Cuma Mayıs 3, 2024

Sedat'a….. Ihsan Feridun Berkin

Sen’inle 1977 yılında, kavurucu bir Ağustos gecesinde, İzmir Karabağlar’da bir gecekondu’da tanışmıştık. Sen, Ben ve bir arkadaş daha, el yapımı iptidai bir matbaa ile, sabaha kadar binlerce bildiri basmıştık. Bildirilerin mürekkepleri kuruyup, üst üste istifledikçe keyfimize diyecek yoktu doğrusu ; rotatif misali çalışıyordu körpe kollarımız ; rotatif ne kelime….ertesi günkü mitingde dağıtılacak binlerce bildiriyi, o gece sabaha kadar sadece biz üçümüz basacaktık.

Gecenin üçünde demlediğimiz, ‘tavşan kanı’ çayın tadına da diyecek yoktu doğrusu, mahmurlaşmış gözlerimizi çakı gibi deliyordu o zifiri karanlık çay ……bir yandan bildirileri istifler, diğer yandan çayları yudumlarken, koyu bir de muhabbet tutturmuştuk. Konuşulan tüm konulara hakimiyetin, önerilerin dikkatimi çekmişti ; kıvanmıştım senin gibi birisiyle tanıştığıma. Daha sonra birçok kez karşılaşmıştık aynı mekanda.

Sonra Orhan Bakır ın kaçırılmasında bir araya geldik,

12 Kasım 1977 akşamı Buca Cezaevine girerken ikimiz birbirimize kelepçeliydik, ayaklarımız yanıyordu, ama başımız dikti. İşte o günden beri seni daha iyi tanımaya başlamıştım. Ancak Sen’i tanıdıkça şaşkınlığım artıyordu, ilkokul mezunu ve işçi kökenli olamana karşın, mürekkep yemişlere taş çıkarıyordun. Cezaevindeki tüm kitaplar, okuma açlığını gideremiyordu adeta.

Sürgünü de, prangayı da, falakayı da yaşadın mapuslukta……..

Sonra, Muzo’nun deyimiyle, ölüm hücrelerinin « Sedat Abi »si oldun, ölümle dalga geçtin,

– ‘Son mektup’ larımızı düşmanın denetiminde yazmamak için, daha çok öncesinden avukatımıza verdiğimizi anımsar mısın,
– Darağacında tabureye tekme atmayı planlayıp, ama cellatların buna fırsat vermediğini öğrendiğimizde-meğerse bir değil, iki cellat varmış ve biri boynundaki iple uğraşırken, diğeri de tabureyi tutuyormuş-moralimizin bir hayli bozulduğunu anımsar mısın,

– Yeni Asır’dan bir gazetecinin, Kenan Evren tarafından yasaklanan Cezaevi anılarında,   « idamlıklar çocuklar gibi şendi » başlıklı yazı dizisini anımsar mısın,
– Sanki gökten düşmüşcesine senin hücrenin önüne gelen, sonra seninle arkadaş olan ‘tekir kediyi’, ölüm hûcrelerinin maskotu, hücreler arası kuryelik yapan, ‘Kara Marsık’ı anımsar mısın,

– Güle oynaya ölüme giden hücre yoldaşların, Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar, İlyas Has, Hıdır Aslan’ı anımsar mısın……
Sen bunları yaşadın, yoldaş oldun ölüme,ölüm sana ne yapar be çocuk…

16 Mart 1978’de mit-kontrgerilla istanbul Üniversitesinde patlattıkları bombayla 7 öğrenciyi katlettiler.

16 Mart 1988’de Halepçe katliamı yapıldı.
16 Mart 1971’de Deniz gezmiş ve Yusuf Aslan Sivas, Gemerek’de çatışmada yakalandı.
Ve 16 MART 2013’de ŞARKIŞLA’LI SEDAT YILMAZSOY TABUREYE TEKMEYİ VURDU !
Feridun Berkin 

46986

“ ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?”

“Düşmanlarımızın en güçlüsü içinizdedir.”[1]

 

“… ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?” sorusunun yanıtı; onların “6N 1K”sına dair tahlili “olmazsa olmaz” kılar.

“5N 1K değil miydi?” denecek olursa…  Hayır, sadece “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?”, “Kim?” sorularıyla yetinemeyiz; bunlara “6N”yi yani “Nereden?” sorusunu da eklemeliyiz…

Konuya bu kadar geniş perspektifte eğilme ihtiyacı, liberallerin “önem”inden değil, onların manipülasyon güçlerini teşhir etmenin ve okuyucuya saygının gereği.

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Gezi'den Cikan Dersler Ve Dertler

Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]

 

“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]

Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.

“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:

“her şey akıyor

her şey akıyor, panta rei ve irin

akıyor kalbimize, senin ve benim;

yazdıkları taş levha üstüne, kirle

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2

 

Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.

Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.

Yine ve yeniden geldik; BURADAYIZ![1]

“Durgunsa ya da suskunsa insan,

mutlak bir nedeni vardır.

Suskunluğa aldanma,

herşeyin bir zamanı var!”[2]

 

Zorbalığın zulmüyle insan(lar)ın yıldırılmaya, sömürülmeye çalışıldığı her yerde teslim alınamayanlar, diz çökmeyenler, başkaldıranlar hep vardı, var oldu, var olacaktır…

Ayakta alkışlanmayı hak eden Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) gerçeği bunu kanıtladı…

SÖYLEŞİ: Okuryazarlik üzerine[1]

“Bir yazarı okumak, yalnızca

neler söylediğini öğrenmek değildir;

onunla birlikte yollara düşmek,

onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”[2]

 

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-2



Yel Degirmenlerine Karsi Savasa Katil; Akima kapilma:Atomu Parcalayacagiz-2

DHF Cevresindeki arkadaslarin 'Cok Partili Sosyalizm' tartismalarina bir katki olarak yayinladigimiz makaleminizin ikinci kismini yayinliyoruz 

Bir kez daha, “Terör” mü?[1]

“Dünyayı fethetmek zorunda değiliz. Bize onu baştan yaratmak yeter.”[2]

Onlar düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür ![1]

“Ji bo bi çav li hev

nihêrtina bi mirovekî re,

divê ku ew meriv be.”[2]

 

Çoğunu tanıyorum; kucaklaştık; aynı ekmeği paylaşıp birlikte umutlandık…

İnebolu (Kastamonu) M Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Murat Kur, Hıdır Yıldız ve Deniz Kırbağ’ı…

Sincan (Ankara) F Tipi Kadın Hapishanesi’nden Evrim Konak’ı…

Elbistan (Maraş) E Tipi Hapishanesi’nden Tuğçe Özgül’ü…

Malatya E Tipi Hapishanesi’nden Ali Mükan’ı…

Kürkçüler (Adana) F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Emrah Kalkan, İsa Uğur Erdoğan ve Özer İnal’ı…

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-1


DHF ve MKP cevresinden arkadaslar "cok partili sosyalizmi' tartisiyorlarmis...

Sayfalar