Pazartesi Mayıs 6, 2024

Soma ölüm ocağı ; ՍՈՄԱ`Ն ՄԱՀՎԱՆ ՕՋԱԽ Է ,

Soma maden ocağı katliamı,Türkiye'nin aynı zamanada dünyanın en büyük maden ocağı faciası olarak şimdiden tarihe geçti.Soma İşçi Katliamı olarak da anılacak,hafızalardan kolay kolay silinmeyecek bu vahşet,işçi ölümlerinin en büyük olma özelliği ile de işçi sınıfı mücadele tarihinde yerini koruyacaktır.

13 Mayıs 2014 günü meydana gelen,devlet yetkililerinin ''trafo patlaması'' olarak gösterdiği, aksine karbonmonoksit gazının sıkışması ile oluşan maden faciası tüm emekçileri yasa boğdu.Bu katliamda resmi rakamlar ölen madenci sayısını 301 olarak açıkladı.Ama gerçek bu değildi.Ölü sayısının gizlendiği,bu rakamın üstünde olduğu herkesin kanaatıdır.Vardiya değişimine denk gelen bu facia anında 787 işçinin ocakta bulunduğu söylenmektedir.Hiç bir kayıt düzeninin bilinçli olarak gösterilmediği,hiç bir zaman da gösterilmeyecek belgelerde kesin ölü sayısı hep gizli kalacaktır.

''Sır'' dolu bu patlamada,her şey gizlendiği gibi kaçak çalışan çocuklar ve Suriye'lilerin akıbeti hakkında devlet bütün giriş ve çıkışları tutarak bağımsız,muhalif gözlemcilerin araştırma ve inceleme yapmasına engel olmuştur.19 yaşında maden ocağında ölen Celal Yıldız,3 sene önce Facebook sayfasında okul parasını kazanmak için 2011 yılında maden ocağında işe başladığını duyurmuştu.Gizlice çıkarılan,ölü çocuk madencilerin akıbeti bugün veya yarın muhakkak ortaya çıkacak.

Soma maden faciasında,AKP iktidarı ile çıkar birliği kuran Soma Holding yöneticilerinin kirli ilişkileri,aynı zamanada su yüzüne çıkmaya başladı.Soma Holding maden işletmeleri genel müdürünün eşi Melike Doğru'nun,Manisa Büyükşehir Belediye Meclis üyesinde, şirketi temsil ettiği belli olmuştur.30 Mart yerel seçimlerinde Soma'lı 3 bin maden işçisini ''yoksa işten atılırsınız'' korkusuyla,zorla AKP mitingine götürdükleri ortaya çıktı.Üstelik burada ''en büyük başkan,bizim başkan'' diye,Somalı işçilerin şapkalarıyla selamladıklarını,yandaş basının aksine,muhalif kesimlerin araştırmaları sonucu ortaya çıktı.Tüm bunlar yetmiyormuş gibi,seçimlerden önce yoksul halka AKP'nin siyasi çıkarlarına hizmet etmek ve oy alabilmek için Türkiye genelinde bedava kömür dağıttıkları ortaya çıktı.Manisa'da AKP bu yüzden %45 oy oranıyla I.Parti seçildi.

TKİ'nin sahibi olduğı Soma Maden Ocağı,özelleştirme ile Soma Kömür İşletmeleri AŞ sahibi Alp Gürkan'a devredildi.Köklü değişiklikler yapılarak üretimin arttırılması için ne gerekiyorsa yapılacaktı.Günde 3 vardiya olarak çalışılmaya başlandı.Bu günde 11 ton kömür demektir.Vardiyalar arasında rekabet,''kim daha çok kömür çıkardı'' yarışı başlatıldı.Elverişsiz ortamlarda,tamamen performansa dayalı,işçinincan güvenliği hiçe sayılarak daha çok kazanma ile aşırı kar hırsı öneçıktı.

Özelleştirilip tamamen AKP iktidarının çıkarları için hizmet yürüten Soma maden ocağında sistem kar üzerine kurulmuş olduğu için hükümet ile işveren ortak hareket etmektedir.Siyasi ilişkileri vardır.TKİ kendi payına düşen kömürü aldıktan sonra,geriye kalan kısım işletme payı olarak siyasal sermayeye kar kalmaktadır.İş güvenliğinden kaçınan işveren,maaliyet masraflarından kaçınarak azami kar peşine düşmüştür.İş güvenliğinin olmadığı ocakta,işçiler tesadüfen bu günlere gelebilmişlerdir.İş yeri sahibi Alp Gürkan,Soma maden ocağını bu koşullarda ''I.sınıf çalışma yeri'' olarak kamuoyuna gösterdi.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız yani sermaye ile içiçe geçen siyasal iktidar, ilişkilerinde çıkar ortaklığı kurdular.Hep birbirlerini destekleyen açıklamalarda bulunarak gerçekler gizlendi.''Dünyanın en güvenilir maden ocağı'' olarak gösterilen Soma maden ocağı,maalesef kendi yalanlarına göre ''bir trafo patlamasına dayanamadı''.Ne yaşam odaları,tam teşekküllü oluşturulmuş,ne alternatif kaçış yolları var,hiç bir iletişim sistemi yok,gaz maskeleri çalışmaz durumda (her biri kaza anında 45dakika çalışması gerekir),işçiler olay anında hiç bir işe yaramayan maskeleri attıklarını söylediler.Tamamen ihmaller ile dolu bir işyeri olduğu ortaya çıktı.Oysa ki önceden ''olası bir kaza anında 500 işçinin günlerce yeme,içme ihtiyacını karşılayacak,nefes alabilecekleri yaşam odaları oluşturduk'' açıklamasında bulunmuşlardı.Ne dedilerse yalan çıktı.

           KAZA DEĞİL,CİNAYETTİR  ,

           ՊԱՏԱՀԱԿԱՆՈԻԹՅՈԻՆ  ՉԷ   ՍՊԱՆՈԻԹՅՈԻՆ  ՈԻ  ԿՈՏՈՐԱԾ Է ,

13 Mayıs'ta meydana gelen,dünya tarihinin en korkunç madencilik faciaları arasında anılan Soma maden ocağı katliamı,AKP'nin kendini bu suçtan kurtarmak için söylediği kader,kaza gibi açıklamaları hiç kimseyi inandıramamış,suç üstü yakalanmışlardır.Halen de suç işlemeye,gerçekten olup-bitenleri kamuoyundan gizleyerek,devam ediyorlar.Eneri Bakanı'nın,Soma Maden Ocağı şirketine ''sağlık ve güvenlik'' tedbirleri için,teşekkür ederken,sakalından utanmadı,allah korkusu yaşamadı.Vicdanı sızlamadı.

Tehlikeli boyutlara ulaşan karbonmonoksit gazının yükselişini cihazların uyarmasına rağmen,kömürlerin hiç görülmemiş şekilde ısınması,ışıkların sönmesi,kaza olacağının emareleri bes belli iken,''çalışın bir şey olmaz'' diyen,''dayıbaşları'',''ekipbaşları'' işçileri ölüme gönderdiler.İşçiler üstünden kar sağlayan bu kan emiciler patronun madendeki uşaklarıdır.Yine bir teknisyenin tüm uyarılarına kulaklarını tıkayan şirket yetkilileri Kar ve aşırı üretimin durdurulmasını istemediler.Kulak asmadılar.''Bu kablolar dayanmaz,mutlaka bir arıza olacak,faciayla sonuçlanacak,birgün hepimizin cenazesini buradan çıkaracaklar'' demesine rağmen dikkate almadılar.

Böyle tehlikeli ve sorunlu bir işyerinin müfettişler tarafından senede iki kere denetlemeye tabii tutulması ayrıca bir sorun olarak görülmelidir.Denetleme önceden şirkete haber verildiği için,tabi ki buna da ''denetleme'' denilirse,önceden hazırlanan tüm dökümanlar imzalanır,yemekler yenir,sonradan herkes yine bildiği gibi hareket ederdi.Tüm bu olup bitenleri sadece izlemekle yetinen Maden-İş Sendikası bu katliamda,bu acı tabloda çok büyük sorumlulukları vardır.Suç ortakla-

rıdır.Hiç bir işçinin memnun olmadığı,aynı şirketin bir sözcüsü gibi çalışan Maden-İş,işbirlikçi,işçi düşmanı yüzünü göstermiştir.Sendika seçimide ise işçinin hiç bir seçeneğinin olmadığı,doldurulan zarfların sadece götürüp sandığa atmaktan başka bir rolü olmadığı ortaya çıkmıştır.

           SKANDAL,

           ՍԿԱՆԴԱԼ ,

Dünya madencilik sektöründe,maden facilarının olduğu ülkelerin başında Rusya,G.Afrika, Çin,Zimbabwe,Hindistan almaktadır.Ama Türkiye bu ülkeleri geride bırakarak,işçi katliamlarında 1.ülke,en çok ölümlerin yaşandığı ülke olarak yerini almıştır.Avrupa ülkelerinde,her geçen gün gerileyen ölüm oranları,yerini Türkiye'ye bırakmıştır.İnsan Hakları ihlallerinde yine Türkiye ilk sırayı almaktadır.Bunlar tesadüfi değildir.Özelleştirilen işyerleri,fazla kar amacıyla,yoğun çalışma tempo-su,getirilen prim sistemi kazayı tetiklemiştir.Ekipbaşı,dayıbaşı ile zorla çalıştırılan aynı zamanda taşeron işletmelerde emeğin ucuz olması sebebiyle katliamlar ve ölümler kaçınılmaz olmuştur.

5 Ağustos 2010 yılında Şili'de meydana gelen faciada, bilim-teknoloji ile donanan insanoğlunun faciadan sonra kurtuluşlarının mümkün olacağını görmüştür.Ama yüzlerce emekçinin kanını akıttığı Soma maden ocağında bir kurtarma rezaleti beraberinde yaşanmıştır.İçeride mahsur kalan emekçiler,bir umut kurtarılmayı beklerken çoğu kendi imkanları ile kurtulabilmişlerdir.İlk dört gün boyunca ''dualarınızı eksik etmeyin'' denilerek,kadere,olaylar akışına bırakılmıştır.İlk günde olayın vahametini gören,bilen yetkililer uluslararası yardımı kabul etmemişlerdir.Dünya kamuoyunda bütün maden ocağının foyalarının ortaya çıkmaması pahasına işçi ölümlerini onaylamışlardır.Kendi ellerinden de hiç bir şey gelmemiştir.Ölümlere seyirci kalınmıştır.Oysa ki bir Acil yardım talep edilmesi durumunda,belki ölümler bu kadar ağır olmayacaktı.Gelen yardım talepleri de geri çevrilmiştir.

Hatırlanacak olunursa Şili'de 700metre yerin altında tam 69 gün,33 maden işçisi mahsur kalmıştı.Sonunda bunların hepsi uluslararası yardım ile kurtarıldı.Olay anından itibaren içeride kaç kişinin olduğu,isimleri ile açıklandı.İçişleri,Acil Durumlar Bakanlığı devreye girerek derhal bir kriz masası oluşturuldu.NASA yerin altına özel bir cihaz göndererek kontakt sağlandı.Özel bir delik açılarak,yaşam malzemeleri gönderildi.İşçiler gönderdikleri notlarda güvenlikli olarak bilinen yaşam odalarında olduklarını bildirdiler.69 gün sonra kurtarıldılar.Ama son senelerde meydana facialarda halen madenden çıkarılmayı bekleyen işçilerin-emekçilerin cesetleri bulunmaktadır.Tüm bunlar ortada iken utanmadan yetkililer Şili'de meydana gelen olay için ''çok uğraşmışlar biz onları 15 dakikada kurtarırdık'' açıklamasında bulundular.Pes doğrusu.

AKP iktidara geldiğinden bu yana iş cinayetlerinde 15 bine yakın işçi hayatını kaybetti.Taşeron işletmelerinde işçi ölümleri sendikalı işletmelere oranla %34 daha fazladır.İşçi ölümlerinin bu kadar çok olmasının sebebi Türkiye'nin uluslararası sözleşmeleri imzalamamasından meydana gelmektedir.Çünkü bu imzanın bedeli , ağır maliyet faturaları getireceği için Türkiye buna ya naşmamaktadır.Uluslararası Çalışma Örgütü olan ILO'nun Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesine imza atmamaktadır.Bunun adıcinayettir,katliamdır.İnsanlığa karşı işlenen suçtur.

            NİYE KAÇIYORSUN ULAN İSRAİL DÖLÜ,

            ԻՆՉՈԻ  ԵՍ  ՓԱԽՉՈԻՄ   ԱՅ   ՀՐԷԱՅԻ  ՀԵՏՆՈՐԴ ,

Bu ülkede her zaman ''ilklerin'' adamı olarak gösterilen RTErdoğan'ın şimdiye kadar gelen Başbakan'lardan ayrı olduğu yaşanan12 sene zarfında belli oldu.İlkin bir köylüye ''ananı da al git'' diyerek gündeme oturmuştu.Ama bugün artık herkes tarafından da kabul gören gerçeklik başbakanın küfürbaz,hakaret eden,vatandaşı azarlayan,tokatlayan,sinirlenince kendine hakim olamayan taraflarıdır.Ermeni kimlik ile bu ülkede yaşamanın ne kadar zor olduğunu,devletin en üst yetkili-sinden,sıradan bir vatandaşa kadar,günlük yaşantımızda ağzından duymaya alışık olduğumuz ''ermeni dölü,ermeni oğlu ermeni,ermeni adam'' hakaretlerine başbakan bu sefer ''israil dölü'' diyerek bir ilke imza attı.Başbakan yardımcısının zorunlu olarak açıklama gereği duyduğu,İsrail lobisinin telefonla arayıp olayı soruşturduğu olay Soma maden ocağını sözde ziyareti sırasında yaşandı.

Acılı,yaslı ailelerin yüzlerce cenazeleri ile çok zor günler geçiren Soma halkının kabaran öfkesinden korkan RTErdoğan koruma ordusu ile bir protestocunun ''babamın katilinin burada ne işi var'' sözüne çok öfkelenince tokat attığı görülmüştür.Yine göstericiye ''niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü'' diyecek kadar saldırganlaşmıştır.Anti-semit düşmanı yüzünü göstererek,ırkçı olduğunu, nefret söylemi işlediği, artık inkar edilemeyecek kadar kayıtlara geçmiştir.

Soma katliamının ardından bölgeye koruma orduları ile gelen Başbakan ile Cumhurbaşkanı kitlelerin tepkisi ile karşılaşmışlardır.Kitlelerin öfkesinden kaçacak delik aramıştır.Senelerdir biriken kitlelerin öfkesi artık patlama noktasına gelmiştir.Soma ölüm ocağında meydana gelen patlama ile ilgili açıklamalarında ''bunlar doğal şeylerdir,literatürde iş kazası denilen bir şey vardır, bunun yapısında fıtratında bunlar vardır'' diyerek yeni bir skandala imza atmıştır.

 Halkımıza reva görülen her türlü hakaret,küfür ve tokadı devrimciler unutmayacak şekilde not etmişlerdir.Bunun hesabını er veya geç mutlaka soracaklardır.

Yoksul,onurlu yüzü kömür karası ama vicdan sahibi insanlar,görünüşte partisinin ismi Ak, ama vicdanları kömürden de kara olan AKP'lileri bir gün mutlaka tarihin çöplüğüne gönderecektir.

Halkımızın başı sağolsun !

          Mayıs 2014   

ERMENİ  DEVRİMCİLER

ՀԱՅ  ՀԵՂԱՓՈԽԱԿԱՆՆԵՐ

95731

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Agop Ekmekciyan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar