Cumartesi Mayıs 25, 2024

Su,...Nergis,...7 Haziran!

Acı ve mutluluk bu kadar uç birarada yaşanır mı! İkisi de en uçta, ama o kadar yoğun birarada! Gözyaşları iki sebebe karıştı bugün birçok yürekte! 7 Haziran!

7 Haziran! “Tommiks-Teksas” çizgi romanını aratmayacak hızda, karelere sığmakta zorlanan, bombalamaları-tutuklamaları, ölümleri izledik; uzaktaki satılmış topraklarımızdan. Buralarda hiç böyle anlara tanıklık etmeyeli yıllar oldu; gerçekten Tommiks-Teksas çizgi romanını aratmayacak hızda görünüyor gözümüze, uçuşan kurşunlar!!! “Bu kadar olur mu?” diyoruz her gün, dudaklarımız uçuklayarak, yüreklerimiz delik deşik edilerek!!

Bir öğretmenin sık sık; “insanoğlu batıl inançlı değildir, ama bir saniye içinde batıl inançlara kapılabilir” deyişi aklıma geliyor sık sık, gülümsüyorum.

Yaklaşık bir aydır, türbanlı Kürt ablaların-teyzelerin-ninelerin “baraj aşılsın” diye gece gündüz dua ettiklerini duyuşum geliyor aklıma. Alevilerin “Hızır bari bu sefer yardımcımız olsun” deyişleri. Süryanilerin….Herkes inandığı şeyler üzerine dileklerde bulunuyor: BARAJ KIRILSIN diye!!!

Buralarda Yabancılar Meclisi seçimlerinde sahip oldukları oy hakkını bile kullanacak; “BENİM DE SİYASİ İRADEM VAR”ı kaybettirilmiş insanlık! Bu insanlık, siyasi iradesi unutturulmuş insanları evinin kapısından alıp, oy yerlerine taşımak için ne emekler çekmekte!!! “BENİM DE SÖZ HAKKIM VAR”ı neredeyse ilk kez hissetmekte!!! “Depresyon” diye kullandıkları kelimeyi duymuyoruz Mayıs’tan beri! SÜREKLİ BİR DÜĞÜN HAVASI YÜREKLERDE!

Bu dehşet sahneler içerisinde; “Su” başlığı altında bir etkinliğe gidiyorum. Herkes ülkesinden su hikayeleri anlatacak, ben 205 gün suyla hayat arkadaşı olduğumu!

Wetzlar şehrinde köprüden geçiyorum; İstanbul Boğaz Köprüsü oluveriyor heryer. Lale’nin havalandırmada bağıra bağıra okuyup, bizi iliklerimize kadar titrettiği İstanbul şiirinden satırlar dilime geliyor, “boşuna çekilmedi bunca acılar, bekle bizi İstanbul”, sesli sesli suya bağırıyorum; “bugün akşam hemen gelsin, halklar kendi emeğine ihanet etmesin” diye. Nergiz, Lale, Sibel bu üçü yanımda bitiveriyor özellikle. Suda silüetleri, İstanbul’a özlemleri-bitmeyen ortak hasretimiz! Öğretmenin sözü aklıma geliyor; “batıl inanç….”! Suya bağırıyorum; “gidenlerimizin anıları suya karışsın ve ışığı akşam bizi aydınlatsın!” diye.

Program bitince, soruyorlar; “ülkenizin geleceği için ne dilersiniz?” diye. Hepsinin Türkiye’deki seçimden haberi var, hepsi öyle ya da böyle “Erdoğan padişahlığı devrilecek mi?” sorusunun cevabını bekliyorlar(hiç abartmıyorum, çünkü dünyanın toplam resmi içerisinde bakıyorlar Türkiye topraklarına). Nice sevinçleri-dilekleri kursakta kalmışlık kokuyor Türkiye toprakları; bunu o topraklarda yaşamamış olanlar mümkünü yok, tasavvur bile edemezler. “Halklar hiç birarada davranamadı o topraklarda, birbirine kırdırıldı hep. Kürtler kendi içlerinde ne ihanet tarihleri yaşadılar. Baraj aşılsın elbette, yanısıra da diliyorum ki, belli illerde tek bir koltuk bile kaybetmesin HDP; kanla yıkanmış topraklar HDP rengiyle görünsün artık!” diye cevap veremiyorum tabi ki, anlayamazlar bu cevabı!! “Daha dün, seçimlerden birgün önce bomba sesleri, ölüler-yaralılar duyduk. ‘Gelecek, kazanmak-kaybetmek’ kavramları yok Türkiye’de. Dünya’da da bunlar saniyelere sığan kavramlar haline geldi. Bugünü ve hergünü insanlık için kazanmaya çalışmaktan yorulmamayı diliyorum hepimize” diyebiliyorum ancak!

Akşam 22’ye geliyor. Trenden iniyorum, o kadar suyun içinde gidenlerimizle boğulmuşum ki; karaya çıkmam zor oluyor. Rüzgar ne güzel esiyor: “bugün sizler yanımdaydınız, lütfen, lütfen,..sevinsin bu insanlık artık! Ölümlerin içinde çektiği zılgıtları, kendini temsil etmek isteyenlere teslim etme iradesini sayılarla da göstersin!!” diye nasıl diliyorum; milyonlarca insanın o an dilediği gibi! Dileklerimizin birleştiği milyonlarca insanı berrak görebileceğimiz-gösterebileceğimiz bir tarihsel an diliyorum hepimize!!

10 dakika yürüyüp çarşıya ana caddeye vardığımda; korna sesleri inletiyor birden ortalığı!!! Bütün arabalara kollarımla zıplaya zıplaya selam çakıyorum! İki kızları şehit düşen bir ailenin bütün elleri, zılgıtlarla araba camından dışarıya fırlıyor! Gözyaşlarımız birbirine karıştı. Acı ve sevinç sel gibi aktı! İdealleri için özne olabilmeyi yaşamak, nasıl kendine getirdi insanları. Acılarını hafifletti!!! Yarın ne olacaksa olsun, bütün bu olanlar gerçekti. 

BARAJ KIRILDI! Bunca saldırı-katliam-engelleme-hile içerisinde bu bile “rüya mı-gerçek mi?” dedirttiriyor bize hala! Herkes neredeyse saniye saniye gelişmeleri izliyor. İlericisi-gericisi; “HDP ne diyor, HDP…”diye konuşmalar gerçekleştiriyor. Bu bile bir ülke tarihinde çok çok çok YENİ!!!

Bugüne kadar öğrendiklerimizin, düşünce kapasitemizin izin verdiği  sınırlar da kırılacak bu yeni evrede. 

VE GENÇLİK BU TARİHSEL EVREDE PİŞEREK YÜRÜYECEK GELECEĞİNE! İyisiyle-kötüsüyle, doğrusuyla-yanlışıyla; onların zihinlerine yerleşecek bu somut tarih.

VE BU SELDE, BİZİM BİLDİKLERİMİZİN, SINIRLANDIRILDIKLARIMIZIN ÇOK ÖTESİNDE ŞEYLER ÖĞRENEN BİR GENÇLİK GÖRECEK O TOPRAKLAR!

BOŞUNA ÇEKİLMEDİ BUNCA ACILAR!

 

74614

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Sayfalar