Cumartesi Mayıs 18, 2024

TKP/ML Enternasyonal Büro:Ulusal ve Sınıfsal kurtuluşun Kahramanları Ölümsüzdür!

Gün olmuyor ki acı haberler almayalım.  Emperyalistler, onların bölgedeki gerici, faşist iktidarları ve onların örgütlediği katil sürüleri her gün birçok kahraman komutan ve savaşçıları aramızda almaktadırlar.

Başta PKK ve PYD olmak üzere Kürt  ulusal hareketi her gün düşmanlarına kayıp verdirdiği gibi, dört parçaya bölünmüş Kürdistan'da, dağlarda ve kentlerde kayıplar da almaktadır. Bu boyutta olmasa da devrimci, sosyalist hareketler de mücadelelerinde kayıplar almaktadır. Ne yazık ki kayıpsız mücadele olmaz; kayıpsız, bedelsiz hedeflere ulaşılamaz. Mücadelenin kazanım ve zaferi verilen bedeller ve toprağa düşen kahramanların omuzların da yükselmektedir. 

Aldığımız bir haberle yüreğimiz bir kez daha dağlandı. Devrimci Komünarlar Partisi kurucusu ve MK üyesi Gökhan Taşyakan, IŞİD çetelerine karşı savaşırken ölümsüzleştiğini öğrenmiş bulunuyoruz. BÖG'un kurulmasında büyük emeği geçen, HBDH'nin kurulmasında katkıları hiçbir zaman unutulmayacak olan Gökhan Taşyakan'ı unutmayacağız. DKP'nın Kobane komutanlarından olan Gökhan Taşyakan kaybından dolayı başta partisi ve ailesine başsağlığı mesajlarımızı iletiyoruz.

IŞİD çetelerine karşı Rojova'da başlatılan hamle ile oldukça hareketli günlerin yaşandığı bu süreçte, Partimiz TKP/ML'nin Rojova komutanın görevleri sırasında yitirilmesinden iki hafta geçmeden, Rojova kantonunda Minbic'in kurtuluşunda önemli rol oynayan ön plandaki komutan Ebu Leyla'nın ardıllarından  Menbiç Askeri Meclis Komutanı Ednan Ebu Emced, IŞİD katil sürülerinin zulmü altındaki Raka'yı özgürleştirme savaşında bir operasyon sırasında, savaşçılar Kemal Ebdulqadir Bêş Elo (Baran Tirkmanî), Emîr Enîr (Ebû Heleb) ve Hisên Eleş Ebdullah (Yekta) ile birlikte 29 Ağustos 2017 günü yitirdik. Aynı gün MLKP/FESK Kürdistan Kır Birliği Komutanlarından Hüseyin Akçiçek (Alişêr Deniz) ve PKK gerillası Oğuz Aksu ile birlikte Maraş'ın Nurhak ilçesinde TC devleti ile son mermilerine kadar çatışmada yitirdik. Yoldaşları, aileleri ve halkımız, bu acıları mücadelede yaşatacaktır. Bu farklı parti ve örgütlerdeki ölümsüz kahramanlar, herkes kendi siyasal hedefleri ekseninde, asgari birliktelikler de buluşarak, ortak düşmanlara karşı birlikte mücadele de aramızda ayrıldılar.

Bu ölümsüz kahramanlarımız, zayıflamış devrimci dayanışma ve birlikteliği fiziki ölümleriyle yeniden canlandırma işlevi ve çağrısını örmeleri yönüyle de yol göstermiş oldular. Deniz'lerin, Mahir'lerin, Kaypakkaya'ların, Kemal Pir'lerin, Mazlum Doğan'ların mücadele ruhundaki kararlılığı, dayanışmayı,  ortak yönleri ve ortak değerleri sahiplenmeyi canlandırma ve büyütmenin bir çağrısı olarak anlaşılmalıdır... 

Ölümsüzleşen kahramanlarımızın, düşmanlarına karşı ölümüne, yürekli ve cüretli mücadelesi, sadece bizlere yol göstermekle  kalmıyor; uyuşturulmuş, sersemleştirilmiş, duyarsız, sağırlaştırılmış, ilgisiz, bakar görmeyen, duyguları körelmiş, şaşkın,  devrimlerin lafını edip içinde yer almayan, onun gereklerine ve yükünü omuzlamaya yanaşmayanları da uyarıp sarsma, basınç altında bırakma yönüyle de yol göstermeye devam edecektir.

Bedenen aramızdan ayrılan her kahramanlarımızın toprağa düşmesi  aynı zamanda geride kalanlara bir savaş çağrısıdır: Safları sıklaştırın! Yerlerimizi doldurun! Güçleri birleştirin ve birliktelikleri yakalayın! Daha yüksek bir moral, kararlık ve cüretle mücadeleyi yükseltin! Bağımsızlığı, özgürlüğü ve siyasi iktidarı başkaları bağışlamayacak, onu kendi irademiz ve bileğimizin gücüyle sağlayacağız! çağrısında bulunmaktadırlar. Onların çağrısına layık olacağız ve bizlere verdiği onuru daima gururla taşıyacağız. Anıları ve mücadeleleri bizlere yol göstermeye devam edecektir!

TKP/ML   Enternasyonal Büro   13  Eylül 2017

41307

Adıyaman'dan Paris'e ,Bir Özgürlük Savaşçısı,Misak Manuşyan

1 Eylül 1906'da Adıyaman'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.

Paralel Değil, Yolsuzluklar Yumağı‏;Erdal Yıldırım

17 Aralık tarihinde başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” örneğine uygun olarak Başbakan RTE ve AKP sözcüleri, yöneticileri operasyonu yıllardır kader birliği ettikleri, aynı kaptan yemek yedikleri, onlarca yıldır dava arkadaşlığı yaptıkları hizmet cemaati ve mensuplarını devlet içinde devlet, ya da güncel ifadeyle “paralel devlet”, “vatan haini”, “ajan”, “casus”, “dış mihraklar” olarak suçlamaya başladı..

19.ve 20.Yüzyılda tehçir ve soykırımlar üzerine;Hasan Aksu

İnsanın varlığından günümüze egemenlik savaşları hep var olmuştur.İrili ufaklı yürütülen savaşlarda  yüzlece ,binlerce  yizbinlerce ve milyonlarca insan katledilmiştir . Her savaş sonuçta yıkım ,felaket ,yoksulluk sürgün ,soy kırımı ve de katliamları beraberinde getirerek  kanlı yüzünü tarihimize açımasızça yazdırmıştır.İnsanlık geliştikçe  ,bilgi ve bilim dağarcığı  arttıkca  sanırızki savaşlar azalır,katliamlar artık olmaz, tehçir ve soy kırımları  bir daha  yaşanmaz,sonlanır.

Ankara Kapanından kurtulmak‏/Mahmut Alınak

Ey Kürtler, Aleviler, Araplar, Çerkesler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve ulusal hakları ellerinden alınan diğer halklar…

            Ey ezilen Türk halkı,

            Yoksullar, işsizler, emekçiler,

            Kadınlar, gençler

            Ve zindanlarda çürütülen mahpuslar,

Şehrin Işıkları

Şehrin gri havasından akşamın karanlığına yürüyorken, herkes, bir telaşla kaçan trenin arkasından koşar gibi, tempoyla, koşturuyor. Şehir o kadar hızlı akıyor ki; insanlar zamanın ve süreçlerinde aynı hızda aktığını zannediyor. Elleriyle dokundukları, gördükleri ve duydukları her şey bir sonraki gün biçim değiştiriyor, aldıkları kokular değişiyor. Gazeteler bir gün önce yazdıklarını ertesi gün hatırlatamıyorlar bile.

Kimliksizlik kimlik olmuş! Tahir Canan

Star Gazetesi İnternete yönelik baskıları savunmak için basın ahlak kurallarını hiçe sayarak basın yasasını hiç görmeyerek dilde kemik yok misali İnternet sansürüne karşı çıkanları porno savunmakla suçlamış. Kendi ilkesizliğini de ilke olarak lansa etmiş. Deyim yerinde ise ilkesizlik ilke olmuş, kimliksizlik de kimlik yerine geçmiş. Yalan dolanla hükümeti” yalama “ yalakalığı erdeme dönüşmüş! Halkı kandırmayı da meslek etmişler. Bunun adına da Gazetecilik denmiş! Gazeteciliğin kamusal görevini hükumetin, devletin ululuğu altına gömmeyi” meslek ilkesi”  kabul etmişler.

Yüce bir ölüm!/Agop Ekmekciyan

 24 Ocak 1988 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü I.Şube polisleri tarafından boş bir arsada kurşuna dizilerek öldürüldüğü vakit Manuel Demir henüz 25 yaşındaydı.  Genç yaşında ,inandığı dava uğruna düşüncelerinden taviz vermeyen,onurlu duruşu ile cellatları çılgına çeviren Manuel Demir hunharca öldürüldü.  Faşizmin azgınca terör estirdiği yıllarda tüm hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı,yurtsever,devrimci,komünistlerin  hapishanelere atıldığı 12 Eylül faşizminin kol gezdiği şartlarda devrimci mücadeleye ara vermeden,,çekinmeden devam etti.

Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) için 11 not/ Temel Demirer

normal tarihsel koşuldur.”[1]

i) Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) güzergâhı, “devrimin güncelliği” fikrine veda etmeyenler için şaşırtıcı olmadığı gibi, “beklenilmeyen” de değildi…

Bu bağlamda Kaan Arslanoğlu’nun, “Bu memleket adam olmaz”, “insanların üzerinde ölü toprağı var”, “insan doğuştan/genetik olarak itaatkârdır,”[2] türünden zırvalarını yerle yeksan eden Haziran Başkaldırısı, tarihsel bir yanıt oldu.

Akademisyen sorumlulugu /Sibel Özbudun

“En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir.”[2]

1. Entelektüel üretimin akademiye ve belli şablonlara sığdırılmaya çalışıldığı günümüzde, sizce akademi dışında entelektüel bir üretim zeminin oluşturulma imkânları nelerdir? Bu bağlamda Özgür Üniversite deneyimini nasıl değerlendirirsiniz?

Benzeşen Toplumları Talilde Unutulanlar / Ergün Aslan

Teori  proletarya köylünün yaşamsal mücadelesinin devrimcide akademik olarak  dile gelişidir.

Konuya girmeden önce, 

Kapitalizmin.., işverenin..  karşısında proletarya köylü olmanın nasıl bir şey demek olduğunu unuttuysan ...

Bu tuzsuz baharatsız sosyo - ekonomik yapı neymiş ya.

Her şeye deva.

Ülkenin sosyo-ekonomik yapısını, inşasını mı talil edecen; Katma  işin içine sömürgeciliği...,  sosyo - ekonomik yapının sınıflar  yüzerinde yol açtığı karekterliği.... tamam.

Umreye Giden Düşkünler/ Erdal Yıldırım

Gündemde AKP iktidarı Kültür Bakanlığınca organize edilen 100 Alevi kökenli ‘dede’nin önce Necef’e, Kerbelâ’ya ve sonra da umreye götürülmesi olayı var. Ve (ben de dahil) bir çok yazar çizer, kanaat önderi, kurum yöneticisi günlerdir bu konuda, konuşuyor, yazıp çiziyor ve ülkenin başkaca bunca önemli yaşamsal sorunuları varken, bu konu gündemde önemli bir yer tutuyor.

Sayfalar