Çarşamba Mayıs 15, 2024

TC = İŞİD = ERDOĞAN

   Dünya IŞID saldırılarının şokunu yaşıyor...

 Türkiye,Diyarbakır,Suruç ve Ankara katliamlarının acısını yaşar yasını tutarken En kanlı saldırı Beyrut ve Mali'den sonra Paris'te yaşanadı.Kana doymayan IŞID'li İslamcı-faşistler Saınt-Denıs,Republic,Charonne gibi çoğunlukta halkın yaşadığı yerlerde,hafta sonunu geçiren insanları vahşice öldürdüler. Bu sefer bilanço çok ağır,132 ölü,ağır yaralılar ile komada insanlar var..Olayın failleri yine belli İŞİD.Yani radikal islamcı faşist terör örgütü. İŞİD,Amerika ile İsrail tarafından kurulan,liderliğine cezaevinden çıkartılarak getirilen Ebubekir El-Bağdadi'dir.

İstisnasız tüm islami örgütler emperyalist devletler tarafından kurulan,rakiplerini yok etmek,iktidarları devirmek çıkarlarına hizmet eden teşkilatlardır. İŞİD bu örgütlere en son eklenen oldu.Taliban,Hizbullah,El-Nusra,Boko Haram bunlardan bir kaçıdır. Arap Baharı'nda devrilen rejimlerden sonra sıra Suriye'ye geldi.

Tüm dünyadan toplanan cihatçılar,Suriye rejimini devirmek için,THY'nın uçakları ile önce Türkiye'ye sonradan savaşmak için Suriye'ye akın ettiler.Türkiye bunlara göz yumdu.Suudi-Arabistan,Katar,Türkiye arasında görev dağılımı yapılarak sermaye Katar ve Suudi krallığından tüm lojistik askeri yardımlar Türkiye üzerinden olacak şekilde anlaşıldı. Erdoğan,1 Kasım seçimlerinde hile,şantaj,katliam ve IŞİD desteğini de alınca tek başına iktidara el koyup ''halifeliğini'' ilan etti.

7 Haziran seçimlerinde ağır yenilgi alan Erdoğan'ın AKP'si ,sonunun yaklaştığının farkına varınca tek çare olarak İŞİD'i devreye sokarak,HDP'yi İŞİD terörü ile vurdu.Bütün illerde Parti binaları saldırıya uğradı.Mitingleri bombalandı.HDP artık seçim çalısması yapamaz hale geldi.Mitinglerini iptal etmek zorunda kaldı.Buna rağmen barajı aşmasını bildi. Acaba neden,İŞİD seçime kadar ,HDP dışında hiç bir partinin mitingine bombalı saldırı düzenlemedi ?Adamlarını öldürmedi ? Acaba neden AKP ''zaferini'' ilan ettikten sonra bıçak gibi eylemler kesildi ?

Bu oyunu görmemek için kör olmak gerekir.Acaba neden sabahlara kadar Rakka'da İŞİD'çiler zafer kutlaması yaptılar ?Gaziantep'te İŞİD'çiler konvoylar halinde şehri turladılar bunlara ses çıkaran olmadı ?Ocak ayında İŞİD,Charlıe-Hebdo dergisine saldırı yaparak çalışanlarını,aydın,ilerici,düşünürlerini katletti.Fikirlere ve düşünceye kurşun sıktı.Bu son saldırı ile halkın yaşam tarzına kurşun sıktı.Hafta sonu dinlenen insanları maç'ta,tiyatro- da,restoranda hiç beklemedikleri bir anda öldürerek katliam gerçekleştirdi.Ortaçağ karanlığı ile yoz gerici düşünce ve yaşam biçimini dayatan İŞİD'çi faşistler özgürlüklerinden,düşüncelerinden zerre kadar taviz vermeyen fransız halkını kalbinden vurdu. Ankara katliamında bunca ölüm acı yetmiyormuş gibi katliamın saniyeler sonrası yaşananlar Devletin gerçek yüzünü ortaya sergilemiştir.

Bomba patladıktan hemen sonra,daha fazla insanın ölmesi için polisin gazla saldırıya geçip ambulanslardan önce polisin saldırıya geçmesi ölümleri artırmıştır.Devlet vatandaşının can güvenliğini,bakımını sağlaması gerekirken bunca zulüm yetmiyormuş gibi yaralılardan hastahane masraflarının faturasını talep etti.  Ama Fransa'da devlet,olaya acil müdahale ederek,İŞİD'çiler ile çatıştı,vatandaşının güvenliğini alarak,hastahanelerde yoğun tedavi önlemleri alındı.Olayın failleri tespit edildi.Tazminat ödemeyi kabul etti.İki devlet arasındaki fark görülür niteliktedir.

Tüm bu olaylar Fransa'nın ve diğer emperyalist haydutların sorumluluğunu gizleyemez.Esad'ın devrilmesi için tüm koalisyon güçleri birlikte hareket ederek,Suriye'li ''muhaliflere'' silah vererek ''eğit-donat'' kapsamında yürütülen,Esad'ın devrilme planları cihatçıları cesaretlendirdi.Suriye ve Irakı'ın üçte ikisini işgal durumuna getirince silahlar bu sefer efendilerine çevrildi. Ama bedelini Fransız halkı ile dünya halkları ödedi bugün halen ödüyor.

Paris saldırılarının ilk işaretleri G20 zirvesinden 3 gün önce Erdoğan'ın konuşmalarından belli oldu.''bu ateş önünde eninde sonunda tüm dünyaya sıçrar'',''bugün kendi sınırları içerisinde güven ve refah içinde olduğunu sanan ülkeler yarın terör ateşini iliklerine kadar hissetmekten kurtulamayacaktır'' sözlerinden bellidir. Yine zirve öncesi tehditlerini sürdürerek,Türkiye'ye iltica eden savaştan kaçan mazlum insanlar için ''bu mülteciler Avrupa'ya gitse ne olur'' deyip mazlum insanları siyasal çıkarları için kullanmayı çekinmeden ifade etmiştir.

MİT Müsteşarı ve Erdoğan'ın suç ortağı,yargılamalarda insanlığa karşı suçlardan hesap verecek olan Hakan Fidan'ın gelişmelerden,olaylardan haberdar olmaması imkansızdır.Çünkü Suriye'de İŞİD emirleri,MİT tarafından yönetildiğini bilmeyen duymayan kalmamıştır.Dolayısıyla İŞİD'in gerek ülke içerisinde yurt dışındaki eylemleri Erdoğan'a hizmet etmektedir. G20 zirve öncesi,yaşanan bu katliam Erdoğan'ın ''elinin güçlenmesini'' sağladı.Esas amacı,ekonomik kalkınmada ülkelerin şeffaf olması,basın ve özgürlükler,rüşvet,yolsuzluk olayları tartışılması gerekirken,gündem Paris katliamına odaklandı.

Biz Türkiye'yi daha önceden''bahane gösterme'',''gerekçe üretme'' konusunda ne kadar ''usta'' oyuncu olduğunu 17-25 Aralık yolsuzluk olaylarında,MİT Tırlarının elegeçirilmesinden tanıyoruz. G20 zirvesinde emperyalist haydutlar ekonomik ve siyasal çıkarları için Erdoğan'ı AKP'yi desteklerini sunarak İŞİD tehlikesinin dünyanın başına bela olduğunu görmek istemediler. Rus Devlet Başkanı Putin ise sözünü esirgemeden ''İŞİD'in finansal olarak destekleyen G20 ülkeleri var'' diyerek zirveye damgasını vurdu.Bir anlamda İŞİD'in liderinin Erdoğan olduğunu ima etti.Ama''anlayana sivri sinek saz,anlamayana davul zurna az''.

G20 zirvesi ülke içerisinde baskı ve katlaimları arttırmak için Erdoğan şov'una dönüştürüldü.Tüm televizyonlar ile yandaş medya hep bir ağızdan Erdoğan şakşakçılığına soyundular.Çünkü bu günler için milyon dolarlarla  finanse edilerek,boğazlarda yalılar alınarak,sonradan görme gazeteciler olduklarını gösterdiler.Yandaş basın,dolar milyoneri köşe yazarları,danışmanlar katliamların suç ortakları oldular. Lice,Bismil,Nusaybin,Sur,Yüksekova,Silvan,Nusaybin Kürdistan'ın bütün illerinde seçimlerde yenilginin intikamını almak amacıyla özel harekatçıların yeni oluşumu olan ''esedullah timi''ne tam yetki vererek bölgeye kan dökmeye gönderildiler.Esedullah Timi ile İŞİD terörü arasında hiç bir fark yoktur.Kan akıtan teşkilatlardır.Vali ve kaymakamların anlatımına göre ''kontrolümüzde olmayan Ankaraya bağlı güçler'' olarak niteleyen devletin resmi organlarının bunlara söz geçirmesi mümkün değildir. Halkın anlatımına göre bugüne kadar hiç karşılaşmadıkları insan tipleri,arapça-azerice konuşan pis kirli tipler İŞİD'in artık özel güvenlik birimlerine kadar nufus ettiğini gösteriyor.

Öyle ki Paris katliamının planlayıcısı ve uygulayıcılarından Abdulhamıd Abaaoud'un ortaya çıkan görüntülerinde insanların kafalarını kestikten sonra,araba ile tur atması benzer uygulamalarını,Yaralı yakalandıktan sonra infaz edilen,sonradan panzerin arkasına bağlayarak çeken zihniyetin bir ve aynı olduğunu hiç kimse inkar edemez. İŞİD uygulamalarının bir benzeri Van Erciş'te yaşanmıştır.Operasyonlarda öldürülen 3 PKK'lı görgü tanıklıklarının anlatımına göre ''önce yaktılar,sürüklediler,sonra halay çektiler''.Halk engel olmak isteyince ''hepiniz ermenisiniz gününüzü göreceksiniz'' tehditlerini savurmuşlardır.Ergenekoncu'ların ''iyi çocuklar''ı ile Erdoğan'ın çocukları İŞİD'çilerdir.Silvan kırımından sonra ''çocukların başarısını'' Davutoğlu ''güzel şeyler yaptık'' diyerek tasdiklemiştir.Kısacası İŞİD Suriye'de değil,Türkiye'dedir.Ankara'dan idare edilmektedir.

KOBANE ASLA DÜŞMEZ, AMA CERABLUS HA DÜŞTÜ HA DÜŞECEK !

Her şey henüz bitmiş değil,daha katedeceğimiz çok uzun bir yol vardır.Şimdiye kadar bu yolda sayısız sosyalist devrimci,enternasyonalist dayanışma ruhu ile savaşmaya gelen Kobane'nin İŞİD çetelerinden arındırılarak özgürleştirilmesi hareketinde kaybettiğimiz sayısız şehitlerimiz oldu.Aziz Güler,Kadriye Ortakaya,Nejat Ağırnaslı,Vahap Güven,Ciwan Türko,Selahattin Adın,Rıfat Horoz,Alper Çakas,Bedrettin Akdeniz ve Suruç'ta katledilen 31'ler...halkın en değerli evlatlarını İŞİD çeteleri karşısında kaybettik. 

İŞİD çetelerine karşı en son kaybettiğimiz Birleşik Özgürlük Güçleri Komutanı Aziz Güler'innaaşına yapılan eziyet,Kürt halkına bir anlamda yapılmış sayılır.Öldürülen bayan gerillaların naaşlarına yapılan terbiyesizlik,kesilen gerillaların organları devletin suçlu olarak direk uluslararası savaş hukukuna göre yargılanması anlamına gelmektedir. Bu korkunun sebebi uluslararası alanda karşılık bulan Haklının,mazlumun mücadelesinin sevgi,saygı ve sempatiye dönüşmesidir.Yaralı gerillaların Türkiye'ye alınmayıp sınırlarda beklemekten ölenlerin sayısını artık biz unuttuk.Ama İŞİD'çilerin tedavi edildikten sonra yine cepheye gönderilmelerini Kürt halkı hiç unutmadı.Aziz Güler'in avukatı cenazeye yapılan zulüm ile ''bu insanlar nasıl yas tutacaklar,nasıl kabir ziyareti yapacaklar?Kendi inançlarına göre yas tutma ,kendi geleneklerine göre bir cenaze merasimi yapma hakları ellerinden alınıyor''diyerek haksızlığı dile getirdi.

Türkiye'de,Avrupa'da Türk Devleti – İŞİD işbirliği ile gerçekleştirilen katliamlara,savaşa,kitlesel olarak görülen göç dalgalarına,yaşanan trajedilere karşı yürütülen mücadeleler haklı ve meşrudur.Bunun bedeli de elbette ağır olmaktadır.Ölümler ile cezaevlerinde tutsaklık artık günlük yaşantımızın doğal bir parçası olur hale geldi.Tutuklanan gazeteciler,insan hakları savunucuları,sosyalistler,Avrupada tutuklanan ATİK aktivistleri inasanoğlunun yüz akıdırlar.Geleceğin,umudun,barış'ın temsilcileridir.Ama onlara yapılan bu haksızlıkları gün gelip devran dönecek zalimler pişman olacaklardır.

Kobane ile Efrin arasında kalan Cerablus İŞİD'in Türkiye'ye açılan tek sınır kapısı kalmıştır.Cerablus'un düşmesi ise artık sayılı günlere kalmıştır.Şengal'in,Tel Abyad'ın düşmesinden sonra gerileyen panik içerisinde Türkiye'ye kaçan İŞİD'liler için tek kapıdır.Suriye'nin başta petrol tüm doğal zenginliklerinin kaçırılarak Türkiye'de pazarlandığı bundan muazzam gelir elde eden Erdoğan'ın artık ipliği pazara çıkmıştır.Bunun için başka bir ülkenin toprakları Cerablus ''bizim kırmızı çizgimiz''dir,''bedeli ne olursa olsun müsade etmeyeceğiz'' demesinin sebebi bu olsa gerek.

Yurt dışından Türkiye gözlemlendiği zaman ilk bakışta halklar hapishanesini andırmaktadır.Artık cezaevlerinin kapasite yetersizliğinden yeni cezaevleri ayrıca en çok utanç duyulan yeni çocuk cezaevlerinin inşa edilecek olmasıdır.Yandaş medya ve televizyonların aksine TV5,RTL gazetelerden Le Matın,Le Fıgaro,Liberatıon hergün muhakkak İŞİD'in Türkiye tarafından korunduğu haberlerine rastlamak mümükündür.İtiraflarda bulunan İŞİD'in istihbarat amiri Said'in sözleri Erdoğan'ın yalanlarını ortaya çıkardı.

''Türk istihbaratı her türlü lojistik yardımı uzun süre yaptı'',   

''Kobane savaşı sırasında Türk istihbaratı ile hiç bir sıkıntımız ve sorunumuz olmadı''

 ''Suriye,Türkiye sınırında  El-Rai şehrinde  emir Türk istihbaratından gelmedir''

''Gıda malzemelerinin tümü Türkiye'den''

  ''Ambulanslar içinde Türk hastahanelerine götürülür,tanınmaması için saç ve sakal traşı olurduk'' diye itiraflarda bulunan İŞİD'çinin bu sözleri yarın yargılanma döneminde Erdoğan'ı çok kötü gün-ler bekliyor.İnsanlığa karşı işlenen suçlardan mahkeme önüne çıkaracak belgelerdir. Bir başka itirafçı Serko Ömer ise Türkiye sınırını geçerken çetelere ''merak etmeyin Türk askerinin size zarar vermeyeceğini garanti ediyorum''diyerek Erdoğan'ın kirli planlarını açıklamış oldu.Bugün kürdistan'ın bütün illerinde kanunsuz olarak getirilen ''sokağa çıkma yasakları'',12 Eylül'ü çok gerilerde bırakmış durumdadır.Halk cezalandırılmış doğal ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmiştir.Halk hedef alınarak yaşlı çocuk denilmeden öldürülmektedir.Özel harekatçıların geçtikleri tüm sokaklara yazılamalar yaparak ırkçı,faşist kin kusan yazılamalar ile tehditler savurması,saraya bağlı özel olarak oluşturulan teşkilatlanmalar tarafından yürütülmektedir.

Erdoğan'ın geliştirdiği siyasal islamın sonuçları bugün tehlikeli boyutlara gelmiş bulunmaktadır.Kürt,Alevi,Ermeni kendinden olmayan halklara karşı söylenen nefret söylemi sınırları aşmış uluslararası boyut kazanmıştır.Konya'da oynanan Türkiye-İzlanda,İstanbul'da Türkiye-Yunanistan milli maçları müsabakası öncesi söylenen milli marşlarda,rakipler yuhalanmış Ankara ve Paris'te İŞİD saldırılarında ölenler için yapılan saygı duruşunda ''yuhalamalar'',''küfürler'',''allhuekber'' sloganları ile ölenlere karşı saygısızlık,kin ve nefret suçu işlenmiştir.Bunun sorumlusu Erdoğan'dır.

DÜŞÜRÜLEN  UÇAK  KRİZİ

Suriye'de kümelenen İŞİD çetelerine karşı hava bombardımanı sırasında Türkiye'nin önceden planlayıp,bir gerekçe,mana göstererek düşürdüğü Rus savaş uçağı gerilimi her geçen gün dahada büyümektedir.Türkiye'ye sıfır noktasında cereyan eden olayda Türkmenlerin yaşadığı Türkmen dağı ve stratejik konumda bulunan Kürt dağı cihatçı gurupların karargahıdır.Türki cumhuriyetlerden,Kafkaslardan getirilen IŞİD,El Nusra ,Ehrar El Şam örgüt elemanlarının aileleri ile birlikte kaldıkları bölge tamamen TürkDevleti ve MİT denetimi ve kontrolündedir.Beş yıldır süren savaşta lojistik,askeri malzemeler İHH insani yardım adı altında TIR'lar aracılığı ile ulaştırılmaktadır.Stratejik konumu itibariyle Türkiye burayı bir an olsun kaybetmek isteme-yecektir.Rus uçağını düşüren cihatçı gurupların savaş kurallarını hiçe sayarak paraşütle atlayan as-keri havada kurşunlayıp,karada linç görüntüleri dünyada üzüntüyle karşılandı.Rusya'da şok etkisi yarattı.

Türkiye'nin bugün ne kadar Türkmen halkının savunucusu olduğunun inandırıcılığı kalmamıştır.Çünkü Türkmen'leri Suriye'de İŞİD katliamlarından YPG-PKK yani Kürt'ler kurtarmıştır.Erdoğan değil.Tel Abyad'da,Emirli kasabasında yirmi bin Türkmen'in kurtarılmasına seyirci kalan Türkiye,en koyu milliyetçi gazeteci,parti ve guruplar tarafından bile eleştirilmiş Kürt'lerin hakkı verilmiştir.Suriye'ye bölgesel güç olarak giren,Suriye rejimini destekleyen Rusya'nın İŞİD'i bitirmekte ka-rarlı olduğu görülmektedir.ABD ve Avrupa'lıların ''bu savaş 30 yıl daha devam eder'' derken,şimdiden İŞİD en ağır yenilgilerini alarak artık gerileme dönemine girmiştir.

Türkiye'nin İŞİD'i desteklediğini,askeri,ekonomik,lojistik kaynaklarının tamamaen Erdoğan tarafından karşılandığını bilen Rusya'nın elinde güçlü belge ve bilgiler varken ekonomik ve siyasal çıkarları için sessiz kalmayı tercih etmiştir.Ama düşürülen savaş uçağından sonra Erdoğan'ı ve Türkiye'yi hedef tahtasına koymuştur. En gelişmiş askeri güçleri ile zaten bölgeye yerleşen Rusya'nın bu olayı kullanarak hedeflerine varacak gibi görünüyor.İlkin Türkiye'nin dünya'dan yalnızlaştırılarak tek başına kalmasını sağlayacaktır.BM nezdinde girişimlerde bulunarak Erdoğan'ın savaş kışkırtıcılığı,savaş suçlusu olarak yargılanması için çağrıda bulunacak.Suriye'nin zenginliklerini çalarak Türkiye'ye getirip satmak ve milyon dolarlar kazanmak suçlarından,savaş suçlusu bir örgüt olan İŞİD'i desteklemek,Erdoğan'ı bekleyen tehlikelerin başında gelmektedir.Suriye'de savaşın ilk gününden itibaren Esad'ın devrilmesi için ihanet içerisinde bulunmayan,sadece kendi topraklarının ve halkının korunmasından başka bir mücadelesi olmayan,ezilen dünya halklarına Rojava devrimini tanıtan,ortadoğu halklarına örnek olan Kürt'lere de vefa borcunu muhakkak ödeyecektir.

  Bilek güreşi muhakkak Erdoğan'ın mağlubiyetiyle sonuçlanacaktır. 

45843

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Sayfalar