Cuma Mayıs 24, 2024

Sınıf mücadelesinde rakamların ve nicelik gelişmelerin önemi (Mehmet Emin Gündoğdu)

Sınıf mücadelesi, kapitalist toplumun dünya çapında hakimiyetinden sonra farklı bir rol aldı. Sömürücü toplumlar kendi bağrından çıkan üretim araçlarının nicel birikimleri sonucunda, niteliksel sıçrama yaratıp eski toplumu yıkmıştır. Köleci toplumun bağrında gelişen Feodal üretim araçları  köleciliği yıkmıştır. Feodal toplumun bağrında gelişen kapitalist üretim araçları, feodal toplumu yıkmıştır.

   Kapitalist toplumda durum farklıdır.  Kapitalist toplumun  yıkılışı tamamen üretim ilişkilerinin devrimcileşmesiyle olacak bir iştir. Emek ve emek üreten araçlar, evrimini tamamlayıp toplumsallaştığından vede toplumsallaşmayan sadece üretim araçları üzerindeki kapitalist mülkiyet olduğundan, bu toplumun yıkılışı üretim araçlarının gelişmesiyle değil, üretim ilişkilerinin gelişmesi (devrimcileşmesi)  ile kapitalist özel mülkiyetinde, devrimci bir şiddetle  toplumsallaştırılmasıyla olacaktır.

   Sınıf mücadelesi, nicel birikimlerin belli bir aşamasında, eskinin yadsınıp yeninin kurulmasıyla nitelik bir sıçramaya ulaşır ve ortaya yeni bir birlik ve yeni bir zıtlar mücadelesi çıkar. Sınıf bilinçli devrimcilerin, değiştirme-dönüştürme mücadelesinde nicelik gelişmelerin önemi çok büyüktür.

   Mao yoldaşın bu konudaki bir görüşünü aktarıp  devam edelim.

   “ -Kafamız rakamlara yatkın olsun-; başka bir deyişle, bir durumun ya da bir sorunun nicelik yanına eğilmeli, esaslı bir nicelik tahlili yapmalıyız. Her nitelik kendini belli bir nicelikte ortaya koyar ve nicelik olmadan nitelik olmaz. Bugün bile yoldaşlarımızın birçoğu şeylerin nicelik yanlarına, yani temel istatistiklere, belli başlı yüzdelere ve şeylerin niteliklerini  belirleyen niceliksel  sınırlara eğilmek zorunda olduklarını kavramıyorlar. Bu yoldaşlarımızın kafalarında -rakam- diye bir şey yok; bu nedenle hata işlemekten kurtulamıyorlar.” (Mao.SE 4.Kaynak Yayınları. İkinci baskı.sf: 359)

    Sınıf bilinçli devrimciler rakamları ne kadar bilince çıkarıyor. Mesela 50 yıllık bir örgütün militanı her şeye sıfırdan başlayabilir mi? Bunca zaman hangi birikimleri yapabildi, bu nicel süreçte  verilen sınıf savaşını ne kadar öğrendi. Yaşananlardan hangi dersleri çıkardı? Bir komünist örgüt, 50 yıl mücadele edip de sonunda marjinal bir duruma düşüyorsa, doğmatizme-oportünizme saplanmış olamaz mı? Bu dogmatizmden ve oportünizmden kurtulmak için hangi çabanın içerisinde? Tüm bunlar ayrıntılı bir nicelik araştırmasıyla çözüme  kavuşabilir.

    Mesela, Kaypakkaya yoldaş  TİİKP proğram taslağında,TKP değerlendirmelerinin bir yerinde şöyle diyor: “Fakat,yine proğram taslağı'na göre, TKP'ni oportünist ve revizyonist bir parti ilan etmemek mümkün değildir. 'Marksizm-Leninizmi yurdumuz şartlarıyla yaratıcı bir şekilde kaynaştıramamak', 'yığınlar içinde kök salmayı başaramamak',  30 küsur yıllık legal ve illegal  faaliyet dönemi boyunca 'yığınları silahlı mücadele yolunda seferber edememek ve halkın silahlı gücünü yaratamamak', 'Leninist örgütlenme esaslarını uygulamamak' ve bütün bunlardan dolayı da 'çökertilmek', su katılmamış bir revizyonist hareketin nitelikleridir.

   Bir parti, bir yandan revizyonizmin ve oportünizmin bütün hastalıklarıyla sakatlanmış olacak, öte yandan,bu parti 'Marksizm-Leninizme bağlı kalmış' olacak, ' oportünizmle mücadele etmiş' olacak, 'Leninist parti' olmakta devam edecek. Bu en hafif deyimi ile, Marksizm-Leninizmin ne olduğunu anlamamaktır,” ( İK. SE II. Sf:70)

   Bu sözlerin üzerinden 50 yıl geçti. Şöyle bir düşünelim. İbrahim yoldaş kendinden önceki 30 yılın muhasebesini yapıyor. Rakamlarla çalışıyor. Ve 30 yıllık başarısızlığı revizyonist ve oportünist politikalara bağlıyor. Peki bugün bizler 50 yılın muhasebesini yapabiliyormuyuz. Nitel bir sıçrama yaratamadığımıza göre, nicelik olarak neleri yapıp yapamadığımızı açıklayabiliyor muyuz?

    Kapitalist özel mülkiyeti zor ile yıkıp toplumsal mülkiyeti inşa etme  mücadelesi devam ediyor. 1848 yılında yayımlanan Komünist Parti Manifesto ile başladığımız komünist toplum amacımz, 1917 Büyük Ekim Devrimi ve 1949 Çin Demokratik Halk Devrimi ile devam etti. Bu devrimlerin yarattığı gelişmeler hala yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

   İnsanlık tarihinin en büyük devrimi olan Ekim Devrimi'nin 105. yılındayız. Canlıları (bitkileri, hayvanları ve insanları) büyük felaketler bekliyor. Çevre felaketleri, küresel ısınmalar, aşırı kuraklık, gıda kıtlığı, dünya genelinde yükselen  ırkçılık ve faşizm, ve de gümbür gümbür gelen 3. dünya savaşı tehlikesi. Kitleler sokakta, en küçük bir kıvılcım kitleleri harekete geçiriyor. Kitlelerin bu kendiliğindenci eylemlerini komünistler saflarına çekemiyor. Komünizm cazip gelmiyor. Neden ? Nedeni çok. Sosyalizmden geri dönüşleri yeterince açıklayamadık. Sosyalist ülkelerin getirdiği yenilikleri kitlelere anlatamadık. Bugünün komünist parti yöneticilerinin çoğu kitap okumuyor, araştırmıyor. Mao yoldaş diyorya; araştırma yapmayanın söz hakkı yok diye. Ama görüyoruz ki araştırma yapmadan çok söz söyleniyor. Sözün hükmü fazla kalmamış. Okuyan, araştıran, dinleyen, iyi bir öğrenci olmaya çalışan yöneticileri bulup kadro yetiştirmessek daha geriye düşmemiz kaçınılmaz olacak. Bundan dolayı, sokaklarda gelişen nicel eylemlilikleri doğru okuyup ona göre bir strateji ve taktik politikalar belirlemeliyiz. Siyaset ekonominin farklı bir versiyonu diyoruz. Ekonominin sürekli değiştiğini yazıyoruz o zaman siyasetimizi ekonomik gelişmelere göre sürekli yenilemeliyiz.

   Sonuç olarak;

   Sınıf mücadelesi nicelik ve nitelik  gelişmesini devam ettiriyor. Niteliksel aşamalardan sonra geri dönüşlerin yaşanması umutsuzluk yaratmasın. Özel mülkiyet toplumlarının tek alternafi Komünist Toplumdur.

   Sınıf bilinçli proleter devrimciler olarak günün  ihtiyaçlarına göre politika üretip mücadeleyi büyütmek zorundayız. Bir yandan, oluşturulan ortak mücadele alanlarını geliştirmeye çalışırken bir  yandan da kendi öz gücümüzü büyütmeliyiz. Yakına ama daima ileriye adım atmalıyız. Rüzgar işçiden yana esiyorsa rüzgarı arkamıza almamız için faaliyet yürüttüğümüz her yerde işçi komiteleri kurarak işçi kadroları yetiştirip sınıf içinde örgütsel bir güç olmalıyız. İşçi sınıfı içinde, gençlik ve kadın çalışmalarında somut kazanımlar elde ederek niceliksel bir gelişme yaratmalıyız. Biriken ve gelişen niceliksel büyüme, zamanla niteliksel sıçramalara dönüşerek sınıf mücadelesinde aktiv rol oynamamızı sağlayacaktır.

Mehmet Emin Gündoğdu                                    

2425

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Sayfalar