Pazar Mayıs 5, 2024

TKP/ML-MK: “Şehitlerimizi, iradelerinden öğrenerek anacağız”

“Ülkemiz devrim mücadelesinin devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan'ı, Amed zindanında direniş meşalesi olan Dörtleri, komünist önder İbrahim Kaypakkaya'yı katledilişinin 43. yılında andığımız Mayıs günlerinde ölümsüzlüğe uğurladık yoldaşlarımızı. Bir kez daha Mayıs ayı muştuladı zaferi, bir kez daha haykırdı direnişi, baş eğmezliği, teslim olmamayı…

Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız!

6 Mayıs'ı 7 Mayıs'a bağlayan gece Dersim Merkeze bağlı Askasor (Okurlar) köyü kırsal alanında faşist TC ordusuyla, Partimiz önderliğinde savaşan TİKKO gerillaları arasında çatışma çıkmış, Haydar Arğal (Sinan), Murat Tekgöz (Rıza) yoldaşlar şehit düşmüştür. Silah elde toprağa düşen yoldaşlarımız Demokratik Halk Devrimi mücadelemizin zafer teminatı olarak yazıldılar tarihe.

Haydar Arğal yoldaş partimiz saflarındaki aktif mücadelesine gençlik faaliyeti ile başlamıştır. Amed, Erzincan ve Dersim'de görev alan yoldaş, sadece Komsomol'un gelişimi değil bölgede Parti faaliyetimizin gelişimi için de emek vermiştir. Gençlik faaliyetinde gelişim gösteren, adımlarını hep ileri doğru atan yoldaş kısa sürede Komsomol üyesi olmuştur. Mütevazılığı, çalışkanlığı ve fedakarlığıyla gençliğin güler yüzlü Rıza'sı olmuştur.  Yoldaş adımlarını atarken ve yarınlara dair planlarını yaparken hedefinde gerillaya gitmek, halk ordusunun bir neferi olmak ve savaşmak vardı. 2011 yılında ölümsüzleşen Beşler’in ardından yoldaş bu istek ve talebini daha fazla dile getirmiştir. Boşalan mevzi doldurulmalı, silahları devralınmalıydı.  TMLGB MK'daki görevini yoldaşlarına devrederek 2011 yılında dağların, gerillanın Sinan'ı oldu. Aynı mütevazılık ve fedakarlıkla omuzladı mücadelenin görev ve sorumluluklarını. Sinan yoldaş şehit düştüğünde Partimizin İleri Militanı, Halk Ordumuzun komutanlarındandı.

Murat Tekgöz yoldaş Dersim Üniversitesi’nde tanıştı partimizle. Yerel faaliyette aldığı görev ve sorumlulukları büyük bir gayret ve samimiyetle yerine getirme çabasında oldu. Gerilla mücadelemizin bölgedeki etkisinin artmasına ve gelişimine paralel, yoldaş halk ordusuna katılma talebinde bulundu. 2013 yılında gerilla mücadelesindeki yerini alan yoldaş, şehit düştüğü ana kadar özveriyle sorumluluklarını yerine getirmiştir. Murat yoldaş şehit düştüğünde Partimizin militanı, Halk Ordumuzun savaşçısıydı.

Yoldaşlarımız sahip oldukları tarihsel mirası kanlarıyla, canlarıyla büyütmüşlerdir. Bu miras önder yoldaşlarımızdan savaşçılarımıza, yüzlerce şehit yoldaşımızın kanıyla yazılmış ve yine şehitlerimizle yazılmaya devam edecektir. Yoldaşlarımızın dalgalandırdıkları proletaryanın kızıl bayrağıdır ve bayrak ardıllarına devredilmiştir. Şimdi mücadele etmek, düşmandan hesap sormak, boşalan mevzileri doldurmak, safları sıklaştırmak için daha fazla nedenimiz vardır.

Yoldaşlarımız devrimin ancak ezen sınıflara karşı amansız mücadelenin yürütülmesi ile zafere taşınacağının bilincinde olarak mevzileri doldurdular. Devrim mücadelesinin aynı zamanda bir bayrak yarışı olduğunu bilerek girdiler sıraya ve devraldılar bayrağı. Kendilerinden öncekiler gibi lekesiz taşıdıkları bayrak, ardıllarının elindedir ve aynı onurla taşınacaktır.

Emekçi halkımız;

Egemen sınıfların 7 Haziran seçimlerinin ardından startını verdikleri ve tırmandırarak devam ettirdikleri haksız savaş büyüyerek devam ediyor. T. Kürdistanı'nın her sokağı, her evi direniş odağı haline gelmiştir. Düşmanın her türlü savaş aracıyla giriştiği, katliam ve katletmede sınır tanımamasının bir nedeni vardır ve bu neden Kürt ulusunun iradesini teslim almaktır. İlmek ilmek, can bedeli yürütülen direniştir ki devlete diz çöktürmüştür.  Bu katliam ve saldırılar Kürt ulusuyla sınırlı kalmayarak işçi-emekçi tüm toplumsal kesimleri içine alarak yürütülmektedir. Gözaltı ve tutuklama terörü, her türlü hak alma eylemine dönük saldırı egemenlerin korkularının da boyutunu göstermektedir.  Bu plan tutmayacak ve yaratılmak istenen korku duvarı direniş balyozuyla yıkılacaktır.

Sınıf mücadelesinin şaşmaz yasasıdır, ezenlerin her saldırı ve katliam planı içinde ezilenlerin direnişini mayalayarak, biriktirerek ilerler. Bugün her türden katliam yetkisiyle donatılan eli kanlı katillerinin yaptıklarının hesabı mutlaka sorulacaktır.  

 

Yoldaşlar;

Onları; Devletin Kürt ulusu başta olmak üzere ezilen tüm kesimlere karşı yürüttüğü katliam saldırılarına karşı direnişi örgütleyerek anacağız.

Onları; Boşalan mevzilerini doldurarak, silahlarını kuşanarak, halk savaşının çağrısına yanıt olarak anacağız.

Onları; Partiye bağlılıklarından, fedakârlıklarından, dürüst ve çalışkan olmalarından ve yarınları kazanma bilinç ve iradelerinden öğrenerek anacağız.

Onları; MLM hatta sebat ederek, Kaypakkaya yoldaşın çizgisine bağlı kalarak ve halk savaşı güzergâhında ısrarla ilerleyerek, dökülen her damla kanın hesabını sorarak anacağız.

Onları anma ve yaşatmanın, davalarına sahip çıkmanın ve uğruna ölümsüzlüğe yükseldikleri kavgayı kazanmanın yolu bu olacaktır.

Haydar Arğal ve Murat Tekgöz yoldaşlar yaşıyor, savaşıyor!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, önderliğindeki TİKKO ve TMLGB!

Sürüyor Demokratik Halk Devrimi, Sürecek Halk Savaşı!

Halk savaşçıları ölümsüzdür!

TKP/ML-MK   Mayıs 2016”

47097

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

Sayfalar