Perşembe Mayıs 2, 2024

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Siyaseti, somut şartların somut tahlili sonucunda izlenecek yol ve yöntem olarak tanımlamak mümkün.Somut şartların somut tahlilini yapıyorsanız,yani olguya objektif bakma kaygınız varsa,günümüzün Kürdistanını tanımlarken kullanmanız gereken kavramlar Kürd uluslaşması ve ulusal birlik,ulusal kongre,ulusal ordu,ABD,AB,Rusya,Çin,BM,dış dinamikler,enerji ve petroldur.“Çözüm süreci” adı verilen TC’nin Kürdistan ulusal kurtuluş hareketini çözme,Kürd özgürlük hareketinin de “ava gideni avlama” projesinde yukarıdaki kavramlardan sözeden yok.Tedavüldeki kavramlar silahsızlanma,Türkiye partisi,halkların kardeşliğidir ve olguyu anlamada bize yol
göstermez.Ulusal birlik,dış dinamikler,enerji,petrol gibi kavramları kullanmıyor olmaları,bu sürecin taraflarının bu kavramlardan bihaber oldukları anlamına gelmiyor.Üçüncü göz tartışmaları herkesin dip dalgasının farkında olduğunun açık kanıtı.

Kullanılan “barış” söylemlerinin tam tersine,TC daha önce El Nusra üzerinden yürüttüğü vekalet savaşını IŞİD üzerinden bir Kürd-Arap savaşına dönüştürmek için elinden geleni ardına koymadı. Kürd özgürlük hareketi buna serhildanlarla “kamu düzenini” hırpalayarak sınırlı bir karşılık verdi. Nato sınırları güvencesinin yanına eklenecek bir Kürd-Arap savaşı güvencesini TC’nin sömürgesinin muhafazasına yönelik stratejisi olarak değerlendirmek gerekiyor.Ve bu stratejinin başarısızlığa mahkum olduğunu iddia edecek durumda değiliz.Bu stratejiyi kırmanın yolu Japonya’dan ABD’ye kadar tüm dünyada oluşan,barbarlara karşı başarılı bir yurt savunması sürdüren
Kürdistani güçler sempatisini örgütlemek, Kürd diplomasisine yeni kanallar açmak ve Batı dünyasıyla ittifak olanaklarını arttırmaktır.Bunun “demokratik modernite” teorileriyle yapılamayacağı ortadadır.Bu stratejiyi kırmaya dönük bir diğer önemli hamle de Güney Kürdistan’daki “TC müttefiki olmayan” güçlerle entegrasyona gitmek ve ulusal ordulaşma pespektifini hızla yaşama geçirmektir.Sömürgeci devletlerin yaralı bir hayvan olduklarını ve Kürdistani güçlerin çok üzerinde askeri kapasiteye sahip olduklarını ve bu kapasiteyi kullanılmaz hale getirmenin yolunun uluslararası ittifaklar kurmaktan geçtiğini bilince çıkarmak zorundayız.Saddam Hüseyin diktatörlüğü ve Güney Kürdistan karşıtlığının ürettiği sonuçların AKP yönetimindeki TC ve müttefiki IŞİD ile Kuzey Kürdistan karşıtlığında tekrarlanabileceği ihtimaline de hazırlıklı olmak gerekiyor.

Dünyayı bir satranç tahtası olarak olarak kullanan güçler açısından artık dört parçalı Kürdistan sosyolojik değil,siyasal ve ekonomik bir alandır.Kürdistan enerji kaynaklarının denize çıkışı meselesi dünya ekonomisi açısından yaşamsal önemdedir. Böylesi bir dönüşüm momentinde Kemalizmvari sahtekar bir anti-emperyalizmi aşmak önemlidir.Parçalı sömürge Kürdistan’ın çelişkisi emperyalizmle değil,Kürdistan’ı askeri ve ekonomik işgal altında tutan sömürgeci yapılarladır.TC’nin “Kobane düştü,düşecek” hevesini kursağında bırakan kardeş halkların dayanışması ya da bir gülüşüne dünya kurban edilesi gencecik çocukların şehadetleri değil;”kapitalist modernite”nin IŞİD mevzilerini darmadağın eden hava saldırıları ve TC’ye çektiği sert ayar olmuştur.Uzun süredir söyleyegeldiğimiz üzere: paradigma değişmiştir,tez değişmiştir,politik zemin değişmiştir.Anti-tez de değişmek zorundadır.Güney Kürdistandaki TC yanlısı yapıların siyaset zemini de,Kuzey Kürdistanda sınır tartışmayan, sahte solcu,“bağımsızlığı çöpe atan” kafa yapısı da paradigma değişikliğiyle birlikte tarihin çöp sepetinde yerini almıştır.Mevlana’nın dediği gibi: “Dünle beraber gitti ne kadar söz varsa düne ait cancağızım,Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”



02.12.2014, ZÜLKÜF AZEW

89221

Zülküf Azew

Sitemizin yazarlarından olup politik ve teorik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Zülküf Azew

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar