Perşembe Mayıs 9, 2024

Soma Roboski'dir

Soma işçi katliamı bir defa daha gösterdi ki, bu düzenin Tanrısı paradır. Söz konusu olan paraysa, insan hayatının bir sinek kadar bile değeri yoktur. Düzenin kanunlarına göre para; onur, şeref ve haysiyet gibi insani vasıflardan kat kat üstündür. Bu düzenden beslenen vampirler para için her türlü rezilliği mubah görmektedirler. "Tek vatan, tek millet, tek bayrak," diye diye halkı tavuk gibi yolmakta, devlet imkânlarını kullanarak halkın cebinden parmak ısırtan zenginliklere sahip olmaktadırlar.

 İşte bu vampirler hırsızlıktan vakit bulamamış olacaklar ki, yüzlerce işçiye mezar olan Soma maden ocağında can güvenliği için tedbir almamış ve aldırmamışlardır.   

Başbakan Tayyip Erdoğan televizyonların karşısına geçip katliamcı holdingi cüretkârca savundu ve işçi kıyımını olağan bulduğunu söyledi. Bu holdingin İstanbul Maslak'ta yaptırdığı söylenen 56 katlı gökdelenindeki bir daire fiyatının 8 trilyon lira olduğu düşünülürse, Tayyip Erdoğan'ın bu holding sahibini savunmasında şaşılacak bir şey yoktur. Asıl işçileri savunmuş olsaydı garip olurdu. Önceki yıllarda da Balıkesir'de, "Şehit cenazeleri görmek istemiyoruz,"diyen insanlara, "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir,"demişti. E ne de olsa askerlikte veya maden ocağında ölen oğlu Bilal değildi. Bilal'in işi ot balyaları halinde istiflenen dolar deryasını idare etmekti.             

Hatırlarsınız, Roboski katliamında da aynı şeyi yapmıştı. Savaş uçakları 34 Kürdü bombalayıp katledince acılı Roboskililere küfredercesine Genelkurmay'ı kutlamıştı.

Soma işçi katliamının gösterdiği önemli bir şey de, ezilenlerin kaderinin bir olduğudur. Can kıyıcılar ırk ve din ayrımı yapmazlar. Örneği göz önündedir: Dün Roboski'de Kürt kıyımı yapan mekanizma, bugün Soma'da Türk emekçi kıyımını gerçekleştirdi.

Her iki katliamın failleri de tartışma kaldırmayacak şekilde ortadadır. Roboski'nin bir numaralı failleri Başbakan ve Genelkurmay Başkanıdır. Katliam onların onayı ile yapılmıştı. Soma katliamı da maden ocağında tedbir aldırmayan hükümetin ve onun başındaki başbakanın sorumluluğunda gerçekleşti.    

Siyasetçiler-özellikle Kürt siyaseti yapan zatlar- Roboski katliamının bir numara failleri belli değilmiş gibi hâlâ, "Failler bulunsun!"diyorlar. Bu tuhaf açıklamalar doğal olarak başbakan ve genel kurmay başkanının sorumluluğunu görmezden gelmek demektir. Oysa Roboski katliamından sonra başbakan, hükümet ve genelkurmay başkanı bir gün dahi yerlerinde oturmamalıydılar. Sivil bir seferberlik başlatılmalı ve bu diktatörlük siyaset mezarlığına yollanmalıydı. Ama bu yapılmadı; Roboski katliamı ve katliamda ölenlerin acısı siyasetçilerin nutuklarına meze olmakla kaldı.

Bolivya, Küba ve Venezüella  maden işçilerinin Soma işçileri için başlattıkları bir günlük grev ve ilan ettikleri üç günlük yas tüm dünya ezilenleri ve bizler için sarsıcı derslerle doludur. Herkes göz yaşartan bu dayanışmadan kendi payına düşen dersi almalıdır.

Bir defa daha tekrarlarsak, Soma Roboski'dır; Soma'nın katili Roboski'de olduğu gibi hükümettir. 

Soma'da sadece maden işçileri değil insanlığımız da öldürülmüştür. Tayyip Erdoğan'ın o maden işçisine attığı tokat da aslında hepimizin suratında patlamıştır.   

Roboski, Gezi ve Soma toplu katliamlarının  üstünü panzerler ve bombalarla kapatmaya çalışan ve katrilyonluk kamu hırsızlıklarından sabıkalı olan bu diktatörlük kapsamlı sivil bir mücadele ile istifa ettirilmelidir.         

Devletin azgın saldırılarına hedef olan birbirinden kopuk gösterilerin istenen etkiyi yaratamadığını tecrübeyle biliyoruz. Mücadele merkezileştirilmelidir. Düzen muhalifi partiler ve kurumlar bu konuda tarihi bir sorumluluk altındadırlar. Bir araya gelip ortak bir yönetim belirlemeli ve genel bir seferberlik kararı almalıdırlar. Tüm mazlumlar olarak dil, din, mezhep ayrımı yapmadan hepimiz o ortak yönetimin arkasında hızla organize olmalı ve yürüteceğimiz çok yönlü sivil bir mücadeleyle bu diktatörlükten kurtulmalıyız. Yönetimi halk üstlenmelidir.

16 Mayıs 2014

alinakmahmut@hotmail.com

93784

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Sayfalar