Pazartesi Nisan 29, 2024

"Siz geldiniz ya, sizi bekliyordum. Artık uzun bir yolculuğa çıkabilirim.’’ MERYEM BAKIRCIYAN

     Irksal, dinsel kültürel ayrımcılığı ömrünce bilfiil yaşadı. Faşist diktatörlüğün baskılarına seksen dokuz yıl yaşayarak tanık oldu. Diyarbakır’da eşinin ve kendinin gördüğü baskılar yetmezmiş gibi çocukları da akla gelmez baskılara maruz kalır. Irksal olduğu kadar dinsel baskıların haddi hesabı yoktur. Gördükleri baskılar öylesi bir hal alır ki artık dayanılmaz hal alır. Dinsel baskı artık çocuk yaşamlara kadar yansır. Her öğlen sefer tasıyla babalarına yemek götüren Ermeni çocukların yolları Türk, Kürt, yani Müslüman çocuklar tarafından kesilerek İslami işaret ve haç işareti yapılarak "sen bu musun, yoksa bu musun "sorusu sonrası sefer tasları ellerinden alınır yemekler dökülür ve sefer tası kırılırmış. Armenek *Orhan* de bu aşağılık dinsel, ırksal baskıya defalarca maruz kalır. Ağlayarak eve gelir ve annesiyle kavga eder. Ve  "neden, niçin sorusuna cevap bulmaya çalışır ama bir türlü aradığı sorunun cevabına ulaşamaz. Dinsel baskı öylesi artar ki baba bu baskılara dayanamaz Amed’i terk etmeye karar verir. Yanına da en büyük oğlunu alarak İstanbul’un yolunu tutar. Aradan birkaç ay geçmeden oğlunu Amed’e geri gönderir. O gün bu gündür kendisinden bir daha haber alınamaz. Ölümüdür sağ mıdır, bilen çıkmaz.

   Irkçı faşist baskılara dayanamayıp yedi çocuğunu terk ederek sırra kıdem basan Ermeni bir babanın bıraktığı yedi çocuk ve onların üzerine yüklediği büyük sorumluluk... Artan baskılar giderek toplumsal bir boyut kazanır, artık Amed’de 60’ların ortalarına doğru yaşama şartları giderek ortadan kalkmaya başlar. Bazı Ermeni dostlarında yardımıyla Meryem Ana AMED’İ terk ederek yeni bir serüvene yedi çocuğuyla birlikte yola çıkar ve İstanbul’un yolu tutulur. İstanbul’a geldiklerinde yeni yaşam, yeni yaşamın sunduğu zorluklarla mücadele başlar. İşsizlik, yoksulluk, çocukların bakımı ve eğitim sorunu Meryem anayı daha da dirençli kılar. Dönüpte arkasına bakmaz. Irksal dinsel vb. baskılara karşı mücadelede bağışıklık kazanarak acıları bal eyler.

Atmışlı yılların sonu ve yetmişli yılların başlarında devrimci mücadele dünyada ve Türkiye topraklarında önemli sıçramalar gösterir. Kaypakkaya’nın önderliğinde kurulan TKP M-L Türkiye tarihinde ilk defa Ermeni katliamına parmak basar. Bir buçuk milyon Ermeni halkının 1915’de katledildiğini deşifre eder. Ermeni ulusuna yapılan bu katliamı ve tarihi haksızlığı kınar. Bu tarihi yarayla yaşanamayacağına önemle vurgu yaparak Türkiye solunun Kemalist ve şovenizmin ağır etkisinde kaldığını açıklar.  Kürtlerin ulus olduğunu, kendi kaderini kendilerinin tayin hakları olduğuna vurgu yaparak Türkiye’de Kürt ulusunun varlığına vurgu yapmıştır. Armenek bu dönemler genç bir ermeni devrimci olarak Kaypakkaya’dan etkilenir ve Ermeni arkadaşlarını da Kaypakkaya çizgisinde yer almaya, mücadele etmeye teşvik eder.  HIRANT DİNK VE İSKENDER gibi çocukluk ve okul arkadaşlarını TKP-ML saflarına kazanır.

 Anne Meryem ilk önceleri oğlunun devrimci, komünist olmasına karşı çıkar ve büyük kaygılar taşıyarak engellemeyi dener. Sonraları Meryem Ananın kendi deyimiyle; "Destek verdim, yanında oldum. Çünkü haklı bir kavgada yerini alıyordu " diyecekti. Armenek’in yakalanması, kaçırılması aktif mücadelede yer alarak faşist diktatörlüğe karşı verilen mücadelede TKP-ML’nin önemli kadrolarından olması, özellikle de Ermeni milliyetine ait ve de gayri Müslüm olması faşizmi ve onun erklerini daha da azgın saldırılar yapmaya itiyordu. Anne Meryem artan baskılar karşısında kaygılarını ve korkularını daha da çoğaltır. Çünkü geride altı çocuk ve torunların yaşam kavgaları öne çıkmaktadır. Bu sebeple Meryem ANA çocuklarının büyük çoğunluğunu alarak yurtdışına çıkarlar. Yıl bin dokuz yüz yetmiş dokuz başlarıdır.

Armenek Karakoçan’da azılı bir halk düşmanı komiseri cezalandırma eyleminde şehit düştü. O gün bu gündür acılar yaşayan Meryem Ana Armenek’in yoldaşlarıyla bazı kereler görüşmesine ve ağırlanmasına karşın sürekli bir iletişim kurulamaz.  Yakın bir yıllık dönem öncesi kimselerle ilişkileri olmaz. Ailece içe kapanılır. Armenek yoldaşla ilgili belgesel çalışmanın planlanması, projelendirilmesi sonucu Armanek’in yoldaşları yoğun bir çalışma ve iz sürme sonucu Meryem ANA ve çocuklarıyla ilişki sağlayarak bir daha kopmaz bir bağ oluşturulur.

Ve MERYEM ANA: "Ben Armenek’in yoldaşlarının bir gün geleceklerini biliyordum. Onu unutmadıklarını sahiplendiklerini biliyordum. Ve siz geldiniz, sizleri gördüm artık gözüm arkada kalmayacak. “der. Ve devamla, "Eğer ki geçmişte büyükler davalarına sahip çıksalardı, Fedailer haksızlığa karşı isyan etselerdi o zaman Armenek ve arkadaşları öldürülmeyecekti "

  "Artık bana uzun bir yolculuğa çıkma zamanı geldi" diyerek, evlatlarına, yoldaşlarına, dostlarına vedayı huzurluca, gönül rahatlığı içinde yaparak ta o gün hepimize sevgilerini, selamlarını iletti Evet yoldaşlar, dostlar arkadaşlar gerçekten de MERYEM ANA bizleri, ARMENEK belgeselini yapan yoldaşlarını, dostlarını beklemişti. Yoldaşlarına verdiği mülakatla asırlık yaşamında Ermeni ulusunun kırımından, Silvan’da geçen çocukluğa, Amed’de uğranılan zulme, İstanbul’da karşılaşılan zorbalık ve baskılara,   Armenek yoldaşın yaşamından İsveç’e uzanan ve nihayet bulan tarihten bizi koparmayarak en ince detayına anlattığın için sana hepimiz teşekkürlerimizi, saygılarımızı sunuyoruz, ellerinden, yanaklarından doyasıya öpüyoruz. Hoşça kal Ararat’ın yiğit kızı, AMEDİN boyun eğmez onurlu Ermeni gelini,  İstanbul’un her türlü zorluklarına karşı göğsünü siper eden fedakâr anamız ve Armenek’in yoldaşlarını ölüme direnerek bekleyen, bizleri görmeden ölmeyeceğini söyleyen güzel yürekli anamız güle güle... Huzur içinde uyu. Hepimiz seni seviyoruz, saygıyla anıyoruz.

PARTİZAN AİLESİNİN VE BÜTÜN SEVENLERİNİN BAŞI SAĞ OLSUN. GÜLE GüLE ARARAT’IN TERTEMİZ YÜREKLİ ANNESİ. 

 

90932

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Sayfalar