Cuma Mayıs 10, 2024

Sosyal medya ve ajan faaliyeti üzerine…K.Montana

Kapitalist-emperyalist sistemin kendini yeniden üretmesi ve üretici güçlerin gelişmesiyle birlikte gündelik yaşamımızdaki değişimlerden bir tanesi de kitle iletişim aracı olarak telefon ve özellikle akıllı telefon adı verilen araçların yaygınlaşmasına tanık olduk. Artık neredeyse her bireyde bir-iki cep telefonu bulunmaktadır. Yaşamı oldukça kolaylaştıran bu araçlar diğer yandan da bireyin kendisine ve içinde yer aldığı topluma yabancılaştıran bir araç haline de dönüşmüş durumdadır.

Bu araçlar aynı zamanda hakim sınıfların ve onların devletinin kendini yeniden üretmesi, iktidarını sağlamlaştırması ve kurumsallaşmasının bir aracı olarak da kullanılmaktadır. Devletin ideolojik aygıtlarının bir başka veçhesiyle daha karşı karşıya bulunmaktayız.

Burada sorunum, özelde akıllı telefonlar ve genelde ise bu araçlar vasıtasıyla kitlelerin yoğun olarak kullandığı sosyal medya adı verilen mecranın MLM bir değerlendirmesini yapıp sonuç çıkarmak değildir. Bu, başka bir çalışmanın konusu olabilir ancak. Amacım gündelik yaşamımızda cep telefonları ve bilgisayarlar aracılığıyla sosyal medyanın kullanımına ve bu faaliyetin eğer bilinçli bir şekilde yapılmazsa halka ve devrime nasıl zarar verdiğine dair birkaç vurguyla yetinmektir.

Özellikle değinmek istediğim nokta, kolektifin son olarak yaşadığı ve darbeci-tasfiyecilik olarak karşı karşıya kaldığı süreç ve bunun sosyal medyadaki yansımalarıdır. Kolektifin yaşamak zorunda bırakıldığı süreç sonunda ortaya çıkan tablo, onun kadrolarına, militanlarına ve taraftarlarına yönelik sosyal medya mecrasında yoğun bir deşifrasyon, dedikodu ve ihbarcılıktır. Bu tablonun ortaya çıkmasında bürokrat, kariyerist, darbeci-tasfiyeci anlayışın ve onun yarattığı lümpen kültürün belirleyici etkisi olsa da kolektifin taraftar ve tabanını da bu olumsuzluktan ayrı düşünemeyiz. Nihayetinde bir, ikiye bölünmüş, darbeci-tasfiyeci grup kariyerist-lümpen şefleriyle birlikte kolektiften koparak kendi tekkesini kurmuştur. Bu artık onların sorunudur ve bizi ilgilendirmemektedir. Bizi ilgilendiren yönü, bu oportünizmin, lümpenlikle beslenen tasfiyeciliğin saflarımızdaki etkisidir. Yaşanan yoğun kirlenmişliğin bizi etkilemediğini, çamurun üzerimize bulaşmadığını söylemek doğru değildir. Buna karşı mücadele etmek parti-devrim ve halk derdi olanlar için son derece önemlidir.

Zira sosyal medyada kimi kullanıcıların kolektifin yaşamış olduğu darbeci-tasfiyeciliğe yönelik kendi bireysel hesaplarından “değerlendirmeleri”, “eleştirileri”, “yorumları” olmaktadır. Genellikle darbeci-tasfiyeciliğin etrafında saf tutanlar kolektifin saflarında olanların sosyal medya hesaplarına yönelik eleştiri adı altında saldırılarda bulunmaktadır. Bu durumu besleyen kuşkusuz ki, bu tekkeci anlayışın şeflerinin teşvikleri, politik eleştiri adı altında sağda-solda yaptıkları lümpen apolitik değerlendirmeleri ve nihayetinde yayınlarında yayımlamış oldukları ihbarcılığa karşılık gelen yazıları olsa da kolektifin taraftar ve tabanı da bu saldırganlığa yanıt olmak adına bu türden paylaşımlara cevap vererek işlenen suça dolaylı olarak ortak olmaktadır.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir, kolektifin sorunu kendi içinde yaşanmış ve bitmiştir. Darbeci-tasfiyecilik amacına ulaşmış, bir grup kariyerist, bürokrat şeflerinin peşinden giderek kolektiften kopmuş ve kendi tekkesini kurmuştur. Bizlerin bu noktadan sonra diyebileceğimiz “hayırlı olsun”dur. Bu anlayışın kolektiften koptuktan sonra yaptıkları kendilerini ilgilendirir. Kolektifin bu anlayışa ilişkin mutlaka bir değerlendirmesi vardır ve dahası da olacaktır. Kolektif mutlaka bunu kendi yetkili organlarında değerlendirmiş, çeşitli kararlara varmıştır. Gerektiği zamanda ve durumda bunu kamuoyuyla paylaşmakta, taraftar ve tabanına açıklama yapmakta bir sorun bulunmamaktadır.

Kolektifin darbeci-tasfiyeci anlayışın politik eleştiri adı altında deşifrasyona varan, düşmana hizmet eden yazı ve açıklamalara yer vermemesi tamamen halkın ve devrimin çıkarlarıyla ilgilidir. “Suskunluğu” söyleyecek sözü olmamasından değil, bu türden yazıların ve paylaşımların düşmana hizmet ederek, yoğun olarak deşifrasyona neden olmasındandır. Kolektifimiz, bunu devrimin ve halkın çıkarına zararlı bulmakta, bu türden bir “politik mücadeleyi” reddetmektedir. Ayrıca gerçekte sahibini vuran bu paslı silahı kullanmamayı darbeci-tasfiyecilere de tavsiye etmektedir.

Açık olarak ifade edilmelidir ki, bu türden “politik eleştiri” adı altında kolektifin kimi değerlendirmelerinin, yazı ve haberlerinin altına çeşitli “sanal” hesaplardan yapılan yorumlar ajan faaliyetidir. Bu kullanıcılar ya doğrudan düşman ya da düşman uzantılarıdır. Tekkeci anlayışın lümpen kültürüne yaslanan bu ideolojik şekillenişten gıdasını alan bu sanal hesaplar üzerinden kolektife, onun kadrolarına, militan ve taraftarlarına resmi hesaplara ve onların paylaşımlarına yönelik gerçekleştirilen bu faaliyet, doğrudan doğruya düşmana hizmet etmektedir.

Kolektifin örgütlü kitlesinin büyük oranda bu tür hesapları, paylaşımları ciddiye almadığını biliyoruz. Aksine darbeci-tasfiyeciliğin nasıl bir devrimcilik tahayyül ettiğini ve beklediğini göstermesi açısından bu kötü örnekler iyi bir öğretmen olmaktadır. Bu anlamıyla yararlı dahi olmaktadır. Ancak “yararlı oluyor” diye halka ve devrime zarar veren bu tür paylaşımları onaylamamız beklenmemelidir. Hele ki kolektifin taraftar ve tabanının bu türden paylaşımları ciddiye alıp yanıt verme çabası içine girerek düşmana hizmet eden bu pratiğin bir parçası olması kabul edilemezdir. Bu türlü “iyi niyet”li ikna çabalarına son verilmelidir. Ajan faaliyetine ortak olunmamalı ve dolaylı da olsa düşmana hizmet edilmemelidir. Meseleye partinin, (herkesin kendi açısından tespit ettiği) “çıkarları” açısından değil, halkın ve devrimin çıkarları açısından yaklaşmak, sol-duyulu davranmak gerekmektedir.

Kolektifin taraftarları ve tabanına açıktan seslenmek gerekmektedir ki, bu türden paylaşımlara  ortak olmayın. Dedikodu devrimcilerin işi değildir. Varsa eleştiri, yorum, değerlendirme bunların iletileceği kanallar, yerler, adresler bellidir. Bu kanallar varken, bahsi edilen yöntem ve araçları kullanmak doğru değildir. Bu yöntem ve araçları bıraktığımızda düşmanın istediğini yapmamış, deşifrasyonu, ihbarcılığı, dedikoduyu yeniden üretmemiş oluruz.

Kolektifin kendisini savunacak olanakları, entelektüel birikimi ve kapasitesi vardır. Bu türden yazılar ve değerlendirmelere yanıt olunmaması, söyleyecek sözü olmamasından kaynaklı değildir. Tam aksine yazılan her satıra yapılacak yorumu, ne olduğu belli olmayan hesaplardan yapılan her deşifrasyona dair bir fikri vardır. Bunlar not edilmektedir. Bu nedenle, kolektifin yararına gibi görünen, ancak gerçekte ise halka ve devrime karşı duyulan sorumluluğu hiçe sayan bu türden paylaşımlara yapılan değerlendirmelere yanıt vermek doğru değildir. Kolektifimiz, bütün taraftarlarımızın ve tabanımızın buna uygun davranmasını beklemektedir. Çünkü bizler parti mi halk mı ikileminde tercihini tereddütsüz halkın çıkarlarından yana yapan bir kasketlinin izinden yürüyoruz.

K.Montana

20.07.2018 

38475

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

Sayfalar