Çarşamba Mayıs 8, 2024

Teslim olmayacağız!

Sanatçısına ,yazarına,siyasetçisine,aydınına düşman bir devlet yeryüzünde hangisidir denildiğinde,kuşkusuz ilk akla gelen TC devleti olacaktır..Bu düşmanlık ve zulüm 1915 ile başlamış artarak bu güne gelmiştir.Kendinden olmayanı ayrı düşüneni hiç tereddütsüz öldürmüştür.Bir gece evlerinden alınan müzikolog olan Gomidas Vartabed,Özgürlük Savaşımı gazetesi yazarı Nerses Papazyan,mizah dergisi yazarı Krikor Torosyan,Emek gazetesi yazarı Sarkis Parseğyan,Vatanın sesi yazarı Levon Larents...gibi sayıları yüzlere varan basın emekçileri ölüm yolculuklarında dağbaşlarında vahşice öldürülenlerden sadece bazılarıdır.

15 Temmuz'da düzenlenen ve bugün komplo olduğu yavaş yavaş ortaya çıkan darbe girişiminin ardından,başlatılan cadı avında gazeteci,yazar,akademisyen,sanatçılar yani tüm muhalif kesim üstünde estirilen terörle tutuklanmış cezaevinde bulunmaktadır.150'ye yakın gazetecinin tutuklu bulunduğu Türkiye dünya sıralamasında ilk yeri almaktadır.Aradan yüz yıl geçmesine rağmen

özünden,intikamcı,ırkçı,tekçi yapısından hiç bir şey kaybetmeyen ceberrut devletin aynı uygulamalarına bugün de tanık olmaktayız.Hukuk devleti iddiasında olanlar gece vakti meclisten geçirdikleri ''torba yasaları'' ile HDP eşbaşkanları Figen Yüksekdağ,ile Selahattin Demirbaş'ın evlerinin kapılarını kırarak tutuklamışlardır.İlerlemiş yaşlarına rağmen,hasta olan Aslı Erdoğan,Necmiye Alpayların durumu da onlardan farklı değildir.Gazeteci İnan Kızılkaya,Zana (Bilir) Kaya,Zeynel Abidin Zehra Doğan,Hülya Karakaya ..ların akıbeti de aynı Ermeni dostlarından farklı olmamışlardır.

Avrupa Birliği kapısında üye olmak için sırasını bekleyen Türkiye'nin tüm bu olanlardan haberi yokmuşçasına,Erdoğan'ın ''sen kim oluyorsun'' diye kafa tutuması anlaşılır gibi değildir.Hak ve özgürlükler, düşünce ve ifade özgürlüğü Avrupa'nın ''olmazsa'' olmazları arasındadır.Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Uluslararası Yazarlar Birliği,PEN'in dünyanın değişik ülkelerinde tutuklu yazar ve gazeteciler için yapılan çağrılarda Türkiye'de tutuklu bulunan Aslı Erdoğan'a dikkat çekildi.Aynı zamanda PEN üyesi olan Aslı Erdoğan,Özgür Gündem danışma kurulu üyesidir.Hastalığı nedeniyle felç olma durumu ile karşı karşıyadır.

Yeni kurulan 1923 Cumhuriyet Türkiye'sinde ölümler durmamış aksine daha da hız kazanmıştır.Talat-Enver-Cemal üçlüsünün yerini Atatürk-İnönü-Bayar üçlüsü almış aydınlar yazarlar bu dönnemde de ağır hapis cezaları,yasaklar ve ölüm olayları ile karşı karşıya kalmış tarihi vakalarla doludur.Topluma mal olmuş yazar,şaiir Sabahattin Ali muhalif kimliği ile bilinen bir yazardı.Bunun için çeşitli defalar cezaevlerinde kaldı.Her defasında tutuklanmaktansa yurt dışına gitmeye karar verince,devletin ajanları tarfından yakalanıp kafası taşla ezilerek infaz edildi.Halen bugün mezar yeri belli değil,olayın failleri halen ''meçhullar''.Eserleri aradan uzun bir zaman geçmiş olsa dahi halk tarafından halen anılmaktadır.Bugün türkülere çevirilen şiirlerini Leylim Ley,Geçmiyor Günler Geçmiyor,Mapushane Türküsü'nü Sinop,Paşakapısı,Konya cezaevlerinde yattığı sırada kaleme almıştır.

Sosyalist kimliği ve muhalif yazar-şaiir Nazım Hikmet hayatının büyük bölümünü hapishane ve sürgünlerde geçiren dünyaca tanınmış yazarlarımızdandır.Baskılardan en çok etkilenen Nazım Hikmet,Türk edebiyat tarihinde kitapları elliden fazla ülkede çevirisi yapılmış,ama malesef yurdunu terkederek kaçmak zorunda bırakılmış,sürgünde hayatını yurt özlemi içerisinde kaybetmiştir.12 yılını cezaevlerinde geçirmiş,en ağır cezayı vatandaşlıktan çıkartılarak verilmiştir.Ama o yılmamış türkülere konu olan şiirlerini cezaevlerinde kaleme almıştır.Nazım Hikmet'e bunlar reva görülmüştür.Yine o şiirleri kalemi ile düşmana inat düşüncelerini aktarmış gönüllerdeki yerini almıştır.Dediği gibi...'' Mesele esir düşmekte değil teslim olmamakta bütün mesele '' demiştir.

Orhan Kemal,Yaşar Kemal,Ahmet Arif,Ruhi Su,Musa Anter,Enver Gökçe,Ahmet Kaya,Yılmaz Güney...gibi dünyaca tanınmış yazar,sanatçı ve düşünürlerimizden cezaevine girmemiş,mahkum olmayanı yoktur.Hepsinin de akıbeti 1915'teki aydınların durumundan farklı olmamıştır.Bu yüzden bizim ülkemizin şaiirlerinin eserleri romantik değil yaslı olmuştur.Ahmet Arif'in ilk ve tek şiir kitabının kaç baskı yaptığını kimse bilemez,sebebi bu olsa gerek.

1943 yılında Van'ın Özalp ilçesinde öldürülen 33 Kürt köylüsü ile 2013 ''Yeni Türkiye''sinde,Roboski'de yaşananlar aynıdır.Yine 34 Kürt köylüsü Devlet zulmü ile öldürülmüşlerdir.

Ahmet Arif bu katliamı dizelerinde şöyle dile getirmiştir ;

''Vurulmuşum dağların kuytuluk bir boğazında '',

Vakitlerden bir sabah namazında ,

Yatarım kanlı upuzun,

Vurulmuşum düşün gecelerden kara ''.... diyerek

Ahmet Kaya,Yılmaz Güney gibi dünyaca tanınmış sanatçılarımız,ülkemizde ise en gericisinden,en aykırı düşünenine kadar herkesin gönlüne taht kurmuş sevilen aydınlarımız maalesef devletin baskıları neticesinde yurt dışında ölmüşlerdir.Ancak bugün timsah gözyaşları dökerek onları anmak gayreti içerisinde olmuşlardır.Ancak onların ölülerini sahiplenirler,yoksa yaşadığı zaman onlar en ağır suçlamalarla zan altında bırakılmışlardı.Bu yüzden Devlet için ''en iyi aydın ölü aydın'''dır.

ASLI ERDOĞAN ONURUMUZDUR !

 50 yıl önce ile 50 yıl sonrasında toplumun yüz akı aydınlarımızın akıbeti hiç değişmemiş olduğu gibi devam etmektedir.Göz altı,ağır cezalar,sürgün,ölüm tehditi artık günlük yaşantımızın bir parçası olmuştur.OHAL ilan edildikten sonra KHK ile idare edilmeye başlayan,Erdoğan islam-faşizmi toplumun en ileri kesiminin sesini kısmak,teslim almak olmazsa en ağır cezalara çarptırmak olmuştur.Aslı Erdoğan'lar,Necmiye Alpay'lar,Sevan Nişanyan'lar,Kızılkaya'lar,İnan'lar...bu zulmun en son halkası olmuştur.Can Dündar'ın gazetesinde Erdoğan'ın İŞİD terör örgütüne yardım malzemeleri adı altında silah sevkiyatını yazması sonrasında yaşananlar hepimizin hatırındadır.Silahlı saldırıya uğramış,cezaevine atılmış en son yurt dışına çıkmakta karar kılmıştır.Bu haberin önemli olmasının sebebi ileriki zamanda Erdoğan'ın uluslararası mahkemede yargılanmasına sebep olacak haber değeri taşımasındandır.Türkiye'nın yargılanmasına sebep olacaktır.

KHK ile kapatılan basın ve yayın organlarına girişilen saldırıların başında Özgür Gündem gazetesi gelmektedir.Bu saldırılar ne ilk'dir ne de son olacaktır.Kurulduğu ilk günden bu yana hedef tahtasına konan Özgür Gündem gazetesi,birçok defa bombalı saldırıların hedefi oldu.Çalışanların çoğu faili meçhul cinayetlerine kurban gitti.Yazarları tutuklandı.Ağır cezalar ile karşı karşıya kaldılar.Çeşitli defalar kapatılmış olsa da yayın hayatına Kürt halkının sesi olmaya devam etti.Gerçekleri,karanlık noktaları,yandaş medyanın kirli propagandalarına rağmen gazetecilik görev ve sorumluluklarını,tereddütsüz,korkmadan,susmadan yerine getiren gazete olma özelliğini taşıyor.Bunun için hedef seçildi.

Özgür Gündem Gazetesi genel yayın danışma kurulu üyesi olan Aslı Erdoğan'ın tutuklanma gerekçesi olan ''örgüt üyeliği'' ile ''devletin bütünlüğünü bozmaktan'' suçlamalarına kaynaklık eden yazıları Sur,Cizire,Şırnak,Nusaybin ilçelerinde halka karşı girişilen katliam ve savaş suçlarını dile getirmiş olmasıdır.Zaten bir gazetenin ve gazetecinin de görevi budur.Devletin işlediği suçları hele hele bu zor dönemde yazmak,ancak gerçek gazetecilerin işidir.PEN kulübü üyesi de olan Aslı Erdoğan'ın kitapları romanları,dünyada çeşitli dillere çevrilmiş,dünyaca tanınmış yazarımızdır.Cezaevi koşullarından kaynaklı sağlık nedeniyle felç kalma durumu ile karşı karşıyadır.Savunmak hepimizin,insanım diyen herkesin görevleri arasındadır.

Bilim ve insanlık düşmanı islami çevrelerin,yandaş,satılmış saray kalemşörlerin hiç bir zaman erişemeyeceği bilimsel çalışmalarda da bulunan Aslı Erdoğan'ın asıl mesleği bilgisayar mühendisliğidir.İsviçre'de bulunan tüm dünyadan bilim insanlarının çalışmalar yaptığı CERN'de Türkiye'den katılmıştır.Fakat toplumsal sorunlar,Kürt sorunu karşısında tarafsız kalınamayacağı için yazıları ile elini taşın altına koymuştur.

Dilbilimci,yazar çevirmen olan Necmiye Alpay cezaevleri ile yeni tanışmamıştır.12 Eylül Askeri Faşist darbesinde de aynı şekilde tutuklanmış Mamak askeri cezaevinde 3 yıl kalmıştır.Demokrasi özgürlük ve insan hakları için ödenmesi gereken bedel neyse Barış'ı savunarak ödemektedir.Fakat diğer yanda kaçak sarayda bir korku imparatorluğu kurmaya çalışan Erdoğan basın yayın organları ile televizyonları karartarak muhalifleri susturarak sadece kendisi ve ailesinin güvenliğini garanti altına almak istiyor.

Her akşam sadece toplumu yalan va yanlışgerçek dışı yorum ve analizleri ile kanal kanal dolaşan araştırmacı-yazar görünümünde olan cambazların da görevi bilgi kirliliği yaratmaktır.Sahte diplomalı bir cumhurbaşkanını savunmak,İŞİDE giden silahları,müslümanlara gıda yardımı diye yutturmak,seçimle iş başına gelen miletvekillerini ihbar etmet,tutuklanmalarını istemek...gibi kirli görev üstlenmişlerdir.Meslektaşları binlercesi ,işsizlik ordusuna katılırken,tutuklanırken bu yalakaların maaşları milyonlara varmaktadır.Boğazlarda villalarda oturan gazeteciler ordusuna dahil olmuş lardır.Nagehan Alçı'lar,Hilal Kaplan'lar,devşirme Kürt'ler Mehmet Metiner'ler,Şamil Tayyar'lar Alişan'lar... gün gelecek devran dönecek,Erdoğan'la birlikte sizin de sonunuz gelecek.

46477

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Ergenekoncu Perinçek Faşizmin Kelle Avcılığına soyundu

   Türkiye devrimci hareketine elli yılı aşkın musallat olan, bir koluna Kemalist  faşizmi takan, diğer koluna ise devrimcileri takmaya çalışan  Doğu Perinçek devletin en sadık elamanı, akıl hocası ve tetikçisidir. Bugün teorik   faşizmin ve devletin teorisyenliğini yapan karşı devrimci faşist güruhun başını çeken çok önemli bir elemanıdır. Geçmişte İbrahim Kaypakkaya’yı öldürtmek istemiştir. Ama görevlendirdiği kişiler Kaypakkaya'yı tanıyan, Kaypakkaya’ya güvenen çıkınca Perinçek ve ekibinin katletme planı tutmamış, boşa çıkarılmıştı. İrfan Çelik bu komplonun canlı tanığıdır.

Proletarya Köylünün Barbarlığı

Ah okuyucu ah...

Biz eski üretim ilişkilerine dayalı proletarya köylülerin zamanı tükendi.

Hiç birimizin cebinde yaramıza mehlem olacak ilaç yok. Vicdanlarına sığınmaktan başka.

Neyse bu işin felsefi yönü.

Keşkem karşımızda işin felsefi yönü olsaydı.

Stenbaldan girer markstan çıkar işin vicdansızlık yönünü şah mat eder bizde çıkardık kerametine değil mi ?

Lakin dediğim gibi karşımızda işin işin felsefi yönü yok.

Karşımızda üretim ilişkisi değişse de eski üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı  kurarlar çerçevesinde hareket eden insanlar var.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak Kürt ulusunun direnişine destek ver!

Sınıflar mücadelesi zamanın gidişini değiştirebilir ama mevcut koşullar, şartlar olgunlaşmadan devrimci sınıfların zamanı kendi lehlerine çevirmesinin mümkünü yoktur. Her toplumsal altüst oluş o günkü şart ve koşullardan ayrı değildir, birbirlerini tamamlarlar. Kısacası, kendiliğindenciliğe düşmeden, kendini veya düşmanı olduğundan çok abartmadan, içinde bulunduğumuz objektif ve sübjektif durumu iyi değerlendirmek gerekiyor.

Dişe diş dövüşülmeden kazanılmaz

Dünyada tüm savaşlar, sınıfların birbiriyle savaşıdır. Sınıflararası savaşım  gibi görülmeyenlerin gerisine bakıldığında ise, yine sınıflararası çelişmelerden doğdukları görülecektir.

Batının Sessizliği ve Devrimci Direniş Cephesi /Umut Munzur

Kürt Özgürlük Hareketini, oyalama ve aldatmaya dayalı sürdürülen tasfiyeci saldırı duvara toslamıştır. Başta Kürt gençliği olmak üzere bir bütün Kürt halkı AKP/Saray kliğinin saldırılarını hendek ve barikatlarla durdurmayı, ilan ettiği öz yönetimleri hayata geçirme pratiğini, büyük bedeller ödeyerek sürdürmektedir.  Devrimci direniş çizgisi, Kürt kasabalarını ve ilçelerini aylardır savunmaktadır.  Onbinlerce özel harekât, polis ve askerin tanklarla ve ağır silahlarla kuşatmaya aldığı Kürt kentleri muazzam bir direniş sergilemektedir.

ՇՆՈՐՀԱՒՈՐ ՆՈՐ ՏԱՐԻ ԵՒ Ս. ԾՆՈՒՆԴ

YENİ  YILINIZ  KUTLU  OLSUN

SERSALA  WE  PİROZ  BE  2016

Katliam,acı ve gözyaşı ile dolu bir yılı geride bırakırken 2015 Kara bir yıl olarak tarihe geçti.Ortadoğu coğrafyasından hiç eksik olmayan savaş rüzgarları ivmesini her geçen gün artarak yükselirken faturasını ezilen halklar çok ağır koşullarda ödemektedir.

Müslüm Elma:Tüm dostların yeni kavga yılı kutlu olsun!

Sevgili Osman,

Göndermiş olduğunuz mektubu aldım. Çok sağolun. Ayrıca mektup yazmak konusunda rahat olun. Koşullarınız uygun olduğu anda yazarsınız.

Artık yeni bir yıla merhaba demenin ön günündeyiz. Bundan dolayı 2015 yılının bıraktığı izlerden bir demet sunarak sohbete giriş yapmak istiyorum. Bu notları başka arkadaşlara da yazdım.

Tarih komünistleri bekliyor

Dünya

Bir yılı daha geride bırakıp yeni bir yıla giriyoruz. 

 Dünyamıza egemen olan kapitalist-emperyalist sistem, "köpeksiz köyde değneksiz dolaşıyor" gibi, yine topuyla, tüfeğiyle, savaş uçakları ve füzeleriyle ve tüm kanlı vahşetiyle, dünyamızda dolaşıp duruyor. Emperyalist burjuvazi; ne sermaye birikimine, ne hükümranlığa ne de insan ve doğayı katletmeye doymadığı gibi, kendi aralarında alabildiğine bir egemenlik çatışması da olanca hızıyla devam etmektedir.

Demirtaş'ın 'İhaneti'-Hüseyin Turhallı

Davutoğlu HDP Genelbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Rusya'ya ziyaretini "ihanet" olarak değerlendirmiş.

Bu adamlar ya kafayı yemiş, yada kafayı yemişlere hitap ettiğini düşünüyor.

İhanet nedir?

Önce basit anlamıyla: Yapılan bir iyiliğe, hizmete ve fedakarlığa karşı bireyin karşıt konuma geçerek kötülük etmesidir.

Sahi 90 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin Demirtaş'ın dedesine, babasına ve çocuklarına ne tür bir iyilik yaptı da ihanet ediyor?

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir.

Yaşamınız İçinde Birgün de Olsa Halkın Yanında Yer Alın!

Bu başlık, sağ ve sol liberallere bir çağrıdır. Liberaller hiç bir zaman doğrunun yanında yer almadılar. Alır “gibi” yapıp, güçlünün yanında, egemenin yanında yer aldılar. Egemenlere karşıymışlar “gibi” yaptılar, izledikleri yol egemenleri, zalimleri güçlendiren yol oldu.

 “Demokrasi”den sıkca dem vurdular, “insan haklarından" söz ettiler, ama asla halkın haklı olduğunu, ne ağızlarına aldılar ne de kalemleri beyaz kağıtlara bunları yazabildi. Kendilerine yaşamları boyu siyasal niteliklerini veren; “yetmez ama evet” ile burjuva düzenin bekasından yana tavır aldılar. 

Sayfalar