Cuma Mayıs 3, 2024

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan,18 Mayıs’ı anmak direnişi tüm Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymaktır’

TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan: “Benim Kaypakkaya yoldaşın yolundan gidişimin nedeni Kürdistan topraklarının derininde, halkın yüreğinde oluşundadır”

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan, “18 Mayıs ölümün, yaşamın, direnişin, kararlılığın, cüretin, ısrarın, ölümlerden yeniden doğuşun simgesi olmuştur” dedi.
Aslan, İbrahim Kaypakkaya’yı, Haki Karer’i, Dörtler (Necmi Ferhat, Eşref ve Mahmut) gibi devrimci öncülerin ölümsüzleşmelerinin yıldönümünde andığını ifade etti.

Sefagül Aslan, halk üzerinde bu kadar derin izler bırakan Kaypakkaya’nın ve O’nun ardılları olan gerillalara müthiş sevgi ve saygı besleyen ezilen emekçi halkların kendisini de etkilediğini daha küçük yaşlarda evlerinin duvarlarına asılı başında kasketi olan genç devrimcinin kim olduğunu çok bilmediğini, ancak ilerleyen zamanda onu tanıdığını ve onun yolundan yürüdüğü söyledi.

“Benim Kaypakkaya yoldaşın yolundan gidişimin nedeni Kürdistan topraklarının derininde, halkın yüreğinde oluşundadır” diyen Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın Amed zindanlarında aylarca süren işkencelerde “Ser verip sır vermeme” geleneğinin yaratıcısı olduğunu belirtti.

Herkesin faşist Kemalist idelojinin kanatları altında gezindiği, Kemalizme ilericilik atfettiği o dönemlerde bu anlayışlara en büyük darbeyi Kaypakkaya’nın vurduğunu söyleyen Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın TC’nin faşist bir devlet olduğunu, Türk milliyetçiliğine, şovenizme, eskiye, köhnemiş fikirlere karşı büyük bir altüst oluş ve isyanın sesi olduğunu belirtti.

Sefagül Aslan, İbrahim Kaypakkaya’nın hiç kimsenin dillendirmeye cesaret edemediği Kürt ulusunun büyük bir baskı ve katliama maruz bırakıldığını, bu bağlamda Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı yani ayrı devlet kurma haklarının olduğunu söylediğine dikkat çekti.

Bu gerçeklikten hareketle tek tipçi gerici faşist katliamcı TC devletine karşı Kaypakkaya ve yoldaşlarının komünist bir parti ve onun ordusunu yaratarak Vartinik’te devrim meşalesini yaktığını belirten Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın bunun için özgürlük ateşini Kürdistan topraklarında yaktığını, herkese özgürlük tutkusunu ve dağların özlemini düşürdüğünün altını çizdi.

“Sönmeyen bir meşale olan Kaypakkaya yoldaş ezilenlerin şöleninde, yine ezilenlerin ellerinde taşınmaya devam edecektir” diyen TKP/ML TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın önceliğinin en yoksul köy, o köydeki en yoksul ev, o evden de önce en çok ezilen kadından başlayarak örgütlenme olduğunu ifade etti.

Bunun için Kaypakkaya ve TİKKO gerillalarının girdiği her yerde öncelikle kapılarını ve yüreklerini açanın kadınlar olduğunu dile getiren Sefagül Aslan, 18 Mayıs’ın aynı zamanda da Haki Karer'in katledildiği ve Dörtlerin kendilerini yakarak geleceği aydınlattıkları bir gün olduğunu kaydetti.

Sefagül Aslan, bugün Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde kurulan her barikatı Haki Karer, Dörtler ve nice isimsiz kahramanın güçlendirdiğini, her mevzide onlarında da yerini aldığını onların halk tarafından bestelenmiş birer özgürlük türküsü olduğunu ifade etti.

18 Mayıs’ı anmanın, Amed zindanlarından yükselen direnişi tüm Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymak olduğunu belirten Sefagül Aslan, 18 Mayıs’ın baskı, sömürü, işgale ve talana karşı savaş çağrısı olduğunu belirtti.

TKP/ML TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan “Az olsak da kararlı olalım” diyen Kaypakkaya yoldaşın gösterdiği cüreti ve kararlılığı zulme karşı savaşarak gösterelim dedi.

46150

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

Sayfalar