesi ile yanıtlanmalıdır!

Bu talimat savaşçılaşmayı emretmektedir! Ülkemizde devrim mücadelesinin ana hattı olarak halk savaşının saflarının yeni savaşçılarla güçlendirilmesi ve aynı zamanda halk savaşçısı olma bilincinin her zamankinden daha fazla geliştirilmesine dairdir! Düşmanın saldırısı halk ordusunun saflarını güçlendirerek, esas mücadele alanında saf tutarak yanıtlanmalıdır!

Bir kez daha ilan ediyoruz ki talimat anlaşılmıştır ve savaşın kanunlarına uyularak emre itaat edilecektir! Her türlü şüpheden arınarak anlaşılması gereken bundan ibarettir!

Cengiz İçli, Hakan Çakır, Özgüç Yalçın Yoldaşlar Ölümsüzdür!

Yaşasın Halk Savaşı!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm’in Işıklı Yolu

Yaşasın partimiz TKP/ML, Önderliğinde savaşan TİKKO ve TMLGB

 

TKP/ML MK

Ekim 2105

43002

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

"Güleç yüzlü yiğit komünist şehit düştü" Osman Oğuz

Kapkara, zapzayıf bir adamdı, dışarıdan bakınca. Ama koca cüsseli olanı bile öyle bir sarardı ki karşılaştığında… Hani, “Ne çelikten irade kardeşim!” dersin ya bazılarına, öyle biri işte. Dosta candan güler, gülmek diye buna denir; düşmana ser verir, sır vermez.

İslamcı faşist diktatörlüğün korkusu

Adı resmileşmemiş, ama fiiliyatta TC artık islamcı faşist bir diktatörlüktür. Egemen sınıflar arasında bu konuda bir anlaşmazlık var. Ancak, gelişmeler bunun resmi bir hal alacağıdır.

Mussolini, Hitler ve Franco, faşizmi açıktan savundukları gibi, Erdoğan ve arkasındaki sermaye ise, açıktan “islamcı” bir iktidarı savunuyorlar. Meclis Başkanları bunu açıktan dile getirdiği, Erdoğan ve diğerleri ise teyit etti. Teyit etmelerine de gerek yok, 14 yıllık savunu ve uygulamaları islamcılığı bütünüyle yerleştirmek ve Suudi Arabistan benzeri Selefi iktidar kurmaktır.

79-ԵՐՈՐԴ ՏԱՐԵԼԻՑԻՆ ԱՆԻԾՈՒՄ ԵՆՔ ՏԵՐՍԻՄԻ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹՅՈՒՆԸ:

79.YILINDA DERSİM TERTELESİNİ LANETLİYORUZ !

Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani, Alevi, Ezidi halklarına mensup farklı etnik ve inanç sahibi toplulukların bir arada yaşadığı coğrafyamızda yüzyıllardır hiçbir zaman kan, gözyaşı ve acı eksik olmamıştır. Zulüm, bugün bile mazlum halkların kanları ile sulanan topraklarda en koyu ve vahşi şekilde devam etmektedir.

Parti biziz /Halil Ahmet

Belki biz olmayacagiz ama bu celik aldigi suyu asla unutmayacak,Ibrahim kaypakkaya.

Sorunlari cözme tarzimiz olaylara olgulara bakis tarzimiz ve bunlar arasindaki iliskiyi ele alisimiz nasil olmalidir.

Dogaldirki yazinin basligindanda anlasilacagi gibi parti biziz .Biz partiyiz ve dogal olarak partinin ele alinisi ve degerlendirilmesi parti onderligi ve cizgisinden bagimsiz olarak ele alinip degerlendirilemez.

Faşizme Karşı Direniş, Serhildan!

Faşist Kemalist Diktatörlük başta Kürt ulusu olmak üzere parolası mücadele ve direniş olan tüm halk kesimlerine azgınca saldırmaya devam ediyor. Hâkim sınıf kliği AKP sistemli baskı ve sömürü politikasına, katliam, gözaltı ve tutuklama terörüne geride bıraktığımız iki seçimle (7 Haziran-1 Kasım) birlikte hız kazandırmış, Kürt ulusuna, işçi ve emekçilere, kadınlara, çocuklara, LGBTİ’lere, doğaya ve yaşama karşı teyakkuza geçerek yeni bir saldırı dalgası başlatmıştır.

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

PARTİ VE KAYPAKKAYA ÇİZGİSİNE SAHİP ÇIK, TEORİK TEMELLERİNİ GÜÇLENDİR, ONU KAVRA ve GELİŞTİR

Partimizin kurucusu şahsında amaç ve araç, hedef ilişkisi bağlamında kuracağımız analiz-sentez ilişkisi bizim sorunu nasıl ele alacağımızla direk ilintilidir. Tarihsel olarak olaya baktığımızda İbrahim Kaypakkaya (İK) sıradan bir devrimci önder değildi. Onu komünist yapan doğrudan savunmuş olduğu ve yaptıklarıydı, yani teori ve pratik bütünlüğüdür.

Bir ikiye bölünür / Halil Ahmet

Herşey bir çelişkidir. Bu Maoist felsefi tanımdan yola çıkarak soruna bakarsak olayları ve olguları ve bunların arasındaki iç bağlantıları doğru bir şekilde kurabiliriz.

“Hareketin kendisi bir çelişkidir veya bir ikiye bölünür” Maoist felsefi yaklaşımını nasıl ele almalıyız? Başkan Mao’nun bu noktadaki ML’ye yaptığı katkılardan biri olarak felsefe alanında çelişki yasası olduğu gerçeği de herkes tarafından kabul edilmektedir.

“Bir ikiye bölünür ama asla iki birleşip bir olmaz. İkiyi bir yapmak revizyonistçe bir yaklaşımdır.” (Mao Zedung)

TKP/ML – TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI: 24 Nisan devrimin zorlu ve onurlu yoludur!

Savunduğu devrim öğretisiyle burjuva-feodal devletin soluğunu kesen kıvılcımı-aleve, alevi tüm ülkeye yaymaya çalışırken sadece gerçeğin sesine ve gerçeğin izinde yürümeye çalışan Kaypakkaya yoldaş işçi sınıfının ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımızın önderi olmaya devam ediyor. Kaypakkaya yoldaşın devrim ve örgüt öğretisi, işçi sınıfının kazandığı ve sahip olduğu en ileri devrimci öğretidir. Ülkemizde hiçbir teori, hiçbir düşünce ve strateji Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu kurtuluş yolu kadar gerçekçi, uygulanabilir ve güvenilir değildir.

TKP/ML MK : 44.YILIMIZDA ŞAN OLSUN İHTİLALCİ PROLETER ÇİZGİMİZE!‏

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif…

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü…”

Yoldaşlar,

Partimiz TKP/ML kuruluşunun 44. Yılını kutluyor. Partimiz, Önderimiz İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Şafak Revizyonizme karşı ideolojik-politik temelde örgütsel mücadelenin sonucu olarak 24 Nisan 1972’de tarih sahnesindeki yerini aldı.

Tarih Tanıktır: 24 Nisan’da Kaypakkaya Çizgisinin Doğuşuna

Yüzyılda Ülkemiz iki önemli tarihi zelzeleye tanıklık etti. 24 NİSAN. Öyle ki, her iki toplumsal olay tarihimizde silinmez ve silinmeyecek izler bıraktı. Hele ki bu silinmez tarihi olay aynı güne denk gelmişse - ki öyle- bir o kadar daha önemli ve de değerlidir. Tarihimizde bazı yaşanmışlıklar vadesi dolduğunda unutulur, tarih sahnesinde silinip giderler. Ve kendi kendini tasfiye ederler.

Sayfalar